Manisa’da bazı jeoloji laboratuvarlarının raporları mercek altında

headlineManisa Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mustafa Yılmaz, kentteki bazı jeolojik zemin etüt laboratuvarlarının raporlarının mercek altına alındığını belirterek, “Sondaj yapılmadığı halde yapılmış gibi gösterildiği, numune alınmadığı, laboratuvarlardan ücret ödememek için numune alınmadığı, laboratuvarların ezbere ücret karşılığı sonuç verdiğini tespit ettik. İnceleme sürüyor. Savcılık soruşturma açtı, bizden rapor istedi.” dedi.

Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuruma gelen raporları titizlikle incelediklerinde karşılarına olumsuz durumların çıktığını bildirdi.

“Sahada jeoloji mühendislerini denetliyoruz.” diyen Yılmaz, sondaj sırasında alınan numunelerin laboratuvarlara gidip gitmediği konusunda endişeleri olduğunu vurguladı.

Yılmaz, “Yeni bir uygulama başlatarak şehir dışındaki bakanlık tarafından onay verilmiş olan laboratuvarlara giden numunelerin kargo fişlerini istemeye başladım.” diye konuştu.

Analize yollanan 25-30 kilogramlık numunelerin 5-6, sonuç raporunun ise 9 liraya gönderildiğini tespit ettiklerini kaydeden Yılmaz, zemin etüt raporlarının belediyeler tarafından kontrol edilip onaylandığına işaret etti.

– “Savcılık soruşturma açtı”

Yılmaz, gelen bir ihbar üzerine konuyu araştırmaya başladıklarını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sondaj yapılmadığı halde yapılmış gibi gösterildiği, sondaj yapılan yerlerden numune alınmadığı, laboratuvarlardan ücret ödememek için numune alınmadığı, laboratuvarların ezbere ücret karşılığı sonuç verdiğini tespit ettik. İnceleme devam ediyor. Araştırma çalışmalarını yaklaşık bir yıldır sürdürüyoruz. Siz yapıyı ne kadar sağlam yaparsanız yapın, zeminde problem varsa sıkıntı orada. Müteahhitlerin jeoloji mühendislerine ‘zemin sıvılaşması var demeyeceksin, yok diyeceksin, var dersen bu işi sana yaptırmam’ diye şart koştuklarını bize jeoloji mühendisleri söylüyor zemin iyileştirme masrafından kaçınmak, projeyi ucuz çıkartmak için. Bize ihbarda bulunan vatandaşımızı Cumhuriyet savcılığına gönderdik. Savcılık soruşturmayı açtı, bizden de rapor istedi. Biz sonuçlandığı an mevzuatımız neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Laboratuvarları kapatma cezası verilebilir.”

Bazı patronlar çalışanın maaşını işte böyle çalıyor

esm-den-asgari-ucretlinin-maasinda-dalavere-8610969_x_oKESK’e bağlı Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Samsun Şube Başkanı Müşvik Veysel Erdoğan, bazı işverenlerin çalışanlarının maaşlarını kendilerinin çektiğini ve işçilere asgari ücretin altından maaş verdiğini iddia etti.

“BANKAYA TAM YATIRIP SONRA ÇEKİYOR”

ESM Samsun Şube Başkanı Erdoğan, işverenlerin bir bölümünün, asgari ücretin 950 TL’den bin 300 TL’ye yükseltilmesi sonucu ortaya çıkan 350 TL’lik artışı ödememek için çalışanların otomatik para çekme makinelerinden (ATM) maaşlarını patronların çektiğini ve işçilere de 950 TL ödeme yapıldığını iddia ederek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı bu konu hakkında çalışmaya yapmaya davet etti.

İşçilerin hak ettikleri maaşlarını tam miktarda alamadığını iddia eden Erdoğan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

PATRONLAR TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

“Siyasi partilerin seçim vaatlerinin en başında gelen asgari ücret, hükümetin yaptığı düzenlemeyle 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren bin 300 TL oldu. Türkiye’de yoksulluk sınırı 4 bin 132 TL, açlık sınırı bin 492 TL olarak belirlenmişken, asgari ücretin bin 300 TL’ye yükseltilmesi bazı işveren çevrelerince tepkiyle karşılanmış ve asgari ücretteki bu artışın işletmeleri zor durumda bırakacağı ifade edilmiştir.

MAAŞI ATM’DEN İŞVEREN ÇEKİYOR

Asgari ücretin bin 300 TL’ye yükseltilmesini başından itibaren kabullenmeyen bazı işverenler, bu konuda farklı arayış ve yöntemlerin içerisine girmişlerdir. İşverenlerin bir bölümü, asgari ücretin 950 TL’den bin 300 TL’ye yükseltilmesi sonucu ortaya çıkan 350 TL’lik artışı ödememek için önce asgari ücretli çalışanın bin 300 TL olan maaşını çalışanın banka hesabına yatırmakta, sonrasında ise maaşı yatırdığı ve çalışanın adına çıkarılmış olan bankamatik kartıyla bin 300 TL maaşı çekerek, çekilen paranın sadece 950 TL’sini çalışana ödemektedir. Bu yöntemle kağıt üzerinde bakıldığında asgari ücretli çalışanın banka hesabına bin 300 TL maaş yatırılmakta olup, ancak fiili olarak çalışan 950 TL maaş almaktadır. İşten atılma tehdidi altında olan asgari ücretli bu korkuyla olan bitene ses çıkaramamakta ve kağıt üzerinde bin 300 TL olan maaşının sadece 950 TL’sini almayı kabul etmektedir.

“ÇOK YAYGIN BİR YÖNTEM”

Bir araştırma yapıldığında, Türkiye genelinde bu yöntemin oldukça yaygın ve çalışma hayatına egemen olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalınacaktır. Buradan Çalışma Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz. Bin 300 TL maaşla zaten açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren asgari ücretlilerin bu tür yöntemlerle maaşının dörtte biri daha kesilmekte ve neredeyse ölüm sınırına itilmektedirler. Bu gerçeği gören bir yerden, bakanlığın bu anlamda denetimler yapması ve bu dalaverenin önüne geçecek farklı yöntemler geliştirmesi gerekir. Aksi takdirde iyi niyetle yapılan bu iyileştirmeler asgari ücretlilere hiçbir şekilde yansımayacak, sadece kağıt üzerinde kalacaktır.”

Tavşanlı’da maden işçileri de darbe girişimini protesto etti

56440Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde aralarında Garp Linyitleri İşletmesi’nde (GLİ) çalışan işçilerin de bulunduğu yaklaşık 10 bin kişi darbe girişimini protesto etti.

Tavşanlı’da belediye hoparlörlerinden yapılan çağrıyla çok sayıda kişi Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Binlerce kişi ellerinde Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Kalabalık çeşitli sloganlar attı.

Tavşanlı ilçesine bağlı Tunçbilek Beldesi’ndeki GLİ’de çalışan bir grup işçi de yeraltı kömür ocağında giydikleri giysilerle Tavşanlı ilçesine gelerek Cumhuriyet Meydanı’ndaki protesto gösterisine katıldı.

(DHA)

Bir Maden Ruhsatı da Borçka’ya!

1Borçka’nın Güzelyurt ve Güreşen köyleri mevkiinde 789.84 hektarlık alanda ruhsatlandırılan ve 3S Madencilik tarafından yapılmak istenen maden işletmeciliği (Altın, gümüş, kurşun, çinko, bakır) projesi ile ilgili ÇED başvuru dosyası uygun bulunduğu ve ÇED sürecinin başladığı Artvin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün internet sitesinden duyuruldu.

Halk arasında Beğlivan olarak adlandırılan bölgede yer alan Güzelyurt ve Güreşen köyleri Sultanselim Dağları’nın güney yamacında bulunuyor. Sultanselim Dağları, Hopa’nın Kemalpaşa beldesinin ve köylerinin içme suyu havzasını oluşturuyor.

Artvin’in bütün yüz ölçümünün yüzde 65’ini kapsayan 358 maden ruhsatı bulunmakta. Bu projelerden en eskisi olan Cengiz İnşaat’ın Cerattepe’de yapmak istediği maden projesine ilişkin açılan ÇED iptal davasının duruşması 19 Eylül 2016’da Rize İdare Mahkemesinde görülecek.

3S Madencilik Kimdir?

2004 yılında yapılan özelleştirme kapsamında Eti Gümüş A.Ş.’yi satın alan Yıldızlar SSS Holding bünyesinde faaliyet yürütmektedir. Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Sebahattin Yıldız’ın olduğu Yıldızlar SSS Holding’in ayrıca enerji, petrol, seramik ve metalik madenler alanlarında projeleri de bulunuyor.

2

Kömürde ‘özel’ endişe

27krs1-madenci1Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) özelleştirileceğine yönelik endişeler çoğalırken Zonguldak’taki en büyük madenlerden Karadon’un özelleştirilmesi yeniden gündemde. Yüzlerce işçi hem işsiz kalma hem de can güvenliği endişesiyle özelleştirmeye karşı, sendikalar tepkili.

KARA ELMAS TEHLİKEDE

Özelleştirmeye karşı olan sendikalar, iş güvenliğinin azalacağını savunurken kar amacı güden özel sektör ile iş yükünün de artacağını savunuyor. Can güvenliği endişesinin sebebi, kar etmek isteyen firmaların kurallara uymaktan kaçınma ihtimali. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın 3 Haziran’da TBMM’de, ‘TTK ile ilgili yeni bir çalışma yapıyoruz’ şeklindeki açıklaması Zonguldak’ı harekete geçirdi. Maden çalışanları, açıklamayı
‘özelleştirme sinyali’ olarak değerlendirdi. Hükümet’in, Türkiye’nin “kara elmas devi” Zonguldak’ta kurulu bulunan TTK’yı madencilik faliyetlerini zarar ettiği gerekçesiyle özelleştirme kararı aldığı konuşuldu.
Yaklaşık 8 bin 600 işçinin çalıştığı TTK’nın elindeki ruhsatları teker teker özel sektöre devredileceği söylendi. Son olarak 16 Haziran’da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan TTK’ya gelen yazıya göre, TTK’ya bağlı Karadon Taşkömürü İşletmesi’nin özelleştirme kapsamına alınmasına yönelik çalışma yapılması istendi. Geçmişi 1800’lü yılların başlarına kadar uzanan TTK’ye bağlı Amasra, Karadon, Kozlu, Üzülmez ve Armutçuk olmak üzere toplam
5 müessese müdürlüğü bulunuyor. Sendikanın talebine karşın yıllardır işçi alınmayan TTK’nın her zaman zarar ettiğinden yakınılıyor.

YÜZDE 40’I KARADON’DA

Karadon taşkömürü madeni, TTK’ya bağlı madenlerin en büyüğü. Toplam TTK sahasının yüzde 40’ı Karadon’da.
Günde iki bin ton kömür çıkartılıyor. Ancak TTK verilerine göre kapasitesinin sadece yüzde 33’ü işletiliyor. Maden Tetkik Arama’ya göre Türkiye’deki en kaliteli taşkömürü yataklarından biri de Karadon. Karadon’a giden özelleştirme talep yazısı ile birlikte başlayan sürece ‘dur’
demek isteyen sendikalar, Hükümet’e tepkili.

GÜVENLİK ZAAFİYETİ OLUR

Sendika temsilcileri özelleştirmeyle birlikte güvenlik zaafiyetinin de yaşanacağı kanısında. Daha önce yaşanan iş kazalarından da örnek alınması gerektiği belirtilirken kar edilebilmesi için tam randımanlı çalışılması gerektiği görüşündeler. Tek endişe can güvenliği de değil. Yasalara göre maden işçilerinin en az iki brüt asgari ücret alması gerekiyor. TTK’daki işçiler 3 bin 300 TL olan bu ücrete ek olarak yılda üç maaş ikramiye alıyor. Buna fazla mesai
ücretleri de ekleniyor. Ancak özel şirketteki işçilere, iki asgari ücret verilse de servis, yemek vb. eklerle maaşlarından bir miktar para kesiliyor. Bu da özelleştirilen sahalardaki işçilerin maaşlarını 3 bin TL’nin altına düşürüyor.

‘ÖZEL ŞiRKET ÖLÜM DEMEK’

Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Ahmet Demirci, TTK’nın özelleştirilmesi halinde yüksek kar amaçlı çalışmanın işçiler için tehlike arz edeceği görüşünde. “Özelleştirme denilince Zonguldak’ta akla ilk önce ölüm geliyor” diyen Demirci, Soma’da, Ermenek’te, Karadon’da yaşananları hatırlatarak Karadon’un maden sektöründeki en emniyetli kurumlardan birisi olduğuna vurgu yaptı. Demirci, işçicin özel sektöre güveninin olmadığını iletti.

‘ZARAR ETTİRİLİYOR’

GMİS Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Satılmış Uludağ, “Biz, özelleşmenin ölüm ve iş cinayeti olduğunu yaşayarak öğrendik. O nedenle bizim bir tane taşımızı dahi özelleştirmeye kalkarlarsa hep beraber mücadele edeceğiz” dedi. Özelleştirme kararından vazgeçilene kadar eylemlere devam edeceklerini belirten Satılmış Uludağ, TTK’nın bilerek zarar ettirildiğini öne sürdü.

‘DİRENECEĞİZ’

Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer, özelleştirmeye karşı her zaman direneceklerini belirterek şöyle dedi: “TTK kamu iktisadi devlet teşekkülüdür. Kamu iktisadi devlet teşekküllülerinin büyük bir çoğunluğu günümüz şartlarında zarar etmektedir. TTK da her zaman zarar ettiği için maden yasası gerekçe göstertilerek, özelleştirme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.”

İlk yarıda emtiaların yıldızı gümüş oldu

171464Bu yıl emtialar grup olarak tüm varlık sınıfl arı içinde hisseleri, para birimlerini ve devlet tahvillerini geçerek en çok kazandıran varlık sınıfı oldu. S&P Goldman Sachs Emtia Endeksi 2016’nın ilk yarısında yüzde 17.42’lik kazanç sağlarken, Blppöberg Emtia Endeksi ise yılın ilk altı ayında yüzde 12’lik dönüş sağladı. Brexit’ten petrol fiyatlarındaki iyileşmeye tüm piyasa hareketleri en çok emtia yatırımcılarını sevindirdi. Aynı dönemde S&P 500 yüzde 3 yükselmiş, dolar yüzde 2.63 değer kaybetmişti. 10 yıllık ABD tahvil getirileri ise yüzde 37.92’lik düşüş yaşadı. Para birimleri ise Citi Parker Küresel Parabirimi Endeksi’ne göre yüzde 0.5 düşüşteydi. Yükselen emtialar arasında gümüş, çinko ve petrol yılın en iyi performansını gösteren üç emtia oldu. Uzmanlara göre bu varlık sınıfında son birkaç yıldır görülen ciddi düşüşlerin ardından emtialarda yükseliş sürüyor. 

Gümüş iki yılın zirvesinde 

Emtialardaki rallinin lideri yılın ilk altı ayında yüzde 35.05’lik yükselen ve yılbaşından bu yana yüzde 43artış kaydeden gümüş. Endüstriyel kullanımı da gittikçe artan gümüş dün 20,43 dolardan işlem görerek Temmuz 2014’ten bu yana görmediği bir seviyeyi gördü. Forbes dergisinde yer alan analize göre bu yükselişin en önemli sebebi 2015 yılında gümüşe olan talebin ciddi bir artış yaşayaraki hem perakende yatırımlarının hem de mücevher imalatının tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış olması. ABD ve Hindistan’daki tüketicilerin talebin başını çektiği, gümüş sikke ve külçe bar yatırımlarının bir önceki yıla göre yüzde 24 arttığı, ve mücevher imalatçılarının 226,5 milyon ons gümüşü silip süpürdüğü belirtiliyor. Öte yandan uzmanlar bu rallinin henüz sona gelmediğini belirtiyor. UBS analistleri geçtiğimiz hafta altın ve gümüşte yeni bir boğa döneme girildiğini belirtmişti. Credit Suisse altının 2017 başlarında 1500 dolara geleceğini, gümüşün yıl sonunda 25-32 dolar arasında olacağını belirtmişti. 

Sermaye kesintileri çinkoya yaradı 

Yükselişin büyük bir çoğunluğu küresel arz ve talepteki yeniden dengelenme hareketinden kaynaklanıyor. Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca maden ve petrol araştırmacıları ve üreticileri düşük fiyatlar sebebiyle sermaye kesintilerine giderken talep artmaya devam etmişti. Bu dinamik 2016’nın şimdiye kadar en iyi performans gösteren endüstriyel metali çinkoyu da destekliyor. Çinko yılın ilk yarısında yüzde 31.97 oranında artış yaşadı. Uluslararası Kurşun ve Çinko Çalışma Grubu verilerine göre yılın ilk dört ayında Avustralya, Hindistan, Peru ve İrlanda’daki harcama kesintileri sebebiyle maden üretimi yüzde 8.1 düştü. 

Petroldeki yükseliş durabilir 

Petrol fiyatları ise arz ve talepteki dengelenmeyle yılın ilk yarısında ise yüzde 30 artış kaydetti. Kanada, Nijerya, Irak ve diğer bölgelerdeki beklenmedik üretim kesintileri sadece mayıs ayında günlük küresel petrol üretimini 3.6 milyon varil kesintiye uğrattı. ABD petrol üretiminin iki yılın en düşük seviyesinde olması da Temmuz 2015’ten bu yana görülmemiş seviyeleri gösterdi. Petrol fiyatlarını destekleyen bir diğer etken de yükselen otomobil satışları. Brent petrol dün 46,82 doları görürken, Batı Teksas petrolü 45,33 dolardan işlem gördü. Uzmanlar petrol fiyatlarının ‘rekorcu’ hisse piyasaları sarsılırsa ve yavaşlayan ekonomiye dair endişeler artarsa tekrar düşüşe geçebileceği konusunda uyarıyor.

Kaybedenler kömür kurşun ve buğday

Çinko ve petrol ve diğer emtialar gibi tüm platinyum grubu metallerin fiyatları da Güney Afrika’daki grevler ve karışıklıklar sebebiyle düşük üretim verileriyle desteklendi. Yılın kaybedenleri ise kömüş, kurşun ve buğday oldu. Kömür yüzde 8.84’lük kayıp yaşarken, kurşun fiyatları yüzde 0.65 ve buğday fiyatları yüzde 8.24 geriledi.

catsadwdawdawadwadwdaw.jpg

catsdawdawadwwdawddawadw.jpg

İran maden ürünlerinin Avrupa’ya ihracatı artıyor

4bk6ca8365144e8ywm_800C450İRNA’nın haberine göre, İranlı yetkili, dün İsfahan kentinde yaptığı açıklamada; bu yılın ilk üç ayında İran’dan Avrupa’ya 2 milyar dolarlık maden ürünün ihraç edildiğini ve geçen yıla oranla yüzde 48 artış kaydettiğini bildirdi.

Cafer Sergeyni, İsfahan kentinin sanayi açısından potansiyeli çok yüksek olan bir eyalet olduğunu belirterek, demir çelik konusunda ülkenin yüzde 70 üretiminin İsfahan’da gerçekleştiğini söyledi.

İsfahan valisi Resul Zergerpur da, bu yıl maden, sanayi ve iş alanları konusunda son derece ümitli olduklarını belirterek, nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle, İran ekonomisi üzerindeki kısıtlama ve sınırlamanın kalktığını söyledi.

Bayburt Taşı’nı marka haline getireceğiz

vali_ustaoglu_bayburt_tasini_marka_haline_getirecegizBayburt’un marka değer olma yolunda bazı konularda şanssız olduğunu ifade eden Vali Ustaoğlu, Bayburt Taşı’nın bu şanssızlığı ortadan kaldırabilecek doğal bir fırsat olduğunu vurguladı. Vali Ustaoğlu Bayburt Taşı’nın ilerleyen dönemlerde marka sektörlerden biri haline gelebileceğini aktararak, “Bu projeye Vali olarak en başta bizler ve diğer paydaşlarımız sahip çıkarak bu yakalamış olduğumuz fırsatı bundan sonraki süreçte Bayburt adına inşallah bir kazanıma dönüştürmeye çalışacağız.” dedi.
Bayburt Doğaltaş Üretim ve Pazarlama Destek Merkezi tarafından ’Doğal Taş Sektöründe Rekabetçilik ve Trendler’ konulu konferans düzenlendi.
Bayburt Üniversitesi Yeni Külliye Konferans Salonunda düzenlenen programa Bayburt Valisi İsmail Ustaoğlu, Belediye Başkanı Mete Memiş, Bayburt Üniversitesi Rektörü Selçuk Coşkun, İl Genel Meclis Başkanı Yusuf Elçi ve diğer ilgililer katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan İl Genel Meclis Başkanı Yusuf Elçi Doğal Taş Üretim ve Pazarlama Desteği Merkezi Projesi’nin yürütücü ortağı olarak Bayburt İl Genel Meclisi tarafından yapılan çalışmalar hakkında bir sunum yaptı. Proje ekipman kurulum sürecinin devam ettiği bilgisini veren Elçi, Ağustos ayı itibariyle proje kapsamında kurulan taş işleme tesislerinin faaliyete geçeceğini duyurdu.
Bayburt Valisi İsmail Ustaoğlu ise konferansta yaptığı konuşmada, proje ortaklarıyla göreve atandıktan sonra bir değerlendirme toplantısı yaptıklarını söyleyerek projenin şehir kimliğinin oluşması açısından çok önemli olduğunu dile getirdi. Bayburt’un marka değer olma yolunda bazı konularda şanssız olduğunu ifade eden Vali Ustaoğlu, Bayburt Taşı’nın bu şanssızlığı ortadan kaldırabilecek doğal bir fırsat olduğunu vurguladı. Vali Ustaoğlu Bayburt Taşı’nın ilerleyen dönemlerde marka sektörlerden biri haline gelebileceğini aktararak, “Bu projeye Vali olarak en başta bizler ve diğer paydaşlarımız sahip çıkarak bu yakalamış olduğumuz fırsatı bundan sonraki süreçte Bayburt adına inşallah bir kazanıma dönüştürmeye çalışacağız.” dedi.
AB’den Proje bazlı destek alabilmek ciddi çaba gerektiriyor. Avrupa Birliği (AB) Projeleri hakkında sürecin nasıl işlediğine atıfta bulunan Vali Ustaoğlu konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “AB’den proje bazında para alabilmek gerçekten çok yoğun bir mesai gerektiriyor. Çok ince detayları bilmeniz gerekiyor. Gelinen noktaya ve finansmana baktığınız zaman gerçekten bu proje yaklaşık 10 milyon Euro’yu bulan çok önemli bir proje. Bunun Bayburt adına gerçekten çok katkısı olacağını tahmin ediyorum.”
“Bu işi başaracağız”
“ Bir an önce müşavirlik hizmeti firmamız ile görüşüp fabrikamızın geleceğini netleştirmemiz gerekiyor. Diğer yandan tesislerde işlenecek taşın girdi olarak rezerv durumu nedir veya ilave kaynaklara ihtiyaç duyuluyor mu gibi bunun da araştırılması yapılacak. Bunun dışında fabrika üretilecek ürünlerin değerlendirilmesi konusunda bir an önce yönetim şemasının ve pazarın da oluşturulması gerekiyor. Bununla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Aramızda bulunan arkadaşlardan bu konuda önerileri olanlar varsa bu noktada önerilere de açığız.Proje paydaşları olarak inanıyorum ki bu işin altından kalkacağız.”
Konferans yapılan konuşmaların ardından yurt içi ve yurt dışından katılımcıların sunumlarıyla devam etti.

Mermer atıklarının değerlendirilmesi toplantısı

untitledTÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) İş Geliştirme Birimi ve Kimyasal Teknoloji Enstitüsü uzmanları tarafından Bilecik’te mermer atıklarının değerlendirilmesi toplantısı gerçekleştirildi.

Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Fevzi Uzun, toplantıda yaptığı konuşmada, 5.2 milyar metreküp toplam rezervi ile dünya mermer potansiyelinin yaklaşık yaklaşık 40’ına sahip olan ülkede ve özellikle mermer kenti olan Bilecik’te, mermer atıklarının değerlendirilmesi kapsamında çalışmalar yapıldığını bildirdi.

Bilecik TSO Başkanı Uzun, katma değer yaratacak ekonomik altyapıya sahip parça halinde olan mermer atıklarının doğrudan kullanım alanları ve CaCO3 içeriği yüksek olan toz halindeki mermer atıkları için yeni ürünler geliştirmeye yönelik Ar-Ge işbirliği olasılıkları değerlendirildiğini belirtti.

Uzun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sahip olduğu araştırma kapasitesi, araştırma alt yapısı, dünya standardında ki çalışma sistemi ve ileri teknolojisi ile dünyanın öncü kuruluşlarından olan TÜBİTAK ile görüşmelerimiz neticesinde, özel sektör kuruluşlarımız ile akademik kurumlarımız için sektöre yönelik özgün çözümler bulmak ve taraflara sunmak gayesindeyiz. Bu çözümler ile temel araştırma, uygulamalı araştırma ve geliştirme, sistem ve tesis kurma, ulusal standartlarda bir ürün geliştirme çalışmalarını başlatmak istiyoruz.”

TÜBİTAK MAM uzmanları, daha sonra kentteki mermer fabrikalarında incelemede bulundu.

Yüzde 1.6 yıllık yüzde 5.6 arttı

c0deba1b4b2c8de8_480x270Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Mayıs ayında bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü üretimi yüzde 0.1, imalat sanayi üretimi yüzde 1.9 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı da yüzde 0.3 arttı.

Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü üretimi yüzde 0.8 azalırken, imalat sanayi sektörü üretimi yüzde 6.3 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı yüzde 3.2 arttı.

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında en yüksek artış sermaye malı imalatında gerçekleşti. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre, Mayıs ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 3.5 ile sermaye malı üretiminde gerçekleşti.

Mayıs ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 12.0 ile diğer ulaşım araçlarının üretiminde gerçekleşti. Bu artışı, yüzde 11.1 ile motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) üretimi ve yüzde 10.5 ile bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin üretimi izledi.

İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, 2016 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre en yüksek azalış yüzde 7.7 ile deri ve ilgili ürünlerin üretiminde gerçekleşti. Bu azalışı, yüzde 3.5 ile içeceklerin üretimi ve yüzde 2.4 ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri izledi.

Gerçek Gündem

Yerli kömüre teşvik, ithal kömüre ek vergi geliyor

1893914_720x360Enerji yönetimi, elektrik üretim yatırımlarında yerli ve yenilenebilir kaynakları teşvik etmek ve ithalatı kısmak amacıyla kritik bir hamleye hazırlanıyor.

Buna göre, yerli kömüre dayalı elektrik üretim santral yatırımları alım garantileri dahil bazı yöntemlerle teşvik edilecek. İthal kömür, fon ya da ek vergi gibi birim maliyetleri artıracak benzeri bazı yöntemlerle frenlenecek.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) nisan ayı elektrik sektörü raporuna göre, Türkiye’nin elektrikte kurulu gücü yaklaşık 74 bin megavat düzeyinde bulunuyor. İthal linyit santrallarının kurulu güç içindeki payı, 6 bin 64 megavatla yüzde 8.22. Bu santralların elektrik üretimindeki payı da yüzde 13-14 aralığında seyrediyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, doğalgazla birlikte ithal kömürün de kurulu güç içindeki payını belli bir dönemde düşürmeyi, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı santralların payını da artırmayı hedefliyor.

İTHALDE BİRİM MALİYETLER ARTIRILACAK

Bu hedef doğrultusunda bazı adımlar da atılmaya başlandı. İthal kömüre dayalı yeni santral yatırımlarında, ÇED ve elektrik iletim sistemine bağlantı gibi işlemlerde “ağırlaştırıcı” sayılabilecek bir süreç izleniyor. Enerji yönetimi, buna ek olarak yeni bazı uygulamaları da gündemine aldı. Son yıllarda yatırım talebinde öne çıkan ithal kömüre talep, fon ya da ek vergi gibi birim maliyetleri artıracak yöntemlerle frenlenecek. Yatırımcıların, bu yolla yerli kömüre yönelmeleri sağlanacak. İthal kömürle ilgili atılacak adıma ilişkin değerlendirmelerin sürdüğü, fon ya da vergi gibi bir adımın yasa gerektirebileceği belirtiliyor.

TETAŞ BELLİ MİKTARDA ALIM YAPACAK

İthalat kısılırken, yerli kaynaklara dayalı santral yatırımları ise desteklenecek. Bu çerçevede, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ), yerli kömürle elektrik üreten santrallardan belli miktarda ve belirlenecek birim fiyat üzerinden elektrik satın alacak. TETAŞ, üretici şirketlerle görüşmeler yaptı, şirketlerden “usul” ve “yöntem” hakkında önerilerini aldı. Konu, Bakanlar Kurulu’nun gündemine taşınacak. Kurul, kömürle üretim yapan şirketlerden alınacak elektrik miktarını ve fiyatını belirleyecek. TETAŞ, kömürle üretimi “teşvik” kapsamında termik santrallardan elektrik alımına başlayacak. Enerji yönetimi, yerli kömürle ilgili yatırımın özendirilmesinin önemine işaret ederek, “Bilindiği gibi bir süre önce bir yasa çıkarıldı. Bu yasa, TETAŞ’ın elektrik almasına imkân sağlıyor. Elektrik alımının başlatılması için Bakanlar Kurulu kararı çıkarılacak” dedi. İthal kömürle ilgili öngörülen düzenlemenin yatırımcının dikkatini yerli kaynaklara çekmeyi hedeflediğini belirten kaynaklar, “Yerli kömürün teşviki her yönden önemli” dedi.

Haber Türk

Kömür üretiminde yeniklikçi anlayış

recai-berber-1Ak Parti Manisa Milletvekili Recai Berber kömür üretiminde rödovans sisteminin kademeli olarak kaldırılarak Kolin Termik Santral örneğinde olduğu gibi Termik Santral kurmak şartıyla çalıştırılacağını ve üretim fazlası kömürü ise bu firmalar tarafından ısınma ve sanayi amaçlı olarak piyasaya satışının yapılmasının planlandığını kaydetti.

Geçtiğimiz günlerde Soma’da bazı temaslarda bulunan Ak Parti Manisa Milletvekili Recai Berber, ilçede kömürcülerle gerçekleştiren Soma Ticaret ve Sanayi odası 3. Meslek Komitesi üyeleriyle kömürde yaşanan bazı sıkıntılar ve çalışmalarla ilgili bir araya gelerek görüş alışverişinde bulundu.
ÇÖZÜM BULUNMASINI İSTEDİLER
Soma’daki kömürcüler yerli kömürün ithal kömür arasındaki fiyat yüksekliğine çözüm bulmak için ithal kömüre fon getirilip getirilmeyeceği hakkında Recai Berber’e görüşlerini sorararak, Türkiye Kömür İşletmesi (TKİ) ve Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ) kurumlarının kömür pazarlamalarındaki yanlışlıklarının düzeltilmesi gerektiğinin altını çizdiler.
Manisa Milletvekili Berber, fon konusunda herhangi bir kararın alınmadığını ve alınmasının beklenmediğini belirterek, dünya piyasalarında petrol fiyatlarına bağlı olan kömür fiyatlarının düşüklüğü yerli kömürün üretim maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklanan negatif fiyat aralığına sebep olduğunu vurguladı.
RÖDOVANS KALDIRILIYOR
Önümüzdeki günlerde bu konu hakkında bazı çalışmaların olacağını kaydeden Berber, kömür üretiminde yenilikçi bir anlayış ile rödovans uygulamasının kademeli olarak kaldırılacağını, kömür üretilen sahaların işletme hakkının aynı Kolin Termik Santral örneğinde olduğu gibi Termik Santral kurmak şartıyla çalıştırılacağını ve üretim fazlası kömürü ise bu firmalar tarafından ısınma ve sanayi amaçlı olarak piyasaya satışının yapılmasının planlandığını kaydetti.

Eti Holding Toryum İçin Şirket Kuruyor

etimaden2Dünyada nükleer enerjinin ham maddesi olarak bilinen toryum madeni konusunda Enerji Bakanlığı ve Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü çalışmalar sürerken, Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün Eskişehir Beylikova’da işletme kurulması yönünde karar aldığı ve sondaj çalışmalarına başladığı öğrenildi.

Günümüzde uranyumdan sonra toryumun da nükleer enerjide ham madde olarak kullanılmasıyla birlikte gözler Türkiye’ye çevrildi. Bandırma Eti Maden İşletmeleri Müdürü Recep Şekerci, Enerji Bakanlığı’nın, MTA’nın ve Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün toryum maden yataklarının belirlenmesi ve çıkartılması yönündeki çalışmalarından haberdar olduklarını belirterek, “Genel müdürlüğümüz nezdinde, toryum ile ilgili Eskişehir Beylikova’da bir şirket kurulması ve sondaj çalışmalarına başlanmasına yönelik bir karar alındı. Çalışmaların başlatıldığını biliyoruz. Bugüne kadar yapılmış rezerv tespit çalışmalarında nükleer enerjinin ham maddesi olarak kullanılan toryum rezervimizin milyarlarca dolar değerinde olduğunu biliyoruz. Bakanlığımızın ve genel müdürlüğümüzün toryum ile ilgili çalışmaları ülkemizin geleceği açısından önemli” dedi

Bandırma Petrol İş Sendikası Şube Başkanı İsmail Kayan ise dünya bor madeni rezervinin yüzde 70’ine sahip olan Türkiye’nin toryum rezervi açısından da şanslı bir ülke olduğunun kabul edildiğini belirterek, “Toryum yataklarımız da bor gibi stratejik madenler kategorisine alınarak, buna uygun düzenlemeler yapılmalı. Çıkartılması ve işlenmesi devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmalıdır diye düşünüyoruz. Yani ticari kaygılardan uzak olarak ülkenin milli güvenliği ve refahı gözetilmelidir. Türkiye’nin yer altı zenginlikleri ve madenlerimiz ülkenin ekonomik kalkınması ve bağımsızlık kaygısı güdülerek en iyi şekilde değerlendirilmeli. 1 ton toryum madeninin 1 milyon petrole eşdeğer kabul edildiği bir dünyada yaşıyoruz. 1 çuval toryumun bir metropolün enerji ihtiyacını karşıladığı belirtiliyor. Bu milli servettir. Türkiye uranyumu da, toryumu da nükleer enerjide bağımsızlığını gözeterek en iyi şekilde değerlendirilmelidir” diye konuştu.

Yine maden yine siyanür zehirlenmesi

gorselimg_1374884202Gümüşhane’nin Karamustafa Köyü’nde faaliyet gösteren Yıldız Bakır Madencilik AŞ’de çalışan Murat Bal (51) madende kullanılan siyanürden etkilenerek Gümüşhane Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Yıldız Madencilik şantiyesinde öğlen saatlerinde meydana gelen olayda, zehirlenmeye neden olan siyanürün, siyanür pompasından sökülen hortumdan bulaştığı öğrenildi. Rahatsızlığı üzerine önceki gün saat 13.15 sıralarında Gümüşhane Devlet Hastanesine getirilen Bal’ın sağlık genel durumunun iyi olduğu, 36 saatlik müşahede için kontrol amaçlı olarak hastanede tutulduğu kaydedildi.

MADEN ŞEHİTLERİ KANUN TEKLİFİ REDDEDİLDİ

TBMMMaden Şehidi Yakınlarına ilişkin Kanun Teklifi TBMM’de ki oylamada  reddedildi. Oylama sonucunda, AK Partili Zonguldak milletvekillerinin Kanun Teklifine imza atmamaları CHP tarafından  “kendi memleketinin değerlerine ihanet” olarak değerlendirildi.

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun konuya ilişkin basın duyurusu şöyle;

‘’CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu tarafından 2014 yılında Soma ve Ermenek’te yaşanan facialar sonrasında hayatını kaybeden madencilerimizin ailelerine tanınan hakların genişletilmiş haliyle Zonguldak’taki ve Türkiye’nin diğer illerindeki tüm madenci ailelerine tanınması amacıyla verilen ve TBMM Genel Kurulunda dün görüşülen Kanun Teklifi, diğer muhalefet partilerinin milletvekillerinin ‘’evet’’ demesine rağmen, AKP milletvekillerinin ‘’hayır’’ oylarıyla reddedildi.

Genel Maden İş Sendikasına bağlı işçilerin de TBMM izleyici locasından takip ettiği görüşmeler sonucunda, CHP Zonguldak milletvekili Şerafettin Turpcu’nun önceki yasadan kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi ve ülke genelinde tüm maden şehitlerinin yakınlarının aynı yasa kapsamına alınmasını sağlamak amacıyla vermiş olduğu Kanun Teklifine AKP milletvekilleri ‘’hayır’’ dedi.

Teklif kabul edilmiş olsaydı, bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olan bütün maden kazalarında hayatlarını kaybeden maden şehitlerimizin yakınlarının da bu haklardan yararlanması kanuni güvenceye kavuşturulmuş olacaktı’’.

Türkiye 2023’te enerji koridoru olacak

turkiye-2023te-enerji-koridoru-olacak_55f4d27-696x392Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya) Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren, “Türkiye’nin özellikle 2023 sürecinde bir enerji koridoru olacağını çok net ifade edebiliriz.” dedi.

Eren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin genç ve dinamik nüfus potansiyeline sahip olduğunu ve hedeflerine hızla ilerlediğini söyledi.

Türkiye’nin 2023 hedefini yakalayabilmesi için çok büyük bir vizyon ve strateji ortaya koyduğunu dile getiren Eren, “Bu yıl Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığının 25. yılı. Bu bağlamda özellikle Türkiye’nin ekonomik ve turizm sektörlerinde çok ciddi çalışmalar icra edeceğini düşünüyorum.” diye konuştu.

Özellikle Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağın, dünyada benzeri olmayan bir kardeşlik örneği teşkil ettiğini vurgulayan Eren, şunları kaydetti:

“Özellikle Türk cumhuriyetlerinin mevcut hükümetle sıcak ilişkilerinin devam edeceğine inanıyorum. Zaten ilişkilerimiz bu doğrultuda. Türkiye’nin özellikle 2023 sürecinde bir enerji koridoru olacağını çok net ifade edebiliriz. Dünyadaki savaşlar kavgalar da enerji üzerine. Türkiye’nin bu bağlamdaki güçlenmesini arzu etmeyen birçok yabancı unsur var ki Güneydoğu’da terör örgütüyle yapmış olduğu mücadele de bunun net örneklerinden birisidir. Türkiye bugün rotasına doğru çok hızlı ilerleyen bir ülke. Bugün İstanbul’da üçüncü köprünün, havalimanın inşaatını çok hızlı sürdürüyor. Türkiye bir tarafta Trans-Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TAP), diğer tarafta Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesinde (TANAP) varlığını sürdürüyor. Türkiye artık aktör bir ülke, adından söz ettiren bir ülke, bölgesinde yapılan bütün işlerden haberdar olan bir ülke. Bunu görüp bununla övünen dost kardeş ülkelerimiz olacağı gibi, buna karşı Türkiye’ye hainlik besleyen ülkeler de olacaktır.”

-“Amacımız, Türkiye’nin 2023 sürecine ciddi katkı sağlayabilmek”

Kazakistan’ın da Türkiye için önemli bir ülke olduğuna işaret eden Eren, şöyle devam etti:

“Şu anda Türkiye ile Kazakistan arasındaki toplam dış ticaret hacmimiz yaklaşık 2 milyar dolar civarında. Geçmiş yıllara göre bir düşüş var ama ümidimiz 2016-2017 yılı içerisinde Kazakistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin tekrar geçmiş dönemdeki noktaya ulaşmasıdır. Türkiye ile Kazakistan arasında kültürel ve sosyal ilişkilerin yanı sıra turizm noktasında da çok ciddi bir potansiyelimiz söz konusu. Kazakistan yaklaşık 18 milyonluk bir ülke ama Türkiye’ye göndermiş olduğu turist potansiyeli çok yüksek seviyede. Önceki yıllara baktığımız zaman Türkiye’ye yaklaşık 500 bin turist gönderilmiş. 2016 yılı içerisinde Kazakistan’dan beklediğimiz turist sayısı 550 bin ila 600 bin arasında oluşacağını düşünüyoruz. Bizim de sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalarımızdaki temel etkenlerden birisi Türkiye’nin 2023 sürecine ciddi katkı sağlayabilmek. Özellikle kardeş ve dost diye nitelendirmiş olduğumuz Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi Türk cumhuriyetleriyle olan ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerimizin daha güçlü bir hale gelebilmesi adına bir inisiyatif üstlenmiş durumdayız.”

Ermenek maden faciasıyla ilgili gelişme

601a1439b375ad3a_480x270KARAMAN’ın Ermenek İlçesi’nde 2014 yılı Ekim ayında 18 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili 19 Temmuz’da yapılacak duruşmada 2’si tutuklu 16 sanık hakkında karar verilmesi beklenirken, ölen madencilerin ailelerinin avukatları cezanın en üst sınırdan verilmesini istedi.

Madenci ailelerin avukatları, suçun ‘olası kast’ olarak değerlendirmesi gerektiğini ancak Cumhuriyet Savcılığı mütalaasında suçu ‘bilinçli taksirle’ değerlendirdiği için sanıkların üst sınır olarak 15 ila 22.5 yıl arasında ceza alabileceğini bu cezanın da yetersiz olduğunu belirtti.

Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen 28 Haziran günü görülen duruşmada, Cumhuriyet Savcılığı mütalaasını, mahkemeye sundu. Mütalaada, olayın eski ocakta biriken suyun basması sonucu oluştuğu, Has Şekerler Madenciliği’nin eski üretim haritalarını temin etmeden mevzuata aykırı olarak çalıştığı, yasal zorunluluk olmasına rağmen acil durumlarda ocağın boşaltılması için alarm sisteminin olmadığı, yine yasal zorunluluk olarak bulundurulması gereken sondaj makinesinin temin edilmemesi ve sondaj yapılmadan çalışmaların sürdürülmesinin olduğunu kaydedildi.

Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, başta tutuklu sanıklar Has Şekerler Madencilik Şirketi sahibi Saffet Uyar, Ermenek Cenne Linyit Kömürü İşletmesi teknik nezaretçisi Ali Kurt ile tutuksuz sanıklar, Ermenek Cenne Linyit Kömürü İşletmesi Müdürü ve hissedarı Abdullah Özbey, aynı şirketin işletme müdürü Mehmet Zeybek ve Has Şekerler Madencilik şirketinin maden mühendisleri Yavuz Özsoy, Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve iş güvenlik uzmanı Engin Yetim başta olmak üzere, şirketin daha önceki yöneticileri ve maden mühendislerinin de aralarında bulunduğu 14 sanığın kusurlu olduğunu belirtti. Savcı, 14 sanığın ‘taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma’, diğer sanıklar barut biriminde görevli işçi Naci Özsoy’un ‘özel belgede sahtecilik’, puantör Mustafa Ayan’ın da ‘Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi’ suçundan ceza almasını talep etti.

AVUKATLAR, ‘CEZA AZ OLACAK”

Ölen madencilerin ailelerinin avukatları ise suçun ‘olası kast’ olarak değerlendirmesi gerektiğini belirtti. Avukatlardan Konya’da bulunan Tarık Taşçı, ”Biz bugüne kadar suçun ‘olası kast’ olarak değerlendirilmesi üzerinde durduk. Bu kişilerin, olayın olacağını öngörerek bir yeterliliğe sahip olduklarını ve onu göre göre bu facianın yaşandığı için, sanıkların ‘olası kast’ suçundan ceza alması yönünde değerlendirilmesini talep ettik” dedi.

Bilirkişi raporları ve savcılığın mütalaasında suçun ‘bilinçli taksir’ olarak değerlendirildiğini hatırlatan Taşçı, ” Taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçunun cezası 2 yıldan 15 yıla kadar. Eğer bu taksir, bilinçli taksir seviyesinde ise 1/3 den, cezanın yarıya kadar artımı var. Bu ölen kişilerin sayısının fazlalığı, olayın vahameti, toplum üzerinde uyandırdığı infial, aileler üzerinde bıraktığı acı göz önüne alınarak sayın mahkemenin üst sınırdan ceza vereceği kanaatindeyiz. Üst sınırdan ceza verirse, 15 yıldan 22.5 yıla kadar ceza verme durumu var” diye konuştu.

Ailelerin avukatlarından Hakan Kahraman da, Yargıtay 12’nci Dairesi’nin verdiği emsal kararları örnek gösterip, “Ermenek maden kazasında da, bilinçli taksir değil aksine bir olası kasıt var, yani kasıtlı işlemler var, MİGEM (Maden İşleri Genel Müdürlüğü) yanıltılıyor. Maden sahaları riskli bir iş kolu. Bu riskli iş kolunda iş güvenliği tedbirini ve mevzuata uygun olarak yapılması gerekenleri en üst düzeyde yapıp, kaza oluşmaması için çalışmalıyız. Burada işçilerin can güvenliği, yapılması gerekenler olmamış, bazı olayların üstü kapatılmış, görmezden gelinmiş, kısıtlı işlemler yapılmış. Kasıtlı yapılan işlemler var, bu dosyada taksire dayanan hiçbir şey yok, dolayısıyla biz bu bilirkişilerin bu çerçevede anlattıkları hususlar ve sanıkların sorumluluklarını koydukları yerde bir olası kasıt olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Maden faciasıyla ilgili 19 Temmuz salı günü görülecek duruşmanın karar verilmesi bekleniyor.

‘KAST’

Türk Ceza Kanunu’nun 21’inci maddesine göre kast suçu:”Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.”

Avrupa Birliği’nin üzerinde ‘kara bulutlar’ dolaşıyor

171161Yeni yayınlanan “Avrupa’nın Kara Bulutu” raporuna göre 2013’te kömürlü termik santrallerden kaynaklı hava kirliliği Avrupa’da 22 bin 900 erken ölüme ve 62,3 milyar euro sağlık maliyetine neden oldu. 

Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL), WWF-Avrupa Politikalar Ofisi ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN-Avrupa) tarafından hazırlanan rapor ile ilk defa, Avrupa Birliği çapında kömürlü termik santrallerin uzun mesafeli etkileri ele alındı. Kömürlü termik santrallerin yarattığı hava kirliliğinin komşu ülkelerde neden olduğu sağlık etkileri analiz edildi. Avrupa Birliği üyesi ülkeler içinde en kirli termik santraller, Polonya, Almanya, Romanya, Bulgaristan ve İngiltere’de bulunuyor. Bu termik santrallerden en çok etkilenen ülkelerin başında ise Almanya, İtalya, Fransa, Yunanistan ve Macaristan geliyor.

Termik santrallerde enerji üretimi için kömür kullanılması ile havaya salınan kirletici gazlar, özellikle kükürt dioksit, azot oksitler, VOC’lar, ağır metaller, dioksinler ve ince parçacıklı maddeler (PM 2,5) yüzlerce kilometre yol katederek sınırlar ötesine taşınıyor, akciğer, kalp ve damar hastalıklarına neden oluyor. Raporu yorumluyan, HEAL Direktör Yardımcısı Anne Stauffer; “Bu rapor, kömüre dayalı elektrik üretimine bağımlılığın getirdiği sağlık maliyetinin altını çiziyor, kömürün ucuz bir kaynak olduğu mitini yıkıyor. Açıkça bu ülkelerin tek başlarına çözebileceği bir problem değil. Avrupa Birliliği ve üye ülkelerin bu bulguları temiz hava için dikkate alacağını ümit ediyoruz” diyor. 

CAN-Avrupa Direktörü Wendel Trio ise “Bu rapor her bir termik santralin kapatılmasının, hem insan sağlığı hem de iklim değişikliği için, sınrlar ötesi faydası olacağını gösterdi. Paris İklim Anlaşması’ndan sonra AB liderleri, kömürlü termik santrallerin kapatılması ve yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçilmesi konusunda daha fazla sorumluluk sahibi” ifadelerinde bulunuyor. Raporun bulguları hakkında konuşan Dünya Sağlık Örgütün’den Doktor Roberto Bertollini, “Hava kirliliği dünyada milyonlarda insanın ölümünden sorumlu. İklim değişikliği ile beraber yükselen sıcaklık ortalamaları bu problemi daha da büyütüyor” diyor. 

Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü’nün AB temsilcisi olan Bertollini raporun sonuçlarını “Fosil yakıtlara bağımlılığı kırmak hem hava kalitesini arttırmak hem de iklim değişikliği ile mücadele ederek bu yüzyılın en önemli sağlık sorunlarıyla baş etmemizi sağlayacaktır” diye yorumluyor. 

Kömür Türkiye’de de hava kirliliğinin öncelikli kaynağı 

Raporu hazırlayan HEAL, Türkiye’de de hava kirliliği ve kömürlü termik santraller hakkında da çalışmalar yapıyor. Bu kapsamda, HEAL 2015 yılında Ödenmemiş Sağlık Faturası adlı bir rapor yayınlamıştı. Rapora göre, kömürden elektrik üretimi, Türkiye’de her yıl 2 bin 876 kişini erken ölümüne sebep olurken, yıllık 3.6 milyar euroroluk bir sağlık maliyeti ortaya çıkıyor.

Türk doktorlar Kara Bulut Raporu’nu yorumladı

Kömürlü termik santrallerin sağlık etkisi ve Kara Bulut raporu konusunda, HEAL Türkiye beraber çalışmalar yürüttüğü uzmanların görüşlerine başvurdu. Raporu inceleyen, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala ileTürk Toraks Derneği Hava Kirliliği Görev Grubu Başkanı Doç. Dr. Haluk Çalışır, Kara Bulut Raporu’nu ve Türkiye’deki durumu yorumladı. Yorumlar şöyle: 

► Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala: “Bilimsel araştırma sonuçları, kömürlü termik santrallerin sağlık ve çevre üzerine olumsuz etkilerini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlamıştır. Termik santrallerde kömür yakılması süreci sonucunda çok zehirli kimyasal maddeler hava, su ve gıda yoluyla insan sağlığını tehdit etmektedir. Araştırmalar Avrupa’da kömürle üretilen her 1 TWh (Ter awatt-saat) elektriğin 24,5 ölüme yol açtığını ortaya koymuştur. 2015 yılında Türkiye’de yıllık ortalama SO2 düzeyi 24 ilde (yüzde 29,7); yıllık ortalama PM10 düzeyi ise 80 ilde (yüzde 98,8) Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen sınır değeri aşmıştır.” 

► Türk Toraks Derneği Hava Kirliliği Görev Grubu Başkanı Doç. Dr. Haluk Çalışır: “Hava kirliliği insan sağlığını olumsuz olarak etkilediği artık bilimsel bilgi haline gelmiştir. Akciğer kanseri yaptığı kanıtlanmış, kalp krizlerine bağlı ani ölümlere, felç ve inmelere neden olduğu, KOAH ve akciğer hastalıklarına neden olduğu bilinmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verileri, Dünya Sağlık Örgütü ölçütleri ile değerlendirildiğinde Türkiye’nin havası kirlidir ve insan sağlığı için risklidir. Var olan ve yapılması planlanan kömürlü termik santraller halk sağlığı için endişe vericidir.”

Mermer atıklarının dönüşümü ile çevre kirliliğine son

748ec45d74ad715bb3ef2a719e2a9f1fMUĞLA‘nın Yatağan İlçesi sınırlarında çevre kirliliğine sebep olan mermer atıkları ile ilgili hazırlanan proje GEKA’nın 2014 yılında yürüttüğü Çevre Mali Destek Programı kapsamında yüzde elli oranında destek almaya hak kazandı.
Güney Ege Kalkınma Ajansı, 2014 yılında yürüttüğü Çevre Mali Destek programı kapsamında Ermaş Madencilik Turizm San.ve Tic. A.S. tarafından yürütülen ‘Termik Santrallerin Baca Gazı Salınımını Engelleyen Mermer Atığı Kalsit ile Temiz Çevre ve Atıkları Ekonomiye Kazandırma’ projesine yüzde 50 destek verecek. Proje çevreyi kirleten mermer atıklarını geri dönüştürerek elde edilen kalsit maddesi ile termik santrallerin bacalarından çıkan zehirli gazların arındırılıp çevre ve hava kirliliğine sebep olan unsurların azaltılmasını esas alıyor. Böylece Muğla çevresinde bulunan termik santrallerin baca gazlarının salınımını engelleyen yeni bir ürün elde edilerek ekonomiye kazandırıldı. Mermer atıklarının azaltılması ve termik santrallerin bacalarından çıkan kükürt ve florun arındırılmasında etkin rol oynayan kalsitin baca gazlarını temizlemesiyle, çevre ve hava kirliliğine sebep olan unsurlar azaltılarak çevreye verilen çift taraflı zarar ortadan kaldırıldı.
GEKA’nın çevresel sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla çevre kirliliğinin azaltılması, atıklardan yeni ürün ve enerji üretilmesi ve katma değerin artırılması amacıyla yürüttüğü Çevre Mali Destek Programı kapsamında bölgeden 20 proje ile sözleşme imzalanarak hayata geçirildi.

Hürriyet

Madencilerden “Özelleştirmeye Hayır” eylemi

gmis-yonetimi-madenciyi-ziyaret-etti-8607477_x_oZonguldak’ta TTK müesseselerinde çalışan 5 bine yakın maden işçisi GMİS’in öncülüğünde “Özelleştirmeye Hayır” eylemi gerçekleştirdi.

Genel Maden İşçileri Sendikası önünde toplanan binlerce maden işçisi Madenci Anıtı önüne yürüdü. Zonguldak Emniyet Müdürlüğü, geniş güvenlik önlemleri aldı. Maden işçilerinin yanı sıra esnaflar ve vatandaşlar da eyleme destek verdi.

Sendika önünden yürüyüşe geçen kalabalık Madenci Anıtı önünde bir araya geldi. Burada GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci konuşma yaptı. Demirci, “TTK’nın özelleştirilmesi girişimlerinden vazgeçildiği resmen açıklanıncaya kadar eylem ve etkinliklerimiz devam edecek. Son nefesimize kadar, bir tek arkadaşımız dahi ayakta kalsa bu mücadele, madenci kardeşlerimiz ve Zonguldak halkımızla birlikte devam edecektir. İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı nedeniyle bu açıklamamızı ertelemiştik. Bayram tatili süresince hükümet ve bakanlık adına resmi bir açıklama olmadı. Maden ocaklarına ve maden şehitlerine sahip çıkmalıdırlar. Zonguldak’taki mücadeleye sahip çıkmalı ve destek vermelidirler. Biz, madenciler ve Zonguldak halkı olarak 1990 ve 1994’te tek yürek, tek ses olarak bu yanlışa nasıl dur dediysek, bugün de engel olacağız. Sesimizi, bu çığlığımızı buradan yer üstünden duymazlarsa yer altından 8 şiddetinde deprem gibi duyurmaya devam edeceğiz” dedi.

“Özelleştirmenin ölüm olduğunu gördük”

Madencilerin; yerin metrelerce altında her gün ölümü yaşadığını söyleyen GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, “Biz madenciler ve bölge insanı özelleştirmenin ölüm olduğunu gördük. Ölümden ötesi yok. Biz her gün ölümü yaşayan insanlarız. Biz her gün helalleşenlerdeniz. Son nefesimize kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Biz yerin yüzlerce metre altında kendimizi önce Allah’a sonra arkadaşlarımıza emanet ediyoruz” diye konuştu.

Eylem, GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci’nin konuşmasının ardından sona erdi. Alanı dolduran binlerce işçi Madenci Anıtı önündeki eylemin ardından Zonguldak Valiliği önüne yürüyüşe geçti.

Enerjide büyük hacimli projeler teşvik ediyor

enerjide-buyuk-hacimli-projeler-tesvik-ediyor_033cf94-696x392Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut, enerjide yerli ekipman üretiminde Türkiye’nin bölgesel bir tedarik merkezi olması için çalıştıklarını belirterek, “Bu nedenle, inanıyoruz ki büyük hacimli enerji projeleri ekipman üreticilerine yatırım yapmak için ihtiyaç duydukları ölçeği sağlayarak en önemli teşvik görevi görecektir.” dedi.

Ermut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ajans olarak enerji sektörüne ve yenilenebilir kaynaklara öncelikli önem verdiklerini dile getirdi.

Enerji piyasasının Türkiye’nin son 10 yılda katettiği büyümeye paralel olarak hızlı bir ivme kazandığını ve başarılı özelleştirme politikaları sayesinde rekabetçi bir yapıya kavuştuğunu aktaran Ermut, özel sektör kuruluşlarının iştirakini teşvik etmek amacıyla mevzuatın sürekli güncel tutulduğunu ve yatırım ortamının önünün açıldığını anlattı.

Ermut, 17 Haziran 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un da bu politikanın önemli bir adımını oluşturduğuna dikkati çekti.

Bu kanun değişikliğinin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma yönünde büyük bir katkı sağlayacağına işaret eden Ermut, şöyle devam etti:

“Elektrik Üretim AŞ ve bağlı ortaklıklarına ait kömür sahalarından üretilmesi planlanan elektriğe alım garantisi sağlanması ve büyük kömür rezerv sahalarının bölünmüş halde yatırımcılara sunulabilecek olması en önemli değişiklerden birisi. Ayrıca ihale yönteminin değişmesiyle kalori değeri düşük linyit sahalarımızın ekonomimize kazandırılması sağlanacaktır. Yine ruhsat bölünmeleri sayesinde de aynı rezerv sahası içinde farklı bölümlerde kömür üretilmesi neticesinde herhangi bir ruhsat bölgesinde sorun yaşansa dahi diğer ruhsatlarda kömür üretimi ve elektrik üretiminin devam etmesi mümkün olacaktır.”

“Yerli üretim teşvikleri yatırımcıyı çekiyor”

Ermut, pazarın büyüklüğünün de yatırım kararlarını etkilediğine değinerek, “Bu nedenle, inanıyoruz ki büyük hacimli projeler ekipman üreticilerine yatırım yapmak için ihtiyaç duydukları ölçeği sağlayarak en önemli teşvik görevi görecektir. Dünyadaki benzer örnekler incelendiğinde, yerli üretim teşviklerinin gelişmekte olan ülkelerde başarıyla uygulandığı ve uluslararası yatırımcıyı ülkeye çekip, teknoloji transferine imkan sağladığı ve ithalatı azalttığı görülüyor.” ifadelerini kullandı.

Vekiller, Özel Maden Sahiplerinin Sorunlarını Dinledi

1AK Parti Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu, TTK özel maden işletmelerinin ürettikleri kömürün satışı ve pazarlaması konusunda her türlü girişimde bulunacaklarını söyledi.
Beraberinde AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile birlikte özel maden işletmeleri sahipleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplantı gerçekleştirilen Çaturoğlu, maden sektöründe yaşanan sorunları masaya yatırdı. Kömür İşletmesi sahipleri ile yakından ilgilenen bölge milletvekilleri pazarlama ve satış konusunda yaşanan sorunların giderilmesi noktasında gerekli tüm girişimlerin yapılacağı vurguladılar.
Zonguldak’ta kangren haline gelmiş tüm sorunlarını çözmek amacıyla gece gündüz çalıştıklarını ifade eden Çaturoğlu, “İlimizde faaliyet gösteren TTK‘nın özel rödovans işletmecileri Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ziyaretimize geldiler. Zonguldak Milletvekilimiz Özcan Ulupınar ile birlikte toplantı yaptık. Toplantıda özel rödovans işletmecilerinin ürettikleri kömürlerinin satışı ve pazarlanması konularını ele aldık. ÇATES Genel Müdürü Harun Sarı, Bereket Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yağlı, Eren Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Emir Eren ve Erdemir alımlardan sorumlu Bülent Kırlı ile görüştük ve yerli kömür alımı noktasında olumlu gelişmeler oldu. Bilindiği üzere Zonguldak TTK maden ocaklarında yaşanan sorunları yakından takip ediyoruz göreve başladığımız günden bu yana gerek bakanlarımızla gerekse bakan yardımcılarımız ile olumlu görüşmeler gerçekleştirdik ve kısa sürede netice olacağımıza yürekten inanıyorum. Yine rödovans işletmecileri de ziyaretten dolayı duydukları memnuniyetlerini dile getirdiler ve teşekkür ederek ayrıldılar” dedi.

2

Kütahya’daki kömür ocağında üretim yöntemi değişikliği

resim.phpKütahya’da işletilmekte olan kömür ocağı yeraltı üretiminden açık ocak üretimine dönüştürülecek.

Tuncerler Maden Sanayi Ltd. Şti, Kütahya İli, Tavşanlı İlçesi, Karakaya Köyü mevkiine M.C.Y. Madencilik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yeraltı üretim yöntemi ile işletilen kömür ocağında basamak patlatması yapılarak ocağın açık ocak üretim yöntemi ile çalışması sağlanacak.

Kütahya’da M.C.Y. Madencilik tarafından yeraltı üretim yöntemi ile işletilen kömür ocağının üretim teknolojsi gerek ekonomik, gerekse teknik sebeplerden dolayı değiştirilerek, açık ocak üretim yöntemine dönüştürülecek. Kömür ocağında, basamak patlatması yapılarak kömür cevheri üst formasyonun alınmasının ardından kazı yapılarak cevherin çıkartılması şeklinde açık işletme yöntemi olarak değiştirilecek.

Proje kapsamında her  1 ton kömür rezervine karşın 5 metreküp hafriyat yapılacak. Bir yılda hafriyat ve kömür olmak üzere toplam 1.730.769 m3 kazı yapılması planlanıyor.

Hesaplamalara göre proje ömrü 15 yıl olarak öngörülüyor. Proje bedeli ise toplamda 550.000 TL olarak belirlendi.

PROJE İLE İLGİLİ ÇED SÜRECİ BAŞLADI
 
Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün yaptığı açıklamada, proje ile ilgili Kütahya Valiliği`ne sunulan Çevresel Etki Değerlendirmesi dosyasının incelenip uygun bulunarak projeye ilişkin ÇED sürecinin başladığı duyuruldu.

Enerji Enstitüsü

Jeotermal ölçümü için 1 milyon lira bütçe ayrıldı

1711701Efeler Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı, halk arasın da jeotermalden enerji üretiminin faydasından daha çok çevreye olan zararlarının sıkça konuşulduğunu, ancak konu ile ilgili net somut bilgilerin olmadığını savundu.Efeler Belediyesi ile Aydın Büyükşehir belediye meclisinin de üyesi olduğunu ifade eden Posacı, jeotermal enerji üretimi sonucu oluşan buharın çevreye verdiği zararın araştırılıp uzmanlarca ölçümlerin yapılması için ABŞ belediye meçlisine önerge verildiğini ve bunun için 1 milyon TL bütçenin ayrıldığını ifade etti.

Tarafsız bir kurul tarından çalışmaların sürdürüleceğini belirten Rıza Posacı, “Halk arasında jeotermalden enerji üretimi faydasından çok çevreye verdiği zarlardan konuşuluyor. Bu konuda somut bir bilgi yok. Herkes bir şeyler söylüyor. Jeotermalden enerji üretimi sonucu oluşan buharın çevreye verdiği zararların araştırılıp uzmanlarca ölçümlerin yapılması için ABŞ belediye meclisine önerge verildi ve bunun için 1 milyon TL bütçe ayrıldı. Tarafsız bir kurul tarafından çalışmalar sürdürülecek. Dünyadaki örneklerine bakıldığın da İzlanda’da şehirlerin ortasın da jeotermal tesislerin kurulduğu ve daha ileri teknoloji kullanılarak çok amaçlı alanlarda değerlendirildiği bilinmektedir. Bizim burada yapacağımız şey doğru yöntemlerle doğaya zara vermeden şehrin ısıtılması ve soğutulması, sağlık turizmi alanın da ve seralarda hatta alabalık üretiminde kullanılmasıdır. Herkes jeotermalin davulunu çalıyor. Bence burada jeotermali ilimizde daha faydalı hale getirmemiz gerekir. Kanunu çıkaran siyasi otorite olduğu için büyük görev onlara düşüyor” diye konuştu.

Menderes nehrin kirliliği sadece jeotermal atığı olmadığını savunan Posacı, belediyelerin arıtma tesislerin yanı sıra sanayi atıklar ve bilinçsiz kullanılan tarım ilaçların da büyük etken olduğunu sözlerine ekledi.

Hüseyin Çetinkaya 

Maden ocağı yeniden faaliyette

11072016maden_1_0f8dfSodra Dağı, Çaltılık Mevkii’ndeki diaspor madeni işletmesi, gerekli evraklarını tamamlamasının ardından yeniden faaliyete başladı.
Alanda inceleme yapan Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ekipleri, ocağın çevresel etkilere karşı alınması öngörülen önlemleri yeterince aldığını belirleyerek, ÇED yönetmeliğinin 17. maddesi gereği ocağın ‘ayrıca bir Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli olmadığına karar verdi. Düzenlenen belgeyle, maden ocağı tekrar işletmesine başladı.
Maden işletmesi, vatandaşların ocaktan yoğun toz ve gürültü çıktığı şikayetleri üzerine incelemeye alınmıştı.
Madende çıkarılması planlanan diaspor da elmas ve zümrütle aynı gruptan olan ve yörede “zultanit” olarak bilinen kristal, dünya üzerinde yaklaşık 30 yıl önce tanınmaya ve bilinmeye başladı. Son 10 yıldır oldukça popüler olan ve dünyada sadece Milas civarında bulunan kristal, ham haliyle kullanılabiliyor. Zultanit ayrıca, doğada renk değiştirebilen beş taştan biri olarak biliniyor. Zultanit, değerli taşlar enstitüsü tarafından “2. tür saydam taş” olarak tanımlanıyor ve çıplak gözle yakından bakıldığında hiçbir partikül görülmüyor. Partiküllerin görülebilmesi için 10 kez büyüten bir büyüteç gerekiyor.

Mermerciler Fuar’dan memnun ayrıldı

20635-22-marble-uluslararasi-dogal-tas-ve-teknolojileri-fuari-450x0Uluslararasi Dogaltas ve Teknolojileri Fuari, kurulan pek çok yeni is baglantisiyla sona ererken MARBLE, sektördeki yerini saglamlastirdi. Torbali’dan fuara katilan 11 firma, görüsmelerden gayet memnun.

BIR dünya markasi olan ve adi Izmir’le özdeslesen MARBLEUluslararasi Dogaltas ve Teknolojileri Fuari, 18. yilinda da büyümeyi sürdürerek basarisini perçinledi. 201 bin 500 metrekare alan üzerinde gerçeklesen fuara, 265’i yabanci, 868’i yerli, toplam 1163 firma katildi. Fuari, Türkiye dahil 84 ülkeden 57 bin 178 kisi ziyaret etti. Türkiye’nin 76 ilinden profesyonel ziyaretçi Izmir’e, MARBLE Fuari için geldi. MARBLE 2011’e, 42 ülkeden 265’i yabanci 895’i yerli 1160 firma katilmis, fuari 4 bin 481’i yabanci, toplam 55 bin 445 kisi ziyaret etmisti. Torbali’dan bu yil fuara, IZKO Mermer, Haz Mermer, Eminogulllari Mermer, IzMer, CVK Mermer, Enmersan, Uygar Mermer basta olmak üzere 11 firma katildi. Firmalar fuardan oldukça memnun ayrildi.

DUNYA PAZARI

TURK Dogaltasini yeni ülkelerle tanistirmak ve dünya pazarindan aldigi payi yükseltmek için çalisan ve bu hedefle ziyaretçi ülke ve yabanci alici sayisini artirmaya yönelik girisimlerini yil boyu sürdüren IZFAS, 2012 MARBLE müddetince 5 bin 350 yabanci profesyonel ziyaretçiyi konuk etti. Bu yilki fuara Çin, Hindistan, ABD, Italya, Bulgaristan ve Iran’dan ziyaretçi akini yasandi. Fuara Izmir’den ilk katilan firmalardan olan IZKO Mermer’in sahibi Mevlüt Kaya, Marble’nin Torbali’ya da birçok getirisi oldugunu savundu. Fuara ziyaretçi olarak katilan birçok firmanin kendilerine Torbali’da fabrika açma istegini ilettigini söyleyen Kaya, “Fuara 18 yildir araliksiz katiliyoruz ve her defasinda bizim açimizdan çok verimli geçiyor. Urünlerimizin yani sira Torbali’mizi da tanitma imkani buluyoruz” seklinde konusaraak fuar hakkinda bilgi verdi.

TORBALI’NIN MERMER POTANSIYELI DEGERLENDIRILMELI

FUARI degerlendirirken Torbali’nin mermer potansiyeline de deginen tecrübeli isadami, Türkiye’nin dünya mermer rezervinin % 38′ine sahip olmasina ragmen bu alanda yeteri kadar destek ve tesvik göremediklerinin altini çizdi. Kaya, Torbali’daki isletmelerin Izmir mermer sektörünün % 70′ini olusturdugunu söyledi. Torbali’da Mermer Organize Sanayi Bölgesi kurulmasi için 10 yildir mücadele eden Kaya, “Mermerciye sahip çikilmiyor. Petrol kuyusu açildiginda hepimiz çok seviniyoruz. Bu ülkenin bagrindan petrol çikmasi bizi mutlu ediyor. Bir tane kuyu ile iyi çalisan bir mermer ocagini kiyaslarsak ocagin yüzde 37 daha iyi kazandirdigini görürüz. Mermer milli servettir. Kendi ülkemizde amatör, dünya liginde Avrupa sampiyonluguna oynuyoruz. Dünya’daki mermer rezervinin yüzde 38′lik payina sahibiz. Bu çok büyük bir rakam. Ama kiymeti bilinmiyor”

MTA’dan altı jeotermal ihalesi

thumbnail_mta-artik-sozlesmeli-personel-alacak39fc7e346fcb92df3d08Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğünce yapılan arama çalışmaları sonucunda Nevşehir, İzmir, Aksaray ve Kırklareli’de bulunan altı ruhsatlı jeotermal alanı ihale edilecek.

MTA’nın konuyla ilgili ilanı, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Buna göre, kapalı zarf içerisinde teklif alma ve görüşmeler yapmak suretiyle pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek ihale, komisyonun gerek görmesi halinde açık artırmayla tamamlanabilecek.

Nevşehir, İzmir ve Kırklareli’deki beş sahanın ihalesi için son teklif verme tarihi 16 Ağustos Salı günü ve Aksaray’daki saha için son teklif tarihi ise 22 Temmuz Cuma günü olarak belirlendi.

İhaleler, MTA Genel Müdürlüğü Encümen Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilecek.

AA

İran’dan Türkiye’ye milli üretimde işbirliği çağrısı

اشتغال, اشتغال زایی , اصل 44 قانون اساسی , اقتصاد مقاومتی , بیکاری , تحریم , توسعه صنعت, تولید ملی, جنگ اقتصادی, حمایت از تولید, رئیس کمیسیون صنایع و معادن, رضا رحمانی, صنایع و معادن, مجلس و تولید ملی, نماینده تبریز, نماینده تبریز در مجلس شورای اسلامی, نماینده تبریز در مجلس, نمایندگان تبریز, کمیسیون صنایع و معادن مجلس نهم, قانون اصلاح معادن, صنایع کوچک و متوسط

İran’dan Türkiye’ye milli üretimde işbirliği çağrısı geldi. Ulusal Kanal’a konuşan İran Sanayi, Maden ve Ticaret bakanı yardımcısı Rıza Rahmani, Milli üretimde  el ele verirsek  küresel ekonomide bağımsız güçlü birer ekonomik güç olarak ezberleri bozabiliriz” dedi.

Batı dünyası üst üste yaşadığı ekonomik krizlere yeni çıkış yolları ararken  İran’dan Türkiye’ye milli üretimde işbirliği çağrısı geldi.

Ulusal Kanal’a konuşan İran Sanayi, Maden ve Ticaret bakan yardımcısı Rıza Rahmani,Türkiye ve İran’ın milli sanayi ve üretimdeki iş birliğinin, dünyadaki ekonomik ezberleri bozacağını söyledi. Rahmani, “Türkiye ve İran ortak üretim sanayisi ve projeleri ile ortak pazarlarda el ele verirse, bu kaçınılmz olarak ülkelerimizin gelişmesi  ve küresel ekonomide bağımsız güçlü birer ekonomik güç olmasını sağlayarak dünyadaki ekonomik ezberleri bozacaktır” ifadelerini kullandı.

İran ve Türkiyenin birlikte hareket etmesini mecbur kılan etkenleri sıralayarak iki ülke arasındaki işbirliğinin sağlam temelleri olduğuna dikkat çeken Rahmani şöyle konuştu:

Bölge ülkeleri ve İslam coğrafyası içerisinde en çok ortak paydaya sahip ülke İran ve Türkiyedir, ülkelerimizin ortak geçmişe, inançlara ve kültüre sahip olması ve iki ülke halklarının arasında ilişkilerin çok güçlü olması resmi ilişkilerle beraber sanayii ve teknoloji alanlarında da işbirliğinin yolunun açılmasına yardımcı olması bakımından güçlü etkenlerdir.

İran Sanayi, Maden ve Ticaret bakan yardımcısı, İran ve Türkiye’nin sanayii ve milli üretim politikasındaki işbirliğinin siyasi gelişmelerden özerk bir şekilde sağlamlaştırılması gerekliliğini dile getirdi. Rahmani, “Mevcut çalışmalar yeterli değil,  İran ve Türkiye ortak üretim merkezleri, ortak sanayii bölgeleri ve ortak pazarımızla çalışmalarını geliştirerek bölgede ve küresel ekonomide daha güçlü bir konum yakalamalıdır” dedi.

Haber: Yakup Aslan

Ulusal

Çevre duyarlılığı maden biliminin de duyarlılığıdır

cevre-duyarliligi-maden-biliminin-de-duyarliligidirAntalya’da Türkiye Madenciler Odası tarafından düzenlenen 23. Uluslar arası Madencilik Kongresi’nde Türkiye’nin madencilik alanında ileri gelen maden fakültelerinin çok önemli akademisyenleri Cerattepe ile ilgili düşüncelerini açıkladılar. Ülkemizde madencilik alanında önemli araştırmalara ve çalışmalara imza atan bu isimler, madencilik biliminin her bölgede o bölgeye ait koşullar dikkate alınarak madencilik yapılabileceğini, ileri teknoloji kullanılarak çevreye duyarlı madenciliğin mümkün olabileceğini anlattılar. Çevre duyarlılığının maden biliminin de duyarlılığı olduğuna vurgu yapan bilim adamları, bilimin amacının da riske rağmen olabilirliği sağlamak olduğunu söylediler. Maden bilimcileri çevreye duyarlı madenciliğin mümkün olduğunu ve de madenciliğin ülkemizin geleceği olduğunu ifade ettiler.

Madenciliğin Artvin’e zenginlik getireceğine inanıyorum

Prof. Dr. Levent Ergün ile görüştük. Ülkemizde cevher hazırlama ana bilim dalında öğretim üyesi olan önemli bir isim. Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Levent Ergün, Artvin’i ve Artvin bölgesini çok yakından tanıyan bir isim. Artvin Cerattepe’de yapılan madenciliğin bölgeye ve Artvin’e zenginlik getireceğine inandığını açıklayan Ergün, madenlerin ülkemizde değerlendirilmesinin mecburiyet olduğunu ve gerekli teknolojinin kullanılması ile madenlerin değerlendirilmesinin mümkün olduğunu ifade etti. İşte Prof.Dr. Levent Ergün yaptığı açıklamalarda; “Çevreye olan zararı en aza indirerek madencilik tabii ki de yapılabilir. Çevreye bir etki olmadan madencilik yapmak mümkün değil. Bunu en aza indirip daha sonrasında da verilen hasarların giderileceği şekilde bir uygulama yapılması yeterli. Madenin Artvin’in tepesinde olması nedeniyle suyunu, havasını etkiler mi? Bunun yanından Artvin’in heyelan bölgesi olması nedeniyle bölgedeki bazı heyelanları tetiklemesinden ve su kaynaklarının yönünün değişmesinden korkuluyor. Madene karşı çıkan insanlar bu yüzden karşı çıkıyorlar. Türkiye’deki teknoloji Artvin gibi kritik bölgelerde maden çıkarmada yeterli değil mi? Yoksa Türkiye teknolojik açından o noktaya geldi mi? Bu söylediğiniz faktörlerin hepsi çok önemli faktörler. Zaten bu maden faaliyete geçerken bu soruların tamamı teknik uzmanları ikna edecek düzeyde cevaplamak mecburiyetinde olan bir durum. Bunların herhangi bir yerinde eksiklik olması durumunda zaten maden faaliyete geçmesi için izin alamayacaktır.

Cerattepe’de maden Artvin’e zenginlik getirecektir. Yeni iş imkânları sağlayacaktır, bakkaldan okullara kadar uzanan, hatta civar köylere kadar uzanan sosyal etkileri olacaktır. Maden örnekleri incelendiğinde bunu görmekte mümkün. Size yakın olan Karadeniz Bakır İşletmeleri ile bölgenin ilişkisi düşünüldüğünde hemen hemen o civarda uzun zaman tek işveren yer olmuştur. Halen de faaliyetine devam ediyor. İnsan istihdam edecek daha büyük bir şey yok. Belki yeni projelerle başka madenler de olacak. Bu tepkileri belirli bir yere kadar anlayabiliyorum. İnsanlar da yaşadıkları ortamın bozulmasını istemiyorlar. Burada önemli olan gerekli önlemlerin alınıp alınmadığıdır. Yasalar nezdinde tüm bu soruların cevabı alınmadan, önlemler alınmadan bu faaliyete başlamaya izin verilmeyecektir.

Artvin halkı karşı çıkmak yerine projeyi tartışmalı ve projenin takipçisi olmalı

Artvin halkından başlayalım. Aslında sosyal bir tepki oluşması yapılacak çalışmaların izlenmesi açısından iyi. Bir bilinç olduğunu gösteriyor. Bunu önlerine konan projenin takipçisi olmalarını söyleyebilirim. “Olmaz” kararından da vazgeçmelerini kişisel olarak öneririm.  Bu kadar tepkinin olduğu bir yerde firmanın yapması gereken en mantıklı şey yasların de gerektirdiğinin ötesinde önlemler alarak halka yapmak istediği şeyin iyi bir şekilde anlatarak ve iletişim kurarak bu projeye devam etmesini öneririm. Çevrecilerden kast ettiğiniz teknik olarak çevre mühendislik eğitimi alanlarsa onlar farkındadır. Çevre gurupları diye kamuoyunda gördüğümüz kitleler için o konuda daha fazla bilgi sahibi olmalarını öneriyorum. Olaya daha büyük bir pencereden bakmayı bilmek gerekiyor. Diyelim, o maden 10 yıl çalışacak, 10 yıl sonra gerekli önlemler alındıktan sonra, kapatıldıktan bir 10 yıl sonrada eski haline yavaş yavaş gelecek. Bu kadar önlemin alındığı projenin benim için çevre açısından yeterlidir alınan önlemler. Unutmamamız gereken bir şey var: Sadece belirli yerlerde maden çıkar, istediğimiz yerde maden kazamayız. Madenin oluştuğu yerde kazıp çıkarma mecburiyetimiz var. Bu bazen çevresel olarak kritik yerler de olabilir” dedi.

Hocaların hocası Seyfi Kulaksız ile Madenciliği konuştuk

Paris’in göbeğinde Madencilik yapılıyor, Neden Artvin’de yapılamasın

Türkiye’de madencilik alanında kiminle röportaj yapılmalı dediğimizde kesinlikle Prof. Dr. Seyfi Kulaksız ile görüşmelisiniz, denilen hocaların hocası ile görüştük. Maden Mühendisi, İşletme alanında Prof olmuş ve aynı zamanda hukukçu olan Seyfi Kulaksız ile her yönüyle madenciliği konuştuk. Seyfi Kulaksız; “ Maden Paris’in göbeğinde çıkarılıyor, Artvin’de neden çıkarılmasın? Yerel insanlarımızı mağdur etmeyecek şekilde her türlü yerde madencilik yapılabilir. Bakın, Paris’in göbeğinde hiç beğenmediğimiz alçı taşı yatakları var. Paris’in ana merkezine 15 km. Siz Ankara’yı düşünün, ben Yaşamkent’te madencilik yapıyoruz. Türkiye’de yapamazsınız ama Paris’te yapılıyor. Paris’te yapılıyor da Artvin’de neden yapılamasın? Bunun örnekleri var ve hiç bir insan mağdur edilmiyor. O insan yeniden yaşamını idame edecek şekilde organize ediliyor. Yani bu ülke bizim. Madencilik bu ülkenin geleceğidir” ifadelerini kullandı.   

Madenciliğin devlet tarafından biran evvel desteklenmesi gereklidir

Ayhan Kesimal: Türkiye’nin bakır cevherinin önemli bir bölümü Karadeniz Bölgesindedir

Prof. Dr. Ayhan Kesimal, ülkemizde özellikle de Karadeniz Bölgesi’ndeki madenciliğin araştırmalarında ve de üretilmesinde önemli araştırmalara ve de çalışmalara imza atmış bir kişi. Bu alanda Ayhan Kesimal’ın yaptığı çalışmalara ilişkin görüştük. Ülkemizin ve Karadeniz Bölgesi’nin maden yatakları ve bu yatakların ne şekilde değerlendirilebileceğini yine alanının önemli ismi ile masaya yatardık. Prof. Dr. Ayhan Kesimal, Türkiye’nin maden zengini sahip olmasının dışında maden çeşitliliğine de sahip olduğunu ifade etti. Madencilik alanında ülkemizin gerekli teşvik ve destekleri yapması gerektiğini vurgulayan Kesimal, maden zengini olan bir ülkede madencilik algısının yetersiz olmasına da üzüldüğünü vurguladı. Türkiye’de madencilik alanında önemli gelişmelerin yaşandığının altını çizen Kesimal, Türkiye’nin madenlerini her bölgenin kendi şartlarına uygun projelerle gerçekleştirmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Aykan Kesimal, Cerattepe Maden Projesi konusunda; “ Dünya’da olduğu gibi Cerattepe’de de madencilik uygun projeyle yapılabilir. Mesleğin içinden biri olarak sorduğunuz için bu soruyu “çıkarılabilir” olarak cevaplamam gerekir. Çünkü dünyanın her tarafında madencilik yerleşim yerlerinde, tesislerde çevreye duyarlı olarak yapılmaktadır. Burada önemli olan çevrenin çok iyi araştırılması gerekiyor. Nedir burada dikkat edilmesi gereken unsurlar? Yani çıkan madenin çevreye serbest bir şekilde bırakılması gibi, öyle patlatmalar yapılıyorsa titreşim gibi çevresel şikayetler olabiliyor. Yeri geliyor çatlaklar falan olabiliyor. Sonuçta madencilikte hepsinin bir çözüm noktası var. Burada önemli olan yetiştirdiğimiz insanlara güvenmek gerekiyor. Sonuçta madencilik ülke ekonomisine büyük bir katkı sağlamaktadır. Ben de bir Artvinliyim, Arhavi kökenliyim, hemşeriyim aynı zamanda. Onun için o bölgeyi bildiğimden orada çok iyi bilgilendirmek gerekiyor. Şimdi orada siyanür deniyor, bir takım ifadeler kullanılıyor. Genelde siyanür tesis bazında kullanılır. Maden araştırılırken siyanürün kullanılması söz konusu değil. Oradaki halkı çok iyi eğitmek gerekiyor, bilgilendirmek lazım. Onun için katma değeri yüksek bir sektör olduğu için madencilik oradaki yer altı servetlerini ülke ekonomisine kazandırırsak yörenin kalkınması daha fazla olacaktır. Bunun için herkes nasıl Çayeli’de olduğu gibi, orada da bakır madeni çıkarılıyor, Artvin yöresinde istihdamın arttırılması, yörenin ekonomik katkının sağlanması mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı. 

Madenciler çevreye düşman insanlar değildir.

Prof.Dr. İrfan Bayraktar: Bilimde ‘Hayır’ yoktur, ‘evet’ ama diye başlarız biz söze…

Madencilik alanında yine önemli bir isimle konuşuyoruz. Prof. Dr. İrfan Bayraktar, cevher zenginleştirme alanında uzman bir isim. Prof. Dr. İrfan Bayraktar, Türkiye’de ve Dünya’da madencilik alanında ismi bilinen bir kişi. Maden zenginleştirme uzmanı olan Bayraktar, ‘bilimde hayır demenin yanlış olduğunu, ‘evet’ ama diye başlarız biz söze’ diyerek bilimin madencilikte bir çok endişeyi giderdiğini belirterek ülkemizin teknolojik açıdan iyi bir noktada olduğunu söyledi. Bayraktar, “Artvin bölgesini iyi biliyorum ve maden projesini de araştırdım, korkular olabilir; ancak maden çıkmaya başlayınca herkes madenin zarar vermeyeceğini görecektir. Bir defa Türk vatandaşıyım. Üniversite hocalığı yaptım. Dolayısıyla ülkemdeki her sorun benim ana sorunlarımdan birisi. Özellikle Artvin Cerattepe’deki madencilik operasyonuyla ilgilenmiyorum demek biraz mantık dışı olur. Ama bu projenin içerisinde aktif olarak herhangi bir görevim yok. Sadece medyadan, televizyondan ve basından, dergilerden ve mesleki dergilerimizden olayı izlemeye çalışıyorum. Olayı çevreyle, madencilik ya da cevher zenginleştirme ilişkisini genelleştirmeye karşıyım. Her proje hangi bölgedeyse o bölgenin özelliklerine göre irdelenmelidir. Ben şunu demek istiyorum; eğer o proje o bölgedeki hayvan ve bitki, nadir bulunan, biz buna endemik denilen fulara ve faunasına çok zarar verecekse hatta gelecek nesiller için orayı yok edecekse bu projenin yapılmaması çok daha uygun olur ya da bunlara zarar vermeyecek yeni bir teknolojinin araştırılması yönüne gidilmesi gerekir. Cevher zenginleştirme son 20-30 yılda toplumları çevre bilincinin artmış olması nedeniyle yeni teknikler geliştirmek ve çevreye asgari zarlar vermek konusunda o da kendini yenilemek zorunda kaldı. Projelere genel değil, o bölgenin özellikleri ne, ne gibi bir metot uygulanacak. Bilimde ‘Hayır’ diye bir şey yoktur, ‘evet’ ama vardır. Yani ‘çevreye iyi bir projeyle yapılabilir mi?’ şeklinde bir soru soracak olursanız cevabım ‘Kesinlikle yapılabilir’ olur. Zaten genel olarak ben hocalık sürecinde de mühendislik eğitimimde öğrencilere “hayır” sözcüğünün kullanılmaması gerektiğini “evet” ama şartlarının söylemenin mühendislik olduğunu söylemiş birisi olarak tabi ki buna “evet” diyeceğim. Yapılabilir. Evet, ama yetmez, diğer şartlara bakmak lazım. Şeytan biliyorsunuz ayrıntıda saklanmıştır. O şeytanın nerede saklandığını görmeden bulup çıkarmadan “hayır” dememek lazım” şeklinde Cerattepe Maden Projesi konusunda açıklamalarda bulundu.  

Çevreye duyarlı madencilik için ülkemiz yeterli teknolojiye sahiptir

Bayram Erçıkdı: Cerattepe’de maden başka bir bölgede işleneceği için atık sorunu o maden için söz konusu değil

Maden atıklarının depolanması konusunda uzman bir kişiyle röportaj gerçekleştiriyoruz. Hazırladığı projelerle ödüller alan Karadeniz Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünde Maden işletmesi öğretim üyesi olan Doç.Dr. Bayram Erçıkdı’ya Artvin Cerattepe’deki maden projesini sorduk. Artvin’de madenin bulunduğu bölgede işletilmeyeceği için atık açısından bir sorun bulunmadığına vurgu yapan Bayram Erçıkdı, çevreye duyarlı madenciliğinde yapılabileceğini savundu. Bayram Erçıkdı açıklamalarında; “ Artvin Cerattepe’de maden başka bir bölge de işleneceği için atık sorunu olmayacaktır. Artvin’deki projeyi birinci derecede incelemiş değilim. Ancak bildiğim kadarıyla Artvin’de planlanan maden çıkartma işlemi sonrasında cevherin taşınacağını biliyoruz. Başka bir yere taşınacağını biliyoruz. Dolayısıyla doğrudan Artvin’in hemen içerisinde bir şey söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Bir atık malzeme çıkması söz konusu değil. Eğer cevher zenginleştirme tesisini kurmayı düşünen firma eğer orada cevher zenginleştirme tesisini yerine kurarsa bence atıkları dünyadaki bahsetmiş olduğum teknolojiyle doğrudan yeraltına depolayarak cevherin taşınması esnasında oluşabilecek endişeleri de edimine edeceğini düşüyorum. Bildiğim kadarıyla Artvin’deki başka bir Murgul’a taşınacak diye bilgi aldık. Belki oraya taşınması esnasında problem olmayabilir ama taşınırsa da oradaki yer üstündeki atık barajında depolanabilir diye düşünüyorum.

Çevreye duyarlı madencilik bunun olmazsa olmazı. Biz bunu başarmak zorundayız. Çünkü yer altındaki hazır kaynağımızı bundan dolayı çıkarmıyoruz. İşte insanlar tepki gösteriyor, en önemli nedenlerden biri patlatma konusu. Patlatmalar, heyelana sebebiyet verir, evlerde hasar oluşturur gibi endişeler taşıyoruz. Bunlarda eğer şirketler üniversitelerdeki uzman kişilerle çalışırlarsa, bize gelen bu tarz çevreyle ilgili sorunlara baktığımızda sorun oluşmuş, problem oluşmuş, maden durmuş, bir yerde heyelan oluşmuş, bir yerdeki insanların evleri hep çatlamış dağılmış, asit maden drenajı oluşturmuş, sorun oluşmuş ondan sonra üniversitedeki akademisyenlerden faydalanma yolunu seçiyor. Bizi üzen en çok bu. Hâlbuki şirketler kurumsallaşırsa, kendi çalıştıkları kurumlarda bu konularla ilgili uzman kişilerle beraber hareket ederlerse belki o sorunlar oluşmadan çevreye duyarlı bir şekilde madencilik yapmak mümkündür” ifadelerini kullandı.

Çevreye Duyarlı Madencilik Yapılabilir

Hacettepe Üniversitesi’nin Madencilik Bölümü’nün başarılı öğretim üyesi Mehmet Ali Hindistan ile madencilik üzerine konuştuk

Doçent Doktor Mehmet Ali Hindistan ile Türkiye’de madencilik üzerine kısa bir söyleşide bulunduk. Ülkemiz açısından madenciliğin neden önemli olduğunu anlatan Hacettepe Üniversitesi’nin başarılı öğretim üyelerinden Doç.Dr. Mehmet Ali Hindistan, çevre ya da madencilik arasında seçim yapmaya çalışma ısrarından vazgeçilmesi gerektiğini ve çevreye duyarlı bir biçimde uygun teknolojilerin kullanılarak her yerde madenciliğin yapılabileceğini söyledi. Hindistan, maden işletmeciliğinin çevreye yok etme anlamına gelmediğini, doğa koşulları, bölgenin şartları göz önüne alınarak Artvin Cerattepe’de de madenciliğin yapılabileceğini ileri sürerek, yapılması gerekenleri anlattı. Hindistan açıklamalarında; “ Artvin’i yakından biliyorum ve Cerattepe’de de çevreye duyarlı madencilik yapılabileceğine inanıyorum. Elbette, çevrenin korunmasından neyi kastettiğimiz de önemli. Bugün çevre korumak düzeyine gittiğimiz zaman kullandığımız araçlardan da başlamamız gerekiyor. Biliyorsunuz araç kullanmak, karayolunda seyahat eden araçların her biri doğaya belli bir miktarda karbon monoksit salımı yapmaktadır. Bu da doğaya zarar veren bir şeydir. Ya da bir yerde Karadeniz otoyolu yapıyorsanız ya da Ankara-İstanbul arasında bir otoban yaptığınızda bunun da doğaya ve çevreye verdiği bir tahribat var. Oturup tek tek hesaplamadım ama Artvin’deki bakır madeni için yapılan çevreyle ilgili, örnek verecek olursam kesilen ağaç sayısı Anakara- İstanbul arasında yol yapımında kesilen ağaç sayısından kesinlikle fazla değildir. Artı madencilik faaliyetlerinde bu türden yapılan tahribatlar diyelim, doğadaki bir takım değişiklikler farklı şekillerde yerine getirilebilir, iyileştirme yapılabilir. 10 tane ağaç kesiliyorsa bunun karşılığında 100 ağaç dikecek kadar gerekli olan parayı devletin ilgili birimleri yatırmakta yada kendisi rehabilitasyon diye adlandırdığımız, bu da yeni çevre yönetmenliği ile olmazsa olmaz durumuna girdi. Yani madeni bitirip ya da bitirdiği kısımlarda doğaya yeniden kazandırma anlamında, oranın farklı amaçlarla kullanılması, belki de bir reklarasyon alanları haline getirilmesi ya da dağ evlerinin yapılıp şekillendirilmesi gibi dünyada çok güzel örnekleri var. Çevreye duyarlı madencilik kesinlikle yapılabilir. Burada önemli olan tek bir bakış açısıyla bakıp, sadece çevre yönünden bakıp, bu çevreyi tahrip ediyor, o zaman yapmayalım. Tamam, yapmayalım ama bir kişi kalkıp bana desin ki, ben Artvin’den Rize’ye kadar yürüyerek gideceğim, araba kullanmayacağım. Yok böyle bir şey. Böyle bir şeyi de kimsenin çıkıp söyleyeceğini sanmıyorum. Eğer ben araba kullanacaksam, arabayla gideceksem arabanın yapılması için gerekli olan bakırsa bakır, demirse demir, alüminyumsa alüminyumun bir şekilde madencilik faaliyetiyle üretilmesi gerekiyor ki modern yaşamı sürdürebilelim. Tekrar üstüne basarak söylüyorum, doğaya hiç zarar vermek demeyeceğim, yani zarar vermemek mümkün değil. Doğa zararının bir kısmını belli bir miktarına kadar kendi kendine zaten yeniliyor, iyileştiriyor. Bu anlamda düşündüğümüzde denizlere verdiğimiz tahribat düzeyi korkunç. Özellikle iç denizlere, özellikle Marmara denizinde meydana gelen kirlilik nedeniyle balıklarda nesil tükenmesi oluyor. Madencilik sektöründe de yapılan şeylerde de, bazı mevcut olan dağlar şeklini değiştiriyor, yeni dağlar tepecikler oluşuyor. Bozulanlar bozulmuştur ama yeni oluşan dağ tepecikleri yeşillendirmek, oralara ağaçlar dikerek tekrar onu gelecek nesillere kazandırmak mümkün. Hem madenciliği, daha doğrusu şöyle diyelim, madenciliği çevre ile birlikte barışık bir şekilde yürütmemiz gerekiyor, bunu yapmamız gerekiyor. Birinden vazgeçmek yada tamamen kurban etmek değil” ifadelerini kullandı.

Ülkemizde madencilik konusunda önemli kariyerlere sahip akademisyenler Cerattepe Maden Projesi hakkında bu açıklamaları yaparken, açıklamaların geniş yankı uyandırması bekleniyor.

Cerattepe’de dava günü belli oldu

kafkasor_festival_1-8Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş tarafından kuırulmak istenen maden için dava tarihi belli oldu. 19 Eylül’de görülecek dava 760 davacı 61 avukat, 100 sayfanın üzerindeki bir dosya ile Türkiye’nin en büyük çevre hakkı mücadelesi davası.11 Haziran’da yayımlanan bilirkişi raporunu mahkemenin kabul etmesiyle birlikte tarihi belli olan davaya ilişkin Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ile görüştük.

Karahan bilirkişi raporuna itirazlarını yaptıklarını belirterek “Bilimsel, hukuksal olarak zaten ispatlanmış kanıtlanmış geçmişi olan bir davadır. Zaten defalarca hem ruhsatı iptal edilmiş hem ÇED raporu iptal edilmişti. Şu anda Danıştay’da da bekleyen bir davamız var. Bu, yasaların önüne geçen bir genelgeyle yeniden yapılan bir ÇED için açılan davadır. Hocalarımız zaten bilirkişi raporuna ilişkin Artvin halkı kendi raporunu hazırladı, mahkemeye sundu” dedi.

‘Artvin halkı kararını yıllar önce açıkladı’

Karahan, sözlerine “Bir dünya mirasının üzerinde madencilik yapılmayacağını yerin üstünün çok daha zengin olduğunu biz biliyoruz. Bunu 7’den 70’ e herkes biliyor .Türkiye biliyor neredeyse dünya biliyor. O yüzden bütün canlılar için gelecek kuşaklara aktarmak için bu doğal mirası korumak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Artvin halkının yıllar öncesinden verilmiş bir kararı var. Bu bizim için yaşamsaldır. Artvin halkının varlık yokluk mücadelesidir. O yüzden her ne olursa olsun Artvin halkının kararı kesindir. Ama dileriz bugüne kadar hem hukuksal olarak hem bilimsel olarak defalarca ispatlanmış olan bu süreç hukuksal olarak da düzgün bir şeklide son bulsun. Bütün ülkedeki doğa severleri ve Artvinlileri mahkemeye bekliyoruz” diyerek devam etti.

Ne olmuştu?

Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’in yapmayı planladığı madene karşı 21 Haziran 2015’te nöbete başlayan Artvin halkı 15 Şubat 2016’da polis ve jandarma saldırısıyla karşılaşmış ve iki gün boyunca Cerattepe’de 7’den 70′ e herkes yaşamı savunmuştu.

Günler süren direnişin sonunda dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, içerisinde Yeşil Artvin Derneği yöneticilerinin bulunduğu bir heyetle görüşmek zorunda kalmıştı. Görüşmede hukuki süreç sona erene kadar maden şirketinin hiçbir faaliyet göstermeyeceği sonucu çıkmış fakat görüşme sırasında Artvin Orman İşletme Müdürlüğü ekipleri, maden şirketine 77 bin metrekare alanın yer teslim işlemini gerçekleştirmişti. Yine Rize İdare Mahkemesi’nin 2014’te bölgede hiçbir şekilde madencilik yapılamayacağı kararı olmasına rağmen Cerattepe’de Cengiz İnşaat çalışma yapmaya başlamıştı.

Yeşil Artvin Derneği konu üzerine bir açıklama yaparak “Artvin halkının haklı mücadelesi maden şirketi Cerrattepe’yi terk edene kadar devam edecektir” demişti. 14 Mart’ta keşfe giden bilirkişi heyetini 3 bin kişi 1,5 kilometre boyunca insan zinciriyle karşılamıştı. Bu sürede yüzlerce Artvinliye madene karşı çıktıkları için soruşturmalar ve davalar açıldı.

25 yıldır süren maden karşıtı mücadelede Cerattepe’de daha önce “Maden yapılırsa Artvin yaşam alanı olmaktan çıkar” raporuyla iptal edilen proje için sunulan yeni ÇED raporunu bilirkişi heyeti olumlu bulmuştu. 11 Haziran’da açıklanan rapora karşı Artvinliler, tepkisini sokağa taşımış ve Artvin’i haramilere bırakmama ve Cerattepe’yi yağmacılara terk etmeme sözü vermişti. Raporda imzası bulunan öğretim üyeleri Karadeniz üniversitelerinde protesto edilmişti.

Gazze’nin enerjisi için ilk adım

313084Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri, Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşme sürecinin ardından, bölgenin elektrik ve altyapı ihtiyacının karşılanması konusunda temaslarda bulunmak üzere Gazze’ye gitti.

Bakanlıktan alınan bilgiye göre, Gazze’nin elektrik sorunuyla ilgili detaylı çalışma yapacak olup, dün bölgeye ulaşan heyet, Filistin hükümeti, İsrail makamları ve Gazzeli yetkililerle görüşecek.

Üst düzey bürokratların yanı sıra Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) yetkililerinin de yer aldığı heyet, dönüşte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a, bölgedeki enerji ve altyapı ihtiyaçları konusunda üretim, iletim ve dağıtım alanlarını içeren kısa, orta ve uzun vadede yapılabileceklerle ilgili kapsamlı bir rapor sunacak.

 





Bakan Albayrak’ın bu raporu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlar Kurulu’na sunmasının ardından, Türkiye’nin Gazze’de yapılacaklar konusunda izleyeceği yol haritası belirlenecek. Gazze’nin enerji ihtiyacının karşılanması üretim, iletim ve dağıtım alanlarında tecrübeli özel sektör temsilcilerinin de sorumluluk üstlenmeye hazır oldukları belirtiliyor.

Türkiye-İsrail ikili ilişkilerinin normale dönmesi hakkındaki mutabakat, 26 Haziran Pazar günü Roma’da sonuçlandırıldı. Buna göre, İsrail’in Türkiye’nin Gazze’deki altyapı ve insani duruma yönelik çabalarını benimsemesinin ardından, bu konudaki girişimler hız kazandı.

Midyat’ın beyaz elması: Katori Taşı

midyatin-beyaz-elmasi-katori-tasiddMardin’in Midyat ilçesine has bir taş çeşidi olan ve ‘Beyaz Elmas’ olarak da tabir edilen Katori (Nahit) taşına, yurt içinde gördüğü rağbetin yanı sıra fabrikalarda işlendikten sonra yurt dışına da ihraç ediliyor.

Bölge ekonomisine sağladığı katkının yanında yapılara tarihi doku verdiği içi Beyaz Elmas olarak anılmaya başlayan Katori (Nahit) taşı, özellikle yapıların iç ve dış cephe kaplamasında kullanılıyor.

Yıllar geçtikçe oksitlenerek sertleşmesi, yazın serin kışın ise sıcak tutarak ısı yalıtım görevi görmesi gibi özellikleriyle insanların evlerinde sağlıklı yaşamasına katkı sağlıyor.

“Katori taşı her yapıda kullanılabiliyor”

Çeşme, mezar taşı, cami, pencere, balkon korkulukları, ihata duvarları, konak, villa, otel, minber-mihrab gibi hemen hemen her yapının dış ve iç kaplamasında kullanılan nakışlı ve özel şekilleriyle tarihi bir görüntü veren Katori taşı, artan talep üzerine küçük atölyelerden sonra artık mermer gibi büyük fabrikalarda işlenip iç piyasa ve komşu ülkeler başta olmak üzere Avrupa ülkelerine de ihraç ediliyor.

“Kendi doğallığını hiçbir zaman kaybetmiyor”

Katori taşının çıkartıldığı maden ocağında şef olarak çalışan Muzaffer Demir, maden ocağından blok şeklinde çıkarttıkları Katori taşını fabrikaya götürerek işlediklerini söyledi. Demir, “Büyük kesici makineleriyle istenilen ölçü ve ebatlarda kesip şekil veriyoruz. Bu taş; camiler başta olmak üzere konak, villa, otel, üniversite gibi yapılarda kullanılıyor. 100 yıl bile kalsa kendi doğallığını kaybetmiyor. Sağlık açısından çok faydalıdır. Birde malumunuz bölgemiz çok sıcaktır. Bu taşların başka bir özelliği yazın soğuk, kışın da sıcak tutuyor. Allah-u Teâlâ, bizim ekmeğimizi bu taştan çıkartıyor. Katori taşının farklı özellikleri nedeniyle sağlıklı bir evde yaşama adına bu taşı kullanmalarını tavsiye ediyoruz.” dedi.

“Sağlığa çok faydalı”

Katori taşı ustası Hamza Dağ ise bloklar halinde fabrikaya getirilen taşların eks makinalarıyla kesiminin yapıldığını söyledi. Kesimin ardından taşın işlemesinin yapıldığını kaydeden Dağ, hazırlanan taşların yapılan iş ve dış kaplamasında kullanıldığını söyledi. Dağ, Katori taşının sağlık açısından da çok faydalı sözlerine ekledi.

(M. Salih Keskin/Süleyman Tunç – İLKHA)

Dora-4 tesislerinde üretime başladı

dora-4-tesislerinde-uretime-basladi-1468228740-12474126303Gelecek için temiz enerji sloganıyla yola çıkan ve 2006 yılında Türkiye’nin ilk özel jeotermal santrali olan Dora-1’in devreye girmesi ile 10 yılda 1 Milyar 750 Milyon kW saat elektrik enerjisi üretimi gerçekleştiren MB Holding, yeni projesi olan Dora-4 tesislerinde başarıyla üretime başladı.

Türkiye’nin ilk özel jeotermal enerji santrali olma özelliğini taşıyan 8 MWe gücünde ki Dora-1 santralini 2006 yılında, 9,5 MWe gücünde ki Dora-2 santralini 2010 yılında, 34 MWe kurulu gücünde ki Dora-3A(17 MWe) ve Dora-3B(17 MWe) santrallerini ise 2014 yılında işletmeye alan MB Holding bünyesinde ki Menderes Geothermal Elektrik Üretim A.Ş(MEGE) bölgede ki beşinci yatırımı olan 17 MWe gücünde ki Dora-4 santralini başarıyla üretime geçirdi.

Ülkemizi jeotermal enerjiyle tanıştıran, bununla da yetinmeyip, Hırvatistan’ında ilk özel jeotermal tesislerini kuran MB Holding, Dora-4 santrali ile Türkiye’de ki toplam kurulu güç kapasitesini yaklaşık 70 MWe’a çıkardı. Hedefi jeotermal yatırımlarını büyüterek, Yurtiçi ve Yurtdışında bu temiz, yerli ve yenilenebilir enerji kaynağını tanıtarak, kullanılmasına teşvik etmek.

Yenilenebilir kaynaklar arasında önemli yer tutan jeotermali yurtiçi ve yurtdışında kurduğu santrallerle destekleyen, aynı zamanda Uluslararası Jeotermal Enerji Birliği Başkanı olan MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “2006 yılında faaliyete geçirdiğimiz Türkiye’nin ilk özel sektör jeotermal elektrik santrali Dora-1 projemizle birlikte ülkemizin atıl kalmış önemli enerji kaynaklarından biri olan jeotermal devini uyandırmış olduk. Kurduğumuz Dora-1, Dora-2, Dora-3A ve Dora-3B santrallerimizle 10 yılda, 1 Milyar 750 Milyon kw saat elektrik üreterek 900.000 ton karbondioksit emisyon salınımı önledik, temiz hava sahamızı ve oksijen miktarını arttırdık, 500 milyon dolar petrol ve doğalgaz karşılığı tasarruf sağladık. Gücünü doğadan alan bu enerjiyi ülkemize tanıttık ve şuanda Türkiye’de üretilen enerjinin 2023 yılında 100 bin MWe’ın üstünde olacağı belirtiliyor. Bu bizler için büyük bir gurur. Jeotermal su bulunmaz bir nimet. Herkesin bu nimetten faydalanması için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz” dedi.

BALAT; “DERDİMİZ GELECEK NESİLLERE TEMİZ BİR GELECEK”

Amaçlarının jeotermal enerjiyi en verimli şekilde kullanarak gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmak olduğunu bu yüzden re-enjekte’ye önem verdiklerini vurgulayan Balat; “Jeotermal 365 gün, 24 saat enerji sağlayan baz enerji kaynağıdır. Bu yüzden birçok kaynaktan daha değerlidir. Yenilenebilir Enerji olduğundan dikkatli kullanılırsa vasfını kaybetmez. Bu kadar önemli bir kaynağımızı korumak için de jeotermal bölgelerin çok büyük bir titizlikle tespit edilerek, Jeotermal bölgelerden alınan suyun, re-enjekte edilerek yeniden ısındırılıp ilelebet kullanılabilecek bir kaynak haline getirilmesi yani geri dönüşümü sağlanması gerekir. Re-enjekte demek gelecek nesillere temiz bir doğa ve yerli bir miras bırakmak demek ve biz bunu kendimize dert edindik. İstiyoruz ki, sonra ki nesiller için güzel ve yararlı bir yatırım yapabilelim” şeklinde konuştu.

Türkiye’den sonra Avrupa’nın incisi Hırvatistan’da da jeotermal santral yapacaklarını, Avrupa’da başka ülkelerde de projeleri olduğunu söyleyen Muharrem Balat; “Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kurmak için Ocak ayında yapılan ihaleyi aldık ve Hırvatistan’ın tamamında jeotermal kaynak arama ve ardından da elektrik üretim santrali kurma hakkını elde ettik. 2020 yılı itibariyle elektrik enerjisinin %35’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen Hırvatistan’da, jeotermal alanda ülkemizi temsil edeceğiz” diye konuştu.

“Dünya enerji pazarına sürdürebilir değer katmak, jeotermal yatırımlara öncülük ve önderlik ederek bu değerli kaynağın kullanımını yaygınlaştırmak, topluma ve çevreye duyarlı hizmet verebilmek bizim en temel misyonlarımızdır. Bu kapsamda bunları yapıyor olabilmek bizi onure ediyor” diyen MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat sözlerini noktaladı.

Türk mucizesi!

100720161810371028430_2Türkiye, ihtiyaç duyduğu enerjinin neredeyse yüzde 73’lük bölümünü ithal kaynaklarla karşılıyor. Bütçedeki en büyük gider kalemini petrol başta olmak üzere enerji ithalatı oluşturuyor. Enerji başlığı altında yerli kömür rezervlerinin kalitesi çoğunlukla yüksek değil. Buna rağmen, enerji ihtiyacını karşılamak için kömürden elektrik üretilen termik santrallar yoğun olarak değerlendiriliyor. Bunun yanında TÜBİTAK tarafından geliştirilen ve kalorisi düşük kömürü, motorin başta olmak üzere akaryakıt ürünlerine çeviren Trijen projesi başarılı sonuçlarla dikkat çekiyor. 

DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTACAK YÖNTEM

Kömür ve biyokütle kaynaklarından sıvı yakıt üretimi, bu yakıtların enerji üretim ve ulaşım sektöründe büyük bir katma değer sağlayacak. Projede, ülkenin sürdürülebilir kalkınması ve enerji güvenliği açısından yaygın ve ulusal kaynağı olan kömürün daha fazla kullanılması amaçlanıyor. Temiz kömür teknolojileri, enerji ve çevre açısından kabul edilebilir temiz yakıtların üretilebilmesi, petrol bağımlılığının azaltılabilmesi ve yakıt çeşitliliğinin sağlanması açısından önemli bir alternatif olarak öne çıkıyor. 

NASIL ÇALIŞIYOR? 

Kömür ve biyokütle karışımlarının gazlaştırılmasıyla sentez gazı elde edilmesi ve sentez gazının kirleticilerden (arındırılması sağlanıyor. Elde edilen bu gaz, katalizörler yardımıyla işlenerek sıvı yakıtlara dönüştürülüyor. Elde edilen sentez gazlar, başta motorin olmak üzere metanol, dimetil ether ve amonyak gibi diğer değerli kimyasalların üretiminde de kullanılılabiliyor. 

YILDA 1.4 MİLYON TON SIVI YAKITA EŞİT

Mekanik montaj çalışmaları tamamlanan pilot tesiste, gazlaştırma ve gaz temizleme üniteleri devreye alındı. Bu ay içinde pilot tesisin günde 6 varillik deneme üretimine başlaması planlanıyor. Tesiste yılda 7 milyon ton kömür işlenip, günde 26 bin varil (yılda 1.4 milyon ton) sıvı yakıt üretilebilecek. Ayrıca tesisin kapasitesi tam olarak kullanıldığında yılda 2.5 milyon metreküp sentetik doğal gaz üretimi de gerçekleştirilebilecek.

Soma pilot bölge oldu 

TÜBİTAK’ın geliştirdiği kömürden sıvı yakıt üretimi projesi için Soma pilot bölge olarak belirlendi. Trijen Projesi olarak bilinen çalışmalar 2009’den bu yana önemli aşamalardan geçti. Proje yöneticiliğini TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Enerji Enstitüsü yapıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, UMDE Mühendislik, HABAŞ gibi kurumlar da yürütücü ortak olarak projede yer alıyor.

İthalat yüzde 4,3 azaltacak

Tesis tam kapasiteye ulaştığında ham petrol ithalatının (yılda 32 milyon ton) yüzde 4,3’nü veya doğal gaz İthalatının (yılda 50 milyar metreküp) yüzde 5’inin karşılanması hedefleniyor. Kömürden sıvı yakıt üretim teknolojisi, petrol fiyatının 60 dolar üzerinde seyretmesi durumunda ekonomik olarak uygulanma potansiyeli deha da yükseliyor. 

Yerli teknoloji geliştiriyor

Benzer sistemler ABD, Kanada ve Japonya gibi ülkelerde de var. Kömür gazlaştırma yöntemiyle daha verimli enerji seçenekleri geliştiriliyor. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Enerji Enstitüsü de bu kapsamda enerjide dışa bağımlılığının azaltılması için teknolojiler geliştiriyor.

Çevre dostu bir proje 

Tüm dünyada, enerji teknolojileri alanında önemli bir değişim ve gelişim yaşanıyor. Son yıllarda, kömür ve biyokütle kaynaklarından ileri dönüşüm teknolojileri kullanılarak sıvı yakıt ve çeşitli kimyasallar elde etmek ve bunların temiz ve verimli bir şekilde enerji üretimi, ulaşım ve diğer sektörlerde kullanımına yönelik yoğun Ar-Ge ve teknoloji uygulama çalışmaları ağırlık kazanıyor. 

Maden işçisi özelleştirmelere karşı eyleme hazırlanıyor

karadon-maden-ozellestirmeGenel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Ahmet Demirci, Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen terör saldırısı nedeniyle ertelenen eylemi 14 Temmuz Perşembe günü saat 17.00’de yapma kararı aldıklarını söyledi. Demirci, bugün gerçekleştirdikleri başkanlar kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, tüm halkı basın açıklaması şeklinde yapacakları eyleme davet ederek şöyle konuştu:

“Başkanlar Kurulumuz, tüm üyelerimizin ve duyarlı halkımızın kitlesel basın açıklamasına katılmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdürecek. Başkanlar Kurulumuz, 27 Haziran 2016 tarihinde yapılan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, özelleştirme girişiminden vazgeçildiği resmen açıklanıncaya kadar çeşitli eylem ve etkinliklerle mücadelesini sürdürmekte kararlıdır.”

Hurdadan maden çıkardık

640x360_9b6f97d5-b8bb-442e-9df3-267a0b7502e5Türkiye’de rezervi bulunmayan platin, paladyum ve rodyum gibi değerli metallerin atıkları, artık laboratuvar ortamında yüzde 99,99 saflaştırılarak ekonomiye kazandırılıyor.

Marmara Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Aktaş ve öğrencileri, içerisinde platin, paladyum ve rodyum gibi metalleri barındıran atıkları yüzde 99,99 saflaştırarak Türkiye’de bir ilke imza attı. Aktaş, platin grubu metallerinin (PGM) saflaştırılması ve ülke ekonomisine katkıları hakkında bilgi verdi. 

TÜRKİYE’DE REZERVİ YOK  

Türkiye’de platin, paladyum ve rodyum gibi kıymetli metallerin tam manasıyla (yüzde 99,99) rafinasyonunun yapılamadığını söyleyen Aktaş, “Bir metal ne kadar saflaştırılırsa katma değeri de o derece yüksek olur” dedi. Aktaş, yıllar önce gümüş ve altınla başladıkları saflaştırma işlemine daha sonra platin grubu metallerini de eklediklerini ifade etti. 

ATIKTAN METALE  DÖNÜŞÜYOR

Bazı firmalarla anlaştıklarını belirten Aktaş, “Onlar hurdalarını bize getirecek. Biz de MC365 laboratuvarımızda saflaştırmayı yapacağız. Hurdaları ilk önce haddeden geçirerek ince levha haline getiriyoruz. Ardından yüzey alanını artırmak maksadıyla çok kısa ve ince bir şekilde kesiyoruz, daha sonra asitte çözümlendiriyoruz. Çeşitli proseslerden sonra platini rafine ediyoruz. Platin önce siyah toz haline getiriliyor. Eritme işlemi yapıldıktan sonra tekrar levhaya dönüştürülüyor.” diye konuştu.

ÖNEMİ BÜYÜK

Her yıl 250 milyon TL değerinde platin grubu ve diğer kıymetli metal atıkları yurt dışına gönderiliyor. ABD ve Avrupa’da geri dönüşüm yapılarak saflaştırılan metaller yüksek teknolojide kullanılarak Türkiye’ye geri satılıyor. Emisyon skandalına konu olan araçlarda ne kadar metal kesintisi yapıldığı bilinmemekle birlikte ufak bir hesap yaparsak bir araçta 1 gram metal kesintisi yapıldığında 11 milyon araçta yaklaşık 1,2 milyar TL’lik kazanç sağlıyor

Yeni madenciliğe izin yok

yeni-madencilige-izin-yok_m6“Hedef maden atıklarının temizliği öne çıkarılarak yeni madenciliğe adım atmaktır… oldubitti yaratılmaya çalışılıyor”

“İnşaat izni almadan tesis için tırlarla malzeme getirildi… Malzemenin ülkeye girişine izni kim verdi?… Temizlik yöntemi belli değil…”

Lefke ve Yöresi Sivil Toplum Örgütleri Koordinatörlüğü, Lefke bölgesinde madencilikle ilgili “oldubitti” yaratılmaya çalışıldığını ifade ederek, “maden alanının peşkeş çekilmesine, yasa dışı uygulamalara ve bölgede yeni madencilik faaliyetlerine kesinlikle ve asla müsaade etmeyeceklerini” bildirdi.

Lefke ve Yöresi Sivil Toplum Örgütleri Koordinatörlüğü yazılı açıklamasında, bölgede hedefin maden atıklarının temizlenmesi değil, aksine maden atıklarının temizliği öne çıkarılarak yeni madenciliğe adım atmak olduğunu savunarak, bölge halkının yeni bir maden macerası başlatılmasını asla kabul etmeyeceğini vurguladı.

Açıklamada, CMC maden alanına bayram tatilinde malzeme yüklü kamyonların getirildiği belirtilerek, bu konularda yetkililerden açıklama talep edildi.

Açıklamada, Kuzey Kıbrıs’ın hatta Doğu Akdeniz’in en büyük çevre sorunlarının başında gösterilen ve 42 senedir temizliği konusunda hiçbir ciddi adım atılmayan CMC maden alanında son günlerde dikkat çekici ve yasal olmayan girişimlerin başlatıldığı savunuldu.

1468138460

“Tırların getirdiği malzemeler yeni madencilik için ilk adım”

3 Temmuz Pazar günü Gemikonağı bölgesindeki CMC Maden alanına tesis kurmak için malzeme taşıyan tırların getirildiği belirtilen açıklamada, Lefke bölge halkı tarafından bunun; “yeni madencilik faaliyetinin gizli gizli başlatılmasına yönelik ilk adımların atıldığı” yönünde değerlendirildiği belirtildi.

CMC maden alanının temizliği için herhangi bir proje üretemeyen, ciddi bir temizlik çalışması başlatmayan Port-İsbi şirketinin bayram tatilinde çok sayıda tırı üzerlerinde çok miktarda malzeme ile CMC maden alanına getirdiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Kurulması planlanan tesisin ÇED Raporu onaylanmadan, CMC şirketinden kalma maden atıklarının hangi yöntemle temizleneceği belli olmadan, kurulacak tesis için Lefke Belediyesi’nden inşaat izni almadan tesiste kullanılması düşünülen malzemenin ülkeye girmesine neden izin verilmiştir? Bunu denetleyen bir makam yok mu? Bu izni kim vermiştir?  İzin makamının kim olduğu konusunda hükümetten resmi açıklama bekliyoruz.”

Açıklamada, bölgede madencilikle ilgili bir “oldubitti” yaratılmaya çalışıldığı savunularak, hedefin; “maden atıklarının temizlenmesi değil, aksine maden atıklarının temizliği öne çıkarılarak yeni madenciliğe adım atmak” olduğu savunuldu ve “Bölge halkı yeni bir maden macerası başlatılmasını asla kabul etmeyecektir” denildi.

1468138461

Hukuk komitesi oluşturuldu

Açıklamada, Lefke Bölgesi Sivil Toplum Örgütleri’nin yasal girişim başlatmak için hukuk komitesi oluşturduğu da belirtildi.

Buna göre komite çalışmalarının tamamlanmasından sonra hükümete ve ilgili firmaya, yasalara ve sözleşmelere uymadıkları, hukuk dışı uygulama yaptıkları için dava açılacak.

Yeni gelişmeler karşısında hareket belirlemek için ileriki hafta Lefke Bölge STÖ’leri ve bölge halkı ile bir dizi çalışma başlatılacak.

Açıklamaya göre talepler şöyle:

“CMC maden alanının zaman kaybetmeden; yaptığı anlaşmaya uymayan ve bölge halkının yaşam hakkını hiçe sayarak uzun bir süredir alanda temizlik başlatmayan PORT-İSBİ ile olan sözleşme derhal iptal edilmeli, maden alanının temizlenme yöntemi belirlenmeli, temizleme süresi 5 yıl ile sınırlandırılmalı, şirket tarafından alandaki maden atıklarının temizlenmesi işlemi yapılırken, sözleşmeye ve şartnameye uygun olarak yapıldığını, zaman takvimine uyulduğunu denetleyecek denetleme komitesinin oluşturulması, denetleme komitesinde, konunun uzmanları yanında yerel güçler Lefke Belediyesi, Lefke Avrupa Üniversitesi ve Lefke Bölgesi STÖ’lerinden temsilcilerin bu komitede yer alması, tüm bunları kapsayacak teknik şartnamenin hazırlanması, şeffaf bir ihale açılması ve maden atıklarını temizleyecek firmanın bu ihale sonunda belirlenmesi.”

Açıklamada, hükümet de; gerekli önlemleri alması, CMC maden atıklarının yarattığı çevre kirliliğinin sonlandırılması ve halkın sağlıklı bir şekilde yaşamasını sağlamak için acilen göreve çağrıldı.

Madeni çıkarmaktan değil ilkellikten vazgeçilmeli

13680Erzincan İliç Dernekler Federasyonunun yaptığı çalışma ile birçok STK’ya örnek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ali Kahriman yayınladığı makalesinde şunları söyledi: Ülkemizde son yıllarda çevre konusunda artan duyarlılık, yöre halkının tepkisi, direnişi ve verdiği hukuk mücadelesi sonucunda; bir çok termik santralin ve benzer maden tesislerinin, çevresel etkilerini gideren, iş sağlığı ve güvenliğini iyileştiren teknoloji ile rehabilite edilmiş olmaları  oldukça önemli kazanımlardır. Buradan çıkan sonuç, madencilik ve çevre dengesi mutlaka kurulmalıdır. Esasen günümüz teknolojisi bunu sağlayacak düzeydedir. Önemli olan modern teknolojiyi denetimli olarak uygulatmaktır. Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk olduğu kavramından hareketle, madenlerimiz toplumsal çıkarlarımız çerçevesinde oluşturulacak politikalar doğrultusunda işletilmelidir.

ÇEVRE DOSTU YAKLAŞIM 

Madencilik ile ilgili işlemlerden vazgeçilmesi mümkün olmadığı için, madenlerin çıkartılmasında kamu yararı, çevreye duyarlı, mühendislik bilim ve tekniğinin uygulandığı ve yöre halkının onayı temel alınarak planlaması hedeflenmelidir. Ayrıca, işletme özelliğini kaybetmiş sahaların tekrar kullanılabilir koşullara getirilmesine yoğunlaşmak gereklidir.  Benzer durum enerji sektörü için kaçınılmaz olan HES’ler açısından da geçerlidir. Ancak uygulamada çevre dostu yaklaşımlarla üretim modelinin gerçekleştirilmesinde, çok ve çeşitli nedenlerle kamu denetimi yetersiz kalmaktadır. İşte tam da bu noktada yerel STK ve çevre örgütlerinin fonksiyonu önem taşımaktadır. Her ne kadar ülkemizde henüz ciddi anlamda rüştünü ispatlamış, evrensel ölçülerde yapılanmış, katılımcı demokrasinin vazgeçilmez unsurları kurumlar haline gelememiş olsalar da;  sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olmaları nedeniyle, çevre ve üretim eksenindeki popülist yaklaşımları, hem körükleyebilecek hem de amacına uygun rasyonalleştirebilecek aktörlerdir.

ÖRNEK STK

Bu bağlamda, yöre köy derneklerinin bir bileşimi olarak örgütlenmiş   “Erzincan İliç Dernekler Federasyonu”nun örnek bir faaliyetini sizlerle paylaşmakta yarar gördüm. Bakın, çevre mi? maden mi? polemiklerinin bilinçsiz ve sorumsuzca siyasal araç olarak da kullanılageldiği bir dönemde, yapıcı bir yaklaşımı esas alan bu genç ama duyarlı organizasyon, ilçelerinde yoğun bir şekilde faaliyet gösteren yılda 6-7 ton altın üretimi gerçekleştiren çok uluslu maden işletmesi  ve hidroelektrik santralleri konusunda neler yaptı. “Elbette doğup büyüdüğümüz, tarihi kültürel birikimlerimizin bulunduğu İliç ilçemiz başta olmak ülke topraklarının tümü de,  insanı, yeşili, doğası ve madeni ile eşdeğerdedir. Son yıllarda yoğun bir madencilik ve HES faaliyetine muhatap olan güzel İlçemiz için  çevreyle uyumlu bir üretim modeli  geliştirmek ve bilimsel yaklaşım ve kriterler ekseninde yönetmek önem taşımaktadır. Bu anlayış çerçevesinde, Bu güzide yöremizde madencilikten ve HES’lerden kaynaklanan çevresel etkiler ve yönetimi konusunda, ilgili tarafların karşılaştıkları sorunların tespiti ve çözümlerine yönelik; panel, sempozyum gibi tartışma ve bilgilendirme faaliyetlerinin katkısı her geçen gün daha da kavranmaktadır. Bu amaca yönelik olarak sosyal sorumluluk anlayışı ile hareket etmekte olan Federasyonumuz; sektör temsilcileri, yöresel aktörler, bilim çevrelerinin birlikteliği  ve  katılımıyla 21 Mayıs 2016 tarihinde bir Panel düzenleyerek yararlı bir görüşme süreci başlatacaktır. Yerel yöneticilerimiz ile birlikte sektör kuruluşlarının da, çalışmalarını paylaşmak, sorunlara çözüm bulmak üzere panelist ve katılımcı olarak bu panelde yer almalarını arzu ederek davet ediyoruz.” diyerek bir etkinlik düzenlemiş ve sonuçta da aşağıdaki basın bildirisi ile hedeflerini açıkladı.

“İliç ilçesi Çöpler Köyü başta olmak üzere ilçe sınırları içinde faaliyet gösteren maden işletmeleri ile hidrolik enerji santrallerinin(HES) çevresel etkileri bilimsel, ekonomik, sosyal ve hukuksal boyutlarıyla Erzincan İliç ilçesi çevre  ve doğa panelinde ’ele alınmıştır.  Panelistlerin uzmanlık alanları kapsamında yapılan bilimsel konuşmalar ile yöre halkının temsilcilerinin öneri ve  sorularıyla, HES, madencilik ve çevre ilişkisi İliç özelinde kapsamlı bir şekilde tartışılmış ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.

 -Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk olduğu kavramından hareketle, madenlerimiz toplumsal çıkarlarımız çerçevesinde oluşturulacak politikalar doğrultusunda işletilmelidir

-İlçemizdeki meskun mahallerde ve orman-tarım alanlarında bulunan HES ve madenlerin işletilmesi konusunda, ulusal çıkarlar kadar, yöre halkının en temel insan hakkı olan çevresel duyarlıkları da dikkate alınarak,  ifrat ve tefrite kaçmadan çevre sorunlarını giderecek maliyetlerden kaçınmayacak yöntemlerle üretilmesi sağlanmalıdır.

-İliç ilçemiz , ülkemizin tüm bölgeleri gibi, insanı, yeşili, doğası ve madeni ile yani yeraltı ve yerüstü kaynakları ile değerlidir. Bu nedenle Üretim  ve Çevre dengesi mutlaka kurulmalıdır.

-Yöredeki enerji ve maden üreticisi kamu yada özel kuruluşlarının, maden mi, çevre mi ikilemi çıkmazına girmeden, daha işin başında halkla ilişkileri esas alan  üçüncü bir yolu tercih etmeleri zorunludur.

-Bu bağlamda, hukuki ve bürokratik işlemleri yerine getirmek, üretim yöntemi olarak da çevre dostu modern  teknolojiler kullanmak, her şeyin sona erdiği anlamına gelmemelidir. Yani madencilik ve HES kuruluşları, yasal süreçleri yerine getirmekle birlikte aynı zamanda yörenin sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve kültürel konularını da dikkate almak durumunda olmalıdır. 

-Yöremizde faaliyet gösteren şirketlerin üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerinin bağımsız kuruluşlarca denetimi hayati önem taşımaktadır.  Bunun temini için de acil bir önlem olarak yöremize özgü HES-Maden Çevre Risk Fonu mutlaka kurulmalıdır.

-Bu fonun yönetiminde İliç Dernekler Federasyonu başta olmak üzere, yöre çevre örgütleri, bilim kuruluşları ile diğer ilgili denetim kurumları yer almalıdır.

-Maden- HES çavresel etkilerinin gözetlendiği ve değerlendirildiği benzer toplantıların yerinde (İliç’te) yılda en az bir kere yapılması sağlanmalıdır. 

-Bu amaçlara yönelik olarak sosyal sorumluluk anlayışı ile hareket etmekte olan Federasyonumuz; ilgili sektör temsilcileri, yöresel aktörler ve bilim çevrelerinin birlikteliği  ve  katılımıyla, ilçemizdeki HES ve madencilik faaliyetlerini izlemeye, çevre ve doğamıza zarar vermeyecek yöntemlerin  bir an önce uygulamaya sokulması yönünde taraf olmaya devam edecektir” 

Umarım bu çabaları amacına ulaşır ve STK’ların katılımcı demokrasi ve hakça paylaşımı esas alacak Modern Türkiye’mizin kurulmasında, asli ve öncü unsurlar olmalarını sağlayacak bir çığır açmış olurlar.

Kömür ve jeotermal gibi yerli kaynaklarda aramalar hızlanacak

madencilik-kömür-maden-3278233-696x196Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak hedefler 65. Hükümet Programı’na girdi. Enerjide kaynak çeşitlendirmesine gidilecek. Kömür ve jeotermal gibi yerli kaynaklarda aramalar en üst düzeye çıkartılacak.

Hükümet, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak hedefleri yine ön plana aldı. Bu kapsamda, kömür ve jeotermal gibi yerli kaynakları arama faaliyetleri en üst düzeye çıkartılacak. Ayrıca nükleer teknolojinin elektrik üretiminde kullanılması sağlanacak. Başbakan Binali Yıldırım Meclis Genel Kurulu’na 65. Hükümet Programı’nı sundu. Programda sağlık, savunma, enerji gibi sektörlerde milli üretimin ön plana alındığı görüldü. Yıldırım, “Atacağımız adımlarla, üretim yapımızda ve ihracatımızda ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değerli ürünlerin payını artıracağız. İş ve yatırım ortamını iyileştireceğiz” dedi. Yıldırım yüksek teknolojiye dayalı yurtiçi üretimi artırmak ve ithalata bağımlılığı azaltmak için imalat sanayiinin GSYH içindeki payının artırılmasının öncelik olacağını belirterek, “Hükümetimiz, bu yapısal dönüşümün sağlanması için verimlilik artışının ve Endüstri 4.0 yaklaşımıyla uyumlu sanayileşmenin hızlandırılması gerektiğinin farkındadır” ifadelerini kullandı.

Enerjinin nihai tüketiciye sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzını ve enerji temininde kaynak ve bölge çeşitlendirmesini esas alacaklarını vurgulayan Yıldırım, “Nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanmayı öngörmekteyiz” dedi.

Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzalarıyla daha düşük kapasiteli diğer rezervlerin değerlendirilmesini sağlayacaklarını ifade eden Yıldırım, “Yurtiçi ve yurtdışı petrol ve doğalgaz aramaları ve üretimini artıracağız. Kömür ve jeotermal gibi yerli kaynakların potansiyelinin tespitine yönelik arama faaliyetlerini azami düzeye çıkaracağız” diye konuştu.

Enerji Enstitüsü

Artvin’de Kafkasör Festivali’nde maden protestosu

25514Artvin’de her sene geleneksel olarak gerçekleştirilen Kafkasör Festivali’ne, ‘madene hayır’ tepkisi damga vurdu. 

Binlerce Artvinli, maden tehdidi altındaki Kafkasör Yaylası’nda gerçekleştirilen festivale ‘madene hayır’ yazılı tişört ve pankartlarla katıldı. AKP’li Artvin Belediyesi güvenliği gerekçe göstererek 5 gün süren festivali 2 güne düşürmüştü. Geçtiğimiz senelerde birçok etkinliğin gerçekleştiği festivalde, bu yıl sadece boğa güreşi etkinliği gerçekleştirildi.

Artvin için yayın yapan 08 Haber’e göre, protestolardan çekinildiği için festival programı Artvin Belediyesi tarafından daraltıldı. Kısıtlama ve önlemlere karşın maden projesine tepki Kafkasör Festivaline damga vurdu. Şubat ayındaki direniş günlerinde olduğu gibi festival sırasında kapanan mağaza ve dükkanlar yeniden maden projesi karşıtı afişlerle donatıldı. Festivalin ilk gününde, Artvinliler üzerlerindeki “Madene hayır!” yazılı tişörtlerle Cerattepe projesini protesto etti.

Yer altında olmayan madeni laboratuvarda bulduk

thumbs_b_c_b7258bd2faba63619e09e9f0896468e5Türkiye’de rezervi bulunmayan platin, paladyum ve rodyum gibi değerli metallerin atıkları, artık laboratuvar ortamında yüzde 99,99 saflaştırılıyor.

Marmara Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Aktaş ve öğrencileri, içerisinde platin, paladyum ve rodyum gibi metalleri barındıran atıkları yüzde 99,99 saflaştırarak Türkiye’de bir ilke imza attı.

Aktaş, AA muhabirine, platin grubu metallerinin (PGM) saflaştırılması ve ülke ekonomisine katkıları hakkında bilgi verdi.

Türkiye’de platin, paladyum ve rodyum gibi kıymetli metallerin tam manasıyla (yüzde 99,99) rafinasyonunun yapılamadığını söyleyen Aktaş, “Bir metal ne kadar saflaştırılırsa katma değeri de o derece yüksek olur.” dedi.

Aktaş, yıllar önce gümüş ve altınla başladıkları saflaştırma işlemine daha sonra platin grubu metallerini de eklediklerini ifade etti.

Bazı firmalarla anlaştıklarını belirten Aktaş, “Onlar hurdalarını bize getirecek. Biz de MC365 laboratuvarımızda saflaştırmayı yapacağız. Hurdaları ilk önce haddeden geçirerek ince levha haline getiriyoruz. Ardından yüzey alanını artırmak maksadıyla çok kısa ve ince bir şekilde kesiyoruz, daha sonra asitte çözümlendiriyoruz. Çeşitli proseslerden sonra platini rafine ediyoruz. Platin önce siyah toz haline getiriliyor. Eritme işlemi yapıldıktan sonra tekrar levhaya dönüştürülüyor.” diye konuştu.

Aktaş, hurdaların içerisinde bazı soy metallerin de bulunduğunu, bu metalleri saflaştırma konusunda da bilgi ve beceriye sahip olduklarını dile getirdi.

“Emisyon skandalında platin oyunu”

Aktaş, dünyaca ünlü otomotiv markasının emisyon skandalında platin grubu metallerin öneminin bir kez daha gözler önüne serildiğini söyledi.

Her araçta ortalama 1-4 gram platin grubu metal kullanıldığını aktaran Aktaş, “Emisyon skandalına konu olan araçlarda ne kadar metal kesintisi yapıldığı bilinmemekle birlikte ufak bir hesap yaparsak bir araçta 1 gram metal kesintisi yapıldığında 11 milyon araçta yaklaşık 1,2 milyar TL’lik kazanç sağlıyor.” dedi.

“250 milyon TL yurt dışına gidiyor”

Aktaş, dünyaca ünlü bir yatırım bankasının raporunda, 20 yıl içerisinde altın, 40 yıl içerisinde de platin ve bakır rezervinin biteceğinin öngörüldüğünü, Avrupa Birliği’nin yayımladığı bir raporda platin gurubu metalleri gelecekte büyük önem arz edecek 24 değerli maden arasında gösterdiğini aktardı.

Platin grubu metallerin ana sağlayıcısının Rusya ve Güney Afrika Cumhuriyeti olduğunu anımsatan Aktaş, tüm dünya ihtiyacının yüzde 93’ünün bu iki ülkeden sağlandığına dikkati çekti.

Aktaş, bu metallerin kullanım alanlarının çokluğu ve yüksek ekonomik değeri nedeniyle geri dönüşüme ciddi önem verildiğini, Avrupa başta olmak üzere ABD, Çin ve Rusya’nın geri dönüşümde öncü ülkeler olarak öne çıktığını kaydetti.

Her yıl 250 milyon TL değerinde platin grubu metal atığının yurt dışına gönderildiğinin altını çizen Aktaş, ABD ve Avrupa’da geri dönüşümü yapılarak saflaştırılan bu metallerin yüksek teknolojide kullanılarak Türkiye’ye satıldığını vurguladı.

Yeni madencilik faaliyetlerine asla müsaade etmeyeceğiz

yeni-madencilik-faaliyetlerine-asla-musaade-etmeyecegiz-371289.jpgLefke ve Yöresi Sivil Toplum Örgütleri Koordinatörlüğü yazılı açıklamasında, bölgede hedefin maden atıklarının temizlenmesi değil, aksine maden atıklarının temizliği öne çıkarılarak yeni madenciliğe adım atmak olduğunu savunarak, bölge halkının yeni bir maden macerası başlatılmasını asla kabul etmeyeceğini vurguladı.

Açıklamada, CMC maden alanına bayram tatilinde malzeme yüklü kamyonların getirildiği belirtilerek, bu konularda yetkililerden açıklama talep edildi.

Açıklamada, Kuzey Kıbrıs’ın hatta Doğu Akdeniz’in en büyük çevre sorunlarının başında gösterilen ve 42 senedir temizliği konusunda hiçbir ciddi adım atılmayan CMC maden alanında son günlerde dikkat çekici ve yasal olmayan girişimlerin başlatıldığı savunuldu.

“Tırların getirdiği malzemeler yeni madencilik için ilk adım”

3 Temmuz Pazar günü Gemikonağı bölgesindeki CMC Maden alanına tesis kurmak için malzeme taşıyan tırların getirildiği belirtilen açıklamada, Lefke bölge halkı tarafından bunun; “yeni madencilik faaliyetinin gizli gizli başlatılmasına yönelik ilk adımların atıldığı” yönünde değerlendirildiği belirtildi.

CMC maden alanının temizliği için herhangi bir proje üretemeyen, ciddi bir temizlik çalışması başlatmayan Port-İsbi şirketinin bayram tatilinde çok sayıda tırı üzerlerinde çok miktarda malzeme ile CMC maden alanına getirdiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Kurulması planlanan tesisin ÇED Raporu onaylanmadan, CMC şirketinden kalma maden atıklarının hangi yöntemle temizleneceği belli olmadan, kurulacak tesis için Lefke Belediyesi’nden inşaat izni almadan tesiste kullanılması düşünülen malzemenin ülkeye girmesine neden izin verilmiştir? Bunu denetleyen bir makam yok mu? Bu izni kim vermiştir?  İzin makamının kim olduğu konusunda hükümetten resmi açıklama bekliyoruz.”

Açıklamada, bölgede madencilikle ilgili bir “oldubitti” yaratılmaya çalışıldığı savunularak, hedefin; “maden atıklarının temizlenmesi değil, aksine maden atıklarının temizliği öne çıkarılarak yeni madenciliğe adım atmak” olduğu savunuldu ve “Bölge halkı yeni bir maden macerası başlatılmasını asla kabul etmeyecektir” denildi.

Hukuk komitesi oluşturuldu

Açıklamada, Lefke Bölgesi Sivil Toplum Örgütleri’nin yasal girişim başlatmak için hukuk komitesi oluşturduğu da belirtildi.

Buna göre komite çalışmalarının tamamlanmasından sonra hükümete ve ilgili firmaya, yasalara ve sözleşmelere uymadıkları, hukuk dışı uygulama yaptıkları için dava açılacak.

Yeni gelişmeler karşısında hareket belirlemek için ileriki hafta Lefke Bölge STÖ’leri ve bölge halkı ile bir dizi çalışma başlatılacak.

Açıklamaya göre talepler şöyle:

“CMC maden alanının zaman kaybetmeden; yaptığı anlaşmaya uymayan ve bölge halkının yaşam hakkını hiçe sayarak uzun bir süredir alanda temizlik başlatmayan PORT-İSBİ ile olan sözleşme derhal iptal edilmeli, maden alanının temizlenme yöntemi belirlenmeli, temizleme süresi 5 yıl ile sınırlandırılmalı, şirket tarafından alandaki maden atıklarının temizlenmesi işlemi yapılırken, sözleşmeye ve şartnameye uygun olarak yapıldığını, zaman takvimine uyulduğunu denetleyecek denetleme komitesinin oluşturulması, denetleme komitesinde, konunun uzmanları yanında yerel güçler Lefke Belediyesi, Lefke Avrupa Üniversitesi ve Lefke Bölgesi STÖ’lerinden temsilcilerin bu komitede yer alması, tüm bunları kapsayacak teknik şartnamenin hazırlanması, şeffaf bir ihale açılması ve maden atıklarını temizleyecek firmanın bu ihale sonunda belirlenmesi.”

Açıklamada, hükümet de; gerekli önlemleri alması, CMC maden atıklarının yarattığı çevre kirliliğinin sonlandırılması ve halkın sağlıklı bir şekilde yaşamasını sağlamak için acilen göreve çağrıldı.

Kömür santralleri hasta ediyor

0,,16968609_303,00Kömür santralleri çevreye zarar vermekle kalmıyor, yaydıkları gazlarla insanların hastalanmasına yol açıyor. Bu “Avrupa’nın Kara Bulutu” başlıklı rapordan çıkan en çarpıcı sonuçlardan birini oluşturuyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN), iklim değişikliği ile mücadele eden Sandberg adlı düşünce kuruluşu ile Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından yaptırılan araştırmaya göre, Avrupa Birliği’nde (AB) kömür santrallerinin yol açtığı hava kirliliği sonucu yılda yaklaşık 23 bin kişi erken ölüyor.

Hastalıkların ve hatta erken ölümlerin başlıca nedeni olarak ise bu santrallerden yayılan ince tozlar gösteriliyor. Solunum yolları aracılığıyla kana karışan bu zehirli partiküller kalp, akciğer ve dolaşım sistemine zarar veriyor.

Rapor Dünya Sağlık Örgütü‘nün (WHO) hava kirliliğinin insan sağlığında yarattığı risklere ilişkin araştırmasına dayanıyor. Avrupa’daki 280 kömür santralinden 257’sine ilişkin verilerin yer aldığı raporda, geliştirilen bir bilgisayar programı sayesinde Avrupa’daki kömür santrallerinin yaydığı zararlı gaz ve tozların dolaşımı inceleniyor. Raporda, bu ince tozların, sadece kömürle çalışan termik santrallerin olduğu yerlerde değil, bu bölgelerin uzağında da tespit edildiği vurgulanıyor. Bu nedenle, kömür santrallerinin bin kilometre uzağında yaşayanların bile bu gaz ve tozlardan olumsuz yönde etkilenebileceği belirtiliyor.

İnsan sağlığına en çok zarar veren kömür santrallerinin başında Polonya’dakiler geliyor. Rapora göre Polonya’daki kömür santralleri Avrupa çapında yılda 5830 erken ölüme yol açıyor. Polonya’yı 4350 erken ölüm ile Almanya izliyor. Ardından 2860 vak’a ile İngiltere geliyor. Romanya ve Bulgaristan da ilk beş ülke arasında yer alıyor.

Kömür santralleri nedeniyle artan sağlık masrafları

Raporda, AB’deki kömür santrallerinin neden olduğu hava kirliliği yüzünden meydana gelen sağlık masrafları da ele alınıyor. Raporu kaleme alanların tahminlerine göre, kömür santralleri yüzünden 2013 yılında Avrupa’da 11 bin 800 yeni kronik bronşit vak’ası kaydedildi, 21 bin kişi hastaneye yatırıldı ve 6,5 milyon iş günü kaybı yaşandı ve erken ölümlerle birlikte sağlık alanında verdiği zarar yaklaşık 33 milyar euroya ulaştı.

Ancak bu rakamların tahminlerden daha yüksek olabileceği belirtiliyor. Raporun yazarlarından Sağlık ve Çevre Birliği’nden Julia Huscher, “kalp ve damar hastalıklarının neden olduğu uzun vadeli sağlık masrafları, elimizde yeterince güvenilir bilgi olmadığı için bu rapora dahil edilmedi” diyor.

Kömür santrallerinin kapatılması sağlığa yararlı

Raporda, kömürle çalışan termik santrallerin kapatılmasının bölge halkı ve diğer Avrupa ülkeleri açısından yararına dikkat çekiliyor. Buna göre, İngiltere’de 2025 yılına kadar kömür santrallerinin kapatılması planlanıyla ülkede yılda bin 500 erken ölümün, Avrupa çapında ise bin 300 ölümün engelleneceği vurgulanıyor. Yine rapora göre, Almanya’nın kömür santrallerinden vazgeçmesi halinde ülkede yılda yaklaşık bin 900, Avrupa’da ise 2 bin 500 erken ölümün önüne geçilebileceği belirtiliyor.

Bu nedenle raporda, siyasetçilere kömür santralleri ile yapılan elektrik üretimine ilişkin hesaplarda sağlık masraflarının da göz önünde bulundurulması çağrısı yapılıyor.

Nitekim geçmişte yapılan uluslararası araştırmalarda da, hava kirliliğinin yol açtığı sağlık masraflarına dikkat çekiliyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanları tarafından hazırlanan bir raporda, kömür santralleri yüzünden oluşan sağlık masraflarının dünyada yılda 1700 milyar euroya ulaştığı belirtilmişti.

Bu nedenle uzmanlar, kömürle üretilen elektrik enerjisinde, sağlık masraflarının da göz önünde tutulması çağrısında bulunuyor ve kömür santrallerinden vazgeçilmesi halinde para tasarrufu sağlanacağını ifade ediyor. Londra Hijyen ve Tropik Tıp Okulu’ndan Profesör Paul Wilkinson, “hiçbir enerji kaynağında kömürde olduğu kadar çok para sağlık masraflarına ödenmiyor” diyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün eski uzmanlarından Michal Krzyzanowski’ye göre ise bu rapor kömür santrallerinin zararlı sonuçlarıyla birlikte “bu sorunun hepimizi ilgilendirdiğini” gösteriyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Emtia Bazında Fiyat Artışları

Yİ-ÜFE, madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yüzde 2,56, imalat sanayi sektöründe yüzde 0,29, elektrik ve gaz sektöründe yüzde 0,83, su sektöründe yüzde 0,90 arttı

ANKARA (AA) – Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE), haziranda bir önceki aya göre madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yüzde 2,56, imalat sanayi sektöründe yüzde 0,29, elektrik ve gaz sektöründe yüzde 0,83, su sektöründe yüzde 0,90 artış gösterdi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Yİ-ÜFE, haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 0,41, geçen yılın aralık ayına göre yüzde 3,19, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,41 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 4,91 arttı.

Sanayinin dört sektörünün bir önceki aya göre değişimleri, madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yüzde 2,56, imalat sanayi sektöründe yüzde 0,29, elektrik ve gaz sektöründe yüzde 0,83, su sektöründe ise yüzde 0,90 artış kaydetti.

Bir önceki aya göre endekslerin en fazla artış gösterdiği alt sektörler, yüzde 17,38 ile ham petrol ve doğalgaz, yüzde 5,61 ile kok ve rafine petrol ürünleri, yüzde 2,19 ile metal cevherleri oldu.

Buna karşılık ana metaller yüzde 1, mobilya yüzde 0,66, giyim eşyası yüzde 0,57 ile bir önceki aya göre endekslerin en fazla düştüğü alt sektörler olarak kayıtlara geçti.

Ana sanayi grupları sınıflamasına göre haziranda en yüksek aylık artış enerji mallarında ve en yüksek yıllık artış dayanıklı tüketim mallarında gerçekleşti.

Sektörler ve alt sektörler itibarıyla haziranda Yİ-ÜFE’deki aylık ve yıllık artış oranları şöyle:

Sektörler/Alt Gruplar

Aylık (yüzde)

Yıllık (yüzde)

Madencilik ve taş ocakçılığı

2,56

0,36

İmalat

0,29

4,33

Elektrik, gaz

0,83

-6,14

Su temini

0,90

8,17

AA

Özelleştirme sonumuz olur

ozellestirme_sonumuz_olur_h28505_c6ee7Maden Mühendisleri Odası Başkanı Başkanı Erdoğan Kaymakçı, Zonguldaklıları özelleştirmeye karşı topyekün mücadeleye davet etti:

“Özelleştirme sonumuz olur”

Maden Mühendisleri Odası Başkanı Erdoğan Kaymakçı, Halkın Sesi’ne yaptığı açıklamada TTK Karadon Müessesesi’nde yapılacak bir özelleştirmenin Zonguldak’ın ve TTK’nın bitişi olacağını belirterek, “Bu karar 150 yılık bir üretim kültürü olan bir kurumun yok etmek anlamına gelir. Özelleştirme sonrasında bu ocaklarda yine aynı insanlar çalışacak. Özelleştirmeden sonra sadece çalışanların maaşları değişecek. Hiçbir özel sektör devlet madenlerinde çalışan madencilerin aldığı maaşı vermez. Bir emek sömürüsü olacak. Özelleştirme toplumsal bir kalkınma olmaz, sadece yeni zenginler yaratılacak. Yahut mevcut zenginler daha da zenginleşecek.” dedi.

“GENEL MÜDÜRÜ DEĞİL ANLAYIŞ DEĞİŞMELİ”

Karadon’nun TTK’nın kalbi olduğunu ve burasının özelleşmesi halinde diğer madenler de elimizden gideceğine vurgu yapan Kaymakçı, “Sendika durumun farkında. Sendika da özelleştirmeyle birlikte yok olmaya mahkum. Yeni atanacak genel müdür TTK’yı bilen birisi olmalı. Ama önce zihniyet değişikliği lazım. Üretime yönelik adımlar atılması lazım. TTK bu ülkeye lazım. Taşkömürü ağır sanayinin hammaddesi. Kurumun üretim yapabilmesi için üretime yönelik istihdam olması gerekiyor. Üretime hazır ocaklarımız işçi bekliyor. Yıllardır işçi alınsın çağrısı yapıyoruz… Ama hükümet kulaklarını tıkıyor. ‘Bakın bu kadar zarar ediyor’ diyebilmek için 13 yıldır zararı bilerek büyütüyor.  Zonguldak’ta kuruma karşı ahde vefasızlık var. Bu ülke kendi kaynaklarını kullanmazsa büyüyemez. Kurumu bu bakış açısıyla yönetecek TTK’da görev yapan insanlarımız var. Hangi genel müdürü hükümet politikalarının aksine hareket edebilir.” şeklinde konuştu.

“BİLE BİLE LADES OLUR”

Ülkemizde özelleştirmenin sihirli bir değnek olduğuna inanan, aşırı karar ve emek sömürüsüne endeksli bir özelleştirme anlayışının hakim olduğunu ifade eden Erdoğan Kaymakçı, “Madencilik sektöründe denenmiş özelleştirme modellerinin çok büyük iş kazaları ve ticari başarısızlıklarla dolu örnekleri varken Karadon’u özelleştirmek bile bile lades olur. Olaya rasyonel bir yaklaşımla bakıldığında bu karardan biran önce vazgeçilmesi gerekiyor. Hepsinden önemli bütün Zonguldak’ın bu girişime topyekün dur demesi gerekir. Önümüzdeki süreçte işçisiyle, sivil toplum örgütleriyle köylüsüyle-kentlisiyle Zonguldak’ı zorlu bir mücadele bekliyor” dedi.

Halkın Sesi

2016 Madencilik Ödülleri

yurt-madenciligini-gelistirme-vakfiYurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, madenciliğimizin geliştirilmesine yönelik bilimsel araştırma, tez ve yayın yapanlarla, üstün hizmetleriyle madenciliğimizi ve Vakfımızı destekleyen ve ilerlemesini sağlayan kişi ve kuruluşlara veya üretim aşamasında teknolojik yenilik getiren, ürün niteliğini arttıran, maliyeti düşüren, çevre korumaya yönelik önlemler alan, pazar ve ihracat payını geliştiren kuruluşlara ilişik “Ödül Yönetmeliği” kuralları çerçevesinde, Ödül vermektedir.

2016 yılında da, yönetmelik kuralları kapsamında yukarıda belirtilen alanlarda“Bilim”, “Tez”, “Teşvik”,  “Hizmet” ve “Üretim” ödülleri verilecektir.

2014 yılı ve sonrası yapılan bilimsel araştırma, tez ve yayınlar ile yukarıda belirtilen çalışmaları gerçekleştiren kişi ve kuruluşlar, ödül türünü belirterek, bu ödüllere bizzat başvurabilirler veya başkalarını önerebilirler.

Bu amaçla yarışmaya katılacak “Tez” ve “Bilimsel” araştırma niteliğindeki eserler ile “Hizmet”, ve “Teşvik” Ödülleri adaylarına ilişkin gerekçeli ve ayrıntılı bilgilerin ve üretim ödülleri ile ilgili 2016 yılı üretim değerlerinin en geç 31 Aralık 2016 akşamına kadar Vakıf merkezine 4 kopya olarak teslim edilmesi veya posta ile ulaştırılması gerekmektedir.

Bilgilerinizi ve çevrenize duyurulmasını rica ederim.

Saygılarımla,

Prof.Dr. Güven ÖNAL

Yönetim Kurulu Başkanı
BİLİM ÖDÜLÜ                     : 7.000.-TL

TEZ ÖDÜLLERİ

Doktora Tezi                           : 4.000.-TL

Y.Lisans Tezi                          : 2.000.-TL

Bitirme Ödevi                         : 1.500.-TL

HİZMET ve TEŞVİK ÖDÜLÜ

Madalya, Plaket Verilecektir.

ÖNEMLİ NOT

BİLİM ve TEZ ÖDÜLLERİ‘nde adayın öz geçmişini, eserini içeren dosya, 4 kopya olarak teslim edilecektir.

HİZMET ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ‘ nde adayın yaptığı yenilikleri, yatırımları ve hizmetleri içeren dosya önerenler veya aday tarafından hazırlanıp Vakfa teslim edilecektir.

Cerattepe’de madene karşı çıkmak için 7 neden

cerattepe-de-madene-karsi-cikmak-icin-7-neden-157792-5TMMOB’a bağlı Orman Mühendisleri Odası, Cerattepe ve Genya Dağı ormanlarında planlanan madencilik faaliyetlerinin doğal kaynaklar üzerine etkilerini raporlaştırdı. Prof. Dr. Cantürk Gümüş başkanlığındaki 6 öğretim üyesinden oluşan heyet tarafından hazırlanan raporla birlikte Mehmet Cengiz’in Cerattepe’de altın ve bakır maden ocağı açması halinde Artvin’in ‘heyelan’ riski yaşayacağı ve ekolojik dengenin bozulacağı saptandı. İşte raporda yer alan çarpıcı tespitler:

1 İçme suyu kirlenecek
Artvin’deki maden işletmesi için hazırlanan ve adeta bir yapılabilirlik bildirgesi olarak ortaya konan ÇED raporunda “Artvin şehri içme ve kullanma suyu ihtiyacı Genya Dağı yüzey sularından elde edilmektedir” denilmektedir. Artvin şehri için Genya Dağı su kaynağı olarak en hayati varlık durumundadır. İçme ve kullanma sularını meydana getiren yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesinin neredeyse kaçınılmaz olması gerçeğidir.

2 Heyelan tetiklenecek
Ormanların ve diğer bitki örtüsünün temizlenmesi sonrası madencilikte yol inşası şantiyelerin kurulması, galerilerin açılması, çıkarılacak rezervin depo edileceği pasa sahası, atık havuzlarının yapımı gibi faaliyetler için oldukça geniş alanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla da hektarlık ormanlık alanların tıraşlanması zorunlu olacaktır. Alanın bitki örtüsünden temizlenmesi, yüzeysel akışı arttıracak yamaçlardaki malzemenin eğimle beraber harekert ederek heyelanları tetiklemesi anlamına gelmektedir.

3 Orman eko-sistemi olumsuz etkilenecek
Florislik açıdan zengin olan Artvin ilinde “uluslarası sözleşmelere” göre risk altında olan ve korunması gereken çok sayıda bitki türü ve habitatları mevcuttur. Artvin ilinde; Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi(Bern) kapsamına gören türlerden 3 tanesi madencilik faaliyetinin yapılacağı alanda yayılış göstermektedir. Maden sahası ormanları, Bern sözleşmesi kapsamında koruma altına alınması gereken habitatlar listesinde yer almaktadır. Bölgede endemik ve nadir bitkilerin sayısı 50 olup, alanda bulunan toplam tür sayısı 600 civarındadır. Söz konusu bitki türlerinin büyük bir çoğunluğu yalnızca Artvin’de yayılış göstermekte olup, ülkemizin bitkisel zenginliği açısından endemikler kadar önemlidirler. Maden sahasında ve çevresinde bulunan bu bitkiler madencilik faaliyetinden olumsuz yönde etkilenecektir.

4 Sağlıklı yaşam yok edilecek
Madencilik için yapılacak olan ağaç kesimi, yol yapımı, oluşacak toz bulutları, pasa yığınları, cevher stokları, zenginleştirme tesisinde kullanılacak kimyasallar, kirlenen yüzey ve yeraltı suyu, atık barajı, asit maden drenajı, patlatma ve heyelanlar, yaşam destek sistemlerini bozan sağlıklı bir yaşama dair ne varsa yok edecek unsurlardır.

5 Zehirli toz kente yağacak
Artvin’e karşıdan bakıldığında doğu, güney ve güneybatıdan Kafkasör-Cerattepe ve Genya; kuzeyden Saçinka dağları ve tüm bu dağların yoğun ormanları ile sarmaladığı, diğer bir deyişle adeta korunduğu görülmektedir. Artvin’in tam üzerinde bulunan ve yamaçları Artvin şehir merkezini oluşturan bu alan üzerindeki hafriyat, depolama, taşıma kırma gibi faaliyetlerin oluşturacağı yoğun toz doğrudan kent merkezi üzerine yağacaktır.

6 Kamu yararı yok
Öte yandan kendi madencilik teknolojilerini oluşturmamış hiçbir ülkenin bu alışverişte kazanma şansları yoktur çünkü tüm çokuluslu madencilik şirketleri, gelirlerin neredeyse tamamını dışarı götürmektedir. Son yıllarda ülkemizde yapılan yeni yasal düzenlemeler yabancı sermaye girişini desteklemek için oluşturulan büyük teşvikler, madencilik sektörü için inanılmaz boyutlara vardırılmıştır. Bu fotoğrafa bakılınca kamu payı düşük istihdam yaratma ve katma değeri topluca değerlendirildiğinde; tatmin edici bir kamu yararından bahsetmek mümkün değildir.

7 Organik tarım etkilenecek
Artvin ilinde yürütülen bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetleri önem arz etmektedir. Organik üretim alanlarının ağır metal riskinden dolayı kara yoluna mesafesi bile son derece önemliyken, hemen bitişiğinde başlatılacak madencilik faaliyeti ne yazık ki bu alanların organik tarımsal üretim potansiyelini olumsuz etkileyecektir.

Birgün

HAZİRAN AYINDA 6’SI MADENCİ 200 İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ

is-cinayetiAKP Hükümetinin başarısız iç ve dış politikalarının en ağır bedellerini yine biz işçiler ödemeye devam ediyoruz.

AKP hükümeti ekonomide ki daralmaya çözüm olarak hukuksuz bir şekilde işsizlik fonunu kullanması yetmiyormuş gibi işçilerin maaşlarından zorunlu kesintilerle oluşturulacak yeni fonlarla ve zorunlu sigortalarla sömürüyü katmerleştirmeye devam ediyor.

Bir gece oylaması ile meclisten çıkartılan esnek çalışma yasası ilk sonuçlarını işsizlik rakamlarının artması ile vermeye başladı bile.

Haziran ayının ilk 6 ayında en az 200 işçi arkadaşımız iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bu rakam son yılların en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Ekonominin büyümesinin ucuz işçiliğe indirgendiği bir durumda iş cinayetlerinin daha da artacağı şüphe götürmez durumdadır.

Ülkenin her yeri patlayan canlı bombalarla savaş alanına dönmüş durumda.  Son bir yıl içerisinde patlayan 17 canlı bomba en az 300 vatandaşımızı öldürdü.

Mevsimlik tarım işçileri yine yolarda, bir yandan köpürtülen şovenizmin linç tehditleri, diğer yandan çalışma koşullarının ağırlığı mevsimlik tarım işçileri için hayatı daha da zorlaştırıyor. Şehirler arasında uygunsuz koşullarda taşınan tarım işçileri için hayatlarını trafik kazalarında kaybetmek neredeyse normalleşmiş durumda.

İnşaat işçileri bir yandan en ağır koşullarda çalışırken diğer yandan da en asgari hakları olan maaşlarını almak için bile direnmek zorunda kalıyorlar. Taşeron sistemi ile birlikte sadece ranta indirgenmiş sektörün bütün yükünü inşaat işçileri hayatları ile ödüyorlar.

Bölgesel savaşın en ağır sonucu mülteciler. Türkiye de genellikle kaçak işlerde çalışan mülteciler her türlü güvenceden yoksunlar. Sadece barınma ve beslenme ihtiyacını karşılayabilmek için en ucuza en ağır işlerde çalışırken hayatlarını kaybediyorlar.

Dünyanın her yerinde en ağır işçilik olarak bilinen madencilikte ise durum içler acısı. Sektörde çalışan işçilerin önemli bir bölümü  işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinden yoksun ve maaşlarını dahi alamaz durumda. Özellikle Zonguldak, Ermenek ve Aydın gibi küçük ocakların yoğunlaştığı havzalarda sorunlar derinleşerek büyüyor. AKP hükümetinin Soma yasası diyerek çıkarttığı yasaların uyum sürecinde ortaya çıkan maliyet sonuçlarının işverenlere yeni teşviklerle geçiştirilmeye çalışılması maden ocaklarında ki işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin rafa kaldırılmasını, denetimlerin yapılmamasını olağanlaştırıyor.

AKP hükümetinin maliyet gerekçesi ile özelleştirmeye başladığı TTK maden patronları için yeni bir rant demek. Özel ocakların hazineye maliyetleri ise devlet eliyle zengin yaratmanın, kamu kaynaklarını talan etmenin en iyi örneklerini sergiliyor.

Sermaye ekonominin yaşadığı daralmanın ve krizin bedellerini ucuz işçilik, esnek çalışma ve üretim zorlaması ile işçi sınıfına ödetmeye çalışıyor.  Sermayenin bu saldırılarına karşı işçi sınıfının işyerlerinde örgütlenerek fiili direniş hatlarını oluşturup direnmekten mücadele etmekten başka şansı yoktur.

Sendikamızın Madencilik Sektöründe yaptığı araştırma ve inceleme raporuna göre ise Haziran ayı içinde meydana gelen “iş kazalarında” 6 madenci yaşamını yitirmiştir,

Hazırladığımız raporu aşağıda kamuoyu ile paylaşırken, yaşamını yitiren madencilerin yakınlarının acısını paylaşıyor, yaralı olarak hastanelere kaldırılan arkadaşlarımıza biran önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz.

Dev. Maden – Sen Yönetim Kurulu

01 Haziran 2016 Niyazi Gülerce (48) SAKARYA’nın Söğütlü Kurudil mevkiinde bulunan taşocağında Kamyon şoförü olarak çalışan 2 çocuk babası Niyazi Gülerce, aracına taş yüklenirken gölgelik bir alana oturup beklemeye başladı. Bu sırada tepelerden yuvarlanan taşlar, Niyazi Gülerce’nin üzerine düştü. Taşların altında kalan Niyazi Gülerce olay yerinde hayatını kaybetti.

08 Haziran 2016 Alpay Ünal (36) Edinilen bilgilere göre, Nevşehir’in Gülşehir ilçesine bağlı Dadağ köyünde bulunan maden ocağında meydana gelen olayda, işçi Alpay Ünal (36), vagon iterken dengesinin kaybolması sonrasında kuyuya düştü. Maden ocağında çalışan diğer madenciler arkadaşlarını düştüğü kuyudan çıkartmaya çalıştı. Olay yerine gelen sağlık ekipleri ve AFAD ekipleri tarafından kuyudan çıkartılan Alpay Ünal, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

10 Haziran 2016 Mustafa Caymaz (35) Alınan bilgiye göre, Çayırhan Mahallesi’nde bir şirkete ait maden sahasında işçi olarak çalışan Mustafa Caymaz (35), maden kuyusunda arkadaşlarınca hareketsiz yatarken bulundu.Sağlık ekiplerinin yaptığı incelemede, Caymaz’ın yaşamını yitirdiği belirlendi.Caymaz’ın cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderildi.Mustafa Caymaz’ın elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetmiş olabileceği belirtildi.

11 Haziran 2016 Ali Kaya (31) Elazığ’ın Alacakaya ilçesi Altıoluk Köyü’nde bulunan öze bir firmaya ait mermer ocağında akşam saatlerinde çalışan işçilerin üzerine blok mermer düştü.  Mermerin altında kalan işçilerden Ali Kaya (31), arkadaşları tarafından güçlükle çıkarıldı. Olay yerine çağırılan sağlık ekiplerinin yaptığı kontrollerde Kaya’nın hayatını kaybettiği belirlendi.

27 Haziran 2016 Kadir Yayla (37) Manisa Soma da Koç Holdinge bağlı Demirexport kömür  ocağında 37 yaşında ki  Kadir Yayla isimli işçi hayatını kaybetti.Soma’da Demirexport kömür ocağında gündüz vardiyasında çalışan Kadir Yayla isimli işçi aynadan kopan bir kömür parçasının bacağına isabet etmesi sonucu kan kaybından hayatını kaybetti.yer üstüne çıkartılan Kadir Yayla’nın cenazesi Soma devlet hastanesine kaldırıldı.

29 Haziran 2016 Alaattin Bayrak (31) Bilecik’in Söğüt ilçesine bağlı Çaltı Köyü Karabayır mevkiinde faaliyet gösteren mermer     Ocağında işçi olarak çalışan Alaattin Bayrak, kepçeyi yağladığı sırada, geri geri gelen kamyonun kendisini farketmemesi üzerine, kepçe ile  kamyon arasında sıkıştı. Ağır yaralanan Bayrak, Bilecik Devlet Hastanesinde hayatını kaybetti.

Demokrat Haber

Maden ocağına kapatma kararı

080716maden_8cb92Milas’ın Sodra Dağı mevkisinde 2016 yılı içinde faaliyete geçen maden ocağı hakkında kapatma kararı verildi.
Vatandaşların ocaktan yoğun toz ve gürültü çıktığı şikayetlerinin ardından inceleme yapan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü teknik ekipleri, ocağın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadan faaliyette bulunduğunu belirledi. Bu tür ocakların, ÇED raporu olmadan faaliyet gösteremeyeceği yönündeki mevzuat hükmüne istinaden müdürlük, Milas Kaymakamlığına işletme faaliyetinin durdurulması için yazı yazdı.
Renk değiştirebilen 5 değerli taştan biri
Elmas ve zümrütle aynı gruptan olan ve yörede “zultanit” olarak bilinen kristal, dünya üzerinde yaklaşık 30 yıl önce tanınmaya ve bilinmeye başladı. Son 10 yıldır oldukça popüler olan ve dünyada sadece Milas civarında bulunan kristal, ham haliyle kullanılabiliyor. Zultanit ayrıca, doğada renk değiştirebilen beş taştan biri olarak biliniyor. Zultanit, değerli taşlar enstitüsü tarafından “2. tür saydam taş” olarak tanımlanıyor ve çıplak gözle yakından bakıldığında hiçbir partikül görülmüyor. Partiküllerin görülebilmesi için 10 kez büyüten bir büyüteç gerekiyor.

Türkiye’nin İki Katlı Şehri Zonguldak

turkiyenin-iki-katli-sehri-zonguldakTürkiye’nin yer altı ağ açıklığı en fazla şehri olan Zonguldak, Türkiye’nin tek iki katlı şehri olma unvanını elinde bulunduruyor.
Şehir ekonomisine en büyük katkısıyla bilinen taşkömürü, yerin metrelerce altından çıkartılarak piyasaya sunuluyor. Kömür ile varolan şehirde yaşayanlar ise yine geçimini kömürle sağlıyor. Yerin metrelerce altındaki “Karaelmas” tabir edilen taşkömürü yer üstüne çıkartabilmek için çabalayan işçiler güneş yüzü görmeden ülke ekonomisine katkı sağlıyor.
Yer altı ağ açıklığı 300 kilometre olan şehir, halen daha Türkiye’nin tek iki katlı şehri olma unvanını taşıyor. Karadeniz’e kıyısı olan şehirde ise geçimin büyük bir çoğunluğu madencilik sektöründen sağlanıyor.
Aynı şehirde iki farklı yaşam
Zonguldak’ta insanlar iki farklı yaşam sürüyor. Yer üstünde hayat mücadelesi yer altında ise ekmek mücadelesi yaşanıyor. Madencilik sektöründe çalışma şartlarının zorluğu kelimelerle anlatılamasa da mesai bitimi “geçmiş olsun” denilen tek sektör olarak yerini alıyor.
“Sektörün okulu” denilebilecek kapasite ve tecrübeye sahip Türkiye Taşkömürü Kurumu da geçmişten bugüne süregelen zaman içerisinde üretilen kömürle ülke ekonomisine katkı sağlamayı sürdürüyor.
Amasra, Armutçuk, Karadon, Kozlu ve Üzülmez Müesseseleriyle yerin metrelerce altında sürülen galerilerde kömüre ulaşan maden işçileri, “Karaelmas”ı yeryüzüne çıkartabilmek için dönüşümlü vardiyalarla çalışıyorlar.
Yer üstündeki yaşamın yanı sıra yeraltında da yaşamın devam ettiği “İki katlı şehir” Zonguldak, madencilik kültürü sayesinde geçmişten günümüze istihdam sağlamaya devam ediyor.

GÜNCEL HABER