BLOK MERMERE FON, SEKTÖRÜ BATIRIR

82353İtalya’nın Verona şehrinde düzenlenen Uluslararası Marmomacc Taş, Tasarım ve Teknoloji Fuarı’na İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) milli katılım gösterdi. Fuarda konuşan İMİB Başkanı Ali Kahyaoğlu, 2002’de 350 milyon dolar olan doğaltaş ihracatın, 2013’te 2.2 milyar dolara yükseldiklerini söyledi. Verona’da düzenlenen bu fuarın kendileri açısından önemli bir platform olduğunu anlatan Kahyaoğlu, sektörün elinden geldiğince dünyada bütün fuarlara gitmeye çalıştığını kaydetti. Kahyaoğlu, “Sonuç olarak Türkiye blok ihracatında dünya birincisi, kesilmiş üründe üçüncüsü. Hedefimiz blokta birinciliği bırakmak değil, üçüncülüğü birinciliğe taşımak. Bu da zor bir şey değil. Amerika pazarı yavaş yavaş açılıyor. Büyük firmaların daha kapsamlı, geniş katılımıyla hem fiyat yükselecek, hem de daha kaliteli mal satılacak. Mesela, diyelim bugün küçük bir firma 10- 15 dolara mal satıyorsa, büyük firma bunu 20-25 dolara satabiliyor. Burada ne yapmak lazım? Ticari anlamda söylüyorum, küçüğü terbiye etmek lazım. Büyüğe yakın bir fiyattan satması lazım pazarı bozmamak lazım” ifadelerini kullandı. 

Türkiye’nin mermerde yeni pazarlara ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kahyaoğlu, özellikle blok mermer ihracatında yeni bir pazara ihtiyaç duyduklarını aktardı. Kahyaoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Şu an Çin ihracatı götürse de bence bir tehlike bu. Çin durduğu an sektör çöker. Bunu sürekli söylüyoruz. ‘Blok ihracatı yasaklansın, fon getirilsin’ diyenler de var. Bloka getirilecek fon, firmaları değil sektörü batırır. Şu an Çin çekilsin Türkiye’den, sektör anında batar. Fona hiç gerek yok. Türkiye’nin blokta potansiyeli var. Türkiye satamadığı, kesemediği blokları satıyor.” 

Çinliler yatırıma davet edilecek 

Türkiye’de 60 civarında mermer ocağını Çinlilerin işlettiğini belirten Kahyaoğlu, Çinlilerin mermerde katma değer yaratacak yatırımlar da yapmasını istediklerini, bununla ilgili Türkiye’deki Çinli derneklerle konuşacaklarını söyledi. 

Katma değeri artırmak için uygulanan teşviklere dikkat çeken Kahyaoğlu, “Buna yönelik adımlar atılıyor. Hedef pazarlara yönelik teşvikler getiriliyor. Sektörlerin taleplerine göre bölgesel teşvikler gelecek. Mesela biz mermer sektörü olarak Amerika’dayız. Tekstilciler Paris diyorsa orada… Sektörlerin talep ettikleri pazarlarda mağazalara ciddi teşvikler verilecek” dedi. 

Çin’de krediler ihracatı artıracak 

Sektör olarak bazen ufak tefek kazalara uğradıklarını dile getiren Kahyaoğlu, “2008’de krizden etkilendik. Bu sene biraz düşüşteyiz Çin ve Irak’taki olaylardan dolayı. Suriye’de zaten 2-3 yıldan bu yana sıkıntılar sürüyor. Ancak Çin’den aldığımız son haber iyi gelecek bize. Orada kredilerin açılması, Çin hükümetinin 500 milyar yuanı serbest bırakması, tahminimce bizim sektörü 300-400 milyon dolar olumlu etkileyecektir. Çin’de yeni hükümetin göreve başlamasıyla kredileri durdurmuştu. Özellikle inşaat sektörü etkilenmişti. Doğal olarak da biz etkilendik. Toparlanmamız yılbaşını bulur” diye konuştu. 

‘Amerika’dan umutluyuz’ 

Amerika’daki toparlanmanın kendilerine artı yansıması olacağını ifade eden Kahyaoğlu, “Oradan da çok umutluyuz. Amerika’daki fuarı ikiye katladık. Yine yetmedi. Çünkü talep var, ihracat artıyor. İlk 8 ayda Amerika’ya yüzde 11 artış var. Bu daha da artacaktır. Bizim eski pazarımız Amerika’ydı. Hindistan da bizim için önemli pazar ancak Hindistan bizim onlara uygulamadığımız kotaları bize uyguladı. Bunun karşılıklı olması lazım. Bunu Sayın Bakan Nihat Zeybekci ile görüşeceğiz” şeklinde konuştu.

Ünlü mimarlık ofislerine taşlar verilecek

Türk mermer sektörünü dünyaya tanıtmak istediklerini kaydeden İMİB Başkanı Ali Kahyaoğlu, “Dünyanın önde gelen mimarlık ofislerine seçtiğimiz taşları sokmaya çalışacağız. İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Rüstem Çetinkaya bununla ilgili çalışmaları yürütecek. Tüm taşlarımızı değil de, seçtiğimiz özel taşlarımızı tanıtacağız” dedi.

FATSA’DA STK’LAR SİYANÜRLE ALTIN ARAMAYI GÖRÜŞTÜ

fft261_mf5092249

Ordu’nun Fatsa ilçesinde bazı sivil toplum kuruluşları(STK) başkanları bir araya gelerek siyanürle altın aranması konusunu görüştü.
Bir şirketin Fatsa’da siyanürle altın arama çalışmalarına karşı Fatsa’daki sivil toplum kuruluşları bir toplantı düzenledi. Doğaya ve insana zarar verebilecek her şeye karşı olduklarını belirten sivil toplum kuruluşları başkanları oradaki yapılan maden aramacılığı ile ilgili bir Fatsa’ya bilim adamı davet edeceklerini ve bilim adamının o bölgede yaptığı araştırma raporu doğrultusunda ona göre tepkilerini ortaya koyacaklarını belirttiler.
Fatsa Muhtarlar Derneği başkanı Mehmet Cemal Can önderliğinde toplanan sivil toplum kuruluşları başkanları, “Fatsa için hep birlikte hareket edeceğiz” dediler.
Toplantıya Fatsa Ticaret Borsası Başkanı Ali Feyzi, Fatsa Ziraat Odası Başkanı Mehmet Özgen, Fatsa Muhtarlar Derneği Başkanı Mehmet Cemal Can, Fatsa Esnaf ve Sanatkarlar Odası ve Madeni Eşyalar Odası Başkanı Ayhan Baş, Giyim Odaları Başkanı Cemal Paşalıoğlu, Fatsa Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Muammer Küçüköksüz ve Fatsa Özel Sanayi sitesi Başkanı Yusuf Kaynaroğlu katıldı.

Türkiye bir enerji üssü olabilir

faeb8940-47bb-11e4-8d14-c33c76250a45-jpg20140929130047

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Türkiye’nin fiyat politikalarının belirlendiği bir enerji üssü olmaması için hiçbir sebep yok. Türkiye istikrarlı siyaseti ile beraber bunları gerçekleştirebilecek düzeyde” dedi.

Dünya Ekonomik Forumu’nda, “Bölgesel Enerji Dinamiklerinin Anlaşılması” konulu panelde konuşan Yıldız, dünyada ekonomilerin globalleştiğini, ancak politikaların ulusallaştığını ifade etti.

Bunun aslında bir paradoks gibi göründüğünü ve uluslararası sermayeyle büyüyen, gelişmekte olan ekonomilerin bütün bu süreçte çok daha dikkatli davranmak durumunda kaldığını belirten Yıldız, Türkiye’nin gelişen, kalkınan ve büyüyen bir ülke olarak hem o değişimi hem de dünyadaki gelişmeleri takip etmek durumunda olduğunu söyledi.

Türkiye’nin, bir sonraki yılın büyümesini yine uluslararası sermayeyle yaptığını vurgulayan Yıldız, şöyle devam etti:

Enerji ve uluslararası siyaset, birbirinden ayrılmaz hatta birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğerinin varlığı tartışılan iki önemli başlık. Dünyada Fukuşima ile beraber, doğalgaz kullanımıyla alakalı tercihlerin yine de ABD’nin kaya gazına rağmen değişmemiş olmasına ve ABD’nin ihracatçı olmamasına, iç tüketimini düzenlemesine ve onu beslemesine rağmen ABD’nin konumu… Rusya’nın özellikle Ukrayna kriziyle beraber AB ile olan ilişkileri… Ortadoğu’daki siyasi istikrarsızlık… Bütün bunların içinde ortada bir ada şeklinde kalan Türkiye’nin istikrarlı durumu, coğrafyasından kaynaklanan avantajları daha da ön plana çıkarmış oldu.”

Yıldız, Türkiye’nin doğusundaki ve kuzeyindeki hem doğalgaz hem de petrol kaynaklarının, dünyanın yüzde 65’ine karşılık gelmesi ve batısında yine tüketimin neredeyse yüzde 65’ine karşılık gelen portföyün oluşmasının, Türkiye’nin geliştireceği projelerle alakalı çok daha itinalı ve dikkatli davranmasını gerektirdiğini söyledi.

Dünyada enerjiye ulaşamayan hala 1,4 milyar insanın varlığı düşünüldüğünde, ekonomik büyümeden ve kalkınmadan daha hızlı büyümesi gereken bir enerji sektörü olduğunun görüleceğini dile getiren Yıldız, şunları kaydetti:

“Bu aslında Ortadoğu’daki son gelinen siyasi istikrarsızlıkların, dünyadaki enerji arzıyla alakalı bir kısım tedirginliklere sahip olmasının, Arap Baharı ile başlayan yapının aslında petrol ve doğalgaz arzından daha fazla tesir ettiğini gördük. Siyasi istikrarsızlığı sevmeyen birçok sektör vardır ama bunun en önemlilerinden ve bu sektörlerin başında gelen, enerji sektörüdür.

Hem sermaye yapılanmasını hem de uluslararası global yapıyı temsil eden bir sektör olduğu için Türkiye burada geliştirdiği projelerle siyasi istikrarsızlığın bir unsuru değil tam tersi barışı gerekçe kılarak da bölgesindeki istikrarın temel bir unsuru olmaya gayret etmektedir. Siyasetin yükünü, özellikle bölgedeki uluslararası siyasetin olumsuz yükünü hafifletmek için de bu projeleri geliştirmeye devam edecektir.”

“Türkiye siyasi istikrarını koruyarak bölgenin de istikrarına katkılar sağladı”

Büyüyen ve ilerleyen Türkiye’nin kullandığı hem doğalgaz hem de petrol miktarının, bir çırpıda sayılacak 10-15 tane ülkenin toplam miktarından daha fazla olduğunu aktaran Yıldız, bir ölçek farkı, bir büyüklük farkı bulunduğunu ve Türkiye’nin en cazip pazarlardan biri olduğunu kaydetti.  

Ulusal siyaset ile bu projelere yön veren ve uluslararası anlaşmaları yapan hükümetlerin, bir yandan seçilme ve hizmet gerekçesi olarak gördükleri vatandaşının hakkını korurken diğer yandan bu ülkeye gelen uluslararası sermayenin de hakkını korumak durumunda olduğuna dikkati çeken Yıldız, “Bu o kadar optimize edilmesi gereken önemli bir husus ki çok kar vererek bir sermaye transferine dönüştürmeden ama az kar vererek de o ülkeye gelmelerini engellemeden o işi yapmak lazım” dedi.

Yıldız, Türkiye’nin çizdiği enerji politika ve stratejileri ile bu noktayı yakaladığını belirterek, şunları söyledi:

“Doğu Akdeniz gazlarının siyasi fizibiliteler düzeldiği halde ekonomik fizibiliteye ulaşacağını, Güney Kıbrıs yerel yönetimi ile beraber Kuzey Kıbrıs denkleminin çözüleceğini, İran’a yaptırımların ortadan kalkmış olmasıyla beraber adım adım İran’dan Avrupa’ya akacak doğalgazın realize ediliyor olmasını, bizim geliştirdiğimiz TANAP projesi gibi ve 10 gün önce temelini attığımız Hazar’daki projeler gibi ve yine Rusya ile beraber geliştirdiğimiz projeleri de düşünürsek aslında yapılacak çok fazla iş var. Türkiye’nin fiyat politikalarının belirlendiği bir enerji üssü olmaması için hiçbir sebep yok.

Türkiye istikrarlı siyaseti ile beraber bunları gerçekleştirebilecek düzeyde. Şu ana kadar Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı günlük 1,5 milyon varil kapasite ile çalışacak konumdadır. Bu aslında ambiyans olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından daha yüksek bir kapasitedir. 50 milyon ton ile Bakü-Tiflis-Ceyhan ve 70 milyon ton ile Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı çalışıyor. Ama Irak’taki üretildiği kadar iletebileceğimiz için Irak’ta daha fazla üretilmesi ve bizim daha fazla iletebilmemiz, Ceyhan’dan dünya pazarlarına daha çok pazarlıyor olabilmemiz lazım. Bütün bunlar Türkiye’nin siyasi istikrarıyla son derece orantılı konulardır. Türkiye siyasi istikrarını koruyarak aslında bölgenin de istikrarına çok ciddi olumlu katkılar ortaya koymuştur. Bundan sonrada koymaya da devam edecektir.”

“Türkiye enerjiyle alakalı bütün kalemlerini bir barış gerekçesi olarak kullanacak”

Bölgesel istikrarsızlıkların etkisinin uzun süre tesiri olduğunu belirten Yıldız, birincil enerji kaynaklarını oluşturan gerek ham petrol gerekse doğalgazın dünyada bir savaş gerekçesi olduğuyla ilgili kanaatlerin ağırlık kazandığını söyledi.

Türkiye’nin enerjiyle alakalı bütün kalemlerini bir barış gerekçesi olarak kullanacağını vurgulayan Yıldız, “Türkiye enerjiyle ilgili yalnızca bir transit ülke olarak değil aynı zaman bir enerji merkezi olmayla ilgili hedeflerini devam ettirmektedir” dedi.

“Ekonomiler küreselleşirken politikalar ulusallaştı”

Dünya genelinde ekonomilerin küreselleştiğini, buna karşın politikaların ulusallaştığını anlatan Yıldız, ülkelerdeki hükümetlerin serbestleşen piyasayı düzenleyici ve denetleyici konumda bulunduğunu söyledi. 

Enerji konusundaki fiyat seviyelerinin hükümetler tarafından küresel piyasaya uygun bir şekilde dengelenmesinin, hem yatırımcı hem de tüketici için fayda sağlayacağını belirten Yıldız, ancak bu şekilde fiyat mekanizmalarında optimum seviyeye ulaşılacağını söyledi.

Irak’ın doğalgaz ve petrolünün o ülkenin kendi zenginliği olduğunu yineleyen Yıldız, Türkiye’nin Irak halkının kararları doğrultusunda bu ülkeyle birlikte projeler yürüttüğünü kaydetti.

 “Bir komşunuzun istikrarsızlığı sizi ilgilendiriyorsa, istikrarı da sizi ilgilendiriyor demektir”

Irak’ta görevde bulunan bir önceki hükümetle Türkiye’nin bazı sorunlar yaşadığını hatırlatan Yıldız, “Yeni hükümetle beraber  sistemin kurulacağına, bunun aslında altyapısının hazırlandığına ve yaptığım ilk görüşmelerde bu konuyla alakalı pozitif bir kanaate ulaştığımızı gördüm. Türkiye’nin Erbil’le ve Bağdat’la yaptığı sözleşmeler var. Özel hukuk hükümlerine tabi olmak kaydıyla ister kamu şirketleri isterse özel şirketler Erbil’de bir kısım sözleşmeler yaptılar. O petrol ve doğalgaz o ülkenin kendi değeri. O yüzden o paylaşımın sistematize edilmesiyle alakalı sıkıntı vardı, Türkiye bunu kurdu ve Türkiye Irak’ın gelirlerinin arttığı kadar Irak’ın normalleşeceğini biliyor” diye konuştu.

Türkiye’nin Irak’ın iç işlerine karışmak gibi bir niyeti olmadığını vurgulayan Yıldız, “Eğer bir komşunuzun, bir kardeşinizin istikrarsızlığı sizi ilgilendiriyorsa, istikrarı da sizi ilgilendiriyor demektir” ifadesini kullandı.

“Siyasi durumları enerji projelerinden izole etmeliyiz”

Siyasetle enerji sektörünün zaman zaman birbirinden izole edilerek ele alınması gerektiğini dile getiren Yıldız, Türkiye’nin Rusya ve İran’la gerçekleştirdiği projelerde bu izolasyonu çok iyi başardığını söyledi. 

Yıldız, “Biz Rusya’yla Suriye konusunda aynı şeyleri düşünmüyor olabiliriz, Irak konusunda İran’la da aynı şekilde, ama bu siyasi durumları enerji projelerinden izole etmeliyiz” dedi.

“İlerleyen Türkiye’nin nükleerde geri kalan bir yapısı olamaz”

Türkiye’nin enerji sektöründe yıllık 15 milyar lira tasarruf etme marjı bulunduğunu aktaran Yıldız, artan yenilenebilir enerji yatırımlarına dikkati çekerek, “Türkiye yalnızca rüzgar enerjisinde yaptığı yatırımlarla yıllık 1 milyar dolar daha az doğalgaz ithalatına inşallah yol açmış olacak” bilgisini verdi.

Büyüyen ve kalkınma düzeyini artıran Türkiye’nin nükleer enerji yatırımlarından ayrı düşünülemeyeceğini belirten Yıldız, şunları kaydetti:

“Türkiye, dünyada 442 nükleer santralin 30 ayrı ülkede yapılandığını biliyor. Bunların yarısı ABD, Fransa ve japonya’da… Dolayısıyla büyüyen Türkiye’nin küçülen enerji sektörü olmaz. İlerleyen Türkiye’nin nükleerde geri kalan bir yapısı olamaz. Türkiye nükleerden enerji etmiş olmakla beraber yalnızca enerjisini değil sanayileşmeyle ilgili kısmı da lig atlatmış olacak.

Türkiye bütün enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye inşallah devam edecektir. Bu doğru ve kalıcı bir politika ve AB üyesi ülkelerin toplam ortalama yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazlası oran olarak Türkiye’de üretiliyor. Yani o açıdan Türkiye’nin performansı son derece iyi ama daha fazla şeyler yapabilecek de coğrafyanın kapasitesi var.”

Türkiye’nin enerjide yazılımlarının ileri teknoloji düzeyine çıktığını belirten Yıldız, “Biz iktidara geldiğimizde 20 yaşındaki bir trafo bugün 32 yaşında. 12 yıl önce ihtiyaç hissetmediğimiz bir yatırım bugün gerekebiliyor. O yüzden bunları da inşallah son teknolojiyle geliştireceğiz ve Türkiye’deki ekonomik büyümeden daha hızlı büyüyen bir enerji sektörü olduğunu hep beraber görüyoruz. Türkiye yalnızca geçen yıl kurulu güçte yüzde 11,4 büyüdü. Ekonomik büyüme yüzde 4’ler civarında ama kurulu güç yani enerji arzı daha hızlı büyüyor. Bizim daha hızlı büyümemiz lazım hem ülke için hem de bölgenin tamamı için” değerlendirmesini yaptı.

KURUMLARIN YÜZDE 73’ÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMİ YOK

Türk Sağlık-Sen tarafından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir anket gerçekleştirildi. İnternet üzerinden gerçekleştirilen ve 1152 sağlık çalışanın katıldığı anket sonuçlarına göre kurumlarda iş sağlığı ve güvenliği kapsamında yeterli önlem alınmıyor, çalışanlar bilgilendirilmiyor.

    Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, “Sağlık kurum ve kuruluşlarında iş sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi eksiklerin olduğu bu anketimizle bir kez daha teyit edilmiştir.” dedi.

    Anket sonuçlarına göre çalışanların yüzde 73’ü çalıştığı kurumda iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınmadığını belirtiyor. Gerekli önlemlerin alındığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 14.

    Çalışanların yüzde 13 ise bu konuda bilgi sahibi değil. Anket sonuçlarına göre çalışanların yüzde 50’si kurumlarında yaşanan iş kazaları ve mesleki hastalıkların bildirimlerinin yapılmadığını ifade ediyor.

    Ankete göre çalışanların yüzde 57’si iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim almadığını, bilgilendirme yapılmadığını, Yüzde 81’i kurumlarda iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında çalışanların görüşlerinin alınmadığını ifade ediyor.

    Ankette ayrıca kurumların sorumlu olduğu iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları ile ilgilide sorular yönetildi. Sonuçlara göre kurumunun acil durum planı hazırlamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 46. Çalışanların yüzde 54’ü kurumlarında risk değerlendirilmesi yapılmadığını belirtiyor.

    YARISINDA YANGIN TATBİKATI BİLE YAPILMAMIŞ

    Ankette yöneltilen kurumunuzda yangınla mücadele ve tahliye tatbikatı yapıldı mı ? sorusuna çalışanların yüzde 50’si hayır cevabını verdi. Ayrıca çalışanların yüzde 62’si sağlık muayenelerinin düzenli yapılmadığını ifade ediyor.

    Ankette sağlık kurumlarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili istihdam ve düzenlemelerde soruldu. Ankette çalışanların yüzde 56’sı kurumunda iş sağlığı ve güvenliği biriminin oluşturulmadığını, Yüzde 59’u İş sağlığı ve güvenliği kurulu kurulmadığını belirtti. Kurumda iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışan temsilcisinin görevlendirilmediğini belirtenlerin oranı ise yüzde 60. Ayrıca kurumlarında iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olmadığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 70 civarında.

Anket sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yapan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, ” Sağlık kurum ve kuruluşlarında iş sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi eksiklerin olduğu bu anketimizle bir kez daha teyit edilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda kurumların gerekli hassasiyeti göstermediği, çalışanların bilgilendirilmediği, kurumların iş sağlığı ve güvenliği için gerekli düzenlemeleri yapmadığı görülmüştür. İş sağlığı ve güvenliği konusunda hastanelerin çok tehlikeli işyeri sınıflarında yer aldığı düşünüldüğünde çok ciddi sıkıntıların yaşanacağı ve çalışanların mağdur olacağı açıktır. Sağlık çalışanlarında güvenli ve risksiz bir ortamda çalışmak haklarıdır. Bu en kısa sürede sağlanmalıdır. Tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.

CİHAN

Günün Madencilik Makalesi

kimdir - KopyaHer 3260 işyerine bir müfettiş düşüyor

Toplam  83 bin iş güvenliği uzmanı var.  Türkiye’de 13 milyon 150 bin çalışan işçi, 1 milyon 630 bin iş yeri var.  Fiilen  iş Sağlığı ve güvenliği denetimi yapan Teknik İş Müfettişi sayısı 500 kişi civarında. Bu da demek oluyor ki 27.000 kişiye ancak bir müfettiş düşüyor. Diğer yandan her 3260 işyerine ancak bir müfettiş düşüyor. İş sağlığı ve güvenliği denetimin zaman alıcı ve meşakatli olduğu gözönünde bulundurulduğunda bu sayının yetersiz olduğu aleni bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Peki çözüm ne olabilir? İş sağlığı ve güvenliğinde farkındalık oluşturmak ve denetimi etkili kılmak için; 6331 Sayılı Yasada aşağıdaki değişiklğin yapılması yerinde olacaktır.

“Kamu idarelerinin denetim elemanları kendi mevzuatı gereğince işyerlerinde yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler sırasında, denetledikleri işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uyulup uyulmadığını  da tespit ederek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili birimine  bildirmek zorundadır.”

 

Cerattepe’de yapılmak istenen yol genişletme çalışması

page_cerattepe39de-madencilik-yasak-ama-altin-arama-ruhsati-verildi_557244028

Yeşil Artvin Dernek Başkanı Nur Neşe Karahan, Cerattepe’de yapılmak istenen 15 metrelik yol genişletme çalışmasının ÇED raporunun olmadığını ifade etti.

Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde Artvin Valiliği önünde yapılan basın açıklamasına, Artvin Baro Başkanı Ali Uğur Çağal, Belediye Başkan Yardımcısı Erkan Yazan, Eğitim Sen Artvin Şube Başkanı Köksal Gümüş, Artvin Esnaf Odaları Birliği Başkanı Demirhan Elçin, CHP Merkez İlçe Başkanı İlyas Şahin, Artvin Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kurtul Özel,  siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle çevreciler katıldı.

Dernek Başkanı Karahan, burada yaptığı açıklamada, 15 metre genişliğinde yol genişlemesi yapmak için girişimlerde bulunan maden şirketinin bu iş için ÇED raporunun olmadığını, şirketin girişimlerinin halk tarafından engellendiğini ve  normal şartlarda Orman Genel Müdürlüğü ve Orman Bölge Müdürlüğü’nün koruması gereken alanı Artvin halkının koruduğunu söyledi.

Cerattepe bölgesinde hukuksal süreçleri devam etmekte olan iki ayrı projenin olduğunu ifade eden Karahan, “Bunlardan ilki 31.8 hektarlık alanda projelendirilen Kapalı Galeri Bakır Madeni Projesi’dir. Bu proje ile ilgili ÇED olumlu kararı verilmiş ve bu kararın iptali için Rize İdare Mahkemesi’nde tarafımızdan 281 gerçek ve tüzel kişi ile dava açılmıştır. Bu dava halen devam etmektedir. İkinci proje ise Kafkasör’ün hemen üzerinden başlayan 19.8 hektarlık alandaki Açık İşletme Altın Projesi olup, Artvin Valiliği tarafından ÇED gereklidir kararı verilmiş, ilgili maden şirketi tarafından ÇED süreci devam ettirilmektedir. Ankara’da 22 Eylül’de yapılan kapsam belirleme toplantısında sonuç alınamamış ikinci bir toplantı yapılmasına karar verilmiştir. Bu projeyle ilgili henüz dava açma süreci başlamamıştır” dedi.

Karahan, Açık İşletme Altın Projesi’nde siyanür havuzları yapılması da gerekli olduğundan maden şirketinin bu siyanür havuzlarını Murgul Damar’da projelendirdiğini bununla ilgili ayrı bir ÇED sürecinin devam ettiğini belirtti.

“Yine bu proje kapsamında rezervin Murgul-Damar’a Cerattepe-Mersivan-Oruçlu-Artvin-Borçka-Murgul güzergahından taşınması planlanmaktadır” diyen Karahan, şöyle devam etti:

“Bu süreçte Oruçlu köyü sınırlarında yol genişletme çalışmalarına başlanmış, Oruçlu köyü halkı 15 metre genişliğinde bir yol çalışması konusunda referandum yapmış ve gizli kullanılan oylar sonucu köy halkı oy birliği ile maden şirketinin yapacağı bir yolu istemediklerini oylarıyla bildirmişlerdir. Ancak maden şirketi bununla yetinmemiş, Orman Genel Müdürlüğünden alınan izinlerle yol çalışmasına başlayabileceğini düşünmüştür. Bu kapsamda Eylül ayı içerisinde Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yol çalışması için orman kesimi damgalama çalışması yapılacağı duyulmuş, derneğimiz tarafından Bölge Müdürü ziyaret edilerek durumun hassasiyeti anlatılmış, ancak izinleri Orman Genel Müdürlüğünün verdiği söylenmiş, damgalama işlemi Oruçlu Köyü halkının ve Artvin halkının müdahalesi ile önlenmiştir. Bilir kişi heyetinin raporu bu alanda madencilik yapılmasının sakıncalarını ve telafisi imkansız zararları tek tek göstermişlerdir.”

Rize İdare Mahkemesi’nde sürmekte olan davada  21 Temmuz’da Cerattepe’de keşif heyeti ile birlikte keşif yapıldığını, 7 ayrı bilim adamı tarafından düzenlenen 35 sayfalık bilirkişi raporunun 22 Eylül’de taraflara tebliğ edildiğini belirten Karahan, “Bilirkişi heyeti raporlarında çok önemli değerlendirmeler yapmış olup özet itibariyle bu alanda madencilik yapılmasının sakıncalarını ve telafisi imkansız zararları tek tek göstermişlerdir. Yıllardır sürdürdüğümüz mücadelede Artvin halkına anlattıklarımızın doğru olduğunu gösteren bu raporu mahkeme de elbette değerlendirecek ve öncelikle yürütmenin durdurulması ve sonra ÇED’in iptaline karar verecektir. Hukuk ve adaletin bunu gerektirdiğini biliyoruz. Raporun bu şekilde gelmiş olması mücadelemizde bize güç vermiş, inancımız ve kararlılığımız artmıştır. Bu sevincimizi bütün Artvin halkıyla paylaşıyoruz” diye konuştu.

Enerjide dışa bağımlılığın faturası her yıl artıyor

51293Enerjide dışa bağımlılığın faturası her geçen yıl artıyor. Türkiye, Azerbaycan’a almadığı doğalgaz için 2013 yılında da ödeme yaptı. Kamu şirketi BOTAŞ, daha önce İran’a parasını ödediği gazın geri alımına ağırlık verince Azeri gazından kıstı. Bu yüzden al ya da ödeye yükümlüğü ile karşı karşıya kaldı. BOTAŞ, halen İran doğalgazını Azerbaycan’a göre 139 dolar pahalı alıyor.

Doğalgazda yanlış planlama ve anlaşmalar, Türkiye’ye pahalıya mal oluyor. Son olarak, Türkiye’nin, 2013’te de Azerbaycan’a almadığı doğalgazın parasını ödediği ortaya çıktı. Resmi verilere göre kamu şirketi BOTAŞ, daha önce İran’a parasını ödediği doğalgazın alımına ağırlık verdi. Ancak şirket, altyapı yetersizliği yüzünden (aynı hattan taşınıyor) Azeri gazını asgari miktarda alamadı ve ‘al ya da öde’ye (take or pay) düştü. Enerji Yönetimi kaynaklarına göre, BOTAŞ cari dönemde Rusya ve İran’dan daha önceki yıllarda parası ödenen fazla gazı çekmiş ve Take or Pay’ler kapatılmış. Ancak aynı dönemde Azerbaycan’da Take or Pay’e girilmiş. Aynı kaynaklara göre altyapı yeterli hale getirilmezse (kopmresör istasyonları, boru hattı gibi) bu sorun yaşanmaya devam edecek. BOTAŞ ‘yeni al ya da öde gazı ile kâr ve zararı’ konulu soruları cevapsız bıraktı. Öte yandan İran, Türkiye’ye fahiş fiyattan gaz satmaya devam ediyor. BOTAŞ halen bin metreküp doğalgaz için İran’a 480 dolar (2014 yılı 3.üncü fiyat dönemi) ödüyor. Aynı miktar gaz için Rusya’ya 417, Azerbaycan’a ise 341 dolar ödeme yapılıyor. İran gazı Rusya’ya göre 63, Azeri gazına göre de 139 dolar daha pahalı. İran, Türkiye’nin ısrarlı taleplerine rağmen doğalgazda indirime yanaşmıyor. Türkiye (BOTAŞ) indirime yanaşmaması nedeniyle İran’ı Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne şikayet etti. Mahkeme süreci halen devam ediyor. Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), 2008 yılında doğalgaza yaptığı yüksek zamlar sonrası satışları hızla düştü. Satışlardaki azalma nedeniyle şirket; Rusya, Azerbaycan ve İran’dan taahhüt ettiği asgari doğalgaz miktarını alamadı ve anlaşmalardaki al ya da öde maddesi devreye girdi. 2008-2010 dönemlerinde BOTAŞ alamadığı gaz için 2,9 milyar lira ödeme yaptı. Doğalgaz alım anlaşmaları gereği parası ödenen gazın geri alımı Rus (Mavi Akım) ve İran için 5 yıl, Azerbaycan’da ise 4 yıl. Enerji Yönetimi, parası ödenen doğalgazın 2014 yılı sonuna kadar alınacağını açıklamıştı. BOTAŞ, İran ve Rusya gazı geri alımını tamamlarken Azerilerle yeni bir al ya da ödeye düştü. Türkiye ile Azerbaycan arasında 2001’de yıllık 6,6 milyar metreküp gaz alım anlaşması yapıldı. Anlaşmada yıllık asgari alım miktarı 5,2 milyar metreküp. BOTAŞ 2013’te Azerbaycan’dan 3,8 milyar metreküp gaz ithalatı yaparak asgari miktarın altında kaldı.

BOTAŞ, 2013 raporunda Azerbaycan ile yeni bir al ya da öde yükümlülüğü ile karşılaşılmış’ bilgisine yer veriyor. BOTAŞ, Azerbaycan’dan asgari doğalgaz miktarını alamadığı için 45 dolarlık fazla gazı da alamıyor.

Fiyatlar 3 ayda bir değişiyor

Doğalgaz fiyatları, anlaşmalar gereği 3’er aylık dönemler halinde belirleniyor. BOTAŞ verilerine göre, fiyatın hesaplandığı dönemlerde 6 ve 9 aylık petrol ve petrol ürünleri fiyat ortalaması baz alınıyor. Fiyat formülünde; doğalgazın güncel alım fiyatı, doğalgaz anlaşmasının sağlandığı dönemdeki alım fiyatı (baz fiyat), formülde kullanılan ürünlerin geçmiş 6-9 aylık ortalamaları ve formülde kullanılan ürünlerin anlaşma sağlandığı dönemdeki sabit fiyatlar yer alıyor. Buna göre gaz fiyatları her yıl 1 Ocak, 1 Nisan, 1 Temmuz, 1 Ekim’de yeniden belirleniyor. Fiyatta ham petrol etkili olsa da dövizdeki artış da iç pazar fiyatlarına önemli bir etken olarak gösteriliyor.

Türkiye’ye özel fiyat

Türkiye ile Azerbaycan arasında yapılan doğalgaz alım anlaşması, özel fiyatı da içeriyor. İki ülke arasındaki anlaşmaya göre Türkiye, asgari taahhüt miktarı üzeri gaz alması halinde fiyat bin metreküp için 45 dolar. İki ülke arasındaki anlaşmanın ilgili maddesi şöyle (m 9.5): Fazla gazın fiyatı bu sözleşmenin geçerli olduğu süre boyunca, fazla gaz için uygulanacak fazla az fiyatı (Pexc), USD/1,000 Scm, her çeyrekte teslim noktasında uygulanacak şekilde, aşağıdaki gibi hesaplanacaktır: Pexc = 45.0000*GCV/9000. BOTAŞ anlaşma kapsamında 45 dolarlık doğalgazı çok kısa bir süre aldı. Ancak sonraki süreçte al yada öde yükümlülükleri nedeniyle  45 dolarlık Azeri gazı alınamadı.

İSMAİL ALTUNSOY / ZAMAN

Jeotermal, Bursa için altın yumurtlayan tavuk gibi

201221205529_Enerji

Bursa Valisi Şahabettin Harput, kentte, jeotermal kaynaklar için 2008’den bu yana 10 milyon lira yatırım yapıldığını söyledi.

Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Birol:

untitledUluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başekonomisti Fatih Birol, “Önümüzdeki aylarda enerji güvenliği uluslararası gündemin ön sıralarında yer alacak ve Türkiye gibi istikrarlı ülkeler de enerji arz güvenliğini sağlamakta önemli rol üstlenecek” dedi.

Fatih Birol, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Bölgesel Kalkınma için Kaynakların Ortaya Çıkarılması” temalı özel toplantısının ikinci gününde düzenlenen panelde konuştu. ABD’nin halihazırda dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticisi olduğunu söyleyen Birol, “Ancak ihracatçı olmak başka bir şey. Ortadoğu ülkeleri, önümüzdeki süreçte en büyük enerji ihracatçısı olmaya devam edecek” diye konuştu. 

Birol, Ortadoğu’nun geniş kaynakları ve düşük üretim maliyetiyle dünya enerji sektörü için gelecekte de kritik rol oynamaya devam edeceğini belirtti. Ortadoğu’daki siyasi krizlerin yatırımcıları olumsuz etkilediğine dikkati çeken Birol, şunları da kaydetti:

“Benim basitçe mesajım şudur; Irak ve Libya’daki siyasi krizler ve Rusya-Ukrayna krizi göz önüne alındığında, enerji ve jeopolitik daha da fazla iç içe geçecek. Benim temel endişem; bugün Ortadoğu’daki siyasi krizlerden dolayı bölgeye yatırımcılar korkar da yatırım yapmazsa Güneydoğu Asya’da artan enerji talebi düşünüldüğünde, bu talebi kim karşılayacak? Rusya’nın enerji sektörü, teknolojik yetersizlikler ve finansman sıkıntısı nedeniyle yaptırımlardan olumsuz etkilenebilir. Ancak, uzun dönemde stratejik bakıldığında Rusya küresel enerji sektörünün köşe taşı olmaya devam edecektir.”

İşte doğalgaz faturalarının en kabarık olduğu şehir

gaz

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)verilerine göre, doğalgaz dağıtım ağının yaygınlaşmasıyla konut abone sayısı geçen yıl sonunda 9 milyon 484 bin 324’e yükseldi. Konutlarda yıl boyunca tüketilen doğalgaz miktarı ise 9 milyar 65 milyon 146 bin 726 metreküpe ulaştı.

Doğalgaz konut abonelerinin 3’te birinden fazlası İstanbul’da bulunuyor. İstanbul’daki doğalgaz konut abonesi sayısı 3 milyon 498 bin 203’ü buluyor. İstanbul’u 1 milyon 458 bin 975 konut abonesiyle Ankara izliyor. Bursa’da ise 726 bin 768 konut doğalgaz kullanıyor. Bu üç ili 379 bin 926 aboneyle Kocaeli, 284 bin 139 aboneyle İzmir, 229 bin 513 aboneyle Eskişehir, 221 bin 828 aboneyle Konya ve 217 bin 828 aboneyle Kayseri izledi.

Konut başına ortalama doğalgaz tüketimi 956 metreküp, doğalgaz için yapılan ödeme bin 23 lira oldu.

Konutlarda ortalama doğalgaz tüketiminin en fazla olduğu il Bayburt oldu. Bayburt’ta konut aboneleri yılda ortalama bin 244 metreküp doğalgaz tüketti. Doğalgaz tüketiminde ikinci sırada Van geliyor. Van’da doğalgaz aboneleri konutlarında geçen yıl ortalama bin 240 metreküp doğalgaz kullandı. Gaziantep’teki konut aboneleri ise yıl boyunca ortalama bin 195 metreküp doğalgaz tüketerek ihtiyaçlarını karşıladı.

Konut abonelerinin geçen yılki ortalama tüketim miktarları Eskişehir’de bin 161, Kütahya’da bin 142, Erzincan’da bin 99, Amasya’da bin 88, Erzurum bin 76, Konya’da bin 62, Diyarbakır’da bin 34 metreküp oldu.

Tüketici fiyatlarında geçen yılın sonunda doğalgazın 1,07 lira olduğu dikkate alındığında, ortalama doğalgaz tüketiminin en yüksek olduğu Bayburt’ta abonelerin yıllık faturası bin 331 lirayı buldu.

Bir konut abonesi doğalgaz faturası için Van’da yıllık ortalama bin 327, Gaziantep’te bin 279, Eskişehir’de bin 242, Kütahya’da bin 222, Erzincan’da bin 176, Amasya’da bin 164, Erzurum’da bin 152, Konya’da bin 162, Diyarbakır’da bin 107 lira ödeme yaptı. 

ÇMO”dan ‘Temiz Enerji’ çağrısı

cmodan_temiz_enerji_cagrisi

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şubesi’nin ‘Temiz Enerji’ temalı ‘Enerjini Yenile’ sloganıyla gerçekleştirdiği 4. geleneksel çevre resepsiyonu yapıldı.

Seyhan Otel’de yapılan, katılımın yüksek olduğu resepsiyonda ilk olarak çevre temalı film gösterisi sunuldu. Daha sonra kürsüye gelen Çevre Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, çevrenin son yıllarda giderek daha çok tahrip edildiğine dikkat çekti.

Son yıllarda uygulanan politikalarla çevre ve doğanın tahribatının arttığını belirten Doğan, şunları söyledi: “Bölgede, hem kentlerdeki hem ormanlık alanlardaki yeşil alanlar, sürekli müdahale sonucunda küçülmeye devam etmektedir. Yapımı biten ve devam eden onlarca HES projesi, bu tahribatları anlamanız açısından bakmanız gereken örneklerden sadece biridir. Çevresel kirliliğin ve müdahalenin yoğun olduğu bu geniş coğrafyada; 35 adet termik santral daha planlanmakta, 1 adet nükleer santral yapımı ise devam etmektedir. Enerji politikalarının ve enerji ihtiyacının ranta odaklı şekilde planlanması nedeniyle, doğa tahribatı gerçekleştiren projeler zorunluymuş gibi dayatılmaktadır. Çevreden, doğadan yana taraf olmak ise hep kötülenmektedir. Oysa ki coğrafyamız güneş, rüzgâr, jeotermal vb. temiz enerji kaynakları için uygundur. Odamız, yaşanan tüm çevresel tahribatlara karşı korkusuzca mücadele etmektedir ve eskisinden daha güçlüdür.”

Daha sonra Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu söz aldı. Kısa konuşmasında, çevre mühendislerinin Adana’da temsilcilikten şube olmaya varan mücadelesine değinen Bozoğlu, “Adana’da meslektaşlarımızın verdiği mücadele takdire şayan. Onlarla sürekli beraber olduk, göz göze olduk. Bundan sonra da birlikte olacağız.” dedi. Konuşmaların ardından, programa katkı veren kuruluşlara plaketleri verildi.

Elektrik ve doğalgaza yüzde 9 zam!

thumb.aspElektrik ve doğalgaza yüzde 9 zam!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Elektrik ve doğalgaz fiyatlarında önümüzdeki aydan başlamak kaydıyla yüzde 9`luk fiyat artışına gidiyoruz” dedi.

Tarifeli elektrik fiyatlarına 1 Ekim 2012 tarihinden bu yana ilk kez zam geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren hem doğalgaza hem de elektriğe yüzde 9 zam yapıldığını açıkladı.

Bakan Yıldız, gazetecilerin soruları üzerine, zam gerekçelerini de açıkladı: Döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak maliyet artışları.

Doğalgaz fiyatları, BOTAŞ tarafından her ayın son günü, bir sonraki ay geçerli olmak üzere açıklanıyor. Tarifeli elektrik fiyatları ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu`nca her üç ayda bir belirleniyor.

Altın’ı kazıyınca ayrılık çıkıyor!

altini-kaziyinca-ayrilik-cikiyor67c8c47ea84b4d9c5b99

Geçtiğimiz günlerde Efemçukuru Altın madeni’ne yapılan bilirkişi keşfinde yaşananlar altın işletmeciliğinin sadece doğayı değil toplumsal ve sosyal yapıyı da nasıl bozduğuna iyi bir örnek oldu. Bilim insanlarının yıllardır uyarısını yaptığı “burada yapılacak bir altın işletmeciliği doğada milyonlarca yıldır bileşik halde, zararsız bir şekilde bulunan ağır metalleri bileşiklerinden ayrıştıracak, uyuyan canavarı harekete geçirecek” sözleri, İZSU’nun yaptığı son su analizleri ile bir anlamda doğrulandı. Efemçukuru altın madeni bilirkişi keşfi ise ayrışanın sadece doğada bileşik halde bulunan ağır metaller olmadığını, yüzlerce yıldır bir arada yaşayan köylüleri de birbirine farklılaştığı, ayrıştığını gösterdi. 

SULARDA AĞIR METAL KİRLİLİĞİ

İZSU’nun geçtiğimiz Ağustos ayında Efemçukuru Köyünde yaptığı su analizleri bilirkişi keşfi sırasında keşif heyetine sunuldu. Bu su analizlerinde göze çarpan nokta sulardaki arsenik, demir ve mangan oranlarının izin verilen limitlerden fazla çıkması oldu. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) içme sularında litrede 10 mikrograma (mg/l) kadar ‘zararsız’ bulduğu arsenik oranı köy kahvesinden alınan su numunesinde 13,687 çıkmıştı. Demir ve mangandaki durum ise çok daha vahim; 200 mg/l ye izin verilen miktar demir oranı 3360, 494 mg/l, 50 mg/l standart değere sahip olan mangan ise 145,979 mg/lt ölçülmüş. İZSU yüksek çıkan bu parametrelerin karşısına “aykırıdır” yazmış. Efemçukuru köyüne içme suyu sağlayan kuyunun pompa çıkışından alınan su numunesinde de bu üç ağır metal limitlerin üstünde çıkmıştı. Arsenik 12.327, demir 1006,748 mg/l ve mangan 151,000 mg/l. Köyün içme suyunda ölçülen ağır metallerdeki bu oranlar altın madeninin etkisi nedeniyle olabilir mi? 

BİLİM UYARMIŞTI

İzmir’e içme suyu sağlayan Tahtalı barajının koruma havzasına komşu, yapımı planlanan Çamlı barajının mutlak koruma havzası içindeki yöredeki suları yıllardır izleyen, bölgede yapılaşmaya ve tarımsal, kimyasal kirliliğe izin vermeyen İZSU’nun önceki ölçümlerinde böylesi bir ağır metal kirliliği ölçülmemiş. İZSU’nun internet sitesinde, Efemçukuru “Cengizin kahvesi”nden 30.06.2011, 13.03.2012 ve 02.04.2013 tarihlerinde aldığı su örneklerinde arsenik, demir ve mangan oranları T.E (Tespit edilemedi) notu ile verilmiş.  O halde, bu ağır metal kirliliğinin altın madeninin çalışması sonrası meydana gelmiş olma olasılığının yüksek. Daha maden üretime başlamadan bilim insanlarının yaptığı uyarının, madenin çalıştığı yaklaşık 3 yılda gerçeğe dönüştüğü son İZSU raporlarıyla ortaya konmuş durumda. Madenin kullandığı kimyasalların derelere karışması nedeniyle Kavacık Köyünde küçük-büyükbaş hayvanlar ve deredeki balıkların öldüğü de geçtiğimiz aylarda gazetelere yansımıştı.

ALTIN NELERİ AYRIŞTIRMADI Kİ!

Geçtiğimiz günlerde yapılan bilirkişi keşfi olayın bir başka boyutunu gözler önüne serdi. Altın madeni sadece ağır metalleri değil yöre halkını da ayrıştırmıştı! Hayvan ölümleri nedeniyle madenin önünde, köylerinde eylem yapan, ürettikleri üzümlerin alıcı bulmadığını bunun da madenden kaynaklandığını söyleyen Kavacık köyünden küçük bir grup altın madeniyle ekonomik ilişki içerisine girmiş durumda. Kavacık köyünden kişilerin kurduğu Kızıldağlılar şirketi taşeron olarak madenin taşıma işlerini yapmaya başlamış. Bu şirket çalışanları bilirkişi keşfine gitmek isteyen Güzelbahçeli EGEÇEP ve Gülder üyesi yaşam savunucularının önünü araçlarla keserek, keşfe katılmalarına engel olmaya çalıştı. Belli oranda başardılar da. Yol kesme olayının ardından çağrılan jandarmaya rağmen saatlerce araçların geçişine engel olan bu gruba karşı aynı köyden başka bir grup da tepki gösterdi. Aynı köyden köylüleri karşı karşıya getiren altın madeniydi. Madende çalışanlar, büyük olasılık altın madeninin telkin ve yönlendirmesiyle eşlerini de yanlarına alıp, “bizim ekmeğimizle oynamayın” diye EGEÇEP’lileri engellemeye çalışırken, aynı köyden köylüler, maden yüzünden yaşadıkları sıkıntıları belirterek bu kişilere tepki gösterdi. Olayların ardından tutulan jandarma tutanağında kesici aletlerden bahsediliyor. İki grup arasında olayların büyüme olasılığı da vardı yani. 

EFEMÇUKURU NERDEN NEREYE?

Yine madenin önünde Kavacık Köylüleri ve Efemçukuru köyünden olan maden çalışanları arasındaki tartışmalar da madenin yörede yarattığı ayrışmayı ortaya koyuyordu. Yıllarca altın madenine direnen, madenin gönderdiği mektupları Cumhuriyet Meydanında yakan, birçok eylem ve etkinlik gerçekleştiren Efemçukuru köylülerinin direnişi, özellikle Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma ile arazilerini madene satmayan köylülerin elindeki toprakları madene vermek için kamulaştırma kararı sonrası sönümlendi. Şimdi içme suları ağır metallerle kirlenmiş olan köylülerin çoğu, ekonomik olarak bağımlı hale geldikleri altın madenini savunuyorlar. İzmir’in içme suyunu kirleten madene karşı çıkan İzmir’li yaşam savunucularına kahvehane de çay vermeyecek kadar yabancılaştılar mücadeleye. Efemçukurlular civar köylerdeki komşularına da yabancılaştılar artık. Altın madeni hem ağır metalleri, hem köylüleri ayrıştırdı. 

Doğalgaza zam gelecek!

135006-detayDoların değerin hızla artması elektrik fiyatlarını da tehdit altında bıraktı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 1 Ekim’de elektrik ve doğalgaza zam yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine, ‘Dolar 2.25’leri buldu. Bizim için çok ciddi tehdit edici unsur’ açıklaması ile ‘zam’ sinyali verdi.

Son günlerde dolar kurunun hızlı bir yükseliş seyrine girdi. Dolar kurunun 2.26 lirayı aşması üzerine Merkez Bankası’da devreye girdi. Dolardaki bu ciddi artış akıllara ‘elektrik ve doğalgaza zam gelir mi?’ sorusunu getirdi.

Elektrik ve doğalgaza kurun etkisiyle zam ihtiyacı artıyor. Yaz aylarında yaşanan kuraklık nedeniyle maliyetlerde artış oldu. Ayrıca kur da hareketli seyrediyor. Son olarak dolar 2.26 liraya kadar yükseldi. Elektrik fiyatları 3 ayda bir, doğalgaz fiyatları ise her ay değerlendirmeye alınıyor. Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle elektrik daha çok doğalgaza bağlı üretilmek zorunda kalındı. Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da kuraklık nedeniyle elektrik üretim maliyetlerinin arttığını dile getirmişti. Elektrikle birlikte doğalgaza da zam gelebileceği tahmin ediliyor. Ancak oranlar belirlenirken artan enflasyonun da dikkate alınması bekleniyor. Ekim ayında yapılacak elektrik ve doğalgaz zammı yılsonu enflasyonunu çift hanelere taşıyabilecek.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Zam için pazartesi akşamına kadar vaktimiz var. Dolar 2.25’leri buldu. Bizim için çok ciddi tehdit edici unsur. Biz dövizle alıp TL ile satan bir ülkeyiz. O yüzden her maliyet artışı bizim bu direnç noktamızı tabii ki etkiliyor. Merkez Bankası’nın dolar satış miktarını 10 milyon dolardan 40 milyon dolara çıkarmasını yerinde ve uygun bir müdahale olarak görüyorum. Virgülden sonra artan her rakam bizim maliyetlerimizi çok ciddi etkiliyor” dedi

Katı atık enerji elde etme projesi Ekim ayında

79974

Kıbrıs Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu, doğal gaza ilişkin; herkesin yarar elde edeceği bir sonuç üretilmesinin esas olması gerektiğini belirterek, “Bir taraftan insanlar daha kaliteli, ucuza doğal gaz tüketecek diğer taraftan da arasında sorun olan birçok ülkenin sorunları çözülecek ve ortak bir yarar elde edilecek. Bunu sorunlarımıza rağmen başarabilmemiz gerekiyor” dedi.

Başbakan Yorgancıoğlu, bugün gittiği İstanbul’da, Kıbrıslı İşadamları ve Profesyoneller Derneği’nin (KIBİSAD) düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, KKTC’nin kendi bütçesinin gelirlerinin yerel gelirlerden karşılanmasını hedeflediklerini kaydetti.

Ülkelerine yapılacak yatırımların önündeki engelleri kaldırmayı hedeflediklerini vurgulayan Yorgancıoğlu, mevzuatla ilgili çok şey yaptıklarını ancak daha yapılması gerekenler olduğunu anlattı.

Yorgancıoğlu, bazı bürokratik süreçleri kısaltmaları gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:

“Yaptığımız çalışmalarda, 2013 yılının ilk 6 ayına göre 2014 yılında yerel gelirlerimizle bütçe giderlerimizi karşılama oranı yüzde 72’den yüzde 78’e çıktı. Bu bizi sevindiren bir durum. Mali politikalarımızın sıkı şekilde takip edildiğinin göstergesi. İhracatımızda bir önceki yılın ilk 6 ayına göre yüzde 17’lik artış söz konusu. Ülkemizin rakamları küçük, yaklaşık 72 milyon dolarlık ihracatımız 85 milyon dolara çıktı. İthalatımız nispi olarak arttı. Yatırımların artırılması, bunun sonucunda hem ihracatın hem de hizmet sektörünün geliştirilmesi gerektiğinin farkındayız.”

Yorgancıoğlu, gelecek dönemde suyun da gelmesiyle tarımsal ürünleri işleyen sanayinin geliştirilmesini öngördüklerini anlatarak, “Ülkemiz turizm açısından elverişli ortama sahip. Turizmin çeşitlendirilmesi, ülkemizin bulunduğu konum itibarıyla yenilenebilir enerjinin yatırıma açılmasını istiyoruz. Hükümetimiz döneminde yaptığımız tüzük ve yasalarla yenilenebilir enerji hem işyerleri hem de evler için mümkün kılınmıştır” diye konuştu.

“KATI ATIK ENERJİ ELDE ETME PROJE İHALESİ EKİM AYINDA”

Yorgancıoğlu, Enerji Bakanlığı ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu ile yaptıkları görüşmeler sonucunda gelecek dönemde 20 megavatlık bir yenilenebilir enerji ihalesine gidilmesinin söz konusu olduğunu aktardı. Bunun, Avrupa Birliği’nin (AB) öngördüğü yüzdelik sınırların en üstü olduğunu belirten Yorgancıoğlu, KKTC’de ilk kez uygulanacak katı atıktan enerji elde etme projesinin hazırlandığını ve ekim ayı sonunda ihale edileceğini vurguladı.

Yorgancıoğlu, üretilen mevcut ürünlerin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar yürütüldüğünü de dile getirdi. “Önümüzdeki dönemde Kıbrıs’ta bir çözümün olmasını da gözetirsek ülkemizde çok yeni yatırım ve yatırımcılara ihtiyaç duyulacağı çok açık olarak görülebilir” diyen Yorgancıoğlu, öngördükleri yatırım alanlarına teşvikler verdiklerine de dikkati çekti.

Yorgancıoğlu, sorunun çözülmesi halinde Doğu Akdeniz’deki doğalgazın da Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılması gibi bir seçeneğin bulunduğunu hatırlattı. Bunun da KKTC’nin yeni yatırım alanlarına olanak tanıyacağının bir göstergesi olduğunun altını çizen Yorgancıoğlu, bir gazetecinin İsrail gazına yönelik sorusu üzerine ise şöyle konuştu:

“Bu olayı İsrail gazı, Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs olarak değerlendirmiyoruz. Dünyanın ihtiyacı ve bu ihtiyaca baktığımızda üretenler, tüketenler, piyasaya en ucuz yolla nasıl gidebileceği, bugün bu ihtiyacın karşılandığı alanlar, bunların riskleri, fiyatı nelerdir? Bu gibi değerlendirmeleri yapıyoruz. Bütün bunlara baktığımızda Avrupa’nın Rusya gazıyla beslendiğini, fiyatının pahalı olduğunu, Kafkaslardaki gelişmelerin riski artırdığını, yeniden fiyatı artıracağını herkes görüyor.

İsrail ile Türkiye arasında çelişki, sürtüşme var ama ekonomik açıdan değerlendirildiğinde (İsrail gazını) Kıbrıs’a ait gaz ile birlikte düşündüğümüzde, bunun Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye ulaştırılması ve AB’ye transferinin en akılcı ve ucuz yol olduğunu görüyoruz. Bunun Rusya’ya karşı Avrupa’nın gücünü artıracağını da biliyoruz. Ama bunun aynı zamanda çözüm aracı olabilmesini sağlamamız gerekiyor. Bunu siyasilerin yapması lazım. Bunlar bize, güneye, Türkiye’ye, Yunanistan’a, İsrail’e düşen görevlerdir. Herkesin yarar elde edeceği bir sonuç üretmemiz esas olmalıdır. Bir taraftan insanlar daha kaliteli, ucuza doğalgaz tüketecek diğer taraftan da arasında sorun olan birçok ülkenin sorunları çözülecek ve ortak bir yarar elde edilecek. Bunu sorunlarımıza rağmen başarabilmemiz gerekiyor.”

Yorgancıoğlu, dünya konjonktürüne bakıldığında bunun gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti, “oran verebilir misiniz?” sorusuna ise oran ile siyaset yapılamayacağı yanıtını verdi.

“PAZARLIK GÜCÜNÜ ARTIRMA ADINA ORTAYA KONULAN GÖRÜŞLERDİR”

Yorgancıoğlu, Yunanistan, Mısır ve Güney Kıbrıs ilişkilerine yönelik bir soru üzerine, “Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs’ın bütününe ait doğalgazı çıkarmada kullandığı araç Amerikan şirketleridir. Bu açıdan bakıldığında ABD’nin de çıkarları, Kıbrıs ve Türkiye üzerinden AB’ye taşınmasıdır. Mısır’dan Avrupa’ya deniz altından döşenecek boruların 200-300 kilometreden fazla olduğunu biliyoruz. Doğu Akdeniz’deki doğalgazın Kıbrıs’a uzaklığı 80 kilometre, Kıbrıs’ın Türkiye’ye uzaklığı 40 kilometre toplam 120 kilometredir, 300 kilometre nerede, 120 kilometre nerede? Bunlar pazarlık gücünü artırma adına ortaya konulan görüşlerdir” görüşünü paylaştı.

“KKTC’DE TURİZM HER GEÇEN GÜN GELİŞİYOR”

Yorgancıoğlu, öğrenci sayılarına ve turizme yönelik soruyu da cevapladı. Geçmişte en fazla öğrenci aldıkları ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Yorgancıoğlu, Türkiye’nin hala ilk sırada bulunduğu ancak oranının azalarak devam ettiğini söyledi. KKTC’nin turizminin her geçen gün geliştiğini vurgulayan Yorgancıoğlu, “Bir önceki yıla göre KKTC’ye 120 bin giriş fazlası var. Her gelen de otelde kalmıyor. Eğitim ile turizm birlikte gelişiyor” dedi.

ÖZİNAL: “TÜRKİYE’DE 500 BİNE YAKIN KIBRISLI TÜRK YAŞIYOR”

Kıbrıslı İşadamları ve Profesyoneller Derneği (KIBİSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sertaç Özinal ise derneğin Türkiye’de yaşayan Kıbrıslı işadamları ve profesyonelleri bir çatı altında toplamayı amaçladığına dikkati çekti. Çok sayıda profesyonelin birbirini tanıma fırsatı bulduğunu aktaran Özinal, şu anda 200 civarında üyelerinin olduğunu kaydetti.

Özinal, TÜSİAD başta olmak üzere Türkiye’de iş ve ekonomi alanında prestijli derneklerle işbirliği halinde olduklarının altını çizdi. Gelecek dönemde yatırım fırsatları için projeler üretebileceklerini, derneğin varlığının olumlu sonuçlarını gördüklerini anlatan Özinal, Türkiye’de kaç Kıbrıslı Türk yaşadığını bulmaya da çalıştıklarını, ilk tahminlerine göre bu rakamın 500 binlere kadar çıkabileceğini dile getirdi.

Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) Direktörü Berkan Tokar da kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC için yurt dışından gelecek yatırımcıları önemsediklerini belirtti. Tokar, “Hükümetimiz bu konuda belli politikalar izlemekte ve yatırımcıların önünü açmaya çalışmaktadır. Turizm, sanayi, tarımsal sanayi alanlarında yapılan yatırımlara belli teşvikler vermekteyiz. Gelir vergisi indirimleri, ithal edilen teknolojiyi gümrük vergisinden muaf tutuyoruz, KDV indirimlerinden yararlanmasını sağlıyoruz. Böylelikle teşvik noktasında bir yatırımın aşağı yukarı yüzde 20-25 daha ucuza mal olmasını sağlıyoruz” bilgilerini verdi.

Tokar, bölgede, Akdeniz Havzası içerisinde Ortadoğu’ya ve AB’ye bakıldığında KKTC’nin en ucuz yatırım yapabilecek ülkelerden biri olduğunu vurgulayarak, yatırımcıların bireysel sıkıntılarını çözme, önlerini açma, takıldıkları mevzuatların çözümü noktasında çalıştıklarını da sözlerine ekledi.

Dünyada enerji ekonomisi Kumbaroğlu`ndan sorulacak

Gokhan-Kumbaroglu-iAEE-Baskani--HI-651542

Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanlığı`nı Türkiye`den bir isim, Gökhan Kumbaroğlu üstlendi.

Enerji Ekonomisi Derneği`nden yapılan açıklamaya göre, Uluslararası Enerji Ekonomisi BirliğiIAEE’nin yeni dönem başkanlığına Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Enerji Sistemleri Modelleme Laboratuvarı Direktörü Gürkan Kumbaroğlu getirildi.

Birliğin Türkiye kolu konumundaki Enerji Ekonomisi Derneği’nin de başkanı olan Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu yeni görevini 2 yıl boyunca sürdürecek.

“ENERJİ TERMİNALİ TÜRKİYE” HEDEFİNE KATKI

IAEE’nin Türkiye’den yönetilmesi, bölgenin enerji terminali olabilmesini sağlayacak ekonomik analizlerin dünyanın önde gelen enerji ekonomistlerince tartışılması için bir fırsat olarak gösteriliyor.

Kumbaroğlu’nun başkanlığıyla, iklim değişikliği müzakerelerinde Türkiye’ye özgü koşulların enerji dünyasında ekonomik analizlerle daha yakından takip edilip tartışılması bekleniyor.

IAEE`NİN NOBEL ÖDÜLLÜ ÜYELERİ DE VAR

IAEE’nin dünya genelinde 100’ü aşkın ülkede, aralarında Nobel ödüllü bilim insanları, bakanlar ve CEO’ların da bulunduğu 4500’ün üzerinde üyesi bulunuyor. Birlik, alanında en güncel gelişmelerin tüm yönleriyle en doğru biçimde değerlendirilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, 1990 yılında Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden lisans, 1995 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden yüksek lisans ve 2001 yılında da yine aynı üniversiteden doktora derecesini aldı.

İngilizce ve Almanca dillerini bilen Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, 2005 yılında İstanbul ve Ankara’da farklı üniversitelerde enerji ekonomisi üzerine çalışmalar yürüten 20 öğretim üyesi önderliğinde bir araya gelerek Boğaziçi Üniversitesi merkezli Enerji Ekonomisi Derneği’ni (EED) kurdu.

Çoğunluğu özel sektör çalışanı olmak üzere 218 üyesi buunan Enerji Ekonomisi Derneği, Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği`nin Türkiye kolu olarak çalışmaya devam ediyor. Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, kuruluşundan beri Enerji Ekonomisi Derneği Başkanlığı görevini yürütüyor.

IAEE 2015 KONGRESİ ANTALYA`DA

2008 yılında 31`nci IAEE Dünya Konferansı’nın İstanbul’a kazandırılması nedeniyle “İstanbul’un Kongre Elçisi” ödülünü alan Gürkan Kumbaroğlu 2015 yılında düzenlenecek 38`nci IAEE Dünya Konferansı’nı yine Türkiye’de, bu sefer Antalya’da yönetecek.

IAEE Dünya Konferansı`nın Türkiye’de yapılması, 2008 İstanbul konferansında olduğu gibi Türkiye`nin bilim, kültür ve turizm merkezi olma potansiyelini öne çıkaracak.

KUMBAROĞLU`NUN ÖDÜLLERİ VAR

Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu’nun Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı-ICCI’da aldığı “Enerji Piyasalarına Bilimsel Katkı” ve Çin Bilimler Akademisi’nin seksen üç yıllık Akademi tarihinde 4. kişi olarak layık gördüğü “Kıdemli Uluslararası Bilim İnsanı” ödülleri de bulunuyor.

Buharkent’te jeotermal kuyuda patlama

BUHARKENT’TE JEOTERMAL KUYUDA PATLAMA BUHARKENT ZİRAAT ODASI BAŞKANI ÖZDAMAR: “ İNSANLAR ELEKTRİKSİZ YAŞAR ANCAK GIDASIZ ASLA”

Buharkent’in Tekke bölgesinde faaliyette bulunan jeotermal kuyuda patlama meydana geldi. Özel bir firmaya ait kuyuda meydana gelen patlamanın önlenmesi için firma yetkilileri, çabalarını sürdürmelerine rağmen şu ana kadar kuyuyu kapatmada başarılı olamadı.

Konu ile ilgili olarak Buharkent Ziraat Odası Başkanı Naim Özdamar, “Alaşehir’deki Alkan köyünde meydana gelen patlamaların üzerinden henüz iki yıl geçmişti ki benzeri bir felaket Tekke mahallemizde meydana geldi. Şu anda tarım alanları içinde yer alan bu kuyunun çevresinde nar, mısır, zeytin yonca gibi ürünler yetişmekte. Bu ürünler kuyudan fışkıran, karbondioksit, sülfür, arsenik ve diğer ağır metallerle zehirlenmekte. Bu ürünler insan gıdası hayvan yemi amacı ile yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.MTA ve Denizli İl Çevre Müdürlüğünü göreve davet ediyoruz.Lütfen jeotermal şirketlere destekten vazgeçip halkın hizmetinde olsunlar. Jeotermal sistemden enerji üretmek günümüzün en tatlı kar getiren işlerinden birisi. Jeotermal alanların imtiyazını alan şirketler hiçbir çevre kaygısı duymadan, tarım alanlarına karşı hassasiyet göstermeden, çiftçilerimizin emeğine saygı göstermeden sondaj ve santral inşaatlarını sürdürmektedirler. Fay hatlarının üzerinde bulunan sondaj alanlarını seçerlerken özellikle tarım alanlarının yoğun olduğu alanları tercih etmekteler. Bu da bizim aklımıza, acaba önce tarımı yok ederek bölgeyi ele geçirmeyi mi planlamaktadırlar, sorusunu getirmekte. Enerji üretimine karşı değiliz. Ancak jeotermal imtiyazı sahibi firmalar atmosferimizi, akarsularımızı, tarım alanlarımızı kirletmesinler; tarım ürünlerimizi yok etmesinler. Bu Üreticinin de bir sabır sınırı olduğunu, toplumun gücünün paradan daha etkili olduğunu bilsinler. Valilerimizden ‘kamu yararı’ konusunda tercihlerini tarımdan yana koymalarını istirham ediyoruz. İnsanlar elektriksiz hayatlarını sürdürebilir ancak gıdasız asla” dedi. 

AYDIN 

MARMOMACC, Taş,Mermer ve Teknolojileri Fuarı

R2

24-27 Eylül 2014 tarihleri arasında İtalya’nın Verona şehrinde 49.su düzenlenen ve dünyanın en büyük doğal taş ve teknolojileri fuarlarından birisi konumunda olan Marmomacc Fuarı, 2013 yılı döneminde, toplamda 60 ülkeden, 1.400 firmanın katılımı ile yaklaşık 73.000 m2’lik net sergileme alanında gerçekleşmişti.

Dünyanın en büyük doğal taş üreticilerini bir araya getiren fuar, Türkiye’nin zengin mermer ve doğal taş kaynaklarının yurtdışında tanıtılmasında önemli bir rol oynuyor.Daha önceki dönemlerde milli katılımla ülkemizi temsil eden Türk firmaları, yeni iş bağlantıları kurma fırsatı da elde etmişti.Fuar sırasında  firmalarla doğrudan temasa geçen bir çok firma,birebir  görüşmeler ile potansiyel işbirliklerinin  ilk adımları atabilecekler. Ürün zenginliği ve çeşitliliğinin yanı sıra sektörün ekonomik vizyonu, yeni pazarlar ve yeni ticari işbirlikleri için zemin oluşturulmasına önemli katkı sağlıyor… Sektörün ülke ekonomisine olan yüksek katkı payı, alanda olan ve olabilecek yeni trendleri takip etmeyi kaçınılmaz kıldığı için;bu dönem içinde fuara bir çok Türk firmasının iştirak etmesi bekleniyor…

  Türkiye’nin yanı sıra Arjantin, Belçika, Brezilya, Çin, Fransa, Hırvatistan, Mısır, Ürdün, İran, Pakistan, Hindistan, Portekiz, İspanya ve Tayvan’nın da milli katılım organizasyonu düzenlemesi fuarın sektördeki önemini ifade eden istatistiklerdir..

ADIYAMAN’IN MERMERİ DÜNYAYA TANITILIYOR

fft261_mf5065502

Adıyaman’da 32 işadamı tarafından kurulan Adıyaman Mermer (Adımer), Adıyaman’ın mermerini dünyaya tanıtıyor.
MÜSİAD üyesi 32 işadamının bir araya gelerek kurduğu Adımer, feshane’deki Adıyaman Tanıtım Günleri’nde açtıkları stantta, Adıyaman mermerini tanıtıyor. Adımer Mermer Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yıldırım, Adıyaman’ın mermer kenti olduğunu dile getiren açıklamasında, “Son yıllarda mermer ocaklarının açılmasıyla birlikte kütleler halinde yurt dışına yaklaşık 4 milyon ton taşımızın satılması ile Adıyaman’ın duyarlı iş adamları bunun önüne geçmek için 32 arkadaş bir araya geldik. Mermerleri nihai ürün haline getirip satmak için 11 milyon TL’lik bir fabrika kurduk. Fabrikamız 4 aydır faaliyete geçti. Şunda 12 tane dünya ülkesine, Türkiye’de ise 20’ye yakın ilde satış yapıyoruz. Şuanda aylık kapasitemiz 12 bin metrekare olup, hedefimiz 20 bin metrekaredir. Buradaki en önemli amaçlarımızdan birisi ildeki iş adamlarını mermer sektörüne yönlendirip, dışarıdan gelen mermercilerin elindeki mermer ocaklarını devralıp Adıyaman ekonomisine kazandırmayı düşünüyoruz” dedi.
Yıldırım konuşmasını şöyle sürdürdü:
Marmara adasında milattan 8 bin yıl önce mermercilik başlamış hala devam ediyor. Aynı tarihlerde Afyon’da da başlayan mermercilik hala günümüzde devam ediyor. Adıyaman’da ki dağlar bitmediği sürece mermercilik bitmez. En az üç asır boyunca mermerciliğin devam edeceğini tahmin ediyoruz. Yakın tarihte Adıyaman’ın mermer şehri olacaktır. Ülkemize damgasını vuracaktır.”

Günün Madencilik Makalesi

AdsızBaret takmayan işçiler kıdemsiz ihbarsız atılacak, Günün İşyerinde yaptığı iş dolayısıyla baret takması gerekli görülen işçilerden baret takmadığı tespit edilenler, derhal ve tazminatsız olarak işten çıkartılacak.

Ekim ayında Meclis’e sevkedilmesi beklenen düzenlemeye göre, sadece baret takmamak değil, işyerinde risk değerlendirmesinin gerektirdiği kurallara uymayan, gerekli sağlık ve güvenlik şartlarına riayet etmeyen işçiler için de işverenin insiyatif alması mümkün olacak.
Ayrıca bu sebeplerle işten çıkarmalarda işverenlerin kötü niyetli uygulamalarını engellemek amacıyla formüller de aranıyor. İşçilerin hatalı davranışlarının, güvenliği tehlikeye sokucu hareketlerinin belgelenmesi ve bunun yanında bu durumun açıkça ortaya konabilmesini sağlayacak delillerin neler olabileceği üzerinde durularak konuya ilişkin net bir çerçevenin çizilmesi hedefleniyor.
Soma’daki cinayet gibi kaza ve hemen sonrasında İstanbul’daki asansör faciası kamuoyunun dikkatini iş sağlığı ve güvenliği konularına çekti. Bu nedenle Başbakan Davutoğlu görevi teslim alır almaz ilk ziyaretini Çalışma Bakanlığı’na yaptı ve bir eylem planı oluşturulması kararlaştırıldı. İş sağlığı ve güvenliği konusunda çok ciddi yaptırımlar öngören ve sorumluluklarını yerine getiren işverenlere önemli teşvikler sağlanacak.

Yaptırımlar artacak
İş güvenliği kapsamında olan 680 bin işyerinden sadece 180 bini uzman ve doktor görevlendirmiş, 500 bini hiç bir adım atmamış. Atama yapanlar da yazılı ihtardan sonra zorunluluğu yerine getirmiş. Son üç aydır, büyük iş kazalarına rağmen, zorunlu uzman atayan işyeri neredeyse yok gibi.
Bakanlık, yasal zorunluluğu yerine getirmeyen işyerlerini tek bir bilgisayar tuşuyla görebiliyor. Nasılsa denetim olmaz diyen işyerleri ekim ayından sonra dikkatli olsun. Bakanlık müfettiş göndermeden, oturduğu yerden ceza yazabilecek. Ceza çok yüksek ve geçmişe dönük uygulanabilecek.

İşverene hapis geliyor
Bir işyerinde işin durdurulmasına karar verildiği halde işyerine giren ve işçi çalıştırmaya devam eden işverene hapis cezası uygulanacak. Mühürlenen işyerinde çalışmaya devam edenler düşük bir para cezasıyla kurtuluyordu. Yeni dönemde işyeri kapanan işveren çalışmaya devam ederse hapse gidecek.
Bakan Faruk Çelik, bir ayda biri tünel inşaatı, diğer ikisi maden ocağı olmak üzere mühürledikleri üç işyerinde işverenin mührü sökerek çalışma yaptırdığını ve iki işçinin hayatını kaybettiğini, bu nedenle artık böyle bir durumda işveren için kesin hapis cezasını öngören bir düzenleme yapacaklarını ifade ediyor.

Kazasız işyerine teşvik
Yeni dönemde işyerinde hiç iş kazası yaşamamış işverenlere sigorta primlerinde indirim yapılacak. İşveren sicilini temiz tuttuğu müddetçe artan oranda indirim alacak. İş kazası olursa sigorta indirimi sıfırlanacak.

Eğitimsiz işçiye iş yok
2015’ten itibaren çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde çalışan bütün işçiler için mesleki eğitimin ve meslek yeterliliklere uyumun hayata geçirilmesi planlanıyor. 2018 yılından sonra, mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğunun tehlike sınıfı ve meslek farkı gözetmeksizin bütün çalışanlar için geçerli hale gelmesi planlanıyor.
Mesleki yeterlilik konusunda belirli kurumlar yetkili kılınacak ve 8 ay süren eğitimler sonunda işçilere sertifikaları verilecek. İşçiler eğitim sonunda uygulanacak sınavda başarılı olmaları halinde o işi yapabilecekler.

Doğalgaz deneme sondajı başladı!

resize.phpSimerini ve diğer gazeteler, Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis’in dün sabah ENI şirketinin Larnaka’dan havalanan helikopteriyle platforma gittiğini ve dönüşünde yaptığı açıklamada, platformun dün ilk sondajına başladığını açıkladığını yazdılar.

Habere göre Lakkotripis açıklamasında, ENI şirketinin dün ilk sondaj denemesine başladığını ve derine inerek sondaja başlamasının an meselesi olduğunu belirtti.

Sondaj prosedürünün aslında platformun 9’uncu parsele vardığı an başladığını ifade eden Lakkotripis, dün platforma gerçekleştirdiği ziyarette sondaj prosedürü, güvenlik önlemleri ve diğer konular hakkında bilgi alma fırsatını elde ettiğini söyledi.

Lakkotripis, söz konusu parselde cesaret verici bulguların olduğunu ancak sondaj gerçekleşmeden kimsenin emin olamayacağını vurguladı ve 80 gün içerisinde sondajın tamamlanacağını ve ilk ön sonuçların alınacağını ifade etti.

Her şeyin ilk sondajdan alınacak sonuçlara bağlı olduğunu, verilen incelenmesinin günler veya haftalar alabileceğini beliren Lakkotripis, ancak bunun başka sondajlara geçilemeyeceği anlamını taşımadığını vurguladı.

Bir soruya karşılık Lakkotripis, Güney Kıbrıs doğal gazının Mısır ve diğer ülkelere ihracatının da seçenekler arasında olabileceğini söyledi.

Lakkotripis ayrıca, platform ziyareti sırasında çalışmaların Türk gemisi tarafından izlenmesi konusunun gündeme gelmediğini, ziyaretin tamamen teknik bilgilendirme içerikli olduğunu da belirtti.

SİLİKİOTİS: “KARA TERMİNALİ OLMADAN DOĞAL GAZ GELEMEZ”

Öte yandan Politis gazetesi, Rum AP Milletvekili Neoklis Silikiotis’in, 9’uncu parselde doğal gaz sondajının başlamasını memnunlukla karşıladığını ancak Mısır’a boru hatları aracılığıyla doğa gaz satışı anlaşması imzalanmasının Güney Kıbrıs’ta kara terminali inşası ihtimalini düşüreceği uyarısında bulunduğunu yazdı.

Habere göre Silikiotis, Vasiliko bölgesinde doğal gaz sıvılaştırma terminali kurulmaması durumunda doğal gazın iç piyasa ihtiyaçlarını gidermek için nasıl adaya getirilebileceği sorusunu da gündeme getirdi.

AP ENERJİ KOMİTESİ GÜNEY KIBRIS’A GİDECEK

Gazete, bir diğer haberinde, Silikiotis’in önerisi sonrasında Avrupa Parlamentosu (AP) Enerji, Sanayi ve Araştırma Komitesi’nin, Güney Kıbrıs’ın enerji güvenliği ve bölge ülkelerle işbirliği ilişkilerinde üstlenebileceği role dikkat çekmek amacıyla 2015 yılının Eylül ayında Güney Kıbrıs’ı ziyaret etme kararı aldığını da belirtti.

TAK

Beton ve asfalt agregası özel ilgi ister

Resim_1411736583Nuh Çimento; çimento sanayisini domine eden yapısını agrega üretimindeki titiz ve kaliteli yapısıyla da destekliyor. Nuh Çimento Üretim Grup Müdürü Mürsel Kaya, Hereke Agrega Tesisi’ndeki çalışmaları aşama aşama anlatarak çimento fabrikası için önemli bir noktada olan agrega üretiminin püf noktaları konusunda bizleri aydınlattı. Mürsel Kaya; “ Kırma eleme tesisimizin ocaktan istenilen evsafta malzeme geldiği takdirde optimum kapasitesi 450 – 500 ton/saat olup ocak eksik ekipmanları ve ocak çalışmaları nedeni ile nadiren optimum kapasiteye ulaşılmıştır” diyerek fabrikalarının agrega üretim kapasitesi hakkında bilgi verdi. “Agrega üretiminin birbirinden bağımsız olmayan iki üretim ayağı vardır. Birincisi ocaktan agrega yapımına uygun malzemenin üretimi, ikincisi ise kullanım amacına göre agreganın uygun kırıcılar ile boyutunun ufaltılıp boyutlarına göre sınıflandırılması.

Bu iki üretim ayağı içinde herhangi bir uygunsuzluk agrega kalitesini ciddi manada etkilemektedir” diyen Kaya; üzerinde en hassas durulması gereken malzemelerin ise; beton ve asfalt agregası olduğunu söyledi.

Nuh Çimento`nun agrega tesisleri ve yıllık agrega üretim kapasitesi hakkında bilgi alabilir miyiz?

Hereke agrega tesisimiz kırıcıların seçimi, malzemenin bantlar ile nakliyesi ve stok alanları optimum kapasite ve kalitede beton agregası üretimi için dizayn edilmiştir. Teorik kapasitemizi baz alarak tesisimizde agrega üretimini aşama aşama şu şekilde gerçekleştiriyoruz: Ana kırıcı (Pioneer primary 4654) sistemine gelen 700 ton/saat gelen kalker -38+0 boyutundaki 105 ton /h malzeme by pass elek sistemi ile artık malzeme stoğuna gönderilir. Geri kalan 595ton/h malzeme kırıcıda boyutu -140+0 indirilerek 10.000 tonluk stok hole gönderilir. Bu stok holde bulunan -140+0 boyutundaki malzeme (kalker) 650 ton/saat kapasiteli besleyici ile sınıflandırılmak üzere 3 katlı 2400*6000’lik eleğe sevk edilir. Elekte sınıflandırılan malzemenin -22+0 boyutundaki malzemeleri tekrar 2 adet 3 katlı ürün eleklerinde -5+0 , -12+5.  -22+12 boyutunda sınıflandırılarak ürün stok holüne gönderilir. -140+22 boyundaki malzemeler ise 330 t/saat kapasiteli sekonder kırıcıda boyutu ufaltılarak ürün eleklerine gönderilir, -22+0 boyutundaki malzemeler eleklerde sınıflandırılarak boyutlarına uygun ürün stok hollere gönderilir. Ürün eleklerinde sınıflandırılan +22 boyundaki malzemeler ise 273 ton/saat kapasiteli tersiyer kırıcıya beslenir ve tekrar bir boyut küçültme işlemine tutulur.

Tesiste üretilen -5+0 boyutundaki malzemenin %50`si finemaster 120 compact yıkama makinesinde yıkanarak -5+0,75 boyutundaki yıkanmış ürün kendi ürün stok holüne gönderilirken 0,75 +0 boyutundaki şlam malzeme arıtma havuzlarına gönderilir. Kırma eleme tesisimizin ocaktan istenilen evsafta malzeme geldiği takdirde optimum kapasitesi 450 – 500 ton/saat olup ocak eksik ekipmanları ve ocak çalışmaları nedeni ile nadiren optimum kapasiteye ulaşılmıştır. 

Optimum kapasite baz alınarak ürün dağılım miktarları aşağıdaki tabloda verilmiştir.

ÜRÜN ADI                                 YILLIK ÜRETİM MİKTARI

Kırmataş/5-12 mm/kalker            125 ton / saat *8 = 1000 ton/vardiya

Kırmataş/12-22 mm/kalker            116 ton / saat *8 = 928 ton/vardiya

Kırmataş/0-5 mm/kalker             105 ton / saat * 8 =  840 ton/vardiya

Y. Kırmataş/0-5  mm/kalker               61 ton / saat * 8 = 488 ton/vardiya

 By pass (Artık)                             85 ton / saat * 8 = 680 ton/vardiya

Şlam (Atık)                                      8  ton / saat * 8 = 64 ton /vardiya

Toplam                                            500 ton/saat; 4000 ton /vardiya

1 Yılda 300 gün tek vardiya çalıştığımız takdirde tesisimizin yıllık kapasitesi 1.200.000 ton’dur.

YILLIK ÇALIŞILAN VARDİYA YILLIK ÜRETİM MİKTARI

 1 VARDİYA 300*4000=1.200.000 TON/YIL

Nuh Çimento; çevre sağlığı, sürdürülebilir üretim gibi kavramlarda gözettiği hassasiyetler de ön plana çıkan şirket. Agrega üretiminde gözettiğiniz üretim felsefesi hakkında bilgi alabilir miyiz?

Tesisimizde yıkanma sonucu çıkan çamurlu su dinlendirme havuzlarında çöktürülerek çamur yönetmeliğe uygun olarak tesiste deşarj edilmektedir. Tesis içi yükleme alanları ve nakil yolları stok sahaları betondur. Kırıcılardan ve boşaltma bunkerlerinde açığa çıkan toz filtreler aracılığı ile emilmekte, emilen bu toz; toz silosuna depolanmaktadır. Alt tesiste iki filtre çalıştıktan kısa süre sonra tıkanması nedeni ile çalıştırılmamaktadır. Tesis üretim sahası beton olmadığından hem kuru hem de yağışlı havalarda çevresel açıdan görsel ve fiziksel problemler çıkarmaktadır.

Ayrıca valiliğin genel politikası nedeni ile bölgedeki taş ocaklarının yüzde 99’u gibi bizim de çevre iznimiz bulunmamaktadır. Agrega üretimi konusunda biraz teknik bilgi alabilir miyiz? Kaliteli ve yüksek kapasiteli agrega üretimi yapmanın sırları nelerdir. Agrega üretiminin birbirinden bağımsız olmayan iki üretim ayağı vardır. Birincisi ocaktan agrega yapımına uygun malzemenin üretimi, ikincisi ise kullanım amacına göre agreganın uygun kırıcılar ile boyutunun ufaltılıp boyutlarına göre sınıflandırılmasıdır. Bu iki üretim ayağı içinde herhangi bir uygunsuzluk agrega kalitesini ciddi manada etkilemektedir.

Agrega tesisleri üretimlerin yoğunluğu beton, asfalt, dolgu ve yol malzemesine yönelik olup; üretim ve kalitesi üzerinde en hassas durulan malzemeler; beton agregası ve asfalt agregasıdır. Üretilen agreganın gerek ocak, gerek tesis üretimi TSE’nin belirlediği standartlarda ürün eldesine uygun olması gerekmektedir. Gerek agreganın üretimi sırasında, gerekse son kullanıcı tarafından ürünler test ve analiz edilmektedir. 

Agreganın son kullanım yerine göre farklı özelliklere göre talep görmesi nedeni ile üretim konumuz olan ve agrega üretimin en hassas olduğu kaliteli beton agregası üretimi hakkında şöyle teknik bilgi verebiliriz; öncelikle beton agregası olarak kullanılan malzemenin petrografik yapısı çok önemli olup genel olarak ülkemizde yoğun olarak bulunan sedimanter kökenli kayaçlar kullanılmaktadır. Lokal bölgelerde farklı petrografik yapılı kayaçlar kullanılsa da (derinlik yada yarı derinlik kayaçları) yaygın olarak sedimanter kayaçlar kullanılmaktadır.

Ama her sedimanter kayaç agrega yapımı uygun olmayıp kayacı mekaniksel,fiziksel ve kimyasal değerlerinin agrega olarak kullanılabilmesi gerekmektedir. Beton üretiminde kullanılacak agreganın 

standartları TSE tarafında belirlenmiş olup ayrıca bayındırlık bakanlığı yapılarda kullanılan tüm malzemelerin üretiminde CE belgesi olma zorunluluğu getirmiş olup agrega üretiminin CE standartlarına göre üretimlerde düzenli periyotlar ile bir takım test ve analizlerden geçmektedir.

Agrega üretimine uygun hammaddenin ocakta işletilmesi ve kırma eleme tesisine getirilmesi ayrı bir disiplin istemektedir. Ocağımızı örnek vermemiz gerekirse yapı olarak üst kademeler gerek dış etkenlerden gerekse jeomekaniksel nedenler ile bozuşmaya uğramış, süreksizlikleri fazla olan ve bu süreksizler içine killi ve nebatili cepler oluşması nedeni ile beton agregasına uygun değildir. Çünkü beton agregasının içinde kesinlikle kil ve organik malzeme istemez. Ayrıca beton agregası kullanılacak malzemenin betonun rengini bozmayacak renkte olması gerekmektedir kullanılacak agrega kesinlikle kırmızı, sarı ve buna benzer renk ve tonlarında olmamalıdır. Sürekli ve yüksek kaliteli üretim olabilmesi için hammaddenin sağlandığı ocakta agrega kullanıma uygun zengin rezerv ve kırma eleme tesisini besleyecek üretim ekipmanlarına sahip olması gerekmektedir.

Agrega üretiminde ikinci önemli ayağı olan kırma eleme tesisi ise kırıcıların, bantların seçimi ve dizaynı, stok alanları, nakliye yolları ocaktan gelecek hammaddeyi uygun olması gerekmektedir. Ayrıca tesis işletimi ayrı bir disiplin olduğundan dolayı kaliteli ve yüksek kapasiteli üretim için, üretimde çalışan tüm personel kalifiye olmalıdır.

Taş ocağı yürüyüşü

280920141622210232068_2

YALOVA’nın merkeze bağlı Paşakent Mahallesi’nde yerleşim yerine 1 kilometre uzaklıkta faaliyet gösteren taşocağının genişletilmek istenmesine tepki gösteren mahalle sakinleri ve çevreciler yürüyüş yaptı.

Paşakent Mahallesi’nde yerleşim yerine yakın faaliyetlerini sürdüren bir taşocağı işletmesinin mevcut işletmeye ilave olarak 3 katı kadar daha genişletme isteminde bulunması ve Yalova Valiliği’nin de bunun için ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne (ÇED) gerek yoktur’ kararı vermesi mahalle sakinleri ve çevrecilerin tepkisine neden oldu.

Yalova TEMA Vakfı, Yalova Platformu, Samanlı Dağları Çevre ve Kültür Derneği üyeleri ile mahalle sakinleri muhtarlık önünde toplanarak genişletme çalışmalarına tepki gösterdi. Konuyla ilgili açıklama yapan Yalova Platformu Sözcüsü Arif Ekim, 31 Ağustos 2012’de 500 kişinin katıldığı bir yürüyüş yaptıklarını hatırlatarak, şöyle dedi:

“O zaman da müteahhit firma genişletme istiyordu. Tepkiler üzerine vazgeçtiler. Bu sene tekrar taşocağının 3 misline yakın kapasite artışı, alan genişletmesi talebiyle bu kez resmiyete sokarak işi halletmeye çalıştılar. Giden hanımefendi, vali maalesef ‘ÇED’e gerek yok’ diyerek talebin önünü açtı. Buna karşı arkadaşlarımız dava açtılar. Büyük bir ihtimal dava idari mahkemelerde ÇED’e gerek yoktur kararı iptal edilecek. Fakat artık bu taşocağının mahalleye verdiği zararlar bütün komşularımız tarafından biliniyor. Bu tozu hepimiz soluyoruz. Üç tarafı ormanla çevrili bir alanda bu tozun altında bu insanlar yaşamamalı. Mahalleli artık ‘yeter’ deme noktasına geldi.”

Taşocağının faaliyetlerine son verilmesi gerektiğini belirten Ekim, ocağın kapatılması için her yolu deneyeceklerini söyledi. Ekim, “Bu taşocağı 1997 yılında ÇED süreciyle hizmete girdi fakat itirazlara rağmen Bakanlık alelacele onaylamıştı. 97’de verilen izin 8 yıllık çalışma süresiydi. 2005’te süre doldu. O zaman da kapatılmasını istedik. Taşocağının çalışmasına yol verildi. Geldiğimiz noktada bundan sonra ÇED’e gerek yoktur kararı değil taşocağının kapatılmasını istiyoruz. Bu taşocağının faaliyetine son verilene kadar hukuk yolu da dâhil her yolu deneyeceğiz” diye konuştu.

Yapılan açıklama ardından toplanan çevreciler ve mahalleliler, ellerinde taşıdıkları pankart ve dövizlerle ‘Taşocağı İstemiyoruz’ sloganları atarak yürüyüş yaptıktan sonra dağıldı.

Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA, (DHA)

 

Bakan Yıldız Aa Enerji Masası na Konuk Oldu

bakan-yildiz-aa-enerji-masasi-na-konuk-oldu

Enerji ve Elbette Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, önümüzdeki zamanda  elektrik ve doğalgaza zam yapılıp yapılmayacağına ait , “Zam için pazartesi akşamına kadar vaktimiz var. Dolar 2,25’leri buldu. Bizim için çok fazla ciddi tehdit edici öğe (unsur) . Biz dövizle alıp TL ile satan bir ülkeyiz. O yüzden her maliyet artışı bizim bu direnç noktamızı tabii ki etkiliyor” diye belirtti .

Anadolu Ajansı’nın (AA) kurduğu “AA Enerji Masası”nın açılışını gerçekleştirmekte olan  ve ilk konuğu olan Bakan Yıldız, Rusya’nın Türkiye’ye gönderdiği doğalgazın kesilebileceğine ait iddiaların hatırlatılması üzerine, arz güvenliğinin önemine işaret etti. 

Özellikle Ukrayna üzerinden gelen batı hattından sağlanan doğalgazın kesilmesinin Türkiye’nin arz güvenliğini sıkıntıya sokabileceğini açıklayan Yıldız, “Son gelişmeler, aldığımız haberler, Ukrayna ve Rusya’nın bu anlamda Ab ile bir mutabakat sürecine gittikleri şeklindedir” diye açıkladı . Bunun çok fazla kırılgan bir süreç olduğunu kaydeden Yıldız, Türkiye’nin, arz kaynağının yüzde 12, beş ‘ini sağlayan batı hattının kesilmesi halinde hiçbir şey olmamış gibi davranamayacağını belirtti .

Bunun Türkiye’yi etkileyen ciddi bir öğe (unsur) olduğunu ifade eden Yıldız, “Bir ülkenin bırakın yüzde 12, beş ‘lik arz kaynağını, yüzde 2, beş gibi bir kaynağın dahi etkileniyor olması bizim için son derece önemlidir” değerlendirmesinde bulundu. 

 AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına Türkiye’nin de katılması yönünde baskı olup olmadığı yönünde soruya da Yıldız, “Biz Ab ülkesi gibi davranamayız. Şimdi Ab üyesi ülke değiliz. Rusya, Türkiye için son derece önemlidir. Karşılıklı kazanımlarını, ülkenin çıkarlarını düzenleyecek stratejik işbirliği seviyesinde geliştirdiği birden fazla proje vardır. Ben Rusya’nın bu nezakete çok büyük ölçüde dikkat ettiğine inanıyorum” yanıtını verdi.

“Parite artışı enerji sektörü açısından tehdit”

“Elektrikte, doğalgaz arzında bir sıkıntı yaşayacak mıyız, zam söz konusu mu?” sorusu üzerine Yıldız, “Zam için pazartesi akşamına kadar vaktimiz var. Dolar 2,25’leri buldu. Bizim için çok fazla ciddi tehdit edici öğe (unsur) . Biz dövizle alıp TL ile satan bir ülkeyiz. Bir Avrupa ülkesi gibi dolar ile alıp avro ile satmıyoruz. O yüzden her maliyet artışı bizim bu direnç noktamızı tabii ki etkiliyor” diye açıkladı .

Yıldız, elektrik tedariki ve enerji arz güvenliği ile ilgili bir sıkıntının söz konusu bulunmadığı ortaya koyarak , Türkiye’ye 1 senede eklenen kurulu gücün 7 bin megavatı geçtiğini, bazı ülkelerin kurulu güçlerinin 2-3 bin megavat olduğunu, Türkiye’nin o ülkelerin kurulu gücü kadar ek güç eklediğini bildirdi. 

Bakan Yıldız, kurulu güçte yüzde 11, beş büyüme sağlandığını, santral sayısının da yüzde 21 arttığını açıkladı . 

“Arz güvenliği ile ilgili bir sıkıntımız yok”

Arzın talepten daha çok olmasına itina ettiklerine dikkati çeken Yıldız, şu şekilde açıkladı :

“Serbest piyasa oluşsun, herkes açıklıkla piyasaya elektrik üretimini sunabilsin, rekabet gücü artsın. Bu açıdan bizim arz güvenliği ile ilgili bir sıkıntımız yok. Batı hattı dediğimiz Ukrayna üzerinden gelen doğalgaz boru hattındaki akış, bizi çok fazla yakından ilgilendiriyor. Umuyorum ki, taraflar kendi aralarında uzlaşmaya varırlar. Türkiye bu uzlaşmanın, sıkıntının tarafı değil. Ukrayna, Ab ve Rusya arasındaki bu kriz, inşallah çözülür.”

TL/dolar paritesinin 2,26 liranın üzerine çıktığı için Merkez Bankası bundan önce 10 milyon dolar olarak belirlediği günlük dolar satış miktarını 29 Eylül’den bu yana 40 milyon dolara çıkardığının belirtilmesi üzerine Yıldız, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ben bunu yerinde, makul bir müdahale olarak görüyorum. Enerji sektörü açısından baktığım için, virgülden akabinde artan her rakam bizim maliyetlerimizi çok fazla ciddi etkiliyor. Ham kara elmas (petrol) fiyatı 100 dolar civarında salınıyor, 2 dolar yukarı, 2 dolar aşağı… 2013 yılının haziran ayında 102 dolardı, şu anda hemen hemen aynı fiyatta. Ama o vakit  parite 1,92 idi. Şimdi 2,26’dan bahsediyoruz. 2013 senesi haziran ayına göre Avrupa ülkesi için sabit kalan fiyat bize göre sabit kalmamış durumda. Bunların her birini bizim maliyetlerimizde absorbe etmeye çalıştık. Paritenin artıyor olması enerji sektörü açısından ciddi bir tehdit unsurudur.” 

Başkent Ankara

Enerji Bakanı Taner YILDIZ: İddialar külliyen yalandır

enerji-bakani-taner-yildiz-iddialar-kulliyen-yalandirEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Enerji Bakanı Taner YILDIZ gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

”İDDİALAR KARŞILIKSIZDIR VE KÜLLİYEN YALANDIR”

Yıldız, “Türkiye’nin adalet etmediği, enerji sektörü üzerinden üç esas başlık oluştu. Bunların birisi Irak Şam Örgütü IŞİD petrolüdür. Bir öteki İsrail’e jet yakıtının satılıyor olması iddiasıdır. Bir öteki de Türkiye’nin nükleer kuvvet santrali yapmasının daha ötesinde bir atom bombası yapacağı ile alakalı iddiadır. Bu üç iddia da karşılıksızdır ve külliyen yalandır” dedi.

Bakan Yıldız, “IŞID’in petrolü Türkiye üzerinden piyasaya satılmaz, satılamaz” diye konuştu.

‘HERHANGİ BİR KIRGINLIK YOK’

Enerji Bakanı ayrıca, Kuzey Irak ve Türkiye arasında herhangi bir kırgınlık kesinlikle laf konusu olmadığını bildirdi.

Kaynak:Ensonhaber

TPAO, bulduğu petrol için ruhsat istedi

73523Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Adıyaman’da bulduğu petrollü arazi için petrol işletme ruhsatı talep etti. 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün Resmi Gazete’de yayımlanan ilanına göre, TPAO, Adıyaman’da sahip olduğu AR/TPO/3833 hak sıra numaralı petrol arama ruhsat sahasında keşfedilen petrollü araziyle ilgili ARİ/TPO/K/M40-a4-1 paftasında petrol işletme ruhsat almak için 1 Eylül’de müracaatta bulundu. 

CHP’Lİ ÖREN: SOMA’DAKİ FACİADAN TKİ VE ENERJİ BAKANLIĞI DA KUSURLU

301 isciye mezar olan maden ocagi

TBMM Soma Maden Faciasını Araştırma Komisyonu üyesi CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, Manisa’nın Soma ilçesinde 301 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağı faciasından Soma Kömür İşletmeleri AŞ’nin kusurlu olduğu kadar Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın da o derece kusurlu olduğunu söyledi.

Komisyon üyeleriyle Manisa’da, Soma’daki maden faciası tanığı 10 işçiyi dinleyen Ören, gazetecilere yaptığı açıklamada, kazadan kurtulanları yürekleri parçalanarak dinlediklerini, o gün orada olanların gerçekten zor anlar yaşadığını ifade etti. Maden faciasında, Soma AŞ ve işçilerinin dışında, TKİ ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın, konunun başındaki sorumlular olduğunu ifade eden Ören, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarında gördük. Bugün Cumhurbaşkanı olan sayın Başbakan da dahil bir şey söylemişlerdi; ‘Ucu nereye kadar giderse gitsin sonuna kadar götüreceğiz’ demişlerdi ama ucunun kendilerine dayanacağını gördüklerinden mart ayında Eynez Kömür İşletmesi’ne gelen müfettişlerin, burada hiç kusurun olmadığıyla ilgili rapordan sonra cumhuriyet savcısı, soruşturulan 45 kişinin içerisine 2 müfettişi de dahil etmek istedi. Bakanlık, ucu kendilerine dokunduğu için izin vermedi. Bugün burada da görüyoruz ki, Soma AŞ’nin işçilerinin dışında TKİ ve Enerji Bakanlığı burada en büyük sorumlulardan biridir. Soma AŞ bu cinayeti, buradaki işçilerimizin katledilmesinde ne kadar kusurlu ise TKİ ve Enerji Bakanlığı da o kadar kusurludur.” dedi.

Ören, dün madende yaptıkları incelemede kendilerini korku tünelindeymiş gibi hissettiklerini, burada üretim yapmanın cinayet olduğunu gördüklerini belirterek, sorumlu gördükleri, Soma AŞ, TKİ ve Enerji Bakanlığı’nın komisyona hesap vermesi gerektiğini söyledi.

AKÇAY: TEKNİK SEBEPLER ÖRTBAS EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Komisyon üyesi MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay da, facianın teknik, hukuki ve idari sebeplerinin olduğunu belirterek, teknik sebeplerinin örtbas edilmeye çalışıldığını belirtti. Akçay, “Ne zaman idari sebeplere, asıl ve asli sorumlulara giden araştırma eğilimi gösterdiğinde bundan rahatsızlık duyulduğunu başından beri görüyoruz. Biz bunda ısrarlıyız. Enerji Bakanlığı, ilgili kuruluşlar olarak TKİ, ilgili genel müdürlük olarak Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı doğrudan sorumludur. İdari sorumluluklar, yönetim sorumlulukları ve siyasi sorumluluklar asla göz ardı edilemez. Bunun sorumlusu her halde hayatını kaybeden işçilerimiz değildir.” ifadelerini kullandı.

Akçay, tutuklu olan 8 kişiyle yarın görüşeceklerini, maden sahibi, ruhsat sahibi, bu madenin çalıştırılmasından ve denetiminden sorumlu TKİ ve diğer sorumluların halen görevi başında olduğunu aktardı.

ÖZEL: MASKELERİN YERİ İŞÇİLERDEN GİZLENMİŞ

Komisyon üyesi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel ise dinledikleri 10 işçinin her birinin enteresan olaylar anlattığını dile getirdi. Özel, “Kazada ölen arkadaşların niçin öldüğünü konuşurken, özellikle karbonmonoksit maskelerinin doğru kullanılmadığını, maskeyle ilgili işçi eğitimlerinin eksik olduğunu, eğer maskeleri olsaydı kurtulanların daha fazla olabileceğini öğrendik. Hatta 150 metre mesafeye oksijen maskeleriyle gidilebilecekken, oksijen maskelerinin olmadığını, bu işçilerin bulunduğu alanda 20 tane maske olduğu halde kendilerinden gizlendiğini öğrendik. Bu maskeler kullanılsaydı 20 kişi daha kurtulurdu. İşçiler önemli bir detay veriyorlar. Diyorlar ki ‘bizim şirket karbonmonoksit maskesini yersiz kullanana 300 lira ceza yazıyordu. O yüzden birçok arkadaş son ana kadar maskeyi açmak istemedi. Baygınlık pozisyonundaki bir arkadaş diğerine ‘şu maskeyi bana at da olur da kurtulursak 300 lira borçlu çıkmayalım’ dediler. Bu şirketin nasıl insanlık dışı şartlara insanları zorladığını gösteriyor.” diye konuştu. CİHAN

Cihan

Kışladağ Altın Madeninde 2 Milyonuncu Ons Altın Döküldü

7481

Uşak’ta özel sektör tarafından işletilen ve Avrupa’nın en büyük altın madeni arasında sayılan Kışladağ Altın Madeni’nde 2 milyonuncu ons altın törenle döküldü.
Madende 2 milyonuncu ons altının külçe halinde dökümü, Vali Seddar Yavuz, Uşak Milletvekilleri İsmail Güneş, Mehmet Altay ve Belediye Başkanı Nurullah Cahan tarafından gerçekleştirildi. İki milyonuncu onsun dökümünü gerçekleştiren Uşak Valisi Seddar Yavuz ise maden sahasında yaptıkları incelemede, iş güvenliği ve çevreye olan duyarlılığının kayda değer olduğunu belirtti. Türkiye için önemli bir işletmede bulunduklarını belirten Vali Yavuz, “Tüprag Metal Madencilik Türkiye’de vergi ödemelerinde 24. sırada olan ve istihdam konusunda önemli katkılar sunan bir şirketimiz. Ayrıca İş güvenliği çevre ve üretim teknikleri konusunda bilgi aldık. Verilen bilgiler doğrultusunda iş güvenliğine önem verildiğini gördüm ve ziyadesiyle memnun oldum. Çevreye duyarlı ileri teknoloji kullanan bir maden olduğu noktasında kanaate vardım. Çevremizin gelişmesini istihdam sorunun çözümüne önemli katkı sağlayan bir işletme ve 240 ton rezervi olan Avrupa’nın en büyük altın madeninin olmasının yanı sıra hem ilimize ve hem de ilçelerimize önemli katkılarda bulunuyor. Bu anlamda şirket yöneticilerini ve çalışanlarını canı gönülden kutluyorum. Umut ediyorum ki ülkemizin diğer bölgelerindeki değerli madenlerimiz ekonomimize kazandırılır” dedi.
Madeni işleten Tüprag Metal Madencilik Müdürü Mehmet Yılmaz, yaptığı açıklamada 2 milyonuncu ons altının üretimini gerçekleştirmekten büyük gurur yaşadıklarını söyledi. Sekiz yılda yaklaşık 63 ton altın ürettiklerini ve bunun tamamının Türkiye’de kullanıldığını bildiren Yılmaz, “Sekiz yılda 2,5 milyar dolar katma değer üreterek ülke ekonomisine katkı sağladık” dedi.

Denizli’de jeotermal su kaynağı bulundu

668885083120

Denizli’de özel bir firma tarafından yapılan sondaj çalışmasında 180 metre derinlikte jeotermal su kaynağına ulaşıldığı ve kaynaktan yılda 20 megavat elektirik üretimi yapılabilecek santral kurulacağı bildirildi.

Sarayköy ilçesinin Tekkehamam mevkisinde sondaj çalışmalarını yürüten firma proje sorumlusu Kamil Özdağ, gazetecilere yaptığı açıklamada, ilgili kurumlardan alınan izinler sonrasında 2011 yılından bu yana sondaj çalışmaları yürüttüklerini, bugün 180 metre derinlikte çok verimli bir kaynağa ulaştıklarını bildirdi.Ulaşılan jeotermal suyun debisinin saniyede 100 litre, sıcaklığının ise 170 derece olduğu ifade eden Özdağ, “Çevreye hiç bir zararı yok. Ülkemize ve bölgemize güzel bir enerji kaynağına ulaştığımız için çok mutluyuz, gururluyuz. İnşallah enerji üretimine uygun yüksek sıcaklıktaki bu kaynakla, ülkemizin enerji açığına bir nebze olsun fayda sağlamayı hedefliyoruz” dedi.

Özdağ, bölgeye kurulacak enerji santraliyle kaynaktan yılda 20 megavat elektrik üretimi yapmayı hedeflediklerini söyledi.

Yeni Asır

Türkiye, hem elektrik hem doğalgazda üs olma yönünde ilerliyor

elektrik-dağıtım-hat-3279323

EFET Başkanı Styles’dan enerji sektörüne övgü geldi. Styles “Türkiye, hem elektrik hem doğalgazda üs olma yönünde ilerliyor” dedi.
Avrupa Enerji ve Ticareti Federasyonu (EFET) Başkanı Peter Styles, Türkiye’nin hem elektrik hem doğalgazda üs olma yönünde ilerlediğini söyledi.

Styles, İstanbul Kongre ve Fuar Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi’nde yaptığı sunumda, Avrupa’daki enerjisektörüne ilişkin bilgiler verdi. Styles, Almanya’nın Avrupa’da elektrik enerjisinde ‘üs’ haline geldiğini belirterek, “Türkiye de hemelektrik hem doğalgazda üs olma yönünde ilerliyor” ifadesini kullandı.

Alman RWE enerji firması üst düzey yöneticisi Markus Enke de Türk enerji sektöründeki liberalizasyon sürecini yakından takip ettiklerini ve yatırımlarına devam edeceklerini söyledi. RWE’nin Türkiye’ye ilk yatırımı 2008 ekonomik krizi sırasında yaptığını anlatan Enke “Türkiye piyasasından kesinlikle çekilmeyeceğiz” dedi.

Türkiye, hem elektrik hem doğalgazda üs olma yönünde ilerliyor”

Çin’den karbon emisyonu sözü

karbon-emisyonuÇin ilk kez atmosfere saldığı karbondioksit oranını düşüreceğini açıkladı. ABD’nin New York kentinde yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde konuşan Çin Başbakan Yardımcısı Zhang Gaoli, iklim değişikliğine karşı ciddi önlemler alacaklarını söyledi.

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in özel elçisi olarak konuşan Zhang, iklim değişikliği konusunda etkin çaba harcamaya devam edeceklerine ve uluslararası sorumluluklarını yerine getirmeye hazır olduklarını ifade etti. “Çin, iklim değişikliği konusunda gelişmekte olan ülkelere sağladığı yardımı iki katına çıkaracak. Aynı zamanda Çin, iklim değişikliğiyle mücadele için Güney-Güney İşbirliği Fonu oluşturacak.” diyen Zhang, dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi Çin’in iklim değişikliğine karşı çabalarını anlattı.

ABD Başkanı Barack Obama da dünyanın en fazla karbon emisyonuna neden olan Çin ve ABD’nin karbon emisyonunu azaltmada başı çekmesi
gerektiğini söyledi.

Çin, 2020 yılında karbon emisyonunu 2005’te seviyenin yarısına düşürmeyi hedefliyor.

Dünya kömür projelerine Çin darbesi

Komur-Santrali--HI-875532

Çin`in azalan talebi 112 milyar dolarlık kömür madeni projelerini ekonomik açıdan verimsiz bir duruma getirdi.

Carbon Tracker Initiative (CTI) adlı düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan rapora göre, Çin`in azalan kömür talebi, 2025 yılına kadar hayata geçirilmeleri planlanan 112 milyar dolar tutarındaki kömür madeni projelerini ekonomik açıdan verimsiz hale getirdi.

CTI`nın BM`ye sunulmak üzere hazırladığı rapora göre, Çin`in enerji üretiminde termal kömür kullanımını 2017 yılına kadar yüzde 65`in altına indirme planı global kömür talebini vuracak. Çin’in kömür talebinin ise 2016 yılında en düşük seviyesini göreceği tahmin ediliyor.

Çin, daha sıkı çevre koruma standartları ile kömür yakıtlı üretimini en aza indirerek, termal üretimini de yüzde 60`ınyukarısına çıkarmayı hedefliyor.

Yenilenebilir enerji maliyetlerinin giderek düşmesi ve ülkelerin iklim değişikliğini önleme hedeflerini hayata geçirmeleri çerçevesinde kömürün artık kral olduğu dönemin sona erdiği belirtiliyor.

Petrol nerede TPAO orada

110356

TPAO, yılın ilk yarısında yurt dışında petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri kapsamında Kazakistan, Azerbaycan, Libya, Irak, Afganistan ve Rusya’daki projeler için 667 milyon dolarlık nakdi harcama yaptı.

DİYARBAKIR-Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), yurt dışında yürüttüğü petrol ve doğalgaz faaliyetlerine hız verdi. TPAO, yılın ilk yarısında yurtdışında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine 667 milyon dolarlık nakdi harcama gerçekleştirdi.

Derlenen bilgilere göre, son dönemde yurt içinde ve yurt dışında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinde daha agresif bir tutum izleyen TPAO, ulaştığı yatırım miktarlarıyla dikkati çekiyor.

TPAO, ülke kaynaklarından sağlanan hidrokarbon üretimi yanında, ülke ihtiyacının kesintisiz, yeterli ve ekonomik bir biçimde karşılanması amacıyla yurt dışında da petrol ve doğal gaz arama, sondaj ve üretim faaliyetlerinin finansman yükümlülüğü olan projelerine yılın ilk yarısında kaynak ayırmaya devam etti.

Kurum, Kazakistan, Azerbaycan’da Azeri-Çırak-Güneşli, Şah Deniz, Alov, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı ve Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı, Libya’da Blok 147/3-4, Irak’ta Badra, Missan, Siba, Mansuriya, Afganistan ve Rusya’daki projelere yönelik yatırımlarını güçlendirdi.

TPAO, söz konusu projeler için yılın ilk yarısında 667 milyon dolar nakdi harcama yaptı.

Batman’da yoğunlaşıldı

Kurum, yurt içinde de bu yılın ilk 6 ayında karalarda 219 kilometre 2B sismik, 42 kilometrekare 3B sismik, denizlerde 2 bin 410 kilometre 2B sismik, 4 bin 530 kilometrekare 3B sismik faaliyetler gerçekleştirdi.

Sondaj faaliyetleri programında planlanan 147 kuyudan haziran sonu itibarıyla 81 kuyuda sondaj yapıldı.

Üretim faaliyetleri olarak, 6,09 milyon varil ham petrol üretimi ile 132,66 milyon metreküp doğalgaz üretimi gerçekleştirildi.

TPAO’nun bu yılın ilk yarısında yurt içinde yaptığı arama yatırımlarının bütçesi 467 milyon 655 bin lirayı buldu.

Sondaj çalışmaları kapsamında açılan 81 kuyu toplam 132 bin 576 metreye ulaşıldı. En fazla sondaj Batman Bölge Müdürlüğünce gerçekleştirildi ve 44 kuyuda 68 bin 3 metrelik sondaj yapıldı. Ayrıca Adıyaman Bölge Müdürlüğünce 28 (51 bin 967 metre), Trakya Bölge Müdürlüğünce 9 (12 bin 606 metre) kuyuda sondaj çalışması yürütüldü.

 

Rüzgar enerjisi yükselişte

ruzgaar_enerji_jpg_jpg20140722113148_jpg20140924112846_679805009

Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü, son 1 yılda yüzde 35 artarak 3 bin 581 megavata yükseldi.  Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımını artırmaya çalışan Türkiye, rüzgardan enerji üretimine hız veriyor.  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de bu yılın 8 ayında rüzgar enerjisinde kurulu kapasite, 2013’ün aynı dönemine göre 926 megavat artarak 3 bin 581 megavata çıktı. Bu yılın ilk yarısında kamu, özel sektör eliyle inşa edilen 47 rüzgar enerjisi santralini (RES) devreye aldı. Böylece elektrikte 68 bin megavat seviyesindeki toplam kurulu gücün yaklaşık yüzde 5’i rüzgardan elde edildi. Türkiye’de geçen yıl ağustos ayında rüzgar enerjisi kurulu gücüne 27 megavat eklenirken, 2014 yılı ağustos ayında bu rakam 6 katın üzerine çıkarak yaklaşık 170 megavat olarak gerçekleşti.

Bölgelerde Ege, şehirlerde Balıkesir birinci 

Türkiye’de en fazla rüzgar santrali Ege Bölgesi’nde bulunuyor. Türkiye’nin rüzgar enerjisindeki kurulu gücünün yüzde 38’ini (1360 megavat) Ege Bölgesi’ndeki elektrik üretim tesisleri oluşturuyor. Ege Bölgesi’ni yüzde 36 ile (1288 megavat) Marmara Bölgesi takip ediyor. Akdeniz Bölgesi ise yüzde 15’lik (537 megavat) kurulu güçle üçüncü sırada yer alıyor.

Rüzgar enerjisindeki kurulu gücün illere göre dağılımına bakıldığında ise Balıkesir’in ilk sırada yer aldığı görülüyor. Balıkesir, 767 megavatlık kurulu gücüyle Türkiye’de en çok rüzgar santralinin bulunduğu şehir. İzmir, 613 megavatlık kurulu gücü ile ikinci sırada yer alırken 393 megavatla Manisa en fazla rüzgar santralinin bulunduğu üçüncü şehir konumunda yer alıyor.

Rüzgarda 2013 sonunda 2 bin 958 megavat olan kurulu gücün, bu yıl sonu itibarıyla 4 bin megavat seviyesine çıkarılması hedefleniyor.  ANKARA – Oğuzhan Özsoy

Madenlerde Sorunlar Devam Ediyor

Madenlerde_Sorunlar_Devam_Ediyor25

13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da yaşanan iş cinayetinin ardından işçilere müjde niteliğinde sunulan Torba Yasa 11 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Torba Yasa’nın yürürlüğe girmesinin ardından Zonguldak ve Aydın’daki maden ocaklarında işten çıkarılmalar olurken, Türkiye’nin dört bir tarafından madenlerde ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Soma’da ise işçiler madenlerde değişen bir şey olmamasından şikayetçi.

Soma’da yaşanan katliamın ardından madenlerde hareketlilik durmuyor. Torba Yasa’nın çıkarılmasının ardından Zonguldak’ta 22 maden üretimi durdurdu. 4 bin 500 maden işçisi vardiya çıkışı işsiz kaldığını öğrendi. Aydın’da da Atay Holding’e ait özel kömür işletmesi,  247 işçisinin olduğu işletmede 138 işçiyi işten çıkardı, kalan işçilerin de kasım ayı sonunda işine son verileceği duyuruldu.

İşten çıkartılmalar için rödovans sistemini gerekçe gösteren firma sahipleri böylelikle çıkarılan Torba Yasa ile maliyetlerinin daha faza arttığını söylüyor. Kendileri de birer rödovans olan firmaların aslında kalkmasını istedikleri şey  çıkartılan madenin ton başına devlete yaptığı ödeme oluyor.

Madenciler eylemde

Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Kandilli beldesindeki Hema Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ait maden ocağında çalışan yaklaşık 500 maden işçisi, işten çıkartılmalara tepki göstererek çıkarılan 29 arkadaşı için  üretimi durdurarak Zonguldak’a yürüyüşe geçti. Arkadaşlarının işe geri alınmasını isteyen madenciler, 10 saat süren yürüyüşün ardından Zonguldak Valiliği’ne ulaştı ve eylemlerine devam ediyorlar.

Aydın’da da Atay Holding’e ait özel kömür işletmesi, Torba Kanun’dan sonra maliyetlerin artmasını gerekçe göstererek ocağı kapattığını açıkladı. 247 işçisi bulunan işletmede 138 işçi işten çıkarıldı, kalan işçilerin de kasım ayı sonunda işine son verileceği duyuruldu. İşten çıkarılan işçiler Aydın merkeze yürümek isterken polis saldırısına uğradılar.

Madenlerde ölümler devam ediyor

Torba Yasa işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında bir yenilik getirmezken madenlerde işçi ölümleri de devam ediyor. Bartın’ın Amasra İlçesi’nde Hattat Holding’e ait bir maden ocağında yaşanan iş cinayetinde 1 Çinli işçi hayatını kaybetti. Aynı şekilde Şırnak’taki maden ocaklarından da sürekli göçük ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Bir yandan kaçak olan ocaklar kapatılmak istenirken diğer yandan işçiler işsiz kalma korkusuyla eyleme geçiyor.

Soma’da madenler çalışmaya başladı

Soma’daki katliamdan  kurtulan bir işçi ile tekrar iletişime geçtik. Bize madenlerin gerekli düzenlemeler yapılmadan açıldığını ve işçilerin çağrıldığını söyledi. Katliamın gerçekleştiği madenin dahi açıldığını, henüz üretime başlamadığını ama yakında başlayacağını öğreniyoruz. Ocak ayına kadar maaş alacak olan işçiler işsiz kalma korkusu ile tekrar madenlere iniyor. Konuştuğumuz işçi bize madenlerde herhangi bir iyileştirme olmadığını ifade etti.

Murgul’da Siyanüre hayır

10665060_297814687078026_3982606622200386404_n-300x300Murgul Siyanüre Hayır Platformu’nunbugün (26 Eylül) ETİ Bakır Murgul işletmelerine yürüyor.

Murgul’da ÇED’siz yapılmak istenen Murgul Liç Tesisi ve Atık Düzenli Depolama projesi hakkındagörüşmek isteyen bölge halkı ve Murgul Siyanüre Hayır Platformu Şirket yetkilisi Mehmet Cengiz’le görüşmek istedi. Ancak görüşme reddedilince platform üyeleri işletmeye yürüme kararı aldı. 

ÇED raporu çıkmadan, inşasına devam edilen tesisinsüresiz olarak durdurulmasını talep eden, Murgul ve Damar halkın “Eylemler taleplerimize olumlu yanıt verecek muhatap bulana kadar devam edecek”dedi.

AB’de ‘temiz enerji’den üretilen elektriğin payı artırıyor

temiz_118893832

Avrupa Birliği ülkelerinde karbon temelli olmayan kaynaklardan üretilen elektriğin payı artıyor

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde karbon temelli olmayan kaynaklardan üretilen elektriğin payı artıyor.Amerikan Enerji Enformasyon İdaresinin (EIA) Yenilenebilir Enerji Raporuna Göre, yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması ve sera gazı salınımının düşürülmesi hedefleri çerçevesinde AB ülkelerinde, 2002 ile 2012 arasında karbon temelli olmayan kaynaklardan üretilen elektriğin oranı yüzde 50’den 56’ya çıktı. Bu artışta güneş, rüzgar ve biokütleyle üretilen elektrik, temel kalemleri oluşturdu. Fransa, İzlanda, Norveç, İsveç ve İsviçre, yenilenebilir enerjide önde gelen AB ülkeleri arasında yer aldı.Rapora göre, Almanya’nın yenilenebilir enerjideki yükselen payı da dikkati çekiyor. Söz konusu dönemde ülkenin karbon temelli olmayan elektrik üretimi yüzde 38’den yüzde 41’e yükseldi. Bu ilerlemede Almanya’nın nükleerden elde ettiği elektriği yüzde 12 azaltarak diğer kaynaklara yönelmesi etkili oldu.AB, 2030 yılına kadar üye ülkelerin enerji ihtiyaçlarının en az yüzde 27`sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanmasını ve sera gazlarının yüzde 40 azaltılmasını hedefliyor. Bu çerçevede üye ülkeler, jeotermal, hidroelektrik, nükleer, güneş enerjisi, gelgit enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi kaynaklara yatırım yapıyor.

Günün Madencilik Makalesi

tO-_c9Uk

Türkiye Enerji Verimliliğinde Yolun Başında

Dünyada enerji verimliliğinin ölçülmesinde referans alınan Amerikan Enerji-Verimli Ekonomi Konseyinin (ACEEE) 2014 enerji verimliliği raporu, Türkiye’nin enerji verimliliğinde henüz yolun başında olduğunu ortaya koydu.

Ülkelerin, ulusal enerji sarfiyatı, bina, ulaşım ve sanayi harcamaları açısından puanlandırıldığı raporda, Almanya 65 puanla birinci, İtalya 64 puanla ikinci oldu. 16 ülkenin sıralandığı enerji verimliliği raporunda Meksika 29 puanla sonuncu olurken Türkiye sıralamada yer alamadı.

Türkiye’de cari açığın en önemli nedeni olarak gösterilen enerjide, tasarruf ve verimliliğin önemine geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da dikkati çekmişti.

Bakan Şimşek, enerji giderlerini cari açığın en büyük nedenlerinden biri olduğuna işaret etmiş, tüketimin tasarruf yoluyla azaltılması için enerji verimliliği yüksek beyaz eşyalara ÖTV indirimi, ev izolasyonu için taksitlendirme kolaylığı gibi konularda çalışma yürüttüklerini açıklamıştı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da enerji tasarrufu ve verimliliğin en önemli kaynak olduğuna dikkati çekmiş, Türkiye’nin her yıl 15 milyar lira civarında tasarruf potansiyeli olduğunu, son 3 yılda her yıl 3 milyar liraya kadar tasarruf edildiğini söylemişti.

Öte yandan Türkiye’de enerji verimliliği ile yenilenebilir enerji alanlarında yatırımları artırmak için birçok yerli ve yabancı kuruluş hibe, faizsiz veya düşük faizli kredi imkanı sağlıyor. Bu kuruluşlar arasında Elektrik İşleri Etüt İdaresi, KOSGEB, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGB), Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansmanı Programı (TURSEFF), Türkiye Kalkınma Bankası ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası bulunuyor.

”Enerji verimliliği seçenek değil, zorunluluk”

Toptan Enerji Verimliliği Şirketi (TEV) Genel Müdürü ve Makine Yüksek Mühendisi Rıza Köroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, enerji verimliliğinin bir seçenek değil, zorunluluk olduğunu söyledi.

Türkiye’nin enerji verimliliğinde ulaştığı miktarın yüzde 30’larda olduğunu bildiren Köroğlu, enerji verimliliğinde dünyada ilk sırada yer alan Almanya’nın yüzde 75’e ulaştığını kaydetti.

Türkiye’nin 2,5 kilovat elektrik ile gerçekleştirdiği çalışmayı Almanya’nın 1 kilovat elektrik ile yaptığını dile getiren Köroğlu, “Türkiye, Almanya’nın elde ettiği verimlilik değerine ulaşabilirse yıllık 65 milyar dolar olan enerji giderinin 39 milyar dolarını elinde tutabilir” dedi. 

ACEEE, raporda dünyada enerji verimliliğinde en iyi 16 ülkeyi şöyle sıraladı:   

  PUAN SIRA
ALMANYA 65 1
İTALYA 64 2
AVRUPA BİRLİĞİ 63 3
ÇİN  61 4
FRANSA 61 4
JAPONYA 57 6
BİRLEŞİK KRALLIK 57 6
İSPANYA 54 8
KANADA 50 9
AVUSTRALYA 49 10
HİNDİSTAN 45 11
GÜNEY KORE 44 12
ABD 42 13
RUSYA 35 14
BREZİLYA 30 15
MEKSİKA 29 16

Kaçak Kömür Ocağındaki Zehirlenme Davası

soma-madenci

Kacak komur ocaginda gazdan zehirlenen 3 iscinin olumuyle ilgili saniklarin yargilanmasina devam edildi.

Zonguldak 1.

Agir Ceza Mahkemesindeki durusmaya, yasamini yitiren iscilerin yakinlari, tutuklu saniklar ismail Kahraman ve Nizam Genc ile taraf avukatlari katildi.

Cumhuriyet Savcisi Umit Efeoglu, mutalaasinda, suphelilerin kacak faaliyet gosteren ocak ve calisanlarla ilgili gereken guvenlik tedbirlerini almadigini belirtti.

Bu nedenle saniklarin birden fazla olumun meydana gelmesinde asli kusurlu oldugunu, olenlere ise olayla ilgili yuklenebilecek bir kusur bulunmadigini vurgulayan Efeoglu, “Hicbir teknik onlem ve tedbire dayali olmayan ve sirf kazanc elde etmek maksadiyla yetkili birimlerden izin almaksizin kacak olarak ocagin acilmasi, kacak olmasi dolayisiyla tibbi yardim gorevlisi, maden muhendisi, yardimci teknik eleman gibi herhangi bir gorevli bulundurulmamasi ile olayin gerceklesme bicimi birlikte degerlendirildiginde, suphelilerin gerceklesmesini istemedikleri olumun olayini ongordukleri, dolayisiyla bilincli taksirle hareket ettikleri ortaya cikmistir” ifadesini kullandi.

Efeoglu, saniklar hakkinda “Taksirle olume sebebiyet vermekten” 22 yil hapis cezasi talep etti.

Tahliye taleplerini reddeden mahkeme heyeti, saniklarin iddia makaminin esas hakkindaki mutalaasina karsi beyan hazirlamalari ve esasa iliskin savunmalarini sunmalari icin durusmayi erteledi.

Kirat mevkisinde kacak isletildigi iddia edilen maden ocaginda 6 Aralik 2013’te isciler Mustafa Ozalpugan (54), Yasar Ozerdogan (53) ve ismail Altun’un (24) gazdan zehirlenerek hayatini kaybetmisti.

Altın fiyatlarında sürpriz gelişme

67208

8 ayın en düşüğüne gerileyen altın fiyatları ons başına 1208 dolardan 1224 dolara yükseldi.

ABD ve müttefiklerinin dünyanın önemli petrolbölgesinde IŞİD güçlerine karşı yürüttükleri hava saldırılarına rağmen, petrolfiyatlarındaki düşüş sürüyor.

Küresel ekonomide yavaşlama olacağına ilişkin verilerin etkisiyle, bir süre önce 100 doların altına çekilen Brent ham petrolünün varil fiyatı 97 doların da altına gerileyerek 96.72 dolara kadar indi. Analistlere göre, bir yandan petrol arzındaki artış yaşanırken, ekonomik verilerin de zayıf çıkması, Ortadoğu’da artan jeopolitik gerginliğin petrol fiyatları üzerindeki etkisini kırdı.

Yatırımcıların “güvenli limanı” olarak bilinen altın fiyatları ise, hafta başında indiği sekiz aylık en düşük düzeylerden bir miktar toparlandı. Altının ons fiyatı, hafta başında gerilediği 1,208 dolardan 1,224 dolara kadar yükseldi.

Türkiye’de de 88 liranın altına inen 1 gram altın, küresel fiyat hareketlerine bağlı olarak yeniden 88 liranın üzerine çıkarak 88.10 liradan işlem gördü.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun yarın yapacağı faiz toplantısı öncesinde döviz piyasaları yatay hareket ediyor. Hafta başında 2.24 liranın üzerine çıkan dolar, dün çekildiği 2.23 liranın üzerinde işlem görüyor.

Avrupa para biriminin de 2.87 lira düzeyinin üzerinde hareket ettiği döviz piyasalarında, yarı yarıya dolar ve eurodan oluşan döviz sepetinin değeri de 2.55 düzeyinin üzerinde bulunuyor.

5 Bine Yakın Maden Şehidi Veren Zonguldak’ta “işsiz Madenci” Çilesi

5_bine_yakin_maden_sehidi_veren_zonguldakta_issiz_madenci_cilesi

Şair Orhan Veli’nin şiirine ilham olan Zonguldak’ta özel maden ocağında çalışırken çıkışı verilen maden işçileri işsizlik korkusu yaşıyor.
1946 yılında ünlü şair Orhan Veli Kanık’a ilham olan Zonguldak’taki maden ocakları ve maden işçileri, bu kez de işsizlik çilesi ile karşı karşıya kaldı. Orhan Veli’nin “Yüz Karası Değil Kömür Karası, Böyle Kazanılır Ekmek Parası” dizeleriyle anlattığı maden ocakları ve maden işçileri, Torba Yasa ile birlikte işsiz kaldı.
TTK’da çalışan maden işçileri ise Torba Yasa’ya sevinirken, özel maden ocağında çalışan işçilere ise işverenlerin ek maliyet sıkıntısı gerekçesiyle çıkış verildi. 5 bine yakın maden şehidinin bulunduğu Zonguldak’ta 2013 yılında TTK’da meydana gelen iş kazalarında 37 bin 917 işçi yaralandı, 3 işçi ise hayatını kaybetti.
Öte yandan özel maden ocağında çalışan 4 bin 200’e yakın işçiden çıkışı verilen 2 bine yakın işçi eylemlerini sürdürüyor.

Komisyon Madencileri Dinliyor

Komisyon_Madencileri_Dinliyor26

TBMM Maden Kazalarını Araştırma Komisyonu üyeleri, İmbat Madencilik İş Güvenliği Müdürü Aygün Ekici’yi dinledi. Bir kilometre mesafedeki 5 işçinin kurtarılması için 5 kişilik kurtarma ekibinin gönderildiğini belirten Aygün Ekici, “Elindeki oksijenli ferdi kurtarıcılarla birlikte işçileri, dumanın içine gönderdik. Hayatlarını riske ederek. Bu arkadaşlar gerçekten ilk defa burada söylüyorum; son derece zorlandılar. Burunlarının ucunu dahi göremeden yaklaşık 20 kiloluk yükle buradan girdiler. Tutuna, tutuna ve hiçbir yeri görmeden el yordamı ile madene girdiler. Bu arkadaşlara maskeleri ulaştırdılar” dedi.

5 KURTARMA İŞÇİSİ PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRÜYOR

İmbat Madencilikte çalışan ve kurtarma çalışmalarına katılan bu 5 işçinin olaydan sonra psikolojik tedavi gördüğünü anlatan Ekici, “Bu 5 arkadaşımızın psikolojik tedavileri hala devam ediyor. İkisi ise gerçekten ağır vaka. 5 kişiden ikisi çok ağır vaka olmak üzere hepsi psikolojik bunalım içinde. Çünkü gerçekten çok zor şartlarda buraya girdiler ve daha sonra da tabi ki burada durumdan çok etkilendiler. Yani burada bize şöyle de bir örnek oldu. Burada hiçbir şekilde kurtarma çalışması yapılamazdı. Hiçbir şekilde buradan işçileri tahliye etmek, yani bin metrelik derinlikten oksijenli ferdi kurtarıcılarla tahliye etmek mümkün değildi. Bu havanın ters çevrilme kararı ne kadar doğru olduğuna bir kanıttır” dedi. 

ÖLÜMLERİN ASIL SEBEBİ YÜRÜYEN BANTMIŞ

Maden faciasında çok can kaybının olmasının asıl sebebinin yürüyen bantların tutuşup çalışmaması olduğunu söyleyen Aygün Ekici, “Burada insanları öldüren banttı. Bizde İmbat madencilikte bu bantlar yangına dayanıklı bantlar olarak kullanılıyor. Bu faciadan sonra belli mesafelerle bu bant kenarlarına ekstra yangın söndürme birimleri kurduk” dedi.

ÖZEL: TATBİKATLAR UYGULANSA EN FAZLA 7-10 KİŞİ ÖLÜRDÜ

Komisyon üyesi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, kazanın en büyük nedenlerinden birinin madenlerde olağanüstü hal tatbikatının yapılmaması olduğunu söyledi.

Özgün Özel, “Bugün olsa ve tatbikatlar uygulansa bu kazada en fazla 7-10 kişi ölürdü” dedi. 

Komisyon üyeleri ölümlerin fazla olmasının nedeninin, bantların yanmaz malzemeden yapılmaması, olayın geç haber verilmesi, müdahalenin gecikmeli yapılması sonucu oluştuğu konusunda görüş bildirdi.

Maden sahiplerinden bakanı cevap: Sıkıntıda olmasak bunu yapmazdık

madenci

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in,torba yasaile birlikte üretimi durdurupişçiçıkarmaya başlamaları nedeniyle eleştirdiğiZonguldak’taki özel maden şirketlerinin sahipleri, “Gerçekten sıkıntıda olmasaydık bunu yapmazdık” dedi.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, torba yasa ile birlikte maliyetleri arttığı gerekçesiyle üretimi durdurup işçi çıkarmaya başlayanZonguldak’taki 22 özel maden şirketinin sorununu Meclis açıldığında görüşeceklerini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise işverenlerin işçi çıkarmasını ahlaki bulmadığını söyledi. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Demir, üretimi durdurma kararlarının arkasında olduklarını, taleplerine makul bir çözüm bulununcaya kadar da bu tavırlarını sürdüreceklerini söyledi. Üretimi durduran şirketlerden DE-KA Madencilik’in ortaklarından Musa Demir ise gerçekten zor durumda olduklarını söyledi. 2008-2011 arasında Ereğli ve Demir Çelik Fabrikaları’na (Erdemir) 215 dolara verdikleri kömürü şuanda 116 dolara verdiklerini belirten Demir, şöyle konuştu: “Dünya piyasasında kömür fiyatları düştüğü için Erdemir de fiyatını geri çekti. Dünya piyasasında kömür fiyatları geri gelince maliyetlerimiz de arttı. Maden direği 280-300 lira iken şuanda 400-420 lira oldu. İşçiye verdiğimiz parada gözümüz yok. Ama bize de bir iyileştirme yapılmasını düşündüğümüz için üretim durdurma kararı aldık. Sayın Bakanımızı üzmüş olduk, biraz ferdi hareket ettik ama gerçekten sıkıntıda olmasaydık bu uygulamayı da yapmazdık.” Maden ocağında şu anda 30 maden işçisinin tahkimat, temizlik, havalandırma amaçlı çalışmaları sürdürdüğünü belirten Demir, “Bazıları, ‘madenci günde 7.5 saat çalışıp, 2 gün izin yapsın’ diyor. Bu bizim üretimlerimizi çok düşürür. Bu uygulama ile yıllık 30 bin ton eksik kömür çıkaracağız demektir. Bu da bize sıkıntı yaratacak. İyileştirme olana kadar üretimi durdurma kararımız devam edecek. Diğer firmalarla da görüşüyoruz. Hepsiyle aynı fikirdeyiz” diye konuştu.

Altın’ı kazıyınca ayrılık çıkıyor!

altini-kaziyinca-ayrilik-cikiyor67c8c47ea84b4d9c5b99

Geçtiğimiz günlerde Efemçukuru Altın madeni’ne yapılan bilirkişi keşfinde yaşananlar altın işletmeciliğinin sadece doğayı değil toplumsal ve sosyal yapıyı da nasıl bozduğuna iyi bir örnek oldu. Bilim insanlarının yıllardır uyarısını yaptığı “burada yapılacak bir altın işletmeciliği doğada milyonlarca yıldır bileşik halde, zararsız bir şekilde bulunan ağır metalleri bileşiklerinden ayrıştıracak, uyuyan canavarı harekete geçirecek” sözleri, İZSU’nun yaptığı son su analizleri ile bir anlamda doğrulandı. Efemçukuru altın madeni bilirkişi keşfi ise ayrışanın sadece doğada bileşik halde bulunan ağır metaller olmadığını, yüzlerce yıldır bir arada yaşayan köylüleri de birbirine farklılaştığı, ayrıştığını gösterdi. 

SULARDA AĞIR METAL KİRLİLİĞİ

İZSU’nun geçtiğimiz Ağustos ayında Efemçukuru Köyünde yaptığı su analizleri bilirkişi keşfi sırasında keşif heyetine sunuldu. Bu su analizlerinde göze çarpan nokta sulardaki arsenik, demir ve mangan oranlarının izin verilen limitlerden fazla çıkması oldu. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) içme sularında litrede 10 mikrograma (mg/l) kadar ‘zararsız’ bulduğu arsenik oranı köy kahvesinden alınan su numunesinde 13,687 çıkmıştı. Demir ve mangandaki durum ise çok daha vahim; 200 mg/l ye izin verilen miktar demir oranı 3360, 494 mg/l, 50 mg/l standart değere sahip olan mangan ise 145,979 mg/lt ölçülmüş. İZSU yüksek çıkan bu parametrelerin karşısına “aykırıdır” yazmış. Efemçukuru köyüne içme suyu sağlayan kuyunun pompa çıkışından alınan su numunesinde de bu üç ağır metal limitlerin üstünde çıkmıştı. Arsenik 12.327, demir 1006,748 mg/l ve mangan 151,000 mg/l. Köyün içme suyunda ölçülen ağır metallerdeki bu oranlar altın madeninin etkisi nedeniyle olabilir mi? 

BİLİM UYARMIŞTI

İzmir’e içme suyu sağlayan Tahtalı barajının koruma havzasına komşu, yapımı planlanan Çamlı barajının mutlak koruma havzası içindeki yöredeki suları yıllardır izleyen, bölgede yapılaşmaya ve tarımsal, kimyasal kirliliğe izin vermeyen İZSU’nun önceki ölçümlerinde böylesi bir ağır metal kirliliği ölçülmemiş. İZSU’nun internet sitesinde, Efemçukuru “Cengizin kahvesi”nden 30.06.2011, 13.03.2012 ve 02.04.2013 tarihlerinde aldığı su örneklerinde arsenik, demir ve mangan oranları T.E (Tespit edilemedi) notu ile verilmiş.  O halde, bu ağır metal kirliliğinin altın madeninin çalışması sonrası meydana gelmiş olma olasılığının yüksek. Daha maden üretime başlamadan bilim insanlarının yaptığı uyarının, madenin çalıştığı yaklaşık 3 yılda gerçeğe dönüştüğü son İZSU raporlarıyla ortaya konmuş durumda. Madenin kullandığı kimyasalların derelere karışması nedeniyle Kavacık Köyünde küçük-büyükbaş hayvanlar ve deredeki balıkların öldüğü de geçtiğimiz aylarda gazetelere yansımıştı.

ALTIN NELERİ AYRIŞTIRMADI Kİ!

Geçtiğimiz günlerde yapılan bilirkişi keşfi olayın bir başka boyutunu gözler önüne serdi. Altın madeni sadece ağır metalleri değil yöre halkını da ayrıştırmıştı! Hayvan ölümleri nedeniyle madenin önünde, köylerinde eylem yapan, ürettikleri üzümlerin alıcı bulmadığını bunun da madenden kaynaklandığını söyleyen Kavacık köyünden küçük bir grup altın madeniyle ekonomik ilişki içerisine girmiş durumda. Kavacık köyünden kişilerin kurduğu Kızıldağlılar şirketi taşeron olarak madenin taşıma işlerini yapmaya başlamış. Bu şirket çalışanları bilirkişi keşfine gitmek isteyen Güzelbahçeli EGEÇEP ve Gülder üyesi yaşam savunucularının önünü araçlarla keserek, keşfe katılmalarına engel olmaya çalıştı. Belli oranda başardılar da. Yol kesme olayının ardından çağrılan jandarmaya rağmen saatlerce araçların geçişine engel olan bu gruba karşı aynı köyden başka bir grup da tepki gösterdi. Aynı köyden köylüleri karşı karşıya getiren altın madeniydi. Madende çalışanlar, büyük olasılık altın madeninin telkin ve yönlendirmesiyle eşlerini de yanlarına alıp, “bizim ekmeğimizle oynamayın” diye EGEÇEP’lileri engellemeye çalışırken, aynı köyden köylüler, maden yüzünden yaşadıkları sıkıntıları belirterek bu kişilere tepki gösterdi. Olayların ardından tutulan jandarma tutanağında kesici aletlerden bahsediliyor. İki grup arasında olayların büyüme olasılığı da vardı yani. 

EFEMÇUKURU NERDEN NEREYE?

Yine madenin önünde Kavacık Köylüleri ve Efemçukuru köyünden olan maden çalışanları arasındaki tartışmalar da madenin yörede yarattığı ayrışmayı ortaya koyuyordu. Yıllarca altın madenine direnen, madenin gönderdiği mektupları Cumhuriyet Meydanında yakan, birçok eylem ve etkinlik gerçekleştiren Efemçukuru köylülerinin direnişi, özellikle Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma ile arazilerini madene satmayan köylülerin elindeki toprakları madene vermek için kamulaştırma kararı sonrası sönümlendi. Şimdi içme suları ağır metallerle kirlenmiş olan köylülerin çoğu, ekonomik olarak bağımlı hale geldikleri altın madenini savunuyorlar. İzmir’in içme suyunu kirleten madene karşı çıkan İzmir’li yaşam savunucularına kahvehane de çay vermeyecek kadar yabancılaştılar mücadeleye. Efemçukurlular civar köylerdeki komşularına da yabancılaştılar artık. Altın madeni hem ağır metalleri, hem köylüleri ayrıştırdı. 

Yerli kömür ithalat mağduru

45039

Bir zamanlar İstanbul’un kömür ihtiyacının karşılandığı Karaburun ve çevresindeki kömür ocakları faaliyetlerini sürdürüyor. Ancak işletmeler, ithal kömür nedeniyle talep azlığından yakınıyor

RECEP BAHAR/İSTANBUL

İstanbul’un kuzeyinde yer alan ve genel olarak Karaburun, Ağaçlı, Akpınar ve Yeniköy bölgesinde yoğunlaşan kömür madenleri daya yoğun bir şekilde ekonomiye kazandırılmayı bekliyor. Yıllarca İstanbul’un yakacak ihtiyacının karşılandığı kömür madenleri, ithal kömürle rekabette sorunlarla karşılaşıyor. Karaburun’da Yeni Mesaj’a konuşan kömür madeni yetkilileri bölgede 22 maden işletmesinin çalıştığını, toplamda yaklaşık 70 milyon ton kömür rezervi bulunduğunu kaydetti. 

Modern tesisler yapıldı

Çıkarılan kömürler eskiden olduğu gibi kamyonlarla kaba şekilde taşınmıyor. Kurulan işletmelerde küçük parçalara ayrılıyor, yıkanıyor, zenginleştiriliyor, talebe göre çuvallanıyor. Çuval kömürün tonu 180 TL, paketsiz kömürün ki ise 150 TL. Maliyetler artmasına rağmen, kömür fiyatları 8-10 senedir değişmiyor. Kömür talebe bağlı çıkarılıyor oysa günlük kapasite 2 bin ton civarında… Bölgede 50 yıllık rezerv bulunuyor. 1950 yılından bu yana da kömür çıkarılıyor. Normalde ısı değeri 4000-4200 kalori olan kömürler talebe göre 5500 kaloriye kadar çıkarılabiliyor. Güney Afrika’dan ithal edilen bazı kömür türlerinde ise bu miktar 7 bin kaloriyi buluyor. Milten Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Genç Madenciler Derneği (GEMAD) Başkanı Cemil Ökten, Yeni Mesaj’a yaptığı açıklamada, İstanbul halkı doğalgaz kullandığından bölgede çıkarılan kömürlerin ağırlıklı olarak Çerkezköy ve Hadımköy’deki fabrikalarda değerlendirildiğini belirterek, kâr marjlarının oldukça düşük olduğunu kaydetti. Bölgedeki kömür işletmelerinin tamamı açık işletme… Üstteki toprak alınarak aşağıdaki kömüre ulaşılıyor. Ölümlü kaza ise yok denecek kadar az. Peki, kömürü alınan saha ne oluyor? Kanun gereğince saha kapatılıyor ve Orman Bakanlığı’na devrediliyor. Orman Bakanlığı’nın kömür madenini işletenlerden ağaçlandırma parasını aldığından bu sahaları ağaçlandırılması gerekiyor ama yapmıyor. Bir başka ifadeyle bakanlık görevini icra etmiyor. Bunu gören Cemil Ökten, işlettiği madende kömür bitince ağaçlandırma işlemini parasını ödeyerek yapmış ve yaklaşık 2 milyon ağaç dikerek kömür ocağını park haline getirmiş, adını da Milten Piknik Alanı koymuş. GEMAD Başkanı Cemil Ökten, ülkemizde de maden alanlarının geri dönüştürülebileceğinin görülmesi ve kamuoyundaki madencilere yönelik yanlış algının kırılabilmesi için bu ormanı oluşturduklarını ifade ederek, “300 hektar alana 2 milyondan fazla ağaç diktik. Bu çok kolay bir iş değil” dedi. 

Ağaçları Orman Bakanlığı kesiyor

Konuyu değerlendiren İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu, madencilerin sanıldığı gibi eline baltayı alıp ağaçları kesmediğini belirterek, şunları söyledi: “Kesilecek ağaçları Orman İdaresi belirliyor ve kendisi kesiyor. Madencilerden ise başka alanlara dikim yapmak için kesilen her bir ağaç için çok yüksek ağaç bedeli alıyor. Ayrıca madenci metrekare değeri 1 TL olan arazi için 2-3 katı kira bedeli ödüyor. Eğer ağaçlandırma yapmıyorsa sorumluluk onların. Kamuoyundaki bu yanlış anlamayı gidermek için Orman Bakanlığımız çıksın bugüne kadar madencilerden ne kadar ağaç parası alındığını, bunların ne kadarıyla nerelere kaç tane ağaç dikildiğini açıklasın. Bakanlığımız bunu neden söylemiyor bilemiyorum. Böyle olunca da kamuoyu madencileri infaz ediyor.” 

Zorunluluktan değil, sorumluluktan yapıyoruz 

Madencilerin ekonomik ömrü biten ocakların olduğu gibi bırakılmasının çok eleştirildiğine değinen Kahyaoğlu, “Yasalara göre bu sorumluluk devlete ait. Biz sadece o bölgeyi ağaçlandırmaya uygun hale getirmekle yükümlüyüz. Bu sistem işlemiyorsa suçlusu biz değiliz. Devlet bizden bundan böyle ağaç parası almasın. Üzerimizdeki gereksiz mali yükleri kaldırsın. Kesilen her ağaç için başka bir alana 10 ağaç dikme zorunluluğu getirsin ve bunu da ciddi bir şekilde denetlesin. Yapmayanı da cezalandırsın. Ayrıca maden ocakları ekonomik ömürlerini tamamladığında da orayı yeniden ağaçlandırma şartı getirsin. Bugün Türkiye’de bunu yapan firmalar var. Ancak sayıları 10 taneyi bile bulmaz. Çünkü yapılan iş çok maliyetli. Ancak gücü olan firmalar yapıyorlar. Dediğim gibi zorunlu olmadıkları halde kendilerini sorumlu hissettikleri için, yapabilecekleri güçleri olduğu için yapıyorlar. Engeller kaldırılırsa tüm firmalarımız bunu canı gönülden yapar” dedi.  

Kahyaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Maden bölgelerine elektrik hattını biz çekiyoruz, yolları biz yapıyoruz, köylerin camisini, çeşmesini biz onarıyoruz. Okulunu, mezarlığını biz tamir ediyoruz, sağlık ocağını biz yapıyoruz. Yine de köylüye göre madenciler kötü oluyor. Biz burada çok önemli bir sektörü temsil ediyoruz. Hem insanlık için olmazsa olmaz bir sektör bu. Günlük hayatımızda kullandığımız her şeyin hammaddesi madendir. Çevreciler madenlere karşı olduklarını söylüyorlar. O zaman bırakın elinizdeki cep telefonunu, otomobile filan binmeyin. Bir otomobilin üretilebilmesi için 7 ton maden kullanıldığını kimse biliyor mu? Çatal kaşıkla yemek yemeyin veya elektrik kullanmayın. Bunların hepsinin hammaddesini madenciler çıkarıyor.”

Afşin’e Dev Güneş Enerji Santrali Kurulacak

sinan haber

Afşin Enerji Üretim A.Ş. tarafından, Afşin’e yapılması planlanan güneş enerji santrali için ÇED süreci başladı.

Afşinbey Mahallesi, Güz Tepe Mevkii 905 ada 8 Nolu Parselde 634 dönümlük alana yapılacak olan güneş enerji santrali için 24 adet lisansız elektrik üretim tesisi kurulacak ve yılda 36.000 MWh elektrik enerjisi üretilecek.

Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yapılan açıklamada, Kahramanmaraş ili Afşin ilçesi Afşinbey Mahallesi, Güz Tepe Mevkii, 905 ada, 8 parsel mevkiindeki Afşin Enerji Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan Afşin Enerji güneş enerji santrali projesi ile ilgili olarak ÇED sürecinin başladığı duyuruldu. Proje ile ilgili Kahramanmaraş Valiliği’ne sunulan dosya PTD Dosyası Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği`nin 17. maddesi doğrultusunda incelenip uygun bulundu ve projeye ilişkin ÇED Süreci başladı.

24 adet lisansız elektrik üretim tesisi kurulacak

Proje kapsamında kurulması planlanan tesisin toplam gücü 25,0 MWe olup proje sahası vaziyet planında da gösterildiği üzere A, B, C ve D olmak üzere 4 adadan oluşacaktır. Proje kapsamındaki tesiste A adasında 7 adet, B adasında 4 adet, C adasında 9 adet ve D adasında 4 adet olmak üzere toplamda 24 adet lisansız elektrik üretim tesisi kurulacak. Tesis tamamen bağımsız üretim yapacak şekilde kurulacak ve üretimleri ilgili dağıtım şirketi tarafından ayrı sayaçlardan geçerek sisteme aktarılacaktır. Ayrıca,  tesisin ekonomik ömrü 25 yıl olarak tahmin edilmektedir. Her yıl periyodik bakım çalışmaları düzenli olarak gerçekleştirilecek olup gerekli revizeler yapılacaktır. Ekonomik ömrünü tamamlayan veya teknolojik sebeplerle revize edilmesi gereken araç ve ekipmanlar yenilenerek veya bakımları yapılarak tesisin uzun yıllar yöreye ve ülkeye hizmet etmesi planlanmaktadır.

Yılda 36.000 MWh elektrik enerjisi üretilecek

24 adet lisanssız elektrik üretim tesisinde her birinde 4.000 adet olmak üzere toplamda 96.000 adet çok kristalli fotovoltaik panel ve her biri 20 kW olan 1250 adet evirici (invertör) kullanılacaktır. Böylece 634 bin 21 m2’ lik proje alanının 391 bin 38 m2’ lik alanında düz zemine optimum açıda sabitlenmiş güneş panelleri vasıtasıyla güneş ışığından yılda 36.000 MWh’lik elektrik enerjisi üretilmesi planlanmaktadır. Panellerin her birinin kapladığı alan yaklaşık 4.078 m2 olduğundan, projede 96.000 panelin kullanımı ile panellerin kapladığı alan toplamda 391.bin 38 m2 olacak.

Proje teknolojisinin ve proje alanının seçilme nedenleri

Faaliyet alanı hazine arazisi olup, hazineden kiralanacaktır. Faaliyet alanı ulaşım açısından rahat bir konumdadır. Faaliyet alanına, Kahramanmaraş İli Afşin İlçesinin kuzeydoğu yönünden yaklaşık 8,50 km sonra ulaşmak mümkündür.Güneş enerjisi sistemleri çevreye zararlı gazlar vermeyen, tükenmeyen bir enerji türüdür.Çevreye zarar vermediği, tükenmeyen ve çok ucuz bir enerji kaynağı olduğu için güneş panelleri her gün artan bir yaygınlıkta kullanılmaktadır.Türkiye’de güneşlenme seviyelerinin fazla olması nedeniyle, güneş enerjisinden faydalanma açısından avantajlı bir konumdadır. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası’na göre proje yeri olan Kahramanmaraş İli, Afşin İlçesi yıllık güneşlenme proje alanının bulunduğu yer 1600-1650KW/hm2 güneş radyasyonu ile güneş santrali kurmak için elverişli konumdadır.Proje alanının enerji şebekesi hattına yakın olması, ulaşımı rahat olması gibi şartlar altında söz konusu tesisin yer seçimi yönünden optimum konumda olduğu öngörüldüğünden başka bir yer alternatifi düşünülmemektedir.

POLONYALI MADENCILER RUS MALI KOMUR ISTEMIYOR

POLONYALI MADEN ISCILERI PROTESTO GOSTERISI DUZENLEDI. RUSYA- POLONYA SINIRINDAKI BRANIEWO SEHRINE GIREN KOMUR MADENI ISCILERI RUSYA’DAN ITHAL EDILEN UCUZ KOMURU PROTESTO ETTI.

ITHAL EDILEN KOMURUN COK UCUZA SATILDIGINI SOYLEYEN ISCILER VARSOVA’YA GIDEREK YENI BASBAKAN EWA KOPACZ’LA GORUSMEK ISTEDIKLERINI BELIRTTI: ‘SLASK’TA CALISAN MADENCILER BRANIEWO’DAKI TRENYOLU UZERINDE PROTESTO GOSTERISI DUZENLIYOR VE HAKSIZ REKABETE YOL ACARAK ULKEMIZE GIREN RUSYA KOMURLERININ ITHALINE KISITLAMA GETIRILMESINI ISTIYOR’ DIYE KONUSTU.

GECEN SENE 10 MILYON TON KOMUR IHRAC EDEN ULKE, OZELLIKLE RUSYA VE CEK CUMHURIYETI’NDEN YINE AYNI ORANDA KOMUR ITHALATI GERCEKLESTIRDI.

‘‘ITHALAT ORANI O KADAR BUYUK KI, BURADA POLONYA’DA BULUNAN BUTUN MADENLERI TEHDIT EDER BOYUTA ULASTI.’‘

POLONYA DEVLETI URETTIGI ELEKTRIGIN YUZDE 90’INI KOMUR KULLANARAK ELDE EDIYOR. ULKE GENELINDE 2013 YILINDA 76.5 MILYON TON KOMUR URETILDI.

Belediye başkanlığı seçimlerinde her aday jeotermal ile ilgili konuşuyor

belediye-baskanligi-secimlerinde-her-aday-jeotermal-ile-ilgili-konusuyor-70.HaberCity.net

Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir, ‘Aydın’ın Bilinmeyen Ekonomik Zenginlikleri’ konulu konferans verdi.

Bugüne kadar Aydın’da 200’e yakın proje yazdığını ifade eden Prof. Dr. Aldemir, ‘Aydın işlenmeyi bekleyen bir elmas madeni. Yıllık ortalama sıcaklık 18 derece. 946 bin nüfus ile bakir bir bölgede yaşıyoruz. Nem olarak optimal bir neme sahibiz. Şanslı bir iliz. Aydın’da, üniversite-özel sektör işbirliği artmalı. Bilim ve teknoloji ile ilgilenen kurumların sayısı artmalı. Teknokent ve agrokent kurulmalı. Özellikle , Aydın’ın sıçrama yapması için teknokent şart. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına da görev düşüyor. Bölgedeki çiftçi ile Ziraat Fakültesi kaynaşmalı. Fakülte, çiftçiye yardımcı olmalı, destek vermeli’ ifadelerini kullandı.

AKARSU ENERJİSİ ÖNEMLİ

Aydın’ın güneş, jeotermal, akarsu, biyogaz ve rüzgar enerjisi açısından zengin olduğuna dikkat çeken Aldemir şunları söyledi: ‘Aydın 10 ay güneşli. Dünya üzerinde güneş enerjisinin kullanılacağı en iyi yer Aydın. Bugün, belediye başkanlığı seçimlerindе her aday jeotermal ile ilgili kоnuşuyor. 2010 yılında ABD’li bir profesörü Aydın’a gеtirdik. Aydın’ın zemininin kаygan olduğunu söyledi. Ayrıca, topraktaki kükürtdioksit oranı çok yüksek. Jeotermal çok basit dеğil. Ciddi olmak lazım. Aydın, akarsu enеrjisi ilе 200 mw elektrik enеrjisi elde edebilir’