Altın Maden Projesi İle İlgili Teknik Rapor Hazırlandı

60wYtq0rnyPFRegooSdrOrdu’nun Fatsa İlçe Kaymakamı Mehmet Yapıcı, “Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz tarafından hazırlanan raporda, ‘ÇED raporunda belirtilen hususlara uygun, idari…

Ordu’nun Fatsa İlçe Kaymakamı Mehmet Yapıcı, “Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz tarafından hazırlanan raporda, ‘ÇED raporunda belirtilen hususlara uygun, idari denetimleri zamanında yapılırsa altın işletmeciliğinin bir zararı olmaz’ sonucu çıkmıştır” dedi.

Fatsa’ya bağlı Yukarıbahçeler Engiz mevkisinde siyanürle altın çıkarılmasıyla ilgili Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz tarafından hazırlanan 59 maddelik raporla ilgili açıklama yapan Fatsa Kaymakamı Mehmet Yapıcı, “Altın madeni ile ilgili 1 Ekim 2014 günü ilçemizde Sayın Valimiz İrfan Balkanlıoğlu’nun da katıldığı bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda bilimsel araştırmacının siyanürle altın arama konusunda madende yapılan çalışma ile ilgili bir karar çıkmıştır. Bu karar istinaden Vali Beyimizin de direktifleriyle biz Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Turan Karadeniz’e inceleme yapması için taleplerimizi ilettik. Kendisi ekibiyle birlikte 59 maddelik bir rapor hazırladı. Hazırlanan rapor çok geniş araştırmaların yapıldığı tarafsız bir rapor. Bu raporun sonucu ÇED raporunda belirtilen hususlara uygun, idari denetimleri zamanında yapılırsa altın işletmeciliğinin bir zararı olmaz sonucu çıkmıştır” diye konuştu.

Düzenlenen toplantıda Fatsa İlçe Emniyet Müdürü İbrahim Etem Öztürk, Fatsa İlçe Jandarma Komutanı Halit Gülten, Fatsa İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürü Erkan Ayaz ve Fatsa Yazı İşleri Müdürü Ahmet Çelik hazır bulundu.

İhlas Haber Ajansı

Kömür zenginleştirme sisteminde başarı sağlandı

27381_pr1285229456

TÜBİTAK ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı EÜAŞ tarafından desteklenen projeye 2013 yılında başlanıldı. Dr. Harun Bilirgen tarafından yürütülen projenin tasarım ve imalat aşamasından sonra 2014 yılı Ekim ayı başlarında Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne entegre edilerek test çalışmalarına başlanıldı. Geliştirilen bu teknoloji sayesinde düşük kaliteli linyitlerinin hem kalorifik değeri yaklaşık olarak yüzde 25 arttırılıyor hem de içerisindeki yabancı maddelerin büyük bir kısmı kazana girmeden önce giderilerek termik santrallere uygun hale getiriliyor.

Yapılan performans testleri sonucu, elektrik üretiminde kullanım amaçlı olarak Afşin-Elbistan bölgesi linyitlerinin ekonomik olarak zenginleştirilebileceği ve bu sayede kazan verim ve emre-amadelik oranlarının artacağı ve aynı zamanda da toz, karbondioksit ve kükürt emisyonların düştüğü görüldü.
Geliştirdikleri sistemle üretim maliyetlerinin büyük oranda düşeceğini belirten Dr. Harun Bilirgen, toz, karbondioksit ve kükürt emisyonlarında da ciddi oranlarda düşüş sağlanacağını söyledi.

Ülkemizin dış ticaret açığının büyük bir kısmını elektrik üretim amaçlı doğal gaz ithalatı oluşturduğunu belirten Bilirgen, “Bu dış ticaret açığımızı arttırmasının yanı sıra ekonomik ve stratejik olarak da ülkemizin dışa bağımlı hale getirmektedir. Tespit edilmiş linyit rezervleri yaklaşık olarak 14 milyar ton olan ülkemiz dünyada 8. sırada yer almaktadır. Ülkemiz linyit rezerv miktarlarının yüksek olmasına karşın, maalesef bu rezervlerin kalorifik değerleri oldukça düşük olup, bu rezervlerinden yarısından çoğunun kalorifik değeri 1000 ile 1500 kCal/kg arasında değişmektedir. Mevcut haliyle nem ve kül oranları yüksek, kalorifik değeri düşük linyitlerimizin elektrik üretiminde verimli ve çevreye duyarlı olarak kullanılması mümkün olmamaktadır. Linyitteki yüksek nemden dolayı elektrik üretim tesislerinde sık sık yaşanan problemler bu santrallerin kapasite kullanım oranları dünya standartlarının çok altına düşürmekte ve bunların sonucu olarak hem elektrik maliyeleri çok yükselmekte hem de öngörülen elektrik üretimleri gerçekleşemediğinden doğal gaz ithalatı artmaktadır. Ayrıca linyitlerimizin düşük kaliteli olmasından dolayı ülkemizde ithal kömüre dayalı termik santraller kurulmaktadır, bu durum ise hem dış ticaret açığımızı arttırmakta hem de ülkemiz linyitlerinin elektrik üretiminde kullanılabilmesi için gerekli yerli teknolojilerin gelişmesinin önüne geçmektedir” dedi.

Bu sistem sayesinde mevcut santrallerde hem üretim maliyetlerinin düşeceğini hem de toz, karbondioksit ve kükürt emisyonlarında ciddi oranlarda düşüş sağlanacağını kaydeden Dr. Bilirgen, ayrıca yerli linyite dayalı yeni kurulacak elektrik üretim santrallerinde kazan ebadı düşeceğinden dolayı ilk yatırım ve elektrik üretim maliyetlerinin de bir hayli düşeceğini ifade etti. Bilirgen, “Afşin-Elbistan A Temik Santrali’nde başarı ile test edilen bu teknoloji sayesinde ülkemiz hem kendi linyitlerini verimli ve çevreye duyarlı olarak kullanabilecek hem de benzer linyit karakteristiklerine sahip komşu ülkelere teknoloji transferi gerçekleştirebilecek” ifadelerini kullandı.

Twitter      @madensitesi1

Linkedin   tr.linkedin.com/pub/madencilik-haberleri

MADEN KANUNU VE ORMAN BEDELLERİ MASAYA YATIRILDI

9-12-2014_17-22-08_1

Ege Maden İhracatçıları Birliği tarafından Swissotel’de düzenlenen “Madencilik Sektör Çalıştayı’nda Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri madencilik sektörünün sorunlarının çözümü için bir araya geldi. 

Maden İşleri Genel Müdür Vekili Sadi Civelekoğlu ve Orman Genel Müdür Yardımcısı Zeki Timur’un da katıldığı toplantı, Soma ve Ermenek’te yaşamını yitiren madenciler  için saygı duruşunda bulunulmasıyla başladı. 

“Madencilik Sektör Çalıştayı”nın hazırlıklarını koordine eden Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Telek, Maden Kanunu taslağının maddelerini tek tek madencilerle Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri ile müzakere edeceklerini, yeni Madencilik Kanunu taslağının ortak faydayı sağlayacak şekilde kanunlaşması için çalıştıklarını kaydetti.

“Madencilik Sektör Çalıştayı”nın açılışında konuşan Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şener Bayyurt, Soma ve Ermenek’teki maden kazaları sonrasında madencilik sektörünün kendisini ifade etmekte zorlandığını, günah keçisi ilan edilmekten ve anlaşılamamaktan şikayetçi olduklarını söyledi. 

Toplantının basına açık olan bölümünde konuşan EMİB Başkan Yardımcısı Şener Bayyurt, madencilerin sıkıntılı günler yaşadığını söyledi. 

Sektörün kendisini devlete, bürokrasiye ve kamuoyuna anlatamamaktan şikayetçi olduğunu ifade eden Bayyurt, “Bir ağaç keserken on kez düşünüyoruz. Muhasebe yapıyoruz, toprağın altındakiyle üstündekinin değerini karşılaştırıyoruz. O ağacın yerine yeni ağaç dikilmesi için misli misli bedeller ödüyoruz. Maden sahalarını rehabilite ediyoruz. Ama gün sonunda yine doğanın tahripçisi biz oluyoruz, kamuoyunda yoğun şekilde eleştiriliyoruz. Biz bu eleştirileri aslında hak etmiyoruz. İşletmelerin yüzde 99’u kanun ve yönetmeliklere harfiyen uyarken bir kaç tane elim kaza nedeniyle ciddi şekilde eleştiriye uğruyoruz. Tüm sektör olarak gerçekten kazaları engellemek için elimizden gelen herşeyi yapıyoruz. Biz iş güvenliğini ve iş kazalarını önemsemez değiliz, işletmelerimizde iş kazaları olmadığında, işçi sağlığı açısından daha iyi şartlar sağladığımızda bundan gurur duyuyoruz” şeklinde konuştu. 

Madencilik sektörünün yüzde 90 oranında yerli girdiyle çalıştığını, kendi enerjisini ürettiğini, diğer sektörlere göre çok daha fazla katma değer yarattığını anlatan Bayyurt, diğer üretim sektörlerinde maliyet nerede ucuzsa oraya kaçmanın mümkün olduğunu ancak madenciler için başka bir yere gitme ya da “ben oynamıyorum” diyerek masadan kalkma imkanının olmadığını söyledi.

 

“Sonuna kadar bu masada oturacağız, bürokrasiyle de siyasi iktidarla da da uzlaşmaya çalışacağız, çünkü biz bu ülkenin yer altı kaynaklarını yer üstüne çıkarıyoruz” diye konuşan Bayyurt, madencilik sektörünün Türkiye’nin ücra köşelerinde üretim yaptığını ve ağırlıklı olarak niteliksiz işgücüne istihdam sağladığını, bunun ülkenin istihdam hedeflerine yapılan çok önemli bir katkı olduğunu dile getirdi. 

Madencilik şirketlerinin büyük bölümünün KOBİ statüsünde olduğunu, sermaye birikimine sahip olmadığını, kazandıklarını yeniden işlerine yatırdıklarını, başka sektörlerde yatırımlarının olmadığını anlatan Bayyurt, ruhsat iptali gibi cezaların şirketler için çok ağır olduğunu savundu.

Madencilerin bürokrasi ve kamuoyuna rağmen üretim ve ihracat yapmasının mümkün olmadığına da işaret eden Bayyurt, sorunlarını şeffaf ve doğru şekilde ortaya koyarak birlikte çözüm yolları aramak istediklerini ifade etti.

Toplantının  açılışında bir konuşma yapan Maden İşleri Genel Müdür Vekili Civelekoğlu ise madencilik sektörünün hassas bir dönemden geçtiğini, Soma ve Ermenek’te yaşananların bir daha tekrarlanmamasını dilediklerini ifade etti.

Tüm sektör olarak bu kazalardan dersler çıkarılması gerektiğini anlatan Civelekoğlu, kendilerinin de iş güvenliği konusunda önlemler almak ve 2 yıldan fazladır yürürlükte olan Başbakanlık genelgesiyle ilgili sektörün yaşadığı sıkıntıları çözmek için bir kanun tasarısı üzerinde çalıştıklarını söyledi.

Orman  Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Zeki Timur ise üçte biri ormanlarla kaplı olan Türkiye’de orman alanlarının binde 2’sine karşılık gelen 48 bin hektar alanda madencilik faaliyetinin bulunduğunu, bunun Ege Bölgesi için binde 3 ve İzmir özelinde ise binde 6  olduğunu söyledi.

Maden işletmelerine karşı değiliz

“Ormancılar olarak maden işletmelerine karşı değiliz” diyen Timur, son zamanlarda dünya ve Türkiye’de çevre bilinci arttıkça ormanların korunmasına yönelik bilincin arttığına dikkat çekti. Timur, orman sahalarında yapılan madencilik faaliyetleri sonrası bu sahaların rehabilite edilmesi, eski haline getirilmesi noktasında hassasiyet gösterildiği sürece madencilerle ormancıların birlikte uzun yıllar çalışabileceğine işaret etti.

Fotolu: Ege Maden İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen, “Madencilik Sektör Çalıştayı”nda Soma ve Ermenek’te yaşamlarını kaybeden madenciler için saygı duruşunda bulunuldu.

Twitter      @madensitesi1

Linkedin   tr.linkedin.com/pub/madencilik-haberleri

Bor Katkılı Beyaz Çimento Geliyor

1066719Çimento sektöründe çığır açması beklenen bor katkılı çimento tesislerinin temeli üç ay içinde atılacak.

Yıllardır sadece maden olarak ihraç ettiğimiz bor madeni, yapılan AR-GE çalışmaları ile birlikte artık, işlenerek birçok sektörde kullanılmaya başlandı.Deterjan ve kişisel sağlık ürünlerinin ardından artık bor madeni çimento yapımında da kullanılacak.

Kütahya’nın Emet ilçesinde, iki yıl önce yapılması için gerekli incelemelerinin yapıldığı BORÇİM (Bor katkılı çimento) tesislerinde tüm çalışmalar tamamlandı.

İlçeye bu tesisi kazandıracak olan BORÇİM şirketi yetkilisi Mehmet Ali Yıldırım , şirket olarak tüm çalışmaların tamamlandığını , en geç üç ay içerisinde Emet ilçesinde tesisin temelini atacaklarını söyledi.

Tesiste yöre halkının istihdam edileceğinin müjdesini de veren Yıldırım, “İnsanların hayatlarında bazı hayalleri olur, bunlar bazen gerçekleşir bazen gerçekleşmez, biz yasal tüm izinleri alarak tesis için yolun yarısını aştığımızda bu hayalinin gerçekleşeceğine inanmıştım, çok zor bir maratondan geçtik, ama bir nebze olsun bor madenini yurt dışına ihraç etmek yerine, işleyerek ihraç edecek olmanın mutluluğu tüm çalışmalara değdi.Rahmetli Necmettin Erbakan’ın temelini atmış olduğu yerde aynı fabrikanın inşa edileceğinin gururunu ve sevincini Emet halkıyla beraber yaşıyoruz, Ama daha kat edeceğimiz yol var, Borlu çimentoda üreteceğiz, dünyada bir ilk olacak katma değeri yüksek olan bu çimento, kim bilir bir gün tüm dünyada yaygınlaşır ve ikinci hatta üçüncü fırını inşa edebiliriz, bor katkılı beyaz çimento da üreteceğiz, denemelerini yaptık ve çok iyi sonuçlar aldık, zaten ihracatımız için Emirler tren İstasyonundan Bandırma limanına kolaylıkla ulaşıyoruz, ihracatımızın temelini beyaz çimento oluşturacak.Tesis inşallah ülkemize ve Emet ilçemize hayırlı olur” diye konuştu.

Köşe Yazısı; BOR konusunda yeni bir savaş

101876_borr_1AB, Kimyasalların Kayıt, Değerlendirme ve İzin/ Kısıtlama Yönetmeliği, REACH kapsamında ürünlerin uygunluğunu denetleyen Avrupa Kimyasallar Ajansı’nda (AKA), bor karşıtı lobinin etkisiyle borun kanserojen olduğu iddiasıyla içeriğinde bor olan deterjan ve kozmetik ürünlerini yasaklamaya çalışıyor. Oysa, hali hazırda AB’de yürürlükte olan Deterjanlara Yönelik Tüzük kapsamında bor bileşikleri için bir kısıtlama bulunmuyor. 

Eti Maden’in yaptığı atak ile bordan üretilen deterjanlar, diğerlerine göre birçok avantaja sahip. Bu nedenle deterjanlarda yüzde 80 oranına varan bor kullanımı söz konusu. AB deterjan üreticileri, bu alanda rekabet edebilmeleri için Türkiye’den bor ithal etmek zorundalar. Çünkü, 2013 yılında 1.3 milyar tona ulaşan dünya bor rezervinin yüzde 73’ünü Türkiye elinde tutuyor. Bunun yüzde 47’si de Eti Maden’de. Eti Maden 2013 yılında 1.8 milyon ton bor satışından 826 milyon dolar elde etti. 

Bor konusu son yıllarda sık sık gündeme geliyor. 2004 yılında Orhan Uçar tarafından yazılan “Metal Fırtına” isimli savaş kurgu romanında da Amerika’nın 2007 yılında Türkiye’yi “Biz toprakları istiyoruz üzerindeki insanları değil” diğerek üç önemli maden için işgalini anlatıyor. Romanda Amerikan hükümeti işgal sonrası 2007 yılı Aralık ayından geçerli olarak Türkiye’deki bor, toryum ve uranyum madenlerinin 99 yıllığına işletme haklarını Teksaslı Ornicorn adlı madencilik ve enerji şirketine satıyor. 

Metal Fırtına 10 baskıda 300 bin adet satışa ulaştı ve bir seri halinde iki ve üçüncü kitapları yayımlandı. 
Türkiye’nin bor ve toryum gibi madenleri her zaman abartılı değerlendirmelere neden oldu. Bir dönem Necmettin Erbakan da toryum ve bor rezervlerinin Türkiye için çok önemli girdi sağlayacağını, rezervin tümünü satılabilir göstererek açıklamıştı. 

Aslında Türkiye bordan elde edebileceği imkanı sınırlı kullanıyor. Bizim Amerika’ya işlemeden ham olarak sattığımız bor bu ülkede işlendiğinde değeri bizden alışlarının 30 katına kadar yükseliyor. 

O nedenle çok önemli özellikleri olan bor madeninin ham olarak değil işlenerek satılması yolunda yapılacak araştırmalar önem taşıyor. Bunun için de bor üretimi ve işlenmesinde özel sektörün daha fazla yer alması gerekiyor. 

Bor bugün için dünyada önem verilen bir maden olmasına karşın, ülkemizde aynı şekilde önemsenip değerlendirilmiyor. Oysa, yukarıda belirttiğim gibi dünya bor rezervinin yüzde 73’ü Türkiye’de bulunuyor.