Uzay teknolojisinde kullanılan bor minerali tıp teknolojisinde insana sağlık dağıtıyor

uzay_teknolojisinde_kullanilan_bor_minerali_tip_teknolojisinde_insana_saglik_dagitiyor_h35310Uzay teknolojisinde uzay aracı yapımının vazgeçilmez ham maddesi olan ve 400’ün üzerinde sanayi dalında kullanılan bor elementinin, tıp alanında ve insan sağlığının korunmasında da önemli yararları olduğu ortaya çıktı.

Dünya rezervinin yüzde 73’ü Türkiye’de bulunan bor, uzay teknolojisinde vazgeçilmez öneme sahip olmasının yanı sıra bazı kanser hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlandı.

Bor üzerine araştırmalar yapan ETÜ(Erzurum Teknik Üniversitesi) Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hasan Türkez yaptığı açıklamada, 10 yıldır bor biyolojisi üzerinde çalıştığını ve borun sanayi ham maddesi ve enerji kaynağı olmasının yanında aynı zamanda sağlık kaynağı da olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Hasan Türkez, bor elementinin, tıpta aralarında çeşitli kanser hücrelerinin yok edilmesinin de bulunduğu çeşitli hastalıkların tedavisinde de kullanılmaya başlandığını söyliyerek şu açıklamalarda bulundu; “Avrupa ülkeleri ve ABD’de geliştirilen özel ürünlerle bor, hastalara gıda takviyesi olarak kullanılarak, kemik gelişim koordinasyonu sağlanabiliyor. Yine allerjik reaksiyonlara karşı da bor bileşikleri kullanılabilmekte. Üreme sistemindeki mantarlara karşı güçlü antifungal etkileri var. Bor, yakın bir zamanda kanser tedavisinde kullanılmak için önerilmiş ve onay almış bir ilaçla beyin tümörlerinin tedavisini başarıya ulaştırılabilmiştir. Etkilerini ortaya koymuş durumdayız” dedi.

Maden işçileri yeni sendikalarına kavuştu

maden-iscileri-yeni-sendikalarina-kavustuMaden işçilerinin sendikal haklarını hak ettikleri şekilde kullanabilmelerini sağlamak amacıyla yola çıkan Tüm Maden İş 1. Olağan Genel Kurulu Ankara Sürmeli otelde 26 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirdi.

Büyük bir katılımla gerçekleştirilen kongreye tek aday olarak katılan Mehmet CIRIT’ın listesi oy çokluğuyla seçildi.

Seçim sonrası bir açıklama yapan CIRIT, son zamanlarda yaşanan maden faciaları sonrasında varlığını iyice hissettiren sendikal boşluğun kendileriyle son bulacağını iddia etti. 

CIRIT yaptığı konuşmada yönetim listesini oluştururken maden işçilerinin haklarını sonuna kadar savunabilecek yeterlilikte isimlere öncelik tanıdıklarını belirtti. CIRIT, önümüzdeki günlerde yapacakları çalışmalarla, Tüm Maden İş Sendikasının üyelerine getirecekleri ayrıcalıklar sayesinde sendikalarının çekim merkezi haline geleceğini söyledi.

Genel kurulda ayrıca, Tüm Maden-İş Sendikası’nın Tüm-İş Konfederasyonu’na bağlanmasına da karar verildi.

Genel kurulda Tüm Maden-İş Sendikası üyelerine seslenen Tüm-İş Konfederasyonu Başkanı Ahmet Erdoğan, Konfederasyonlarının, işçi sınıfının kanayan yaralarına merhem olmak için kurulduğunu ve bu yönde var gücüyle çalıştıklarını belirtti.

Tüm Maden-İş Sendikasının da kendilerine bağlanmasıyla daha da büyüdüklerini söyleyen Erdoğan, Tüm Maden-İş Sendikası delegelerine teşekkür etti.

Yapılan seçimlerin sonucunda görev dağılımı ise aşağıdaki gibi oldu.

TÜM MADEN İS SENDİKASI

GENEL YÖNETİM KURULU LİSTESİ

1-Mehmet CIRIT ( Genel Başkan)

2-Zülkif Büyükdere ( Genel Başkan Yardımcısı )

3-Mehmet Özçelik ( Genel Sekreter)

4-Nevzat Çiçek ( Genel Mali Sekreter)

5-Veysel Güler ( Genel Teşkilatlandırma Sekreteri)

6-Adnan Çilingir ( Eğitim Araştırma Mevzuat Sekreteri)

61 Yıllık Madenin Kapısına Kilit; Yeni Çeltek Maden İşletmesi Kapatıldı

61_yillik_madenin_kapisina_kilit_yeni_celtek_maden_isletmesi_kapatildi_h13289Türkiye Kömür İşletmesi, Amasya Belediyesi, Merzifon Belediyesi, Amasya Şeker Fabrikasının hissedarı olduğu ve 300 kişinin çalıştığı Yeni Çeltek Kömür İşletmesi rödevans karşılığında 2013 yılının Mayıs ayında Soma Holding bünyesindeki Gürmin Enerji ve Madencilik A.Ş’ye devredilmişti. Şirket Yeni Çeltek Kömür İşletmesini karlı olmadığı gerekçesiyle kapısına kilit vurdu. Şirket önce doksan maden işçisini Soma Maden işletmesine götürdü ve zaman içerisinde bütün işçileri Soma’ya götürme kararı aldı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası Yeni Çeltek Şube Başkanı Hakan Çatal 2013 yılında Amasya Yeni Çeltek Kömür İletmesinin Soma Holding’e devri yapılırken işçilerin sosyal haklarının elinden alınmayacağı ile ilgili bir sözleşme imzalandığını, ancak süreç içerisinde 300 maden emekçisinin işsiz kaldığına dikkat çekti. Maden işletmesinin kapatılmaması, üretime devam etmesini isteyen işçiler harekete geçti ve haklarını elde edene kadar eylem yapacaklarını, mücadele edeceklerinin belirtti. İşçilere CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer, Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı, Suluova Belediye Başkanı Fatih Üçok, CHP Suluova İlçe Başkanı Vedat Güdek, Maden İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Gülahmet Güven destek verdi.

Amasya Samsun karayolu trafiğe kapatıldı

Yeni Çeltek Maden İşletmesinin kapatılmaması için harekete geçen maden işçileri bir süre Amasya Samsun karayolunu trafiğe kapattı. İşçiler madene ineceklerini ve madenin kapatılmaması için açılma kararı verilene kadar madende kalaklarını belirttiler. Madenin kapatılmaması, üç yüz işçinin işsiz kalmaması için sonuna kadar işçilerle birlikte mücadele edeceklerini belirten Maden İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Gülahmet Güven işletmenin madendeki eksiklikleri kasıtlı olarak tamamlamadıklarını, kapatma kararı aldıklarını belirtti. Güven “Bu ocak açılacak, burada çalışacağız, Soma’ya da gitmeyeceğiz. Ya bu ocak açılacak ya da onlar burasını bırakıp gidecekler. Madenin kapatılmasına kesinlikle karşıyız. Talebimiz ocağın açılması ve Soma Holding’in buradan çekip gitmesidir. İşçi arkadaşlar yer altına inecekler ve bu iş çözülene kadar buradan çıkmayacaklar.” dedi.

Amasya Tersakan Gazetesi'nin fotoğrafı.
Amasya Tersakan Gazetesi'nin fotoğrafı.
Amasya Tersakan Gazetesi'nin fotoğrafı.
Amasya Tersakan Gazetesi'nin fotoğrafı.

Linyit tüketimi, taş kömürünü solladı

linyit-tuketimi-tas-komurunu-solladi-6794370Ocakta katı yakıtta en fazla üretim ve teslimat linyitte gerçekleşti. 4 milyon 623 bin 177 ton linyit, 2 milyon 630 bin 505 ton taş kömürü teslimatı yapıldı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ocak ayına ilişkin katı yakıt istatistiklerini açıkladı.  Katı yakıtların ocak ayı toplam satılabilir üretim miktarları taş kömüründe 92 bin 847 ton, linyitte 4 milyon 105 bin 893 ton ve taş kömürü kokunda 381 bin 584 ton olarak gerçekleşti.

Teslimat miktarları taş kömüründe 2 milyon 630 bin 505 ton, linyitte 4 milyon 623 bin 177 ton ve taş kömürü kokunda 402 bin 815 ton oldu. Üretilen katı yakıtların teslimatları karşılama oranı yüzde 3,5 ile en düşük taş kömüründe gerçekleşti. Bu oran, linyitte yüzde 88,8, taş kömürü kokunda yüzde 94,7 olarak hesaplandı.

Katı yakıtların teslimat yerlerine bakıldığında, taş kömürü teslimatının yüzde 44,9’u termik santrallere, yüzde 13,6’sı kok tesislerine, yüzde 6,5’i demir-çelik haricindeki sanayiye, linyit teslimatının yüzde 86,4’ü termik santrallere yapıldı. Taş kömürü kokunun ise yüzde 99,4’ü demir-çelik sanayisine sevk edildi.

Milliyet

Günün Madencilik Makalesi

111Yeraltı Maden İş Sendikası’nın tarihini ve ‘Yeni Çeltek’ten Soma’ya’ maden işçilerinin direnişlerini bugünlerde yeniden-yeniden okumak gerekiyor. Taşeronlaşmanın hüküm sürdüğü, örgütlü direnişin önünün kesildiği, ülkenin kana bulandığı, halkın katledildiği bu günlerde anımsamalı, bilinmiyorsa öğrenilmeli. Yapmışlar/yapabiliriz diye düşünmeli. “Yedi Kat Yerin Altından Uğultular Geliyor – Yeni Çeltek’ten Soma’ya Maden İşçileri” kitabında; Onur Bütün’ün yalnızca maden işçi direnişlerinin belgeselini çalışırken ve derlerken titiz ve disiplinli bir emek üretmesinin görünürlüğünü değil, kendi fikirleriyle de katkıda bulunduğu, Sendika Genel Başkanlığını yıllarca yürüten Çetin Uygur’un maden işçilerinin tarihini kayıt altına almak ve onların komite-konsey örgütlenmeleri ile hayata geçirdikleri özyönetim örneklerini incelemek ve tartışmaya açmak diye özetlediği, sendikanın “Üreten Biziz, Yöneten de Biz Olacağız”, “Söz, Yetki, Karar Çalışanlara” ilkesini pratiğe taşıyan işçilerin hikayesini okuyacaksınız.

Çetin Uygur’la TAKSAV’da tanışma ve konuşma fırsatım oldu ve hemen sonrasında da sevgili Onur’un organizasyonuyla bir grup dostla birlikte yeniden buluştuk. O gece büyük bir sendikacıyı, devrimciyi, insanı dinledim… Onur Bütün’ün, Yeraltı Maden İş Sendikası ile ilgili yapmış olduğu çalışmanın tüm dökümanlarını, elindeki arşivi güvenerek bana bırakmasından kendi tabiriyle gönendim. Arkadaşlarımla birlikte planladığımız belgesel bir film projesinin ilk adımlarını atmış olduk.

 

Kitaba dönecek olursam, 1980 Askeri Darbesi sırasında sendikanın broşür, afiş, fotoğraf ve çeşitli bilgi ve belgelere el konulmasına rağmen -komite ve konseylerin nasıl kurulduğu ve işlediği, işgal edilen ve yasadışı üretim yapılan maden ocaklarında üretim sürecinin organizasyonunu, satış ve pazarlama sürecinde mahalle ve köy komitelerinin nasıl çalıştığını aktarmak gibi- verileri doğru edinmek için sözlü tarih çalışması, anketler, günlük ve not tutmalarla sorun büyük oranda aşılmış. Onur Bütün’ün geçmişte olanın şimdiyle olan bağlantısını kurmaya çalışan bir bellek tipini önemsemesi bu çalışmanın en önemli pratiği olarak karşımızda duruyor.

Ayrıca Bütün’ün kitabının beşinci bölümünde açtığı teorik tartışmayı bu tip belgesel çalışmalarda örneğine rastlanılmayan bir yaklaşım olarak önemsediğimi belirtmek isterim. ‘Sınıf mücadelesinden sınıf savaşına’, ‘savaşan bir işçi sınıfı örneği olarak özyönetim’, ‘zihin-beden emeği birliğinin sendikal örgütlenme ve komünizm ile ilişkisi’ gibi konu başlıkları çerçevesinde aktarımları/paylaşımları, yazarın katkı sağlayan ve eleştirel bakışıyla birlikte okuru da içine katan açık uçlu bir tartışmaya davet niteliğinde.

Altıncı bölümde “Ölü Madencilerle Anılan Soma” diye açılan başlıkta; Soma madencilerinin kısa tarihinden başlayıp, Soma katliamı sonrası madencilerin durumu, işçi ölümlerinden sorumlu olduğu için ilk kez sendikaya dava açılması, Soma maden işçileriyle yapılan söyleşiler ve anket çalışmaları da maden işçilerinin sorunlarını ve mücadelesini geniş bir perspektifle günceli de içine katarak sunulmuş. Özellikle anket çalışması metodolojik olarak son derece doğru bir zeminde, böylece istatiklerden çıkan sonuç bilinen bir gerçeği, Türkiye’de iktidarın, işçilerin hak arama mücadelesinde ne kadar acımasız olduğunu görünür hale getiriyor.

Son sayfalarda Yeraltı Maden-İş Sendikası arşivine ayrılmış. İşçi direnişlerinin savunucusu ve öznesi olmuş İrfan Demirkol; fotoğraf arşiviyle, aynı gerekçeyle Selçuk Demirel; afiş tasarımları ve karikatürleriyle; madencilerin sorunlarına, örgütlenmelerine ve mücadelelerine onlarla içiçe birlikte olarak katkı sağlamışlar. Benim ‘Militan Fotoğraf ve Fotoğrafçı’ kitabımda kastettiğim, militan sanat ve sanatçı tezimle örtüşüyor. Bu dayanışma, günümüzün kimi sanatçı ve aydınlarına örnek olmalı.

Hemen belirteyim ki; kısa kitap tanıtımının yetersiz olduğunun farkındayım, uzun soluklu, disiplinli ve eksik bırakılmamaya yoğun çaba gösterilmiş elimdeki bu çalışma hakkındaki düşüncelerimi kısa bir köşe yazısına sığdırabilmenin zorluğunun gerekçelerini siz okurların kitabı okuduktan sonra anlayacağınızı umuyor ve ipuçları vermekle yetinmemin yazara ve çalışmasına haksızlık olduğunu da kabul ediyorum. Affola. Kitabı okuyarak beni haklı çıkarabilirsiniz!

Türkiye’nin önceliği yerli kömür

resized_626ad-3da1a81balbayrakEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin enerji üretiminde alternatifli ve daha dengeli bir portföye ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Örneğin yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün yüzde 12’sini oluşturuyor. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda yeni modeller üzerinde çalışıyoruz. Modeller arasında alım garantisi de olabilir. Yatırımcı dostu, devletin de kazanacağı model arayışı içindeyiz” dedi.

Habertürk’ün haberine göre, Albayrak, Çin gezisinin son durağı Shangai’de Nükleer Mühendislik, Ar-Ge ve Tasarım Enstitüsü’nü ziyaret etti, güneş enerjisi şirketleri Trina, Yingli, Shunfeng Clean Energy ve HT-SAAE’nin temsilcileriyle görüştü. Albayrak, Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut, Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Necati Yamaç ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Safa Uslu’nun yer aldığı ekiple DAP uçağı ile Shangai’den İstanbul’a dönerken Çin gezisini değerlendirdi.

Kömüre dayalı termik santraller

Türkiye’nin enerjide portföy çeşitlendirmeye ve denge kurmaya ihtiyacı olduğunu belirten Albayrak şöyle konuştu:

“Nükleerden kömüre, rüzgârdan güneşe kadar enerjinin tüm dallarını kapsayan verimli bir seyahat yaptık. ‘Nükleer olmasın, kömür olmasın…’ diyorlar. Çin elektrik enerjisinin yüzde 55’ini kömürle, toplam enerjisinin yüzde 64’ünü kömürle sağlıyor. ABD yüzde 40. Örneğin bizde yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün yüzde 12’sini oluşturuyor. İthalle birlikte oran yüzde 18-20 arasında değişiyor. Ondan sonra cari açık var. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Biz de yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız.”

‘Ne yapacağız?’

Bakan Albayrak kömür santrallarında teknolojinin geliştiğine işaret ederken “Hem enerji bağımlılığı olmasın, hem elektrik kesilmesin… Ne yapacağız? Benim kaynağım varsa değerlendirmem lazım. Yoksa ithal enerjiyle besleyeceğim, sıkıntı yaşandığında ne olacak. Vatandaşın her türlü güvenliğini sağlamak zorundayım. Kirlilik açısından bugünkü teknoloji 30 sene önceki santrallar gibi değil. Emisyon açısından neredeyse gazla aynı, hatta gazdan daha çevreci santrallar var. Teknoloji gelişti” dedi.

‘Öncelik yerli kömür’

Bakan Albayrak şöyle devam etti:

“Yerli kömürümüz varken ithal kömüre olumlu bakmam. (Yabancı yatırımcı geldi ‘ithal kömürle santral yapmak istiyorum’ derse ne olacak?) Çok teşekkür ederiz, ama öncelik yerli kömür olsun deriz. Yerli kömürüm varsa Türkiye’nin önceliği yerli kömürdür. Birileri ithal kömür, ithal kömür…. Bakanlık olarak yeni dönemde ithal kömüre öncelik olarak olumlu bakmıyoruz. AK Parti hükümetleri zamanında yeni keşfedilen rezervler var. Geçtiğimiz dönem ithal kömür santralları oldu. Bundan sonraki dönemde önceliğimiz yerli kömür olmak zorunda. 10 yıl önce düşük kaloriye göre teknolojiler daha kısıtlıydı. Maliyet yüksek, verimliliği düşüktü. Son 10 yılda ciddi gelişti. 800 kaloriye kadar kömürü yakacak teknolojiler gelişti. Çin’de bir kez daha gördük bunu. Türkiye’de gündemimizde 5 önemli saha var. Bu sahalarda 1.200 kaloriden başlayan 2.800 kaloriye kadar giden bir portföy var elimizde.”

Bakan Albayrak’ın verdiği mesaj, önümüzdeki dönemde ithal kömüre dayalı yeni santral kurulmasına pek sıcak bakılmayacağını gösteriyor. Bakan Albayrak fiyatta çevre ülkelerle pazarlık gücünü korumak için yerli kömürle elektrik üretimi konusunda hedef oran vermek isteme de yerli kömürle elektrik üretmek isteyene finansman yardımından alım garantisi dahil kapılar sonuna kadar açılacak. Zira enerji fiyatlarının düştüğü bu dönemde portföyü yeniden şekillendirmek için de en ideal zaman.

Yeni Şafak

Tarihin En Acı MadenKazaları

42-0-cc93edabcee21844569eb2f037104d66Dünya tarihinde işkazalarında en acı tabloyu gözler önüne seren, ne yazık ki maden kazalarıdır.Dünyanın çeşitli ülkelerinde meydana gelen maden kazaları sonucubinlerce insan hayatını kaybetti. Maden kazaları genellikle; metan gazıpatlaması, karbon monoksit zehirlenmesi, gaz sıkışması, kömür tozu patlamasıgibi sebeplerden meydan gelmektedir. Göz ardı edilen ihmalkârlıklar da ne yazıkki birçok insanın ölümüne sebep olmakta.

Gelişen teknoloji ve 21. Yüzyılda olmamıza rağmen bu tip işkazaları hâlâ yaşanmaktadır. Maden kazaları sebeplerinden en büyüğüise; ne yazık ki İş Sağlığı ve Güvenliği prosedürlerine uyulmaması ve ihmalkârdavranmaktır.

Yaşanan Maden Kazaları

Çin’in Benxihu kentinde bulunan kömür ocağında26 Nisan 1942 tarihinde meydana gelenpatlama sonucu, 1.549 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin cesetlerinin göçükaltından çıkarılması 10 gün sürdü. Bu maden kazasın en çok işçinin öldüğükazadır.

Kuzey Fransa’da 10 Mart 1906 tarihinde, Courrières maden ocağındameydana gelen kömür patlaması neticesinde, 1.099 işçi hayatını kaybetti. Neyazık ki, ölenlerin üçte ikisi 18 yaşın altındaydı.

Japonya’nın Kyushu kentinde 15 Aralık 1914 tarihinde, Mitsubishi Hojyo kömürocağında meydana gelen gaz patlaması neticesinde 687 işçi hayatını kaybetti.Japon tarihinin en ölümcül maden kazası olarak kayıtlara geçti.

Japonya’nın Omuta’da 9 Kasım 1963 tarihinde, Mitsui Miike kömür madenindemeydana gelen patlama sebebiyle 458 işçi hayatını kaybetti.

Birleşik Krallık’taki Senghenydd’de 14 Ekim 1913 tarihinde 439 kişi hayatını kaybetti.

Güney Afrika 21 Haziran 1960, 437 madenci

Hindistan – Dhanbad, 375 madenci

Hindistan – Chasnala, 372 madenci

Yorkshire – İngiltere, 12 Aralık 1866, 388 madenci

Virginia – Amerika, 6 Aralık 1907,500’e yakın madenci maalesef yaşamınıyitirdi.

Ülkemizde baktığımızda ise; en acı ve en ölümcül olan işve maden kazaları arasında Soma faciası yer almaktadır. Resmirakamlara göre 301 işçinin yaşamını yitirdiği ve 88 işçinin yaralandığı faciadaülke 3 gün yas ilan etmiştir.

tarihin en büyük maden kazaları

tarihin en büyük maden kazaları

tarihin en büyük maden kazaları

tarihin en büyük maden kazaları

Bakan Albayrak’tan çok önemli ‘kömür’ açıklaması

1215782_770x443Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin enerji üretiminde alternatifli ve daha dengeli bir portföye ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Örneğin yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün yüzde 12’sini oluşturuyor. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda yeni modeller üzerinde çalışıyoruz. Modeller arasında alım garantisi de olabilir. Yatırımcı dostu, devletin de kazanacağı model arayışı içindeyiz” dedi.

Albayrak, Çin gezisinin son durağı Shangai’de Nükleer Mühendislik, Ar-Ge ve Tasarım Enstitüsü’nü ziyaret etti, güneş enerjisi şirketleri Trina, Yingli, Shunfeng Clean Energy ve HT-SAAE’nin temsilcileriyle görüştü.

Albayrak, Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut, Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Necati Yamaç ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Safa Uslu’nun yer aldığı ekiple DAP uçağı ile Shangai’den İstanbul’a dönerken Çin gezisini değerlendirdi.

Türkiye’nin enerjide portföy çeşitlendirmeye ve denge kurmaya ihtiyacı olduğunu belirten Albayrak şöyle konuştu: “Nükleerden kömüre, rüzgârdan güneşe kadar enerjinin tüm dallarını kapsayan verimli bir seyahat yaptık. ‘Nükleer olmasın, kömür olmasın…’ diyorlar. Çin elektrik enerjisinin yüzde 55’ini kömürle, toplam enerjisinin yüzde 64’ünü kömürle sağlıyor. ABD yüzde 40. Örneğin bizde yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün yüzde 12’sini oluşturuyor. İthalle birlikte oran yüzde 18-20 arasında değişiyor. Ondan sonra cari açık var. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Biz de yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız.”

Bakan Albayrak kömür santrallarında teknolojinin geliştiğine işaret ederken “Hem enerji bağımlılığı olmasın, hem elektrik kesilmesin… Ne yapacağız? Benim kaynağım varsa değerlendirmem lazım. Yoksa ithal enerjiyle besleyeceğim, sıkıntı yaşandığında ne olacak. Vatandaşın her türlü güvenliğini sağlamak zorundayım. Kirlilik açısından bugünkü teknoloji 30 sene önceki santrallar gibi değil. Emisyon açısından neredeyse gazla aynı, hatta gazdan daha çevreci santrallar var. Teknoloji gelişti” dedi. 

Yaşam kurtaracak düzenlemeye erteleme

yasam-kurtaracak-duzenlemeye-erteleme-6786755Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan, ‘Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik’, Resmi gazete’de yayımlandı. Buna göre, daha önce yılda en az bir defa olan tatbikat, en geç 6 ayda bir yapılacak. Personel takip ve izleme sistemi ile hayat hattı 1 Ocak 2017’de yürürlüğe girecek.

Sığınma odası bulunan yeraltı maden iş yerlerinde sürekli hayat hattı, acil durum planına uygun şekilde çalışanların sığınma odası veya yeryüzüne ulaşmasını sağlayacak şekilde yerleştirilecek. Hayat hattı işçilerin kaçış hızını engellemeyecek ve rahatlıkla elle takip edebilecekleri şekilde duvara monte edilecek. Sığınma odalarının bulunduğu yerler 50×200 milimetre ölçülerinde ve en az 2.5 metre boyunca devam eden yanmaz ve dayanıklı malzeme ile gösterilecek.

Çizimlere yer verildi
Kömür ve türevleri hariç olmak üzere yeraltı maden işyerlerinde, acil durumlarda kullanılmak amacıyla sığınma odaları kurulacak. Sığınma odalarının teknik özelliklerine dair usül ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 6 ay içerisinde çıkarılacak tebliğle belirlenecek. Ancak henüz hazırlık aşamasında olan ve üretim aşamasına geçmemiş yeraltı maden işyerleri, sığınma odalarını üretim aşamasına geçtiklerinde kuracak. Yönetmelik değişikliğinde, madenlerdeki ‘hayat hattı’nın çizimine de yer verildi.

‘6 ayda mı, 16 ayda mı?’

Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel Yüksel Milliyet’e yaptığı açıklamada, işçinin madende nerede olduğunu gösteren izleme takip sistemi ile yaşam hattının 1 Ocak 2016’ta yürürlüğe girmesinin hedeflendiğini, bunun 1 yıl ötelendiğini söyledi. Yüksel, yaşam odasının ise ilk defa yönetmeliğe konduğunu, onun için de 6 aylık tebliğ süresi olduğunu belirterek, “6 ayda mı olur, 16 ayda mı olur belli değil” dedi. Ertelemenin sebebine ilişkin ilk duyumlarının ‘sektörün hazır olmaması’ olduğunu aktaran Yüksel, “Bunun sebebi ekonomik mi, teknik mi bu açıklanmalı. Ekonomikse kabul edilemez” diye konuştu. 

Enerji Yatırımlarına Hızlı Yeni Model Geliyor

enerji-yatirimlarina-hizli-yeni-model-geliyor-8288316_x_3605_oNükleer ve yenilenebilir enerji için görüşmek üzere Çin’e giden Enerji Bakanı Albayrak “Türkiye’nin enerji ihtiyacı için en hızlı, ucuz model üzerinde çalışıyoruz.” dedi.

Nükleer ve yenilenebilir enerji alanlarında dev şirketlerle görüşmek üzere Çin’e giden Enerji Bakanı Albayrak “Türkiye’nin enerjiye en hızlı, en ucuz ve en optimum şekilde ulaşması için yeni bir model üzerinde çalışıyoruz. Bazı yatırımları özelleştirme şeklinde de yapabiliriz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, kömür başta olmak üzere yenilenebilir ve nükleer enerji alanında dev yatırımcılarla bir dizi görüşmelerde bulunmak için Çin’e çıkarma yaptı. Özelleştirme İdaresi’nin yeni Başkanı Mehmet Bostan ve Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı Başkanı Arda Ermut’u da yanına alarak Çin’e gelen Bakan Albayrak, Pekin’de yaptığımız sohbet toplantısında, Türkiye’nin enerjiye en hızlı, en ucuz ve en optimum şekilde ulaşması için yeni bir model üzerinde çalıştıklarını söyledi. Albayrak “Bazı yapacağımız yatırımları, özelleştirme üzerinden yapmayı düşünüyoruz. Daha hızlı hayata geçsin diye bu modelleri çalıştırıyoruz” dedi. Albayrak, sohbette önce Türkiye’nin elektrik üretimindeki mevcut kapasitesini ortaya koydu. Albayrak “Şu anda 73 bin megavatlık kurulu ka-pasitemiz var. Bunun yüzde 70’ini özel sektör, kalanını kamu üretiyor. Türkiye’nin yüzde 3-4 dolayında seyreden büyüme temposu var. Elektrik üretim kapasitemizde de artış bu düzeyde. Oysa Türkiye’nin daha fazla kurulu güce ihtiyacı var. 10 yıl içinde 50 bin megavatlık yeni kapasite yaratmamız gerekiyor. Bu dönemde enerji için 100 milyar dolarlık yatırım gündeme gelecek” dedi.

BU YIL DEVREYE ALIRIZ

Albayrak, yeni modelle ilgili de şu bilgileri verdi: “Bazı yapacağımız yatırımları özelleştirme üzerinden yapmayı düşünüyoruz. Daha hızlı hayata geçsin diye bu modelleri çalıştırıyoruz. Ne gibi kömür sahalarımız var, rüzgar ve güneş enerjisi gibi çok farklı zenginliklerimiz var. Kaybedecek vaktimiz yok. Hem Türkiye hızlı bir şekilde büyüyor, hem de ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların en hızlı şekilde karşılanmasıyla ilgili bir süreç var. Kamu açısından en hızlı nasıl bir model oluşturabiliriz, yatırımcı açısından da yatırımı en sorunsuz nasıl başlatabilirim, üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan biri de gerekirse özelleştirme. Bunun için bir şirket kurduk. Çalışmaları da yapıyoruz. Kömürde belki en hızlısı hayata geçirilebilir.”

Albayrak, kömür sahalarının işletilmesiyle ilgili geçmişten bugüne uzanan modele de değinerek, “Uygulamadaki modeller zamanla karmaşıklaşmış, yorucu hale gelmiş. Amacımız, en ucuz enerjinin en hızlı şekilde üretilebilmesini sağlayacak ortamı yaratmak” diye konuştu. Üzerinde çalıştıkları modellerin devreye girmesinin uzun sürmeyeceğini kaydededen Albayrak, şunları söyledi: “Ben kömür sahalarının işletilmesinde rödovans sistemine sıcak bakmıyorum. Çünkü devlet o modelde sadece bedel alıyor. Daha verimli olacağını düşündüğümüz yeni modeli bu yıl devreye alabileceğimizi düşünüyorum.”

‘SÜPER TERMİK’ PROJESİ

Bölgedeki sıkıntılı ve zor tabloya da dikkat çeken Bakan Albayrak “Çevremizdeki sıkıntılara rağmen ülkemizdeki yatırım iklimini elverişli tutmaya özen gösteriyoruz. Çok şükür yatırımcının iştahı sürüyor. 3’üncü nükleer santral, kömüre dayalı termik santral, rüzgar ve güneş enerjisi için Çin’deki muhataplarımızla stratejik görüşmeler yapacağız” diye konuştu. Önümüzdeki dönemde yerli kaynaklara ağırlık verileceğini belirten Albayrak, Türkiye’deki kömürün enerji değerinin de altını çizdi. Albayrak, şunları söyledi: “Ülkemizde önemli kömür sahaları var. Ancak, 1.300-2.000 kalori arasında değişiyor. Günümüzde gelişen teknoloji, düşük kalorili kömürü dönüştürerek elektrik üretimine imkan veriyor. Çin’deki ‘Süper Termik’ teknolojisine bu açıdan bakacağız.”

1 KURUŞ KOYMADAN YAPILINCA ALIM GARANTİSİ VERİLİR

Bakan Albayrak’a bazı enerji yatırımlarında devletin verdiği alım garantilerinin tartışmaya yol açtığını sorduk, nükleer santralları örnek gösterdi: “Eğer devlet 1 kuruş para koymadan 20 milyar dolarlık nükleer santral yatırımı yaptırıyorsa, burada alım garantisi gündeme gelmesi normaldir. Geçmişte doğalgaz çevrim santrallarına verilmiş alım garantileri var. Onların bazılarında süre doluyor. Onların süresi dolunca yeni yatırımların bazıları için alım garantisi gündeme geliyor. Burada önemli olan bir dengeyi tutturmak.”

Çin’de kömür ocağında göçük

240320161229325957521_2Çin’in kuzeyinde yer alan Şanşi eyaletindeki bir kömür madeninde meydana gelen göçükte 19 madencinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Şinhua ajansının haberine göre, Şanşi eyaletine bağlı Şanyin kenti yakınlarındaki Şanşi Datong Kömür Madeni Grubu şirketine ait ocakta dün yerel saatle 22.10’da göçük meydana geldi.

Şirket yetkilileri, kaza sırasında ocakta 129 kişinin bulunduğunu söyledi.

Arama kurtarma çalışmaları sırasında 110 madenci kurtarıldı, 19’unun da cesedi çıkarıldı.

Sık sık maden kazalarıyla gündeme gelen Çin’de son yıllarda alınan güvenlik önlemleri sonucu madenci ölümlerinde azalma kaydedilmişti.

Star

75 yıl sonra akıllarına yeni geldi

75-yil-sonra-akillarina-yeni-geldi-13Elazığ Keban’da 1940’da çinko ve kurşun cevherinin zenginleştirilmesi için kurulan tesisin atıkları kaldırılıyor Uzmanlar, atıkların bu sürede Fırat suyuna karışarak ekolojik dengeyi bozduğunu söyledi.

ELAZIĞ’ın Keban ilçesinde 1990’a kadar Keban Simli-Kurşun İşletmesinin yürüttüğü maden zenginleştirme işlemleri sonrasında Fırat Nehri kenarına yığılan flotasyon atıkları yıllar sonra nihayet kaldırılacak. Etibank tarafından yöredeki çinko ve kurşun cevherlerinin flotasyon yöntemiyle zenginleştirmesi amacıyla 1940’da Keban Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin 2-3 kilometre aşağısında Fırat Nehri kenarında kurulan Keban Simli-Kurşun İşletmesi’nin flotasyon atıkları 50 yıl boyunca nehrin kenarına yığıldı. İl Özel İdaresi, ilçede çevre kirliliği oluşturan ve o zamanki teknoloji ile içerisindeki altın, gümüş, kurşun ve çinko gibi metallerin işlenmesi için bir madencilik firması ile anlaştı. Ancak, uzmanlar, bu işleme geç kalındığı görüşünde.

Olumsuz etkiledi

Maden Mühendisleri Odası Elazığ Temsilcisi Mehmet Rojbin Bingöl, Maden atıklarının bölgedeki iklim ve toprak örtüsünü olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekti.

‘Doğa yok ediliyor’

Bingöl, “Bu atıkların asit yağmurlarına dönüşebilme ihtimali çok yüksek. Maden atıkları doğaya bırakılmak yerine geri dönüşüm tesislerinde kullanılmalıydı. Bu tesislerde atık su, tamamen metallerden arındırılabiliyor’’ dedi. “Daha az maliyet için doğa yok ediliyor’’ diyen Bingöl, sözlerine şöyledevam etti: “Atıkların içerisinde mikro metaller suyla birlikte baraja karıştığında basınç uygular. Bu basınç zamanla barajın yıkılmasına bile neden olabilir. Bütün metal madenleri doğaya sıfır zarar ile çıkartılabilir. Gelişmiş ülkelerde bu geri dönüşüm yapılıyor. Ülkemizde bu atıklar için böyle bir çalışma yapılsa, bütün engelli vatandaşlarımızın tekerlekli sandalye ihtiyaçları rahatlıkla karşılayabiliriz.

Ekolojik denge bozuluyor’

FIRAT Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz, konu hakkında rapor hazırladıklarını söyledi. Şaşmaz, ‘’Flotasyon atığı malzemeler yıllardır burada bekletiliyor. İçerisinde toksit metallerin bulunduğu sular Fırat Nehri’ne ve Karakaya Baraj Gölü’ne boşalmakta ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Atıklar ivedilikle kaldırılmalı’’dedi.

Meltem Yılmaz
YENİ YÜZYIL GAZETESİ

Soma’da ailelerin davası öteleniyor

127885Milletvekili Tur Yıldız Biçer, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ) denetlenmesiyle ilgili 2014 raporundaki bilgilere göre, Soma Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi’nin başvurusu üzerine TKİ’nin, temliknamenin sıra cetvelinde üst sıralarda yer almasını sağladığını savundu.

“Soma cinayeti sonrasında ailelerin tazminat davalarının, Soma Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi, TKİ yetkilileri ve ilgili banka eliyle ve birlikte ötelenmeye ve engellenmeye çalışılması, insani değerlerin karşısına kar, para ve kişisel çıkarın, emeğin karşısına sermayenin ahlak ve vicdan tanımayan çizgisinin, hak ve hukuk arayışının karşısına zorbalığın ve dolandırıcılığın yaşama geçirilmesi anlamına gelmektedir.”

Enerji Yatırımlarına Hızlı Yeni Model Geliyor

enerji-yatirimlarina-hizli-yeni-model-geliyor-8288316_x_3605_oNükleer ve yenilenebilir enerji alanlarında dev şirketlerle görüşmek üzere  Çin‘e giden Enerji Bakanı Albayrak “Türkiye’nin enerjiye en hızlı, en  ucuz ve en optimum şekilde ulaşması için yeni bir model üzerinde çalışıyoruz. Bazı yatırımları özelleştirme şeklinde de yapabiliriz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı  Berat Albayrak, kömür başta olmak üzere yenilenebilir ve nükleer enerji alanında dev yatırımcılarla bir dizi görüşmelerde bulunmak için  Çin‘e çıkarma yaptı.  Özelleştirme İdaresi‘nin yeni Başkanı  Mehmet Bostan ve Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı Başkanı Arda Ermut’u da yanına alarak  Çin‘e gelen Bakan Albayrak,  Pekin‘de yaptığımız sohbet toplantısında,  Türkiye‘nin enerjiye en hızlı, en  ucuz ve en optimum şekilde ulaşması için yeni bir model üzerinde çalıştıklarını söyledi. Albayrak “Bazı yapacağımız yatırımları, özelleştirme üzerinden yapmayı düşünüyoruz. Daha hızlı hayata geçsin diye bu modelleri çalıştırıyoruz” dedi. Albayrak, sohbette önce  Türkiye‘nin elektrik üretimindeki mevcut kapasitesini ortaya koydu. Albayrak “Şu anda 73 bin megavatlık kurulu ka-pasitemiz var. Bunun yüzde 70’ini özel sektör, kalanını kamu üretiyor.  Türkiye‘nin yüzde 3-4 dolayında seyreden büyüme temposu var. Elektrik üretim kapasitemizde de artış bu düzeyde. Oysa  Türkiye‘nin daha fazla kurulu güce ihtiyacı var. 10 yıl içinde 50 bin megavatlık yeni kapasite yaratmamız gerekiyor. Bu dönemde enerji için 100 milyar dolarlık yatırım gündeme gelecek” dedi.

BU YIL DEVREYE ALIRIZ

Albayrak, yeni modelle ilgili de şu bilgileri verdi: “Bazı yapacağımız yatırımları özelleştirme üzerinden yapmayı düşünüyoruz. Daha hızlı hayata geçsin diye bu modelleri çalıştırıyoruz. Ne gibi kömür sahalarımız var, rüzgar ve güneş enerjisi gibi çok farklı zenginliklerimiz var. Kaybedecek vaktimiz yok. Hem  Türkiye hızlı bir şekilde büyüyor, hem de ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların en hızlı şekilde karşılanmasıyla ilgili bir süreç var. Kamu açısından en hızlı nasıl bir model oluşturabiliriz, yatırımcı açısından da yatırımı en sorunsuz nasıl başlatabilirim, üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan biri de gerekirse özelleştirme. Bunun için bir şirket kurduk. Çalışmaları da yapıyoruz. Kömürde belki en hızlısı hayata geçirilebilir.”

Albayrak, kömür sahalarının işletilmesiyle ilgili geçmişten bugüne uzanan modele de değinerek, “Uygulamadaki modeller zamanla karmaşıklaşmış, yorucu hale gelmiş. Amacımız, en  ucuz enerjinin en hızlı şekilde üretilebilmesini sağlayacak ortamı yaratmak” diye konuştu. Üzerinde çalıştıkları modellerin devreye girmesinin uzun sürmeyeceğini kaydededen Albayrak, şunları söyledi: “Ben kömür sahalarının işletilmesinde rödovans sistemine sıcak bakmıyorum. Çünkü devlet o modelde sadece bedel alıyor. Daha verimli olacağını düşündüğümüz yeni modeli bu yıl devreye alabileceğimizi düşünüyorum.”

‘SÜPER TERMİK’ PROJESİ

Bölgedeki sıkıntılı ve zor tabloya da dikkat çeken Bakan Albayrak “Çevremizdeki sıkıntılara rağmen ülkemizdeki yatırım iklimini elverişli tutmaya özen gösteriyoruz. Çok şükür yatırımcının iştahı sürüyor. 3’üncü nükleer santral, kömüre dayalı termik santral, rüzgar ve güneş enerjisi için  Çin‘deki muhataplarımızla stratejik görüşmeler yapacağız” diye konuştu. Önümüzdeki dönemde yerli kaynaklara ağırlık verileceğini belirten Albayrak,  Türkiye‘deki kömürün enerji değerinin de altını çizdi. Albayrak, şunları söyledi: “Ülkemizde önemli kömür sahaları var. Ancak, 1.300-2.000 kalori arasında değişiyor. Günümüzde gelişen teknoloji, düşük kalorili kömürü dönüştürerek elektrik üretimine imkan veriyor.  Çin‘deki ‘Süper Termik’ teknolojisine bu açıdan bakacağız.”

1 KURUŞ KOYMADAN YAPILINCA ALIM GARANTİSİ VERİLİR

Bakan Albayrak’a bazı enerji yatırımlarında devletin verdiği alım garantilerinin tartışmaya yol açtığını sorduk, nükleer santralları örnek gösterdi: “Eğer devlet 1 kuruş para koymadan 20 milyar dolarlık nükleer santral yatırımı yaptırıyorsa, burada alım garantisi gündeme gelmesi normaldir. Geçmişte doğalgaz çevrim santrallarına verilmiş alım garantileri var. Onların bazılarında süre doluyor. Onların süresi dolunca yeni yatırımların bazıları için alım garantisi gündeme geliyor. Burada önemli olan bir dengeyi tutturmak.”

Avrupa hisseleri enerji ve madencilikteki kayıplarla düştü

1213231_770x443Avrupa hisse senetleri, enerji üreticileri ve madencilik hisselerinin öncülüğünde gerilerken, kimya sektörü şirketlerindeki birleşme ve devralma spekülasyonlarının etkisiyle tırmandı.

Total SA, Stoxx Europe 600 Endeksi‘ndeki petrol hisse senetlerini en büyük kaybına sürükledi. Emtia üreticileri, BHP Billiton Ltd.’nin kayıplarda öncülük etmesiyle üç günlük ilerleyişini durdurdu. BASF SE ve Bayer AG kimya sektörü hisse senetleri, Monsanto Co.’nun iki Alman şirketiyle anlaşmaya çalıştığı söylentileriyle, endeks ölçütünde en iyi performansı gerçekleştirdi.

Stoxx Europe 600 Endeksi, erken saatlerde yüzde 0.6 kadar yükselip, 0.9 düştükten sonra, Londra’da 16:30 itibariyle yüzde 0.3 düştü. Hisse senetlerinin işlem hacmi 30 günlük ortalamanın yüzde 19 altındaydı.

Düsseldorf’ta WGZ Bank hisse senetleri birimi başkanı Matthias Jasper, “Satışların ardından oldukça güçlü bir iyileşme gördük ve bugünlerde enerji kaybetmeye başladı.” dedi ve “Piyasanın şu anda, eski olan ‘bardağın yarısı dolu mu yoksa boş mu’ tartışmalarının yorucu olmaya başlaması sebebiyle, yeni bir yönelime ihtiyacı var. Piyasalar son zamanlarda oldukça sarsıntılıydı. Bu yüzden yatırımcılar karda kapatmak için önceki yıllara göre daha istekli.” diyerek görüş bildirdi.

Günün Madencilik Makalesi

1112001’den bu yana altın üretiyoruz. Türkiye’de son 15 yılda 228 ton altın üretildi.  
Türkiye’de halen beş firma tarafından 8 maden ocağında altın üretiliyor.

 Altın üreten kuruluşlar bugüne kadar arama için 800 milyon dolar, üretim tesisi için 1.7 milyar dolar olmak üzere 2.5 milyar dolar yatırım yaptı.

Altın üreten 5 firmanın iki tanesi uluslararası sermayeli, 3 tanesi ise yerli sermayeli. 2001’de 1.4 tonla başlayan altın üretimi 2013’te 33.5 tona ulaştı.

2013’den sonra yeni altın arama izinleri ve işletme izinlerinde yaşanan sıkıntılar sonucu altın üretimi düşmeye başladı. Altın üretimi 2014 yılında 31.0 tona, 2015 yılında ise 27.5 tona düştü. 

Enerji ve metal madenciliğinde yüzlerce maden arama sahasından bir veya ikisi madene dönüşebilmektedir. 

Ülkemizde 350 maden arama ruhsatından ancak bir tanesi ekonomik olarak işletilebilecek bir altın madenine dönüşüyor. Altın bulunamayan 349 sahada yapılan maden arama masrafları madenciliğin riskini oluşturuyor.

Aramadan bulunamıyor

Yabancı sermayeli bir maden işletmesi Türkiye’de maden aramalarına 20 yılda 130 milyon dolar harcadıktan sonra, 21. yılda altın madenini bulabildi. Yaklaşık 360 milyon dolar tesis yatırımı gerçekleştirerek altın üretmeye başladı.

Altın yer kabuğunda en az bulunan element. Onun için kıymetli. Bir ton kayada bazı madende 1 gram, bazısında 5 – 10 gram altına rastlanabiliyor. 

Ülkemizin altın potansiyelinin 6500 ton olduğu tahmin ediliyor. Bu potansiyelin henüz 800 tonu üretilebilir rezerv olarak tespit edilmiş. Geride kalan 5700 tonun tespiti için maden aramalarına yaklaşık 12 milyar dolar risk sermayesinin harcamasına ihtiyaç duyulacağı belirtiliyor.

Altın madenlerinde üretilen altınlar (dore) saf altın değil. Bakır, gümüş, çinko benzeri metaller içeriyor. Saf olmayan altınlar İstanbul’da bulunan ve uluslararası kabul gören 3 altın rafinerisinde 24 ayar saf altın haline getirildikten sonra İstanbul Altın Borsası’nda satışa sunuluyor.

Alacahöyük kazıları Anadolu’da yıllar önce altın madenlerinin işletildiğini ve kuyumculuk sanatının bulunduğunu ortaya koydu. Lidya Kralı Kresus (Karun), MÖ 630’da Salihli-Sart’daki altın madenlerinden elde edilen altından para basmak amacıyla Ege’de dünyanın ilk rafinerisini ve darphanesini kurmuştu. Lidya Krallığı, yeryüzünde altın ayarlı para kullanan ilk uygarlık olmuştur.

Anadolu altın ülkesi

Anadolu’daki müzelerimizin tamamında altın ve gümüşten yapılmış yüzlerce eser var. Anadolu’da 44 medeniyet yaşamış ve hepsi bu topraklardaki madenleri değerlendirmiş.
Türkiye dünyada altın işlemeciliğinde çok önemli bir yere sahip. Binlerce irili ufaklı atölye ve fabrikada altın işleniyor. Katma değeri yüksek takı ve mücevherlere dönüştürülerek yaklaşık 70 ülkeye ihraç ediliyor. 

Bu ihracat ekonomiye yılda yaklaşık 2.5 milyar dolar katkı sağlıyor. Geçen yıl dünyada 3.155 ton altın üretildi. Türkiye 27.5 ton/yıl altın üretimiyle Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada. 2012’de çıkarılan Başbakanlık Genelgesi’nden sonra madencilik sektöründe yeni altın arama ruhsatları verilmiyor. Üreticiler mevcut ocakları işletmekle yetiniyor. 

Madenciler altın üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak üzere, her sene üretilen altın kadar yeni altın rezervlerinin keşfedilebilmesi için aramaların teşvik edilmesi gerektiğini söylüyor. Ülkemiz dünya altın ticaretinde önemli oyunculardan biri. Son 21 yılda 3174 ton altın ithal ettik. Türkiye yılda ortalama 150 ton altın ithal eden bir ülke.
Altın ithalatına, altın fiyatlarına bağlı olarak yılda yaklaşık 6-8 milyar dolar ödüyoruz. Bu nedenle altın üretimi önemli. Ancak, altın üretiminde çevreyi ve insan sağlığını korumak önem taşıyor. Ruhsat ve üretim aşamalarında bu konularda ciddi değerlemeler yapılması gerekiyor. Kamuoyunun duyarlılığı altın üretiminde giderek daha sıkı denetimi zorunlu kılıyor.

Tuz Madeni Sağlık Odası Oldu

700x400Yerin 288 metre altına inen insanlar şifa bulmak için maden ocaklarında kalıyor. Sanatoryum olarak kullanılan maden ocakların da her gün bir başka kişi gelerek sağlığına kavuşuyor.

Ukrayna’nın Soledar şehrinde bulunan tuz maden ocağın da her gün bir başka kişi gelerek hastalığına şifa arıyor. Yerin 288 metre altına inerek burada belirli bir süre boyunca konaklayan hasta kişi tuz madeni içinde geçirdiği vakit boyunca soluduğu tuz madeni havasıyla bir çok hastalığına şifa buluyor.

Özellikle solunum sistemi ve tiroit bezlerin den rahatsız olan kişilerin şifa aradığı tuz madeni ocakların da sağlıklarına kavuşuyorlar. Hastalığın dan rahatsız olan kişiler tuz madeni ocağına gelerek orada uyuyor dinleniyor. Belirli bir süre içinde orada kalan hastalar daha sonra yüzeye tekrar çıkartılıyor. Tuz katmanların dan oluşan maden ocağı içinde hava’nın son derece temiz olduğu ifade ediliyor. Mikro klima bulunan tuz madenin de etki yüzdesi de oldukça kuvvetli. Yetişkin kişiler %85 çocuklar’da %95 oranın da tedavi sağlıyor. Hastaların sadece Ukrayna’dan değil yurt dışından da bir çok kişi’nin geldiği söyleniyor.

Madencilik sektöründe temsil yarışı

timthumb.phpMadencilikte sektörün güçlü bir üst yapıyla temsiline yönelik çalışmalar yeniden hız kazandı. Ege Bölgesi’nde 9 sivil toplum örgütü, lağvedilen Madencilik Sektörü Başkanlar Konseyi Birliği’ni (MSBKB) yeniden oluşturmak üzere bir araya geldi. Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, 13-14 Nisan tarihlerinde Afyon’da bir çalıştay gerçekleştireceklerini ve konseyin kuruluşuna ilişkin deklarasyon yayınlayacaklarını açıkladı. Birliği tekrar canlandırmak üzere daha önce harekete geçtiklerini ifade eden İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkanı Ali Kahyaoğlu ise Ege Bölgesi’ndeki madencilerin kendilerine cephe açtığını savundu. Kahyaoğlu, sektöre tek çatı altında birleşme çağrısı yaptı.

Artık ülke geneline üretim yapacak…

57639_maden1Türkiye madencilik sektörünün mevcut tek fabrikası olan Maden Makinaları Fabrikası, aynı zamanda Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun da (TTK) can damarı. Geçmiş yıllarda Ortadoğu’nun en büyük Maden Makinaları Fabrikası olmakla övünülen bu işyeri, uzun zamandır siyasi iktidarların yanlış politikaları nedeniyle gözden çıkarılmış adeta kendiliğinden kapanma noktasına getirilmişti. Son dönemde Maden Makinaları Fabrikası, yine eskiden olduğu gibi madencilik sektörünün gözbebeği olmaya başladı. Özellikle son birkaç yıldır fabrikalarda kullanılan makinaların bilgisayarlı otomasyon şeklinde yenilenmesi hem üretim kalitesini, hem de üretim kapasitesini artırmada büyük etken oldu. Makineleşmedeki modernleşmenin yanı sıra KPSS ile genç işçilerin işe alınması da fabrikaya, geleceğe yönelik üretim heyecanı ve şevki getirmiş durumda.

AMASRA’YA YENİ KUYU ASANSÖRÜ

Bunun en güzel örneğini de 16 atölyenin bulunduğu fabrikanın, Soğuk Demir ve Kaynakhane Atölyesi çalışanlarının geçtiğimiz günlerde TTK Amasra Müessese Müdürlüğü için imal ettikleri 4 vagonluk “Kuyu Asansörü Kafesi” oldu. Maden Makinaları Fabrikası çalışanlarının imal ettiği bu asansör ile aynı anda yeraltından 4 kömür vagonu ile dışarıya kömür sevkiyatı yapılabilecek. 

Kurumda halen mekanize üretime geçmiş ilk müessese olan Amasra Müessese Müdürlüğü’nde yeraltından çıkarılan kömürleri aynı anda 4 vagon ile yeryüzüne çıkarma kapasitesine sahip olan asansör kafesi, önümüzdeki günlerde Amasra Müessese Müdürlüğü 1 No’lu ocak içi kuyusuna monte edilecek.

Maden Makinaları Fabrikası’nda yapılan bu imalat ile de TTK’ya önemli miktarda katkı sağlanmış oldu.

Daha önce hizmete giren CNC, hidrolik pres, trans palet, elektrikli döküm arkı, indüksiyon tezgahı gibi Maden Makinaları Fabrikası’nda yürütülen teknoloji yenilemesi kapsamında son olarak fabrikanın kaynak atölyesine alınan bilgisayar programlı kaynak robotu geçtiğimiz günlerde üretime başladı. Bilgisayar donanımlı makine ile kaynak ve puntolama işleri daha seri olacak.

Maden Makinaları Fabrikası, aynı zamanda, TTK’da halen devam eden yeraltı kömür üretiminde mekanizasyon üretime geçme çalışmaları sonuçlandığında buralarda da kullanılacak malzemenin de üretimini yapabilecek.

TTK Genel Müdürü Burhan İnan ve Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Satılmış Uludağ, Maden Makinaları Fabrikası’nı ziyaret ederek, İşletme Müdürü Aydın Balekoğlu ve çalışanlardan bilgi aldılar

ULUDAĞ: “ARTIK ÜLKE GENELİNE ÜRETİM YAPACAĞIZ”

Maden Makinaları Fabrikası hakkında değerlendirmelerde bulunan GMİS Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Satılmış Uludağ, şunları söyledi:

“Geçmişte Ortadoğu ve Balkanların en büyük Maden Makinaları Fabrikamız geçmişte ülkemiz yönetenlerin yanlış politikaları sonucu gözden çıkarılma aşamasına getirilmişti. Son dönemde Maden Makinaları Fabrikamıza gerekli önem ve özen gösterilmeye başlandı. Özellikle Sayın Genel Müdürümüz Burhan İnan göreve gelir gelmez maden makinalarımıza büyük ilgi gösterdi. Maden Makinaları Fabrikamızda makinaların bilgisayarlı otomasyon şeklinde yenilenmesine çalışmaları başlatıldı. Tornahanemize bilgisayar kontrollü CNC torna tezgahlarından, elektrik enerjisi ile döküm yapan modern dökümhanesine, indüksiyon tezgahından kaynak robotuna kadar pek çok yeni makineler ile atölyeler yeni baştan modern dizayn edildi. Sayın Genel Müdürümüz Başta Burhan İnan başta olmak üzere ilgili müdürlerimize, İşletme Müdürümüze teşekkür ediyoruz. TTK norm kadrosu 14 bin olmasına rağmen kurumda çalışan sayısı 9 binin altına düşmüş durumda. Yani kurumun 5 bin işçi açığı bulunuyor. Buna bağlı olarak da Maden Makinaları Fabrikası’nın norm kadrosu 293 olmasına rağmen halen fabrikamızda çalışan sayısı 210 civarlarında. TTK’daki işçi açıklarının giderilmesi ile birlikte Maden Makinaları Fabrikası’ndaki norm kadrosu da tamamlandığında Maden Makinaları Fabrikamız, yenilenen teknolojisi ile TTK’da halen devam eden yeraltı üretimde mekanizasyon üretime geçme çalışmaları sonuçlandığında buralarda da kullanılacak mekanize sistem çelik kalkanı gibi pek çok malzemenin de üretimini yapabilecek. Yine, ISO, ATEKS ve TSE belgeli olarak madencilik alanında malzeme üretimi yapan tüm kuruluşlarla rekabet edebilecek ve madencilik alanında ülkemizin her köşesinden gelecek taleplere cevap verebilecek duruma geldi.”

Türkiye’nin taşları görücüye çıkıyor

550565Doğal taş rezervlerinin yaklaşık yüzde 40’ına sahip Türkiye’nin zenginliği, İzmir’deki 22. Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nda (MARBLE) özellikle moda renkler beyaz, krem, bej ve gri taşlarla uluslararası alım heyetlerinin beğenisine sunulacak.

 

Ege Maden İhracatçılar Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 23-26 Mart tarihlerinde düzenlenecek MARBLE öncesi, Fuar İzmir’deki alanın tamamen dolduğunu, katılımla ilgili bir sıkıntı yaşanmadığını belirtti.

 

Fuara çok sayıda ülkeden sektör temsilcileri, mimar ve mühendislerin katılacağını, ciddi alıcıların ağırlanacağını kaydeden Kaya, MARBLE’ın dünyanın en önemli mermer fuarları arasında yer aldığını hatırlattı.

 

Kaya, dünyadaki doğal taş rezervlerinin yüzde 38-40’ına sahip Türkiye’nin asıl büyük servetinin ise geniş renk seleksiyonu olduğunu belirtti.

 

– Moda renkler beyaz, krem, bej ve gri

 

Dünyada şu an için moda renklerin beyaz, krem, bej ve gri olduğunu aktaran Kaya, “Mermer sektörünün modası mobilya sektörü ile aynıdır. Bütün alışveriş merkezlerinde, evlerde bu renkler kullanılıyor.” dedi.

 

Türkiye’nin asıl zenginliğinin de bu renkler olduğunu anlatan Kaya, şöyle konuştu:

 

“Bursa’dan Diyarbakır’a kadar her yerde çıkan beyaz, bej, krem, gri taşlar dünyanın bize yönelmesinin nedeni. Türkiye’nin sektördeki en büyük silahı da renk seleksiyonunun geniş olması. Beklentimiz, moda renklerin ülkemizde olmasının da getirdiği cazibe ile Amerika, Uzakdoğu, Katar ve Dubai gibi bölgelerden talep gelmesidir. Umarım bu beklentimiz boşa çıkmaz. Doğal taş ihracatımızın 2015’teki 4 milyar doların altına düşmeyeceğine inanıyoruz.”

 

– Liderliğin koşulu “uç ürünler”

 

Türkiye’nin, doğal taş sektörüne 25-30 yıl önce girdiğinde, rekabet şansının olmadığını bilen İtalyanların konsept değiştirdiğini ve uç ürünlere yöneldiğini anlatan Kaya, bugün Türkiye’nin de İran ile rekabetinde aynı yöntemi uygulaması gerektiğini ifade etti.

 

Jeolojik yapısı Türkiye’ye benzeyen İran’da da moda renklerdeki beyaz, gri, bej ve krem taşların çıkarıldığını söyleyen Kaya, “İran ciddi anlamda blok satmaya başladı. Biz de uç ürüne, marjinal ürünlere yönelmeliyiz. İran’ın bu konuda Türkiye ile rekabet şansı yok. İran ile rekabetimizde İtalyanlar gibi uç ürünlere yönelmeyi başarmalıyız.” diye konuştu.

 

– 15 bin ton doğal taş sergilenecek

 

Türkiye’nin en büyük ihtisas fuarı ve dünyada alanında düzenlenen fuarlar içinde ilk 3’te yer alan MARBLE, 23-26 Mart tarihlerinde mermer alanında önemli firmalarla sektör temsilcilerini bir araya getirecek.

 

İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından düzenlenen MARBLE için mermer ve doğal taşlar ile iş makineleri, Fuar İzmir alanına gelmeye başladı.

 

Fuarda ağırlıkları 10 ile 30 ton arasında değişen işlenmiş, yarı işlenmiş ve ham olmak üzere 15 bin ton doğal taş sergilenecek.

 

Türkiye’nin doğal taş çıkan her bölgesinden taşın yer alacağı MARBLE’da, Almanya, ABD, Avustralya, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Endonezya, Hindistan, İngiltere, İran, İspanya, İtalya, Mısır, Romanya, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Yunanistan’dan önde gelen firmalar katılımcı olacak.

 

Yaklaşık bin 700 firmanın katılacağı MARBLE’ı ziyaret edenler tüm doğaltaş çeşitleri, mermer ve iş makinelerini bir arada görme imkanı bulacak.

Madenciler de zor durumda

madenciler_de_zor_durumda_h13024724_74a63İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) ev sahipliğinde düzenlenen ve sektörün tüm kesimlerinden temsilcilerin katıldığı toplantıda alınan kararlar, bir rapor haline getirilerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a sunulacak. İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu, sektörün son iki yıldır sıkıntılı günler yaşadığını ve birçok firmanın kapanma aşamasına geldiğine dikkat çekerek, “Herkes yatırım yaparken borçlandı. Çok fazla borçlu firma var. Önümüzdeki süreçte çok fazla batacak firma olacak” diye konuştu. Bir yandan terör, bir yandan devletin uygulamaları, diğer yandan daralan dış ticaret nedeniyle sektörün küçülmeye başladığını kaydeden Kahyaoğlu, şunları söyledi: 

“Çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle maden sektörü zora girdi. Bu sektör, makine ve akaryakıt kullanımı hariç yüzde 99.9 yerli kaynak kullanıyor. Yani cari açığın azaltılmasında büyük rol oynuyor. İki sene önce 5 milyar dolar ihracat yapıyorduk. Şimdi ihracat 3.9 milyar dolara indi. Yine de ihracatta bir çok sektörden daha fazla katma değer sağlıyoruz.” Kahyaoğlu, gereksiz ağaç kesimini önlemek için şu öneride bulundu: “Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) gibi çok değerli bir kurumumuz var. Bizim 5 milyar dolarlık ihracatımızdan 500 milyon ila 1 milyar TL ile bu kuruma makine alınsın. Madeni devlet bulsun, alt yapıyı yapsın, ihaleye açsın, zaten cevher varsa madenci o parayı verir. Bu olmayınca her yer kazılıyor.”

İzmir Fuarına yabancılar gelmeyebilir

Mart ayı başında Çin’de düzenlenen fuarda konuştukları yabancı iş ortaklarının kendilerine Türkiye’ye gelme koşunda endişeli olduklarını söylediğine de değinen Kahyaoğlu, ”Yabancı iş ortaklarımız Doğu’ya nasıl gideceğiz, Ankara’ya nasıl gideceğiz? diye soruyor. Gelecek hafta mermer fuarımız var. Geçen yıl fuar kötü geçmişti. Masrafları sineye çektik. Bu sene de gelmek istemeyenler var, yine kötü geçebilir” dedi.

MADENCİLİK VE ÇEVRE PARADOKSU YANLIŞTIR

12956Okan üniversitesi  ve Maden Y. Mühendisi Prof. Dr. Ali Kahriman, madencilik ve çevre paradoksunun yanlış olduğunu söyledi. Bir bilgisayar çipinin üretilmesi için bile 60 farklı elementin kullanılmış olmasının madenlerin önemine işaret ettiğini belirten Kahriman makalesinde şunları söyledi: Enerji hammaddeleri başta olmak üzere doğal kaynakları ileri teknoloji ürünleri elde edecek tarzda en fazla katma değer yaratarak üretmek, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Kömür ve demirin yaygın üretimi ile birlikte, madencilik son yüz yılda, sanayi devriminin lokomotifi, uygarlıkları şekillendiren temel sektörlerden biri olmuştur. Madenler, milyonlarca yılda oluşan tüketildiğinde yenilenemeyen kaynaklardır. Bu nedenle mutlaka etkin bir planlamayla ülkenin ihtiyaçları göz önüne alınarak çevreye duyarlı bir şekilde ve kamu yararı öncelikli olarak üretilmelidir.

EKONOMİK KALKINMA MI ÇEVRE Mİ?

Çevre sorunları ekseninde tartışılan global ısınma, ozon tabakasının delinmesi, nükleer radyoaktivite gibi. Sorunlar sadece çevrecilerin değil, tüm insanlığın gündeminde yer alması gereken konulardır. Ancak sorunun çözümü için getirilen öneriler; ne yazık ki popülist eksende geliştirilmekte, sanayi karşıtlığını körüklemektedir. Bu kapsamda ne yazık ki hammadde üretimi aşamasında görsel bir kirliliğin ötesine geçmeyen madencilik te nasibini almaktadır. Üstelik de bu bilinçsiz popülist tepkiler daha çok da maden varlığının belirlenmesine yönelik hiçbir çevre sorununun olmadığı arama döneminde yoğunlaşmaktadır. Maden üreticisi kamu yada özel kuruluşların, maden mi, çevre mi dilemması çıkmazına sokulmak yerine, daha işin başında halkla ilişkileri esas alan  üçüncü bir yolu tercih etmemeleri de bu süreçlerin ülke yararına yönetilmesini zorlaştırmaktadır.

ÜRETİMDE ÇEVRE DOSTU YÖNTEMLER

Genellikle hukuki ve bürokratik işlemleri yerine getirmek, üretim yöntemi olarak da çevre dostu modern  teknolojiler kullanmak, her şeyin sona erdiği anlamına gelmez. Yani madencilik kuruluşları, yasal süreçlere güvenmek yerine yörenin sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve kültürel konularını da PR çalışmaları ile dikkate almak durumundadır. Son yıllarda Bergama, Kışlaköy, Kaymaz, Kazdağları, Ilıç, Cerattepe başta olmak üzere benzer meskun mahallere ve orman-tarım alanlarında bulunan madenlerin işletilmesi konusunda, ulusal çıkarlar kadar, yöre halkının en temel insan hakkı olan çevresel duyarlıkları da dikkate alınarak,  ifrat ve tefrite kaçmadan çevre sorunlarını giderecek maliyetlerden kaçınmayacak yöntemlerle üretilmelidir. Ülkemizde son yıllarda çevre konusunda artan duyarlılık, yöre halkının tepkisi, direnişi ve verdiği hukuk mücadelesi sonucunda; desülfirizasyon tesisi olmayan bir ok termik santralin ve benzer maden tesislerinin çevresel etkilerini gideren teknoloji ile rehabilite edilmiş olmaları  oldukça önemli kazanımlardır. Buradan çıkan sonuç, madencilik ve çevre dengesi mutlaka kurulmalıdır.

MADEN ÇEVRE RİSK SİGORTASI KURULMALIDIR

Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk olduğu kavramından hareketle, madenlerimiz toplumsal çıkarlarımız çerçevesinde oluşturulacak politikalar doğrultusunda işletilmelidir. Bunun temini için de acil bir önlem olarak Maden Çevre Risk Sigortası kurulmalıdır. Bu fonun yönetiminde Çevre Risk Yönetimi Danışmanlık Servisleri, yöre çevre örgütleri, bilim kuruluşları ile diğer ilgili denetim kurumları yer almalıdır.

10 TRİLYON DOLARLIK REZERVİMİZ VAR

Ülkemizin Artvin’i kadar Hakkari’si, Sivas’ı, Tunceli’si, Konya’sı, Kastamonu’su, Muğla’sı, Edirne’si de insanı ile yeşili ile doğası ile madeni ile eşdeğerdedir. Ekonomi, sınırsız insan gereksinimlerini karşılamak üzere sınırlı kaynakların paylaşımı ve yönetilmesidir. Madencilik de, insanlığın konforlu yaşamını sağlayan en önemli ekonomik faaliyettir. Doğal kaynakların gerçek sahibi halktır. 10 Trilyon dolarlık maden potansiyelimiz var.

MADENLERİN GERÇEK SAHİBİ HALKTIR

Sadece son günlerde politik, popülist yaklaşımların gölgesinde gündemde gelmiş olan Artvin – Cerattepe’de çevre dostu üretim yöntemleri ile yaratılacak katma değer 5 milyar dolar civarındadır. Ülkemizin jeolojik yapısı maden potansiyelimizin 10 trilyon dolar dan daha fazla olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle Misak-ı Milli sınırları içinde sahip olduğumuz yeraltı ve yer üstü kaynaklarımızı, yöre, insan, bölge farkı gözetmeksizin çevre sorunu yaratmayacak teknolojilerle, ‘Doğal kaynakların gerçek sahibinin halk’ olduğu gerçeğinden hareketle Büyük Önderimizin deyimi ile “önce kendimizin sonra komşularımızın, en sonunda da tüm Dünya İnsanlığının refahı ve mutluluğu için üretmeliyiz.”

Sorumsuz madencilik köylünün başına taş yağdırdı

12538Ölümle adeta burun buruna olan Dağdere köyünün dibindeki Kaklık Dağı’nda özel bir şirket tarafından işletilen kalker taşı ve agrega ocağında, 15 Mart Salı günü saat 13:10’da gerçekleştirilen patlatma sırasında köylünün üstüne taş yağdı.

Yüzlerce kilo ağırlığındaki dev kayalar evlerin bir kaç metre dibine ve taş ocağı tehlikesi yüzünden köylülerin artık kullanamadığı futbol sahasına düştü. Kayaların düştüğü zeminlerde dev çukurlar oluştu. Büyük bir şans eseri can ve mal kaybı yaşanmayan olayın ardından taş ocağı hakkında Jandarmaya şikayette bulunan köylüler, düşen kayaları da görüntüleyerek belgelediler.

MUHTAR MURAT EFE: ‘İLLAKİ BİRİLERİNİN ÖLMESİ Mİ GEREK?’
Köylerinde yıllardır taş ocağı yüzünden huzur kalmadığını anlatan Aşağıdağdere köyü Muhtarı Murat Efe,  Denizli Valiliği başta olmak üzere ilgili kurumlara yıllardır yaşadıkları sorunu aktarmalarına rağmen bir çözüm üretilmediğini belirterek, “Bu sorunun çözülmesi için illaki birilerinin ölmesi mi gerekiyor. Köyümüze taş yağarken uyuyan, masa başında patlatma ruhsatı veren yetkilileri Allah’a havale ediyorum” diye konuştu.

‘TAŞ OCAĞINA RUHSAT VERENLER KÖYE GELİP BİR BAKSINLAR’
Köyün bir kaç yüz metre yakınındaki taş ocağındaki patlatmalar yüzünden köy halkının can güvenliğinin ve sağlığının tehdit altından olduğunu anlatan Efe, tarım ve hayvancılığın zarar gördüğünü, ağır tonajlı kamyonlar yüzünden yolların ise bozulduğunu dile getirdi. Köylerinde bir can kaybı yaşanmadan önlem alınması gerektiğini dile getiren Efe, “Bu taş ocağına kim ruhsat veriyorsa köye gelip evlere, ekili arazilere ve köylünün kullandığı futbol sahasına bir bakıp elini vicdanına koyarak karar versin” dedi. 

Brezilyalı ünlü CEO Roger Agnelli uçak kazasında öldü

Brezilyalı bankacı ve maden devi Vale’nin CEO’su Roger Agnelli, Brezilya’da yaşanan bir uçak kazasında vefat etti. Ajanslar toplamda 7 kişinin hayatını kaybettiği kazada CEO’nun eşi ve iki çocuğunun da öldüğünü belirtti.

Vale şirketini dünyanın en büyük maden şirketlerinden birine çeviren CEO‘nun 56 yaşında olduğu ifade edildi.

Guardian gazetesinin haberine göre, ünlü CEO ile birlikte kazada eşi ve iki çocuğu da hayatını kaybetti.

Brezilya’da gerçekleşen uçak kazasında 7 kişinin hayatını kaybettiği de ifade edildi.

Ünlü CEO’nun vefatını Reuters ve Brezilyalı diğer ajanslar da doğruladı.

Sao Paulo’daki bir havalanından kalktıktan kısa bir süre sonra iki apartmana çarparak 7 kişinin hayatını kaybetmesine ve çarptığı apartmanlardan birindeki 1 kişinin yaralanmasına neden olan uçağın Agnelli’ye ait olduğu belirtildi.


Kazanın nedenine dair soruşturmanın sürdüğü ifade edildi.


Agnelli, 2001 – 2011 yıllarında Vale’nin Üst Yöneticiliğini yapmıştı.

Türkiye’nin Tuz Deposu Iğdır’da

ozel-haber-turkiye-nin-tuz-deposu-igdir-da-8277773_x_oIğdır‘ın Tuzluca ilçesinde eski çağlardan beri tuz çıkarılan Tuz mağarası,Türkiye‘nin 200 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak rezerve sahip bulunuyor.

Tarihin birçok döneminde farklı medeniyetlerin ilkel yöntemle tuz çıkardığı Tuz dağı, günümüzde iş makinelerinin ve TIR’ların rahatlıkla hareket ettiği kilometrelerce tuz mağaralarında oluşan labirentlere dönüşmüş durumda. 800 milyar ton tuz rezervi olduğu tahmin edilen Tuz dağında üretilen yemeklik ve sanayi tuzu, Erzurum, Kars, Ağrı, Ardahan,Van, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Adana gibi birçok ilin tuz ihtiyacını karşılamasının yanı sıra komşu ülkelerden Gürcistan, Azerbaycan ve İran‘a da tuz gönderiliyor.

Maden Sorumlusu Maden Mühendisi İsmail Taştan, dağın en üstteki birinci kısımda eski çağlarda kaya tuzu çıkarıldığını belirterek, kendilerinin ise şu an dağın alt katmanı olan üçüncü kısmında iş makineleri ve dinamitler kaya tuzu çıkardıklarını söyledi. Kaya tuzunun çekilen deniz sularından oluştuğunu ifade eden Taştan, Nuh’un gemisinin Ağrı dağına indiğine inanıldığını anımsatarak, “Hani akıla şöyle bir soru gelecektir, burada deniz var mıydı? Nuh Tufanı gösteriyor ki, buralar eskiden suyla kaplı denizmiş. Kaya tuzu da denizin dibinde tahmini 60 milyon yılda sodyum ve klorun bileşimi ile oluşmuş. Şu elimde gördüğünüz kaya tuzu da bu şekilde oluşmuş” dedi.

“HİTİTLER BURADA KAYA TUZU ÇIKARMIŞ”

Birçok medeniyetin kaya tuzu çıkardığını anlatan Taştan, “Burası birçok medeniyetin kaya tuzu çıkardığı mağaralardan oluşmuş bir maden. En üst kattaki mağaralarda Hititlerden kaldığı belirlenen kemiklerin ve çömleklerin bulgularına rastlanmıştır. Demek ki en üstteki mağaraları Hititler kullanmış. Bunlardan önce burada kaya tuzu çıkarılmış. İranlılar, Ermeniler, Osmanlılar burada kaya tuzu çıkarmış. Şu an bizim üstümüzde iki tünel var. Biz şu an dağın üçüncü kademesinde bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

“BURASI TÜRKİYE‘NİN TUZ DEPOSUDUR”

Türkiye’nin hiçbir yerinde tuz olmaması durumunda buranın ülkenin 180 ile 200 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak rezerve sahip olduğunu belirten Taştan, “Şu an bir kaya kütlesinin altında, yanında ve üstündeyiz. Kayadan oyulmuş labirentlerin içerisindeyiz. Burada dağı dinamitle patlatarak iş makineleri kullanarak parçaladığımız kayaları imalathanede işleyerek kısım kısım kaya tuzu elde etmekteyiz” dedi.

Sektör yatırım bekliyor

mermer-150x150Muğla’da son zamanlar gündemden düşmeyen maden ocaklarının taş, kum gibi atıklarının geri kazanılması için il genel meclisi çözüm arıyor. Mecliste görüşülen ve maden ocakları için bilgi veren Maden Mühendisi İlhan Kafadar, “Türkiye’de her şey kolay olmuyor, Mermerciler müteşebbislerini bekliyor” dedi.

Muğla İl genel meclisi Haziran ayı 4’ci birleşiminde bir araya gelen üyeler, maden ocaklarının kum, taş gibi atıklarını önlemek için gündem de tartışmaya devam etti. Çözüm yolları için meclis toplantısına katılan Muğla Mermerciler Derneği Genel Sekreteri Maden Mühendisi İhsan Kafadar üyelere bilgi verdi.

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK DEĞERİ

Dünya’da çok geçmişlere dayanan bir önemi olduğunu belirten Mermerciler Derneği Genel Sekreteri Maden Mühendisi İhsan Kafadar, mermerciliğin Brezilya’dan başlayıp Çin’e kadar uzandığını ve son yıllarda ise Türkiye, İran ile Hindistan gibi ülkelere ulaştığını söyledi. Türkiye topraklarında çok büyük bir değer olduğunun altını çizen Kafadar, “Ülkemizde yüzde 40 oranını mermer rezervleri içermektedir. Bu yüzden uzun yıllar gidecek olan mermeri her yönüyle değerlendirmemiz gerekiyor. Dünya da 75 milyon ton mermer rezervlerin içerisinde yüzde 3 bucuk tonu bize kalıyor ancak biz ürettiğimizi satamıyoruz. 10 yıl içerisinde yüzde 30 büyüme ile 160 bin ton üretim kapasitesine ihtiyacımız var. Mermerler gelecekte büyük gelir kaynağı içermektedir. Türkiye de yaklaşık 20 bin üzerinde mermer sektörü bunun bin 500 civarında ise maden ocağı var” dedi.

SANAYİ’DE OLDUĞU GİBİ TİCARETTEDE GERİDE KALMIŞIZ

Muğla’da bulunan maden ocakları ile ilgili bilgi veren Maden Mühendisi İhsan Kafadar, “Turizmden sonra gelen ikinci sektör mermerciliktir. Muğla’da 82 adet maden ocağı var. Bu mermer ocaklarında toplam 10’bine yakın kişi çalışıyor. Mermer ocakları kalsit kullanımını yüksek oranda gerçekleşiyor. Muğla’da diğer illere göre bu yönde çok şanslılar. Kalsit 500 alanda kullanılıyor. Ancak bunu kullanabilmek için diğer firmalara ihtiyaç var. Maden ocaklarından çıkan molozları sanayide bir çok ürün üretilirken yan ürünlerde üretilmektedir. Malozları yan ürün olarak gösterirsek çevre kirliliği ve ekonomide çok büyük bir avantaj sağlarız. Önemli olan artıkları öne çıkaran firmalar lazım. Bunların ortaya çıkması için bine yakın kitap bastırdık. Türkiye’de her şey kolay olmuyor mermerciler müteşebbislerini bekliyor. 32 çeşit renkli ve şekilli mermer çıkıyor Muğla’da. Sanayide olduğu gibi ticarette de geri kalmışız. Mermerimizi satamıyoruz” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Kafadar, meclis üyelerine mermerden çıkan tozu meclis üylerine göstererek, yan ürün olarak tozun çamura dönüşmesi ile çok büyük bir değer olduğunu gösterdi. Dada sonra gündem diğer maddeler ile devam etti.

Yerin 400 metre altında maden işçilerine konser

yerin_400_metre_altinda_maden_iscilerine_konser_h329798_74de7.pngBölgenin muhteşem ve çok sevilen sesi (Türkü Kız) Solmaz Akgül Maden işçilerine maden ocağında türkü ziyafeti sundu.

Artvin’in Murgul ilçesinde maden ocağına giren Türkü kız Solmaz Akgül yer yüzünün yaklaşık 300-400 metre altında maden ocağında çalışan işçilere türkü ziyafeti sunması madenciler tarafından büyük bir mutlulukla karşılandı.

Her sabah maden ocağına girerek aileleri tarafından sessiz bir bekleyişle ocaktan çıkmaları beklenen maden ocağı işçileri yer yüzünün yaklaşık 300-400 metre altında bir sanatçı dinleme ve eğlenme imkanı buldular.

SOLMAZ AKG+£L 4

Almanya ve birçok Avrupa ülkelerinin yanı sıra Ankara-İstanbul-Bursa-Erzurum, Kars, Artvin  ve İzmit gibi birçok il ve ilçelerde çok büyük organizasyonlarda sahne alan Türkü kız Solmaz Akgül bu defa yerin 300-400 metre altında maden ocaklarında çalışan işçilere hiç bir karşılık beklemeksizin türkü ziyafeti sundu.

Solmaz Akgül, Maden ocağında maden çalışanlarına yer altında türkü ziyafeti sunan ilk sanatçı olması nedeniyle herkesin gönlünde taht kurdu.

7 Bölgeden 7 kuşağın türkülerini muhteşem sesi ile okuyabilen, her katıldığı etkinlikte dinleyicilerin büyük beğenisini kazanan, bölgenin sevilen sesi maden ocağına girerek madencilerle birlikte yaklaşık 1,5-2 saat hem maden çalışmaları hakkında bilgi alan hemde madencilere muhteşem sesi ile türkü ziyafeti sunan Türkü Kız Solmaz Akgül madencilerin ve bölge halkının sempatisini kazandı.

“O ARTIK BİZİM KIZIMIZ”

Türk Halk Müziği Sanatçısı Solmaz Akgül’e teşekkür eden maden ocağı yetkilileri ve maden işçileri; “Yeryüzünün metrelerce altında bir sanatçıyı dinlemek bizim için oldukça önemliydi. Sanatçımızın bu yüreğine çok teşekkür ediyoruz. Buradan sonra o artık sadece türkü kız değil, bizimde kızımızdır. Bizi önemseyerek bize değer vererek buradaki çalışma ortamlarımızı gördü. Madeni nasıl çıkardığımızı gördü.Yaşam odamızı gördü. Sonunda da bizlere türkü ziyafeti sundu. Bizler kendi aramızda da türküler söylüyorduk ama bu sanatçımızın buraya kadar gelmesi bizleri hem duygulandırdı hemde mutlu etti.Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır” dediler.
SOLMAZ AKG+£L 5“BU SÖZÜ HAYATIM BOYUNCA UNUTMAYACAĞIM”

Madencileri çalışmış oldukları yerlerinde ziyaret eden Türkü Kız Solmaz Akgül; “Burada madenci abilerimin amcalarımın dayılarımın hangi ortamda nasıl çalıştıklarını gördüm. Yetkililerden bazı bilgiler aldım.almış olduğum bu bilgiler beni çok mutlu etti. Şu ana kadar hiç bir olumsuzluğun olmaması çok önemli ve dikkat çekiciydi. Maden çıkarılan ocağa girmeden önce girişte öğle bir yazı vardı ki tüylerimi diken diken etti. Maden ocağı girişinde şu yazılıydı “Yer altından çıkan en kıymetli cevher madencidir.” Bu sözü hayatım boyunca unutmayacağım. İş güvenliğinin ön planda olduğunu gördüm.Hele içeride yeryüzünden metrelerce aşağıda yaşam odalarında akvaryum içerisinde balık beslemeleri farklı bir duygu.Allah korusun yaşam odasına ihtiyaç duydukları anları bu balıklarla geçirecek olmalarını düşünmek farklı bir duygu. Bizlerin yaşamımız da kolayca kullandığımız her aleti araç ve gerecin ham maddesini çıkaran bu değerli insanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Onların bizleri üzerinde hakları vardır. Türkiye’deki bütün maden ocaklarına girip her maden ocağında konser vermek istiyorum” dedi.

Ayrıca bir madencinin de yanık sesi ile türkü okuması ve türkü okurken arkadaşına sarılması herkesi duygulandırdı

İLK FİDAN DİKEN SANATÇI VE BAYAN OLDU

Yer altında madencilere güzel dakikalar geçiren sanatçı Solmaz Akgül daha sonra Maden şirketinin bölgedeki yerel ve ulusal basın mensupları ile birlikte ağaç dikme etkinliğine katılarak bu faaliyetler içerisinde ilk fidan diken bayan ve sanatçı oldu.
SOLMAZ AKG+£L 6Yaklaşık olarak 2 saat süren gezi ve türkü ziyafeti hatıra fotoğraf çekinmeler ile son buldu.

Fethiye’de maden ocağında patlama: 1 ölü

fethiye039de-maden-ocaginda-patlama-1-oluFethiye’ye bağlı Karacaören Mahallesi Kuzkavak Mevkii’nde özel bir şirkete ait manganez madeninde dün saat 19.00 sıralarında şiddetli patlama meydana geldi. Patlama sırasında maden ocağında bulunan Yusuf Uysal, göçük altında kalarak yaşamını yitirdi. Olay yerine giden jandarma, itfaiye ve sağlık ekipleri, patlamanın etkisiyle vücudunda bazı uzuvları kopan Uysal’ı madenden çıkarmak için çalışma başlattı. Ancak gece yapılan çalışmalar sonuç vermeyince kurtarma çalışmaları bugün saat 09.00’da yeniden başladı.

Uysal’ın cesedinin bulunduğu 150 metre derinliğindeki ocağa, ilk olarak Muğla’dan gelen bomba imha uzmanları girdi. Yapılan incelemelerin ardından göçük altından çıkarılan Uysal’ın cesedi, otopsi için Muğla Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

EŞİ KAYIP BAŞVURUSUNDA BULUNDU

Diğer yandan maden ocağındaki patlamadan haberi olmayan Uysal’ın eşi 44 yaşındaki Aygün Uysal’ın, eşinin gece eve gelmemesi üzerine sabaha karşı Ortaca Emniyet Müdürlüğü’ne giderek kayıp başvurusunda bulunduğu kaydedildi. Denizli’nin Çameli nüfusuna kayıtlı, 2 çocuk babası Uysal’ın 10 yılı aşkın süredir madenlerde çalışarak evini geçindirdiği belirtildi.

Maden Faciasinda Savci Tahliye Talep Etti, Mahkeme Reddetti

Maden Faciasinda Savci Tahliye Talep Etti, Mahkeme Reddetti_20160320114426Ermenek Agir Ceza Mahkemesinde görülen durusmaya, tutuklu saniklar maden ocaginin sahibi Saffet Uyar, teknik nezaretçi Ali Kurt, maden sahasinin ruhsat sahibi Abdullah Özbey, müsteki yakinlari ve taraf avukatlari katildi. Müsteki avukatlari, saniklarin tutukluluk halinin devamini talep etti. Sanik Özbey’in avukati Battal Özer, hakkinda yakalama karari bulunan daimi nezaretçi maden mühendisi Yavuz Özsoy’un, hayatini kaybeden 18 isçinin her biri için olasi kast ile yargilanmasi gerektigini söyledi.
Dosyada rapor hazirlayan bilirkisilerin dinlenilmesini isteyen Özer, müvekkilinin tahliyesini talep etti, sonra durusmaya ögle arasi verildi. Durusmanin ögleden sonraki oturumunda savci, maden sahasinin ruhsat sahibi Abdullah Özbey ve teknik nezaretçi Ali Kurt’un tutuklu kaldiklari müddet, bilirkisi raporunun dönüs süresinin belirli olmayisi ve kusur dereceleri degerlendirilerek tahliyelerini istedi.
Savci, maden ocaginin sahibi Saffet Uyar’in, üzerine atili suç ve mahiyeti, kusur derecesi, tanik beyanlari, bilirkisi raporlari, kuvvetli suç süphesinin varligi nedeniyle tutukluluk haline, daimi nezaretçi maden mühendisi Yavuz Özsoy hakkindaki yakalama kararinin devamini talep etti. Söz verilen tutuklu saniklardan Ali Kurt, görevi geregi kusuru ve ihmalinin olmadigini savundu. Sanik Uyar ve Özbey de tahliyelerini istedi. Savcinin tahliye talebine madenci yakinlari tepki gösterdi.
Karar için durusmaya kisa bir süre ara veren mahkeme heyeti, durusmanin tamamlandigini belirterek, Uyar, Kurt ile Özbey’in tutukluluk hali ve Özsoy hakkindaki yakalama kararinin devamina karar verdi.
Mahkeme heyetince durusma, eksik hususlarin giderilmesi için 22 Mart’a ertelendi.

Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarıiçin geri sayım

56e9342bc03c0e6a704a4c73
İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından düzenlenen MARBLE için hazırlıklar son hızla devam ediyor.

Bu yıl 23 – 26 Mart 2016 tarihlerinde 22.’si düzenlenen Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı için mermer ve doğaltaşlar ile iş makineleri, Fuar İzmir alanına gelmeye başladı. Sadece sektör temsilcilerine açık olacak MARBLE’da, yerleşimin başladığı ilk gün 42 dev blok Fuar İzmir’e geldi. 4 gün sürecek fuarda, ağırlıkları 10 ile 30 ton arasında değişen işlenmiş, yarı işlenmiş ve ham olmak üzere 15 bin ton doğal taş sergilenecek. Türkiye’nin doğaltaş çıkan her bölgesinden taşın yer alacağı MARBLE’da, Almanya, ABD, Avustralya, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Endonezya, Hindistan, İngiltere, İran, İspanya, İtalya, Mısır, Romanya, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Yunanistan’dan önde gelen firmalar katılımcı olacak.

Öte yandan 1.700’ün üzerinde firmanın katılımcı olarak yer alacağı MARBLE’da, bu yıl işlenmiş mermer ürünlerinin dağılımında yüzde 12’lik büyüme gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl yerli, yabancı toplam 1.562 firma fuarda yer almıştı.
Bu yıl açık alanda yer alan mermer işleme makinelerinin olumsuz hava şartlarından etkilenmemesi amacıyla alanın üzeri kapatıldı. Fuar İzmir D Holü ise mermer işleme yan sanayi ürünlerine ayrıldı. Büyük iş makineleri için Fuar İzmir’in fuar meydanı yeni alan olarak tahsise açılırken firmaların yerleşim planları ziyaretçilerin daha rahat dolaşacağı şekilde düzenlendi.
Önemli bir pazar olan Afrika, Orta ve Yakın Doğu’daki maden ocakları sahiplerinin yanı sıra dünyanın dört bir yanından alıcıların davet edildiği MARBLE, Fuar İzmir’in 139 bin metrekare alanında tüm ihtişamı ile ziyaretçilerini bekliyor. Türkiye’nin en büyük ihtisas fuarı ve dünyada alanında düzenlenen fuarlar içinde ilk 3’te yer alan MARBLE, bu yıl da mermer alanında önemli firmalarla sektör temsilcilerini bir araya getirecek.

Soma’da, işten çıkartılan madencilere tazminat sürprizi

160320161255289468914_2MANİSA’nın Soma İlçesi’nde, 301 kişinin hayatını kaybettiği ocağı işleten Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. bünyesinde çalıştıkları sırada cep mesajıyla işten çıkartılan 2 bin 832 madenci, Alp Gürkan’a ait gayrimenkulünün TMSF tarafından satılmasından sonra, tazminat sürprizi yaşadı. 9 ay önce tazminatlarının ilk taksitini alan madenciler, gayrimenkul satışından sonra 4 taksit alacakları hesaplarına yatırıldı. Şirket ile sendika arasındaki protokol uyarınca, işçiler kalan tazminatlarını da 19 taksitte alacak.

Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye bağlı maden ocağında meydana gelen kazada 301 işçi hayatını kaybetti. Bu kazanın hemen ardından şirkete ait kazanın olduğu ocak olmak üzere üç maden işletmesi kapatıldı. Ancak bunlardan Ata Bacası ile Işıklar Maden Ocağı daha sonra müfettişlerin olumlu rapor vermesi üzerine açıldı.

2014 yılının 30 Kasım günü akşam saatlerinde işçiler, devletin ödediği, işsizlik maaşlarının kesilmesinden sonra Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. cep telefonlarına mesaj gönderdiği 2 bin 832 çalışanını, işten çıkardı. İşten çıkarma kararı ilçede, isyana neden oldu. O zaman gerek bakanlıktan, gerekse de şirketten yapılan açıklamalarda, tazminatların en kısa sürede ödeneceği açıklandı.


ŞU ANA KADAR TEK TAKSİT

Ancak madencilerin işten çıkartılmalarının üzerinden 7 ay geçtikten sonra tazminatlarının ilk taksiti, geçen 7 Haziran seçimleri öncesinde yatırıldı. İşçilerin geri kalan alacakları için ise Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ile sendikanın, madencilerin tazminat alacakları konusunda anlaştıkları ortaya çıktı. Maden- İş Sendikası yönetimi ve Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. arasındaki protokole göre, tazminatların, 24 taksite bölündüğü ortaya çıkınca, bu durum tepkiye neden oldu. İlk taksitini alan işçilere, geri kalan taksitlerini de, ne zamanlar ödeneceğine dair bir zaman sınırlaması konulmadığı için belirsizlik yaşandı.

EV SATILINCA TAZMİNATIN 4 TAKSİTİ ÖDENDİ

Şirketin borçlarının ödenmesi için TMSF tarafından bir süre önce Alp Gürkan’ın sahibi olduğu gayrimenkul, açık attırmayla satıldı. Bu satıştan elde gedilen gelirin bir bölümü de madencilere sürpriz yaşattı. Elde edilen gelirin bir bölümüyle, madencilerin tazminatlarının 4 taksidi birden ödendi. Çalıştıkları yıla ve kıdemlerine göre işçilerin, 4 taksit için toplam bin 100 TL ile 3 bin 200 TL arasında ücretleri banka hesaplarına yatırıldı. Uzun süre işsiz olan madenciler, 9 ay sonra yatırılan yeni taksitlere, sevinemediklerini söyledi.

Faciadan sonra işsiz kalan madencilerden Arif Şengül, “Hesabımıza para yattı ama bu tazminatımızın ne kadarı, daha ne kadar alacağız kimse bilmiyor. Para yatırıldı deniyor ve biz gidip çekiyoruz. Bankaların önü işçilerle doluydu. Herkes büyük bir mağduriyet yaşıyor. Bizler tazminatlarımızın kalanının toplu olarak ödenmesini bekliyoruz. Bizler unutuluyoruz” dedi.

20 gün önce yapılan kongreyle üçe bölünen Maden İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Şendil de, şirkete ait bir evin satılmasından sonra 4 taksitin ödendiğini açıkladı, ancak kalan 19 taksitin ne zaman ve ne kadarının ödeneceği konusunda açıklamada bulunmadı.

İŞÇİLERİN TAZMİNATLARI TENEŞİR VADELİ ÖDENİYOR

Konuyu sık sık gündeme getiren CHP Grup Başkanıvekili Özgür Özel ise “Daha önce torba kanundaki düzenlemeyle TMSF’nin elinde bulunan varlıkların satması durumunda işçilerin tazminatlarının ödenmesi karara bağlanmıştı. TMSF tarafından 7 Haziran seçimlerden önce bir taksiti ödendi. TMSF’den bilgi istedim, cevapta kendilerinin ödeme yapmak için engellerinin olmadığı ancak sendika ile patronunun anlaştığını bu ödemelerin yapılmaması için TMSF’ye protokol yolladıklarını söyledi. İşçi parasını alabilecekken bu protokolden dolayı almıyordu. Bu konuda sendika eleştiriliyordu. Bunu AKP grup başkanvekilleri kanalıyla Hükümete bildirdik. Bu konu, mecliste tartışıldı. Şimdi öğrendik ki, TMSF satılan bir varlığın bedeli işçilere, 4 taksit bedeli olarak yatırdı. Aslında sendika yüzünden işçi kendi alacağına yalvar yakar oldu. Bu yapılan ne kanuna ne vicdana uygun. Adeta işçiyle alay ediyorlar. Biran önce TMSF’nin elindeki varlıklarını elden çıkartıp işçinin alacaklarının bir seferde ödenmesi gerekir. İşçilerini alacağı, eskilerin deyişiyle, ‘teneşir vadeli’ ödeniyor. Küçük küçük ve uzun süreye yayıp ödeniyor” dedi.

Taylan YILDIRIM/İZMİR (DHA)

 

İşten çıkartılan 3 bin madencinin tazminatlarının 5 taksidi 9 ayda ödendi

page_somada-cep-mesajiyla-isten-cikartilan-2832-madenci-tazminatlarini-taksitle-aliyor_514659839Manisa’nın Soma ilçesinde, 301 kişinin hayatını kaybettiği ocağı işleten Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. bünyesinde çalıştıkları sırada cep mesajıyla işten çıkartılan 2 bin 832 madenciye ödenmesi gereken tazminatın 4 taksidi daha ödendi. 24 takside bölünen tazminatın 9 ayda toplam 5 taksidi ödenirken geri kalan taksitlerin de, ne zamanlar ödeneceğine dair bir zaman sınırlaması konulmadığı için belirsizlik yaşandığı bildirildi.

Alp Gürkan‘a ait gayrimenkulünün TMSF tarafından satılmasıyla birlikte  4 taksidi aynı anda aldı. İlk ve en son taksit 7 Haziranda önce ödenmişti.

Doğan Haber Ajansı’ndan (DHA) Taylan Yıldırım‘ın haberine göre,Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye bağlı maden ocağında meydana gelen faciada 301 işçi hayatını kaybetti. Olayın ardından şirkete ait kazanın olduğu ocak olmak üzere üç maden işletmesi kapatıldı. Ancak bunlardan Ata Bacası ile Işıklar Maden Ocağı daha sonra müfettişlerin ‘olumlu rapor’  vermesiyle geri açıldı.

2014 yılının 30 Kasım günü akşam saatlerinde işçiler, devletin ödediği, işsizlik maaşlarının kesilmesinden sonra Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. cep telefonlarına mesaj gönderdiği 2 bin 832 çalışanını, işten çıkardı. 

 

İlk ve son taksit 7 Haziranda ödenmişti

Ancak madencilerin işten çıkartılmalarının üzerinden 7 ay geçtikten sonra tazminatlarının ilk taksiti, geçen 7 Haziran seçimleri öncesinde yatırıldı. İşçilerin geri kalan alacakları için ise Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ile sendikanın, madencilerin tazminat alacakları konusunda anlaştıkları ortaya çıktı. Maden- İş Sendikası yönetimi ve Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. arasındaki protokole göre, tazminatların, 24 taksite bölündüğü ortaya çıkınca, bu durum tepkiye neden oldu. İlk taksitini alan işçilere, geri kalan taksitlerini de, ne zamanlar ödeneceğine dair bir zaman sınırlaması konulmadığı için belirsizlik yaşandı. 

Ev satılınca tazminatın
4 taksidi aynı anda ödendi

Şirketin borçlarının ödenmesi için TMSF tarafından bir süre önce Alp Gürkan’ın sahibi olduğu gayrimenkul, açık attırmayla satıldı. Bu satıştan elde gedilen gelirin bir bölümüyle, madencilerin tazminatlarının 4 taksidi birden ödendi. Çalıştıkları yıla ve kıdemlerine göre işçilerin, 4 taksit için toplam bin 100 TL ile 3 bin 200 TL arasında ücretleri banka hesaplarına yatırıldı. Uzun süre işsiz olan madenciler, 9 ay sonra yatırılan yeni taksitlere, sevinemediklerini söyledi.

Soma faciasından sonra işsiz kalan madencilerden Arif Şengül, “Hesabımıza para yattı ama bu tazminatımızın ne kadarı, daha ne kadar alacağız kimse bilmiyor. Para yatırıldı deniyor ve biz gidip çekiyoruz. Bankaların önü işçilerle doluydu. Herkes büyük bir mağduriyet yaşıyor. Bizler tazminatlarımızın kalanının toplu olarak ödenmesini bekliyoruz. Bizler unutuluyoruz” dedi. 

20 gün önce yapılan kongreyle üçe bölünen Maden İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Şendil de, şirkete ait bir evin satılmasından sonra 4 taksitin ödendiğini açıkladı, ancak kalan 19 taksitin ne zaman ve ne kadarının ödeneceği konusunda açıklamada bulunmadı.

Tazminatlar ‘teneşir vadeli’

Konuyu sık sık gündeme getiren CHP Grup Başkanıvekili ÖzgürÖzel ise “Daha önce torba kanundaki düzenlemeyle TMSF’nin elinde bulunan varlıkların satması durumunda işçilerin tazminatlarının ödenmesi karara bağlanmıştı. TMSF tarafından 7 Haziran seçimlerden önce bir taksiti ödendi. TMSF’den bilgi istedim, cevapta kendilerinin ödeme yapmak için engellerinin olmadığı ancak sendika ile patronunun anlaştığını bu ödemelerin yapılmaması için TMSF’ye protokol yolladıklarını söyledi. İşçi parasını alabilecekken bu protokolden dolayı almıyordu. Bu konuda sendika eleştiriliyordu. Bunu AKP grup başkanvekilleri kanalıyla Hükümete bildirdik. Bu konu, mecliste tartışıldı. Şimdi öğrendik ki, TMSF satılan bir varlığın bedeli işçilere, 4 taksit bedeli olarak yatırdı. Aslında sendika yüzünden işçi kendi alacağına yalvar yakar oldu. Bu yapılan ne kanuna ne vicdana uygun. Adeta işçiyle alay ediyorlar. Biran önce TMSF’nin elindeki varlıklarını elden çıkartıp işçinin alacaklarının bir seferde ödenmesi gerekir. İşçilerini alacağı, eskilerin deyişiyle, ‘teneşir vadeli’ ödeniyor. Küçük küçük ve uzun süreye yayıp ödeniyor” dedi.

Türkiye’nin enerji projelerine terör engeli

turkiyenin-enerji-projelerine-teror-engeli-h1458005112-f608dcAnkara’daki son iki bombalı saldırının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan ziyareti öncesi meydana gelmesi dikkat çekiyor. Azerbaycan’da AB’nin Rusya’ya doğalgaz bağımlılığını düşürecek olan TANAP’ın hızlandırılmasına yönelik anlaşmalar imzalanacaktı.

Ankara’daki bombalı saldırının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan ziyaretleri iptal edildi.

Ankara’da 17 Şubat 2016’da bombalı araçla meydana gelen saldırı da Erdoğan’ın Azerbaycan ziyaretine denk gelmişti. O dönemde de Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan ziyaretini iptal etmişti.

TANAP’LA DOĞALGAZ TÜRKİYE’DEN GEÇECEK

Erdoğan’ın, Azerbaycan’a bugün gerçekleştireceği günübirlik bir ziyarette önemli anlaşmalara imza atacağı ifade edilmişti.  Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in başkanlığında düzenlenecek Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısı’nda da ‘Şah Deniz 2 Gaz Sahası’ ve Hazar’ın güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğalgazın öncelikle Türkiye’ye, ardından Avrupa’ya taşınmasını amaçlayan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) hızlandırılması gündeme gelecekti.

 EKMEN: BÖLGESEL POLİTİKALARIN SONUCU

15 Mart’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan ziyareti öncesi Ankara’da meydana gelen terör saldırısını gazetemize değerlendiren eski milletvekili Mehmet Emin Ekmen, “Böyle bir tarihsel denkleşme bir tesadüf değil, olsa olsa yürütülen bölgesel politikaların sonucudur” dedi.

Saldırıda dış güçlerin parmağına dikkat çeken Ekmen, “PKK ya da DAEŞ imzalı hiçbir eylemi İran’ın aklından, Şam’ın ve Bağdat’ın çıkarlarından ve Moskova’nın varlığından bağımsız düşünemeyiz. TANAP’ın gerçekleşmesi istenmiyorsa bu da Suriye üzerinden ortaya çıkan kamplaşmanın bir sonucudur” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin büyük projelerin arifesinde bu tarz saldırılara maruz kaldığına dikkat çeken Ekmen, “33 er şehit edildiğinde bir uluslararası petrol anlaşmasının eşiğindeydik. 17/25 Aralık’ta Irak’ın Kürdistan bölgesiyle yapılan petrol anlaşmasındaki Halkbank’ın aracı rolünün hemen ardından gerçekleşmişti. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz bölge küresel çıkar çatışmalarının tam göbeğinde. DHKP-C, PKK, DAEŞ bombasının altında uluslararası politikalarımıza laf edildiğini söylemek mümkün” şeklinde konuştu.

ENSARİOĞLU: DIŞ GÜÇLER RAHATSIZ OLUYOR

“Türkiye büyük devlet gibi düşünüyor ve hamlelerini bu yönde yapıyor bu da bölgedeki diğer güçleri rahatsız ediyor” diyen AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “Türkiye’de son dönemde meydana gelen hadiselerin hiçbiri Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız değerlendirilemez . Türkiye’deki terör eylemleri tamamen Ortadoğu’daki gelişmelerle bağlantılıdır.  Bu saldırıları kimin yaptığından ziyade kime yaradığına bakma lazım” diye konuştu.

Bölgedeki güçlerin kendi hesaplarına iş yapmak istediğine vurgu yapan Ensarioğlu, “Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Türkiye’deki durum Ortadoğu’daki güç dengeleriyle alakalı. Farklı örgütler bir araya gelerek, Türkiye’de kaos oluşturma çabaları içerisindedir” ifadelerini kullandı.

ACUN: BEDEL ÖDETMEK İÇİN SİVİLLERE SALDIRIYORLAR

PKK’nın Türk Ordusu karşısında ağır bir yenilgi aldığına dikkat çeken SETA Uzmanı Can Acun, “Bölgedeki Kürt halkının PKK’ya ne askeri ne siyasi destek vermediği ortaya çıktı. Bu çerçevede Türkiye’ye bir bedel ödetmek adına sivillere yönelik alçakça bir terör saldırısı gerçekleştirdiler” şeklinde konuştu.  Türkiye’nin Suriye ve Irak denkleminin dışına çıkarılmak istendiğine dikkat çeken Acun, “ PKK bunun için kullanışlı bir örgüt. Türkiye’nin mücadele ettiği ülkeler karşısında elini zayıflatmak için PKK’nın kullanıldığını biliyoruz. PKK da bu durumu kendi çıkarları için kullanan taşeron bir örgüt” ifadelerini kullandı. 

Yeni Akit Gazetesi

Altının kilogram fiyatı 115 bin liranın altına geriledi

535885Altın piyasasında, 2 işlemde 229 bin liralık ve 63 işlemde 34 milyon 108 bin 511,66 dolarlık işlem hacmi kaydedildi.

Gümüş piyasasında ise 35 işlemde 1 milyon 5 bin 203,56 dolarlık işlem hacmi görüldü.

Altın borsasında bugün en fazla işlem gerçekleştiren kurumlar Garanti Bankası, Uğuras Kıymetli Madenler, Kuveyt Türk, Troy Kıymetli Maden ve Rona Döviz şeklinde sıralandı.

BIST Altın Endeksi önceki kapanışa göre yüzde 1,52 değer kaybetti.

Bugünkü işlemlere ilişkin veriler şöyle:

 

TL/KG

DOLAR/ONS

AVRO/ONS

Önceki Kapanış

116.400,00

1.250,00

1.097,00

En Düşük

114.500,00

1.229,00

 

En Yüksek

114.500,00

1.243,00

 

Kapanış

114.500,00

1.231,00

 

Ağırlıklı Ortalama

114.500,00

1.232,76

 

İşlem Miktarı (Kg.)

2

860,58199

 

İşlem Sayısı

2

63

 

İşlem Hacmi (TL-Dolar-Avro)

229.000,0

34.108.511,66

 

Toplam İşlem Miktarı (Kg)

862,58199

 

 

Toplam İşlem Adedi

65

 

 

Altın Endeksi Önceki Kapanış

2.874,22

 

 

Altın Endeksi Bugünkü Kapanış

2.830,54

 

 

Altın Endeksi Değişim (%)

-1,52

İnsan yiyen dağ: Bolivya’nın madenci çocukları

Bolivyanin-madenci-cocuklari-kapak.jpeg.pagespeed.ce._6xqn9fDbXGüneş doğmaya ve gümüşi güneş ışıkları Bolivya’nın Potosi şehrinin kızıl tepelerini aydınlatmaya başlıyor. Saat sabah beş. Binlerce madenci şehrin tepesinde belli belirsiz ortaya çıkan zirveye doğru çıkan daracık yolları tırmanmaya başlıyor. Cerro Rico Dağı’nın derinliklerinde, İspanya İmparatorluğu’nu bir zamanlar finanse etmiş olarak değerli madenler bulunuyor. Dayanılmaz koşullar altında çalışmaya zorlanan Quechualı maden işçileri, bir zamanlar dünyanın en büyük gümüş rezervini barındıran bu dağı, nam-ı diğer“İnsan yiyen dağ” Cerra Rico’yu kazıyorlar.

Dağın yamaçları obruklarla dolu, yara bere içerisinde. Bu da madencilik faaliyetlerinin aşırıya kaçtığını ve her an bir toprak kayması yaşanabileceğini gösteriyor. Fakat bu tehlike alametleri günlük ekmek paralarını topraktan kazımak zorunda olan madencileri durdurmaya yetmiyor.

Babasının daha yeni bir maden cinayetiyle kaybetmiş Maxima her gün, her saat Cerra Rico’nun madenlerini korumak için nöbette. En genç çocuğu yedi yaşında. Fazladan birazcık daha para kazanabilmek için bazen çocuğu da madenlere girip taş taşıyor, yük arabalarına yol açıyor. Patlamalara, zehirli gazlara, çökme riskine, akciğer kanseri tehlikesine ve sarhoş madencilerin tacizlerine geçinebilmek için katlanmak durumundalar.

Potosi’nin Küçük Bekçileri adlı fotoğraf serisi için çalışan Jonas Wresch, her gün bu yıpratıcı işte sayısız saat boyunca çalışıp evine, üç çocuğu Paul, Israel ve Yoddy’nin sıcaklığında dinlenmeye çalışan Maxima’nın zor gecelerini belgelemeye çalışmış. Bu fotoğraflar, ekonomik zorlukların çocuklar üzerinde nasıl ağır bir sorumluluk yükü yaratabildiğini ortaya koyuyor.

Bolivien, Potosi, Cerro Rico. Wenn Yoddy, Paul und Israel von der Schule nach Hause kommen wird es bereits dunkel. Nicht selten begegnen ihnen während des Aufstiegs betrunkene Minenarbeiter. Yoddy lebt nicht gerne zwischen den "Mineros". Sie fühlt sich unwohl und sagt, dass viele der Männer sie belästigen. Aufgenommen am 24.04.2013 © Jonas Wresch / Agentur FocusYoddy, Paul ve Israel okuldan döndüklerinde hava kararmış oluyor. Dönüş yolunda, sıklıkla kendilerini rahatsız eden sarhoş madencilerle karşılaşmak zorunda kalıyorlar.

Maxima Limachi, en küçük çocuğu Israel’i kollarında tutarken. Pencere pervazında vefat etmiş eşinin fotoğrafı var. Eşi, 35 yaşındayken Cerro Rico’nun maden tünellerinin birinde geçirdiği bir kaza nedeniyle vefat etmiş. O zamandan beri, Maxima çocuklarını tek başına büyütmeye çalışıyor.Maxima Limachi, en küçük çocuğu Israel’i kollarında tutarken. Pencere pervazında vefat etmiş eşinin fotoğrafı var. Eşi, 35 yaşındayken Cerro Rico’nun maden tünellerinin birinde geçirdiği bir kaza nedeniyle vefat etmiş. O zamandan beri, Maxima çocuklarını tek başına büyütmeye çalışıyor.

Her cuma günü, vardiyaları sırasında veya hemen önce, madenciler ucuz (ve %96 oranında alkol içeren) içkiyi içiyorlar. Israel, madencilerin yanıbaşında eski bir makinenin paslı bir parçasını bulmuş, egzersiz yapmak için kullanıyor.Her cuma günü, vardiyaları sırasında veya hemen önce, madenciler ucuz (ve %96 oranında alkol içeren) içkiyi içiyorlar. Israel, madencilerin yanıbaşında eski bir makinenin paslı bir parçasını bulmuş, egzersiz yapmak için kullanıyor.

Israel, Cerro Rico’nun yük arabaları ve kompresör egzozlarıyla çevrelenmiş yolunda yürüyor.Israel, Cerro Rico’nun yük arabaları ve kompresör egzozlarıyla çevrelenmiş yolunda yürüyor.

Gümüş dağının tehlikeli koşullarında kazalar sıkça yaşanıyor.Gümüş dağının tehlikeli koşullarında kazalar sıkça yaşanıyor.

Paul komşusunun evinde uyurken, komşu evin 12 yaşındaki çocuğu Paul’un bacaklarına alkol döküp yakmış. Bacağı ikinci derece yanıklarla kaplı olmasına rağmen, annesi ne bir doktor çağırabilmiş ne de onu hastaneye götürebilmiş. Ancak yerel STK “cepromin” meseleyi öğrenince bir tıbbi müdahale görebilmiş.Paul komşusunun evinde uyurken, komşu evin 12 yaşındaki çocuğu Paul’un bacaklarına alkol döküp yakmış. Bacağı ikinci derece yanıklarla kaplı olmasına rağmen, annesi ne bir doktor çağırabilmiş ne de onu hastaneye götürebilmiş. Ancak yerel STK “cepromin” meseleyi öğrenince bir tıbbi müdahale görebilmiş.

Yoddy eve yakın yerlerde çalışan madencilere satmak için mutfakta öğle yemeği hazırlıyor. Arkadaki içecekler de satılmayı bekliyor.Yoddy eve yakın yerlerde çalışan madencilere satmak için mutfakta öğle yemeği hazırlıyor. Arkadaki içecekler de satılmayı bekliyor.

Her gün saat 12’de, Israel ve kardeşleri, okulda en güzel görünen yanlarını gösterebilmek için adeta bir transformasyon geçiriyorlar. Okul üniformalarını giymiş, saçlarını taramış ve ayakkabılarını temizlemişler. Okulda görünüşlerinden ve kokularından dolayı dışlanmaktan çekiniyorlar.Her gün saat 12’de, Israel ve kardeşleri, okulda en güzel görünen yanlarını gösterebilmek için adeta bir transformasyon geçiriyorlar. Okul üniformalarını giymiş, saçlarını taramış ve ayakkabılarını temizlemişler. Okulda görünüşlerinden ve kokularından dolayı dışlanmaktan çekiniyorlar.

Yoddy ve Paul, okula gitmek yerine, kooperatifin dağıttığı ücretsiz kıyafetlerden almak için saatler boyunca bekliyor.Yoddy ve Paul, okula gitmek yerine, kooperatifin dağıttığı ücretsiz kıyafetlerden almak için saatler boyunca bekliyor.

Maxima evinin önünde koka yaprakları çiğneyen bir grup genç maden işçisiyle oturuyor. Koka suyunun madendeki ağır işler için onlara enerji verdiğini varsayıyorlar.Maxima evinin önünde koka yaprakları çiğneyen bir grup genç maden işçisiyle oturuyor. Koka suyunun madendeki ağır işler için onlara enerji verdiğini varsayıyorlar.

Israel maden girişinin hemen yanındaki evlerinin önünde durup altı köpeğinden biri olan Oso ile oynuyor.Israel maden girişinin hemen yanındaki evlerinin önünde durup altı köpeğinden biri olan Oso ile oynuyor.

Maxima, kaybettiği eşinin kardeşi ve üç çocuğuyla birlikte Miraflores adlı köydeki termal kaynak suyuna gidiyor.Maxima, kaybettiği eşinin kardeşi ve üç çocuğuyla birlikte Miraflores adlı köydeki termal kaynak suyuna gidiyor.

Sabahın erken saatleri… Yoddy ve kardeşleri yatakta uzanıyor. Döşeğin altında, işçilerin madende kullandıkları delme aletlerini saklıyorlar. Eğer bir şey çalınırsa, bu pahalı aletleri kendileri yenilemek zorundalar.Sabahın erken saatleri… Yoddy ve kardeşleri yatakta uzanıyor. Döşeğin altında, işçilerin madende kullandıkları delme aletlerini saklıyorlar. Eğer bir şey çalınırsa, bu pahalı aletleri kendileri yenilemek zorundalar.

Yoddy ve Maxima kayaları madenin dışına çıkarıyorlar.Yoddy ve Maxima kayaları madenin dışına çıkarıyorlar.

Kaynak: The Plaid Zebra

Cerattepe’de Keşif Heyetine 1.5 Kilometrelik İnsan Zinciri

Cerattepe’deki Cengiz Holding’in yürütmek istediği madencilik faaliyeti için daha önce Rize İdare Mahkemesi tarafından ‘ÇED Olumlu’ kararı iptal edilen maden şirketi, 2 Haziran 2015’te yeniden ‘ÇED Olumlu’ kararı aldı. Bunun üzerine harekete geçen Yeşil Artvin Derneği öncülüğündeki 751 kişi ile 61 avukat, 8 Temmuz 2015 tarihinde Rize İdare Mahkemesi’ne ‘ÇED Olumlu’ raporunun yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Türkiye’nin en büyük çevre davasını açtı. Mahkeme bölgede bilirkişi keşfi yapılmasını kararlaştırdı.

cerattepede-kesif-heyetine-1.5-kilometrelik-insan-zinciri-ile-karsilama 2Cerattepe’deki keşif için sabah erken saatlerde yaklaşık 3000 kişi Kafkasör Yaylası’na çıktı. Yol boyunca, ‘Biz sadece davul çalarız, toprağımızı ve geleceğimizi çaldırmayız’, ‘Artvin’in ekonomik geleceği maden değildir’, ‘Artvin’in üstü altından daha değerlidir’ ve ‘3 kuruş için kıymaya değer mi?’ yazılı pankartlar asıldı. Kafkasör Yaylası’nda ellerindeki ‘Madene hayır’ yazılı atkılarla yol boyunca karşılıklı dizilen vatandaşlar yaklaşık 1,5 kilometre boyunca insan zinciri oluşturdu, ‘Cengiz şaşırma, sabrımızı taşırma’ dövizleri açtı.

Kafkasör Yaylası’na saat 12.30 sıralarında gelen Rize İdare Mahkemesi bilirkişi h

ARFTVIN'IN C ERATTEPE BOLGESINE KESIF ICIN GELEN RIZE IDARE MAHKEMESI HEYETINI TASIYAN KONVOYU OLUSTURULAN INSAN ZINCIRININ ICERISINDEN GECEREK BOLGEYE ULASTI. FOTO: MUHAMMET KACAR DHA

eyetine ait konvoya, aralarında zırhlı araçların da bulunduğu jandarma timleri eşlik etti. Konvoyun insan zinciri arasından geçişi sırasında toplananlar başlarını öne eğdi, sessizce geçişin tamamlanmasını bekledi.

Keşif heyeti

Rize İdare Mahkemesi Başkanı Halil İbrahim Özgün başkanlığında oluşturulan bilirkişi heyetinde Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden (KTÜ) Orman Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Bedri Serdar, Harita Mühendisi Doç.Dr. Fevzi Karslı, İnşaat Mühendisi Yrd.Doç.Dr. Adem Bayram, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Maden Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Birol Elevli, Ziraat Mühendisi Prof.Dr. Coşkun Gürsel, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Çevre Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Nihal Bektaş ile Jeoloji Yüksek Mühendisi Doç.Dr. Mehmet Salim Öncel yer aldı. Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ile Yönetim Kurulu üyesi Avukat Bedrettin Kalın’ın yanı sıra Kafkasör’de bekleyen 89 yaşındaki Kore Gazisi Ahmet Sezgin ile 96 yaşındaki Hatice Yelkenci de keşif heyetine katılan isimler oldu.

Kafkasör Yaylası girişinde yolu kapatan Jandarma, heyet dışındakilerin bölgeye girişine izin vermedi. Basın mensupları da keşif bölgesine alınmadı.

cerattepede-kesif-heyetine-1.5-kilometrelik-insan-zinciri-ile-karsilama 3”Madenden hiçbir hastaya ilaç olmaz”

Kafkasör Yaylası’na gelen ve ‘Madene hayır’ atkısı açan 92 yaşındaki Erzade Yalçıntaş, Cerattepe’ye dokunulmamasını istedi, “Burası ilelebet yeşil kalsın” dedi. Ömrünün Cerattepe’de geçtiğini anlatan 85 yaşındaki Hilmi Algın ise, “Bana Cerattepe’nin üstü lazım. Doğanın altından çıkan madenden hiçbir hastaya ilaç olmaz. Doğanın üstü ise bütün hastalara ilaçtır. Gücüm yettiği kadar mücadele edeceğim” diye konuştu. 66 yaşındaki Arif Soydan ise “Cerattepe’den maden çıkarsa ‘sıfır sekiz’ diye bir il kalmaz” diyerek madene karşı olduğunu dile getirdi.

‘Madene hayır’ yazılı giysi giydirdiği Pascal adlı köpeği ile yaylaya gelen Mürivet Aktaş da, Cerattepe için mücadele edeceklerini dile getirdi. Artvin Trabzonsporlular Derneği üyeleri de, ünlü şarkıcı Kazım Koyuncu’nun fotoğrafının yer aldığı, ‘Dağların ve denizlerin çocuklarını insanlıkta birleştiren şair ceketli çocuğun topraklarında maden istemiyoruz’ yazılı bordo mavili flama açtı.

Bayraktutan: Buradaki polisi Kızılay’a göndersinler

Kafkasör’de toplananlara destek veren CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan da, yaşam alanlarını korumaya çalışan Artvin için tarihi bir güne tanıklık ettiklerini belirterek, kentin bir sermayedarın ihtiraslarına kurban edilmemesini istedi. Ankara’daki saldırıyı kınayan Bayraktutan, şöyle dedi:

“Ortada bir güvenlik zafiyeti var. 10 bin kilometre ötede Pentagon Ankara’da saldırı olacağını biliyor. Saldırının olduğu yere bir kilometre mesafede MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü var. Kimse ne olduğunun farkında değil. Artvin’e gönderdikleri güvenlik güçlerini çeksinler. Burada devlete herhangi bir saldırı olmaz. Buradaki polis ve askeri güçleri Kızılay’a göndersinler. Artvin, devletine ve cumhuriyetin değerlerine bağlıdır.”

Kafkasör ve Cerattepe tehdit altında

Artvin’in güneybatısındaki Kafkasör Yaylası ile Cerattepe ve Genya mevkii 1250 metre yükseklikte yer alıyor. Kafkasör Yaylası, Karadeniz’in doğal yaşlı ormanlarını barındırıyor. 25’i endemik 2000 çeşit bitki türü ile vaşak, karaca, boz ayı gibi yaban hayvanlarının yaşam alanı olan bölge, yırtıcı kuşların ülkemizden geçen iki ana göç yolundan birisi. Artvin’in içme suyu kaynaklarını da barındıran Kafkasör Yaylası ve bitişiğindeki Hatila Milli Parkı madencilik faaliyetleri nedeniyle uzun süredir tehdit altında bulunuyor. Artvin’de son olarak sayıları 325’i bulan maden ruhsatı ile 176 baraj ve hidroelektrik santrali projelendirildi.

(DHA)

Altın ithalatı düştü

altin2-shutterBorsa İstanbul Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası verilerine göre, altın ithalatı Ocak ayında 1.04 olmuştu. 

Altın ithalatı 2015′te ise ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımına gideceği beklentilerinin altının ons fiyatında düşüşe neden olmasına karşılık dolar/TL’deki yükselişin talebi azaltmasıyla bir önceki yıla göre yüzde 63 azalarak 48.7 ton olarak gerçekleşti.

Borsa İstanbul’un yayımladığı altın ithalat verileri 1995 yılından başlıyor.

Kömür Kanunu Hazırlanmalı

untitledHacettepe Üniversitesi Yeraltı Maden Mühendisliği Kısım Başkanı Prof . Dr. Hakan Benzer, kömür madenciliğine özel kanun hazırlıklarına ilişkili olarak , “Türkiye’deki toplamında yeraltı maden personelinin üçte birinin kömür madenlerinde çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, kömür yasasının hazırlanıp uygulanmasının şart olduğu anlaşılabilir” diye konuştu .

Prof. Dr. Benzer, AA muhabirine yaptığı açıklamada , kömür madenciliğinin tehlikeli bir iş olduğunu , ticari amaçlı üretim yapan ülkelerin hemen hemen hepsinin tarihinde ölümle sonuçlanmış facialar yer aldığını ifade etti .

Madende facialara neden olan ilçelerin genellikle metan gazı patlaması, su baskını, çökme ve spontane tutuşma kaynaklı olduğunu vurgulayan Benzer, “Kömür madeni dışındaki madenlerde de benzer kazalar görülebilse de metan/toz patlaması ve spontane tutuşma benzeri kavramlar kömür madenciliğinde çok daha sık sık görüldüğünden, bu şartlara daha detaylı ve duyarlı bir biçimde yaklaşılması, oluşabilecek koşulların kömür madenlerine has olarak değerlendirilmesi elzemdir” diye sohbet etti .

Amerika Batı Virginia’da meydana gelen kömür madeni kazası sonrasında , benzeri ilçelerin yaşanmaması için 1969 senesinde kömür madenlerine karşı özel olarak yapılan kanunun güncellendiğini ve günümüze kadar geldiğini aktaran Benzer, şunları kaydetti:

“AMERIKA BIRLEŞIK DEVLETLERI’nin yanında Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Afrika ve Avustralya benzeri dünya ticari kömür imalatında önder konumdaki ülkeler, basit yeraltı maden kanunlarının yanında kömür madenciliğine karşı ayrı kanun ve düzenlemelere de sahiplerdir. Türkiye’deki toplamında yeraltı maden personelinin üçte birinin kömür madenlerinde çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye için benzeri bir kömür yasasının hazırlanıp uygulanmasının şart olduğu anlaşılabilir. Kömür yasayi tarihinin Amerika benzeri ülkelerde uzun bir geçmişi olduğu düşünülürse, hazırlanmış olan bu yasaların gözden geçirilip Türkiye’ye uygun bir taslağın oluşturulmasının sağlayacağı avantajlar aşikardır. Söz konusu ülkelerin kanunlarında irdelenen kömür madeni yönetimi, risk kontrolü, acil durum planları ve kaçış yolları, madenlerin gaz durumu, gaz izleme sistemleri ve konumları, havalandırma, yanıcı-patlayıcı malzemeler ve yangın tedbire , iletişim ve çalışan-ekipman takip sistemleri, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi uygulamaları ve yeryüzünde bu konuda geliştirilen teknolojilerin takibi dikkatle incelenmelidir.”

“Riskler minimize edilecektir”

Kömür yasasının, üretim planlarında yeraltı maden ömrü boyunca tüm teknolojik yenilikleri içerecek biçimde hazırlanmasını zorunlu kılacağını belirten Benzer, “Bu sayede madencilik işlemlerine fiilen başlanmadan daha önce kömür ocağına ilişkili olarak tüm risk simülasyonlarının çalışılması ve zaman içinde ortaya çıkabilecek bütün sıkıntıların işlem öncesi bertaraf edilmesi muhtemel olacaktır. Bu Şekilde hem ülke kaynakları en verimli biçimde kullanılabilecek hem de işlem esnasında iş güvenliği önlemleri daha önce alınarak risklerin minimize edilmesi sağlanacaktır. Gelişmiş ülkelerdeki kömür yasayi düzenlemelerini takiben izlenen iş kazalarındaki azalış ve üretim verimi artışı bu kültürün oturması sonucu olarak ortaya çıkmıştır” değerlendirmesinde bulundu.

“Gazlardan elektrik üretilebilir”

Benzer, kömür işletmeciliği esnasında ortaya birçok teknik problem çıktığına dikkati çekerek, şu şekilde devam etti:

“Problemin daha önce tahmin edilmesi çözüm üretmek için önemli bir adımdır. Bu sebeple gelişmiş ülkelerde problemin daha önce tahmin edilebilmesi problemin işletmecilik daha önce bertaraf edilmesi konusunu gündeme getirmiştir. Madende daha önce problem olarak ortaya çıkan bir takım olguların ekonomik avantaj sağladıkları da görülmektedir. Bu konudaki en önemli örnek kömür damarlarında bulunan gazların deşarjıyla elektrik imalatının sağlanabilmesidir. Yeni düzenlemeler sayesinde ülkemizde de bu tür gelişmelerin sağlanacağı yadsınamaz bir gerçektir. Kömür madenciliğimizde sıkıntı oluşturan gaz konusu yeterli bilimsel çalışmalar neticesinde faydalı bir ürüne dönüştürülebilecektir.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, TBMM Genel Kurulunda, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri esnasında hükümet adına yaptığı konuşmada, bir sonraki dönemde kömür kanununu, Meclis’in gündemine getireceklerini belirterek, “Mevcut yeraltı maden kanunumuz fazladan ruhsat işletmesiyle alakalı konuları içeriyor. Gelişmiş ülkelerde olduğu benzeri , biz de kömürü ayrı bir kanun içinde ele alacağız ve bununla ilgili çalışmalarımız Bakanlığımızda devam ediyor” ifadesini kullanmıştı.

Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına Abdullah Tancan atandı

Abdullah-Tancan-32423-1068x589Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına Abdullah Tancan resmen atandı.

Ayrıca Bakanlığın Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararlarına göre, Personel Dairesi Başkanı Satılmış Karakaya da başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alınırken, yerine Mehmet Karaman getirildi.

Abdullah Tancan Kimdir?

Abdullah Tancan, 1966 yılında Gaziantep Oğuzel’inde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Gaziantep’te tamamladı. Üniversite tahsilini İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra tekrar Gaziantep’e gelip, 1988 yılından itibaren Gaziantep PTT Başmüdürlüğünde Mühendis, Şahinbey Telefon Müdür Yardımcısı ve Şehitkamil Telefon Müdürü olarak görev yaptı. 1997 yılından itibaren TEDAŞ Gaziantep Müessese Müdürlüğü’nde Planlama Etüt ve Proje, Müşteriler, Müessese Müdürlüğü ve Yönetim Komitesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. Gaziantep’teki çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarında faaliyetlerde bulundu.

2004 yılından itibaren Başkent Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nde Genel Müdür Yardımcısı, TEDAŞ’ta Genel Müdür Yardımcısı, Türkiye Elektrik Dağıtım Şebekeleri Rehabilitasyon Projesi Uygulama Birim Başkanı ünvanıyla çalıştıktan sonra 2010 yılında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na Kurul Üyesi olarak atandı ve 2016 Ocak ayına kadar bu görevine devam etti.

Proje hızlandı, yerli kömür doğalgaza rakip olacak

090320162210530614080_2Türkiye linyit rezervinin 4.8 milyar tonluk kapasitesini elinde bulunduran Afşin-Elbistan kömür havzasında yürütülen bilimsel çalışmada geliştirilen bir sistemle kömürdeki nem oranı düşürülürken, yanma değeri yaklaşık yüzde 30 artırıldı. Sistem sayesinde elde edilen kömürün doğalgaza rakip olması hedefleniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın destekleriyle kalorisi düşük linyit kömürünün enerji değerinin artırılması için hazırlanan ‘Kömür Kurutma ve Zenginleştirme Projesi’nde önemli aşamalar kaydedildi.  

İTHALATI DA AZALTACAK 

Proje yöneticisi Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Bilirgen, proje kapsamında geliştirdikleri sistem hakkında şöyle konuştu: “Özel tasarlanan kazana aktarılan linyit ilk olarak vakumlama işleminden geçiriliyor. Bir süre burada bekletilen kömür bu yöntem sayesinde yüksek olan nem değeri düşürülüyor ve yanma değeri artırılıyor. Yaklaşık bir yıldır üzerinde sıkı şekilde çalışılan projenin test sonuçlarına göre linyitteki kalori değerinde yaklaşık yüzde 30 artış sağlandı. Termik santrallarındaki verimini artırmak için tasarlanan bu sistem sayesinde elektrik üretiminde doğalgaz ithalatı azalacak ve elektrik üretiminde ciddi bir artış sağlanmış olacak.” 

7 milyar $’lık doğalgaz ithalatından kurtuluruz

ENERJİ ihtiyacını yüzde 70’in üzerinde ithalattan karşılayan ve son dönemde yerli kaynakların kullanımına daha fazla vurgu yapılan Türkiye’de, kömür potansiyelinin maksimum seviyede kullanılmasıyla yılda 7.2 milyar dolarlık doğalgaz ithalatına gerek kalmayacağı belirlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da, kömür ve maden üreticileriyle gerçekleştirdiği toplantıda sektörün sorunlarını dinlemiş ve yerli kaynakların kullanımına daha çok önem verileceğini açıklamıştı.

Enerji Bakanlığı destekliyor 

TEKNOLOJİ üreten bir ülke olabilmek ve doğalgaz enerjisi bakımından dışa bağımlılığı ciddi manada düşürmek istediklerine işaret eden Bilirgen, “Projenin de Enerji Bakanlığımızın çalışmalarını destekler nitelikte olması bizleri sevindiriyor” dedi.

Teknoloji ihracı da mümkün

BİLİRGEN, şunları kaydetti: “Bundan sonraki amacımız, ülkemize yeni kurulacak termik santrallara bu sistemi uygulamak. Ayrıca ülke ekonomisine katkı sağlamak adına, teknolojinin ticari boyuta ulaştırılıp hem ülkemizde hem de ülkemizdeki kömürlere yakın karakteristiklere sahip Yunanistan, Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Almanya, Pakistan, Afganistan ve Hindistan gibi ülkelerdeki kömürlerde de kullanılabilecek bir zenginleştirme sisteminin ticarileştirilmesini hedefliyoruz.”

Testler çok başarılı

Türkiye’de bulunan linyit rezervlerinin ekonomiye daha çok katkı sağlanmasını ve ithal doğalgaza alternatif olacak yerli kömür için çalıştıklarını dile getiren Bilirgen, tasarladıkları sistemin Afşin-Elbistan A Termik Santralı’nda test edildiğini belirtti. Bilirgen, test aşamasında umulanın üzerinde başarı sağladıklarını vurguladı.

Akşam

Akçul: “Enerjide Dışa Bağımlılığı Kömür Önler”

auto-akcul-enerjide-disa-bagimliligi-komur-on-8243384_x_oTürkiye Maden İş Genel Başkanı Nurettin Akçul, Afşin-Elbistan kömür havzasında yürütülen ‘Kömür Kurutma ve Zenginleştirme’ projesini desteklediklerini belirterek,Türkiye‘nin enerji alanında dışa bağımlılığını azaltacak tek şeyin yerli kömür olduğunu söyledi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK, Türkiye‘nin linyit rezervinin 4.8 milyar tonluk kapasitesi elinde bulunduran Afşin-Elbistan bölgesinde yürütülen “Kömür Kurutma ve Zenginleştirme” projesiyle kömürdeki nem oranını düşürülerek yanma değerini yüzde 30 artırdı. Dünya ve ülkemizde büyük bir gelişme olarak nitelendirilen bu projeye bir destek de Türkiye Maden İşçileri Sendikası‘ndan geldi.

Enerjide dışa bağımlılığın tek çözümünün yerli kömür olduğunun altını çizen Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, “Cari açığın en önemli nedenlerinden birisi de enerji ithalatıdır. Bugün doğalgazı çok büyük ağırlıkla Rusya ve İran‘dan ithal ediyoruz.Rusya ile yaşanan hava ihlali krizinin ardından bazı çevreler tarafından Türkiye‘nin enerjide Rusya‘ya bağımlılığı dile getirildi. Biz sendika olarak diyoruz ki? Rusya ile yaşanan bu kriz bize ülke olarak ders olmalı. Bugünden yarına hemen enerjideki bu bağımlılığı azaltmak mümkün olmasa da, yerli kaynak konusunda ortaya konulacak bir ciddi ulusal seferberlik, bağımlılığın kısa vadede bile belirli noktalara çekilmesinde büyük rol oynayabilir. Ülkemizde son yıllarda yoğunlaşan rezerv tespiti çalışmalarıyla 14 milyar tona yakın linyit rezervi olduğu bilinmektedir. Ayrıca, yaklaşık 1.3 milyar ton da taş kömürü rezervi vardır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK‘ın Afşin-Elbistan Bölgesi’nde yürüttüğü ‘Kömür Kurutma ve Zenginleştirme’ projesini sendika olarak destekliyoruz. Eğer bu proje hayata geçirilirse, ülkemizin dışa bağımlılığı ortadan kalkacaktır. Kömür üretimi ve kömür ile çalışan termik santrallerinin miktarı mutlaka artırılmalıdır. Son dönemlerde yüzde 25’leri zorlayan elektrik üretimindeki kömürün payı yüzde 50’lere çıkarılmalıdır. Biz daha çok kömür üretmek, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak istiyoruz” dedi.

“ENERJİ YATIRIMLARI HIZLANDIRILMALI”

Afşin-Elbistan bölgesinin ülkenin en önemli havzası olduğunu kaydeden Maden-İş Genel Başkanı Nurettin Akçul, “Afşin -Elbistan ülkemizin en önemli yerli enerji havzası konumundadır. Enerji bakanlığımız bu bölgede ciddi anlamda çalışmaları bulunmakta. Bu bölgemizde bulunan kömür sahalarının bir an önce enerji üretimine dönüştürülmesi gerek. Gerek yeni yeni yapılacak çevreye duyarlı termik santralleri ile ülkemizin enerji kolunda dışa bağımlılığını ortadan kaldıracak. Bu yatırımım çalışmaların biran önce hayata geçirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Ülkemizde işsizliği azaltacak çözümünde yerli kömür olduğunu ifade eden Maden İşGenel Başkanı Nurettin Akçul, “Madencilik, yüksek istihdam sağlayan, katma değer üreten bir sektördür. Ülkemizde sayıları milyonlarla ifade edilen işsizlik için de çözüm sunacak bir sektördür. Madencilikte üretim teşvik edilmelidir. Madencilik üretimi teşvik edilsin derken, çevre duyarlılığını asla gözardı etmiyoruz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK‘ın yürütmüş olduğu projeyi desteklediklerini kaydeden Akçul, “Bu projeyi sonuna kadar destekliyoruz. İnşallah bu proje hayata geçer ve düşük kalorili yerli kömür kaynaklarımız üretime dönüşür. Projeyi yürüten başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı çalışanlarına TÜBİTAK‘ın değerli hocalarına ve bu projede emeği olan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. –

Yerli kömür doğalgaza rakip olacak

1862843_1aTürkiye linyit rezervinin 4,8 milyar tonluk kapasitesini elinde bulunduran Afşin-Elbistan kömür havzasında yürütülen bilimsel çalışmada geliştirilen bir sistemle kömürdeki nem oranı düşürülürken, yanma değeri yaklaşık yüzde 30 artırıldı. Sistem sayesinde elde edilen kömürün doğalgaza rakip olması hedefleniyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın destekleriyle kalorisi düşük linyit kömürünün enerji değerinin artırılması için hazırlanan “Kömür Kurutma ve Zenginleştirme Projesi”nde önemli aşamalar kaydedildi.

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Bilirgen tarafından yürütülen çalışmada, geliştirilen bir sistemle yerli kömürün yanma oranı artırıldı.

Proje yöneticisi Bilirgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 4,8 milyar ton rezerv ile Türkiye’nin en büyük potansiyelini elinde bulunduran Afşin-Elbistan kömür havzasındaki kömürün çevre dostu olacak şekilde tüketilmesi için çalışmalarda önemli aşamaya gelindiğini kaydetti.

Bölgedeki düşük kalorili, yüksek nemli kömür rezervinin elektrik üretiminde çevreye daha duyarlı ve verimli kullanılabilmesi için doğa dostu teknoloji geliştirdiklerini dile getiren Bilirgen, projenin de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK tarafından desteklendiğini söyledi.

Proje kapsamında sistem geliştirdikleri sistem hakkında bilgi veren Bilirgen, şöyle devam etti:

“Özel tasarlanan kazana aktarılan linyit ilk olarak vakumlama işleminden geçiriliyor. Bir süre burada bekletilen kömür bu yöntem sayesinde yüksek olan nem değeri düşürülüyor ve yanma değeri artırılıyor. Yaklaşık bir yıldır üzerinde sıkı şekilde çalışılan projenin test sonuçlarına göre linyitteki kalori değerinde yaklaşık yüzde 30 artış sağlandı. Termik santrallerindeki verimini artırmak için tasarlanan bu sistem sayesinde elektrik üretiminde doğalgaz ithalatı azalacak ve elektrik üretiminde ciddi bir artış sağlanmış olacak.”

Test aşaması başarılı geçti

Türkiye’de bulunan linyit rezervlerinin ekonomiye daha çok katkı sağlanmasını ve ithal doğalgaza alternatif olacak yerli kömür için çalıştıklarını dile getiren Bilirgen, tasarladıkları sistemin Afşin-Elbistan A Termik Santrali’nde test edildiğini belirtti.

Test aşamasında umulanın üzerinde başarı sağladıklarını vurgulayan Bilirgen, şunları kaydetti:

“Bundan sonraki amacımız, ülkemize yeni kurulacak termik santrallere bu sistemi uygulamak. Ayrıca ülke ekonomisine katkı sağlamak adına, teknolojinin ticari boyuta ulaştırılıp hem ülkemizde hem de ülkemizdeki kömürlere yakın karakteristiklere sahip Yunanistan, Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Almanya, Pakistan, Afganistan ve Hindistan gibi ülkelerdeki kömürlerde de kullanılabilecek bir zenginleştirme sisteminin ticarileştirilmesini hedefliyoruz.”

Teknoloji üreten bir ülke olabilmek ve doğalgaz enerjisi bakımından dışa bağımlılığı ciddi manada düşürmek istediklerine işaret eden Bilirgen, “Türkiye’de elektriğin yüzde 50’si ithal doğalgazdan elde ediliyor ve bu kabul edilemez. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, ülkemizdeki mevcut kömür rezervlerinin elektrik üretiminde kullanılması için çalışmalar başlattı. Bizim hazırlamış olduğumuz projenin de Enerji Bakanlığımızın çalışmalarını destekler nitelikte olması bizleri sevindiriyor” diye konuştu.

21 Yüzyılda Enerji Tercihi Kömür mü Olacak?

YalcnkayaSon iki asırdır, uluslararası politikaya önemli ölçüde enerji savaşları damgasını vurmuştur. Sanayi devriminin temelinde kömüre dayalı buharlı motorlar bulunup bir sonraki aşamada yine kömüre dayalı elektrik enerjisi vardır. Kömürden üretilen ucuz elektrik enerjisi başlangıçta birinci iken daha sonra nükleer enerji devreye girmiştir.

Ülkemizin sanayileşmesinin önündeki en büyük engel enerji yetersizliği veya pahalı enerji olagelmiştir. Son on yıllarda, kömüre çevreyi kirlettiği için, nükleer santrale radyasyon tehlikesi olduğundan, hidroelektrik santrallere tarihi veya tarımsal alanları yuttuğu için karşı çıkılmış, birçok projeler yarıyolda kalmıştır. Belirtmek gerekirki bu süreçte Türkiye’nin ucuz ve yeterli enerjiden, dolayı- sıyla refahdan mahrum bırakılmasını isteyen global güçlerin rolü de unutulmamalıdır.

Sanayileşmenin temelinde kömür enerjisi olduğu gerçeğini dikkate alarak “biz de yeni termik santraller inşa etmeliyiz” politikasının enine boyuna tartışılması gerekmektedir. Batılı ülkeler dev termik santrallerden ucuz enerji üretirken sosyal güvenlik harcamaları bugünkü derecede değildi. Dolayısıyla “bir kilo kömürden kaç birim enerji çıktığı” hesabı baştan sakattır. Çünkü burada kömürün maliyeti yanında termik santralin çevreye, insan sağlığına verdiği zarar ile bunların milli gelire olan maliyeti dikkate alınmamaktadır. Zaten bu yüzden gelişmiş ülkelerde yeni termik santralleri inşa edilmemekte, eskilerinde ise kuruluş maliyeti olmadığından en pahalı filtrelemeler ile bir aşamaya kadar idare edilmektedir.

Aynı şekilde ülkemizde eski santraller için masraftan kaçınmadan, en gelişmiş filtreleme teknolojisi uygulanmalıdır. Ancak yer altındaki kömüre aldanarak yeni termik santral inşasının savunulur bir tarafı yoktur. Mevcut santraller için de ne kadar ucuz da olsa kömür ithal etme ayıbından kurtulmalıyız. Bu kapsamda ülkemizin daha fazla çevre felaketlerine maruz kalarak batılı ülkelerin 19. Yüzyılda yaşadıklarını yaşaması anlamsızdır. Bunun yerine bugün ne yaptıklarına bakmamız gerekmektedir. Mesela günümüzde Almanya’nın sadece rüzgârdan ürettiği yıllık enerji miktarı, Türkiye’nin yıllık ihtiyacını geçmiştir. Güneş enerjisinin hesabı ayrı.

Ülkemizin rüzgâr ve güneş enerjisi potansiyeli konusunda önemli araştırmalar yapılmıştır. Buna karşın her iki alanda da yatırım, üretim, ar-ge faaliyetleri ile genel olarak teşviklerde sorunlar vardır. Hatta bu alanda üretim yapmak isteyenlerin çoğu ya bürokratik engeller yüzünden köşesine çekilmekte veya ruhsatsız çalışmaktadır.

Türkiye’nin rüzgâr kapasitesi Almanya’nın gerisinde olduğu halde güneş kapasitesi oldukça zengindir. Buna karşın mesela Almanya’da sadece bir ay rüzgâr alabilen alanlarda dahi santraller kurulmaktadır. Türkiye’nin her bölgesi bir aydan fazla rüzgâr imkânına sahip. Rüzgâr gülü ile dolan enerji tarlaları Almanya ile sınırlı olmayıp Avrupa’nın her tarafında görülebilmektedir. Ülkemizde de bu tribünlerin sayısı artmakla beraber mevcut potansiyel ile ihtiyaç dikkate alındığında kaplumbağa hızıyla gidiliyor.

Nükleer teknolojinin gelişmesi için daha fazla teşvik, yatırım, araştırma imkânları, iş ve bilim camiasına sunulmaldır. Nükleer santralin inşası yolunda Rusya ile mutabakat devam ederken, bu yönde daha fazla teknoloji transferinin altyapısı oluşturulmalıdır. Uçak düşürme krizinin yol açtığı olumsuzluklar bu alana yansımamıştır. Nükleer teknolojinin e- nerji üretmekten ve atom bombası yapmaktan ibaret olmadığını hatırlatalım.

Belirtmek gerekir ki termik santralinin arkasında dev ihaleler ile inşaat lobisi, aynı zamanda bölge işsizleri için istihdam potansiyeli bulunmaktadır. Bu potansiyeli ilk bakışta temiz enerji tekno- lojileri için görmeyenler yanılırlar. Güneş paneli ve rüzgâr tribünleri kısmen ülkemizde üretilmekte olduğu halde teşvik, destek dolayısıyla talep yetersiz olduğundan ithalatla rekabet edememekte, istihdam cılız kalmaktadır. Her iki alanda panel ve tribün imalatı yanında sistemlerin kurulması, onarımı, bakımı ve yeni teknolojiler geliştirilmesi yolunda araştırma ve emek ordularına ihtiyaç vardır. Hemen belirtelim ki bu orduların masrafı hiçbir zaman kömüre bağlı yeni termik santralinkinden fazla değildir. Zehir ku- san dev bacalara yatırılacak para, temiz enerjiye yöneltildiğinden kısa sürede bunun yatırımcı ve ülke ekonomisine katkısı katlanarak artacaktır. En önemlisi ise enerji üretimi artarak devam ettiği halde çevre felaketi, ocak faciası ve genç yaşta sağlığını kaybeden işçi istatistikleri, bütün bunların sosyal güvenlik bütçesine ilave maliyeti sözkonusu olmayacaktır.

Temiz enerji bağlamında ülkemizin özellikle batı ve kuzey kıyılarının dalga gücü bakımından zenginliği de hesaba katılmaktadır. Bu alanda mesela Norveç’te üretim sözkonusu olup birçok ülkede araştırmalar ve yatırımlar bulun- maktadır. Dünyada enerjiye dönüşebilecek dalga potansiyeli oldukça büyük olduğu halde bu konudaki üretim, rüzgâr ve güneşe göre düşük oranda kalmaktadır. Öte yandan biyo enerjide de önemli adımlar atılmıştır fakat ülkemizde bu konu kamuoyuna mal olmuş değildir.

Enerji bakanlığının Zonguldak’ta yeni termik santralleri kuracağı haberinden memnuniyet duymadığım gibi doğrusu bunu endişe ile karşıladım. Global güçlerin baskısı vesvesesi de aklımdan geçmedi değil. Buraya yatırılacak para ile daha kısa sürede faaliyete geçecek daha sağlıklı ve kalıcı enerji kaynakları kurulabilecektir. Rüzgâr potansiyeli, güneş zenginliği, akademik ordu ve genç nüfus.. Rüzgâr tribünleri ile güneş panelleri, bunların diğer bağlantı ve yan sanayiinde Türkiye’nin kısa sürede önde gelen üreticilerinden olması için bütün imkânlar hazır.

Madencilik Sanayisinde Düşüş

madencilik-sanayisinde-dususSanayi Üretim Endeksi, Ocak 2016 verileri belli oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 1 arttı. Sanayinin alt sektörleri (2010=100 temel yıllı) incelendiğinde, 2016 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 2,2 azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1,5 arttı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 1,1 azaldı. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,6 arttı. Sanayinin alt sektörleri (2010=100 temel yıllı) incelendiğinde, 2016 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 4,1, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 5,8 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 5,2 arttı. Ana sanayi grupları (MIGs) sınıflamasına göre, 2016 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 4,3 ile dayanıksız tüketim malı imalatında gerçekleşti.

 

8 Mart: Soma’nın üreten kadınları

160307115050_soma_kadinlar_atolye_624x351_renginarslanSoma’nın girişinde büyük bacalarıyla her geleni karşılayan termik santral, soluduğunuz havaya karışan kömür tozu, iki yıl önce 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasının yarattığı katmerli sorunlar kasabanın her köşesine sinmiş durumda.

İşsizlik, güvencesiz çalışma, iyileştirilen maaşlara rağmen geçindirilemeyen aileler ve her an işsiz kalma korkusu, can korkusundan ağır basıyor.

Kütahya’dan, Zonguldak’tan ve hatta Erzincan’dan göç alan bu şehirde gülen insan görmek zor sokaklarda.

Soma’nın gülen yüzü

Bu atmosferden azade olan nadir yerlerden biri ise bir grup kadının rengarenk kuklalar, iğne oyasından kolyeler, üzerlerine Somalı çocukların yaptığı resimleri işledikleri küçük cüzdanlar yaptıkları bir apartman dairesi. İçeriden şen şakrak kadın sesleri yükseliyor.

Bir yıl önce ilk kez tanıştığım kadınları bulmak için buradayım. Bu kez sayıları daha da artmış. Yeni gelenlerle tanışıyoruz.

Küçücük bu yerde mutfakta kaynayan çayın, öğle yemeği için yapılan yöresel yemeklerin ve yapılan sohbetlerin ayrı tadı ve içinde her şeye rağmen gülen kadınların sesi var.

Bir de çalışan dikiş makinalarının…

Biri kesimi, diğeri dikişi, öbürü işlemesini, bir başkası kontrolleri yapıyor ve imece usulü üretimle yaratmaya devam ediyorlar.

Onlar burada madene mahkum olmayan bir ev ekonomisi için, kendi ayakları üzerinde daha sağlam durabilmek için ve çocukları madene mahkum olmasın, okuyabilsin diye buradalar.

Image copyrightRENGIN ARSLANImage captionDikiş makinasının sesi bu kadınlar için aynı zamanda umut ve gelecekleri anlamına geliyor

Bazısının, tütüne kota konmadan önce tütün toplayan, pamuk eken elleri şimdi incecik oyaları kotarıyor.

Hepsinin hikayesi bir tutunma, direnme, inat etme hikayesi.

‘İki üç gün gelmeyince özlüyorum’

Bazısının eşi maden 14 Mayıs 2014’teki maden faciasından sonra işsiz kalanlar arasında, kimi o madenden son anda kurtarılanlardan, kimi ise kurtarma çalışmalarına katılanlar arasında.

Buradaki kadınlardan biri Fatma Girgin, “Bu kadarını yapabileceğimiz hiç aklımıza gelmezdi. Ama yapılmayacak şey yok. İki üç gün gelmeyince özlüyorum burayı. Hepimize çok iyi geldi” diyor.

Pek çoğu burayı ve buradaki sohbetleri tarif ederken “terapi gibi” diye özetliyor.

Hepsi birbirinden farklı şehirlerden, kasabalardan gelmiş buraya. O yüzden biraz da yalnızlar Soma’da. Bu küçük tasarım atölyesinde konuştuğum kadınlardan biri: “Bir maden, bir de çocuklarımız. Başka da bir şey yok Soma’da” diyor. Sonra kendini düzeltiyor: “Yoktu. Ama şimdi burası var.”

Nelerden konuşulmuyor ki burada… “Politika, güzellik, çocuklar, çocukların okulları, her şey…” diye özetliyorlar kısaca.

Sipariş geldikçe üretim yapıyorlar. Zira üretimini yaptıkları bu tasarım işlerin yapılması hayli zahmetli.

Image copyrightRENGIN ARSLANImage captionYaptıkları her şeyin tasarımı Anatolian Artisans’ın katkısıyla hazırlandı. İşin büyük kısmı ise yine kadınlara düşüyor.

Bundan bir yıl önce Soma’da, daha bu tasarımları öğrenirlerken tanışmıştım bu kadınlarla.

Amerika’da yaşayan, Anatolian Artisans’ın kurucu başkanı Yıldız Yağcı’nın proje koordinatörlüğünde başlayan bu çalışmanın nüvelerini görmüştüm.

Kadınlar o günkü neşelerinden, azimlerinden hiçbir şey kaybetmemişler bu bir yıl içinde.

O zaman yaratma heyecanının onların yüzlerini nasıl aydınlattığını görmüştüm, bugün başarılı bir yaratım sürecinin onlara nasıl bir güven verdiğini.

Yaptıkları iğne oyası kolyeleri daha iyi görmem için siyah kazaklı Hüsniye hanımı kendilerine model seçiyorlar içerideki odada. Bu tasarımların tek tek nasıl yapıldığını, ne tür iplik, kumaş kullanıldığını anlatıyorlar tek tek.

Gözlerindeki ışık, Soma’nın karamsar ve dertli havasının zıttı. Ancak gözlerinin gerisindeki kaygıları da saklayacak kadar büyük değil.

Image copyrightRENGIN ARSLANImage captionKadınların favorisi fil kuklası. Biri fesini, biri püskülünü, biri kulaklarını dikiyor. İmece usulü bir fil yapıyorlar birlikte.

Hâlâ yaptıklarını daha fazla insana ulaştırmaya, hâlâ Soma’nın madenden başka cevherlerinin olduğunun görülmesine ihtiyaçları var.

Geçen sene onlarla görüştüğüm zaman aralarından biri demişti ki, “eşim ben buraya geldiğimden beri neşelendiğimi söylüyor, doğru, çaresiz olmadığını anlayınca neşeleniyor insan.”

Ben bu kez, tam da bir yıl önce o kadının dediği, “çaresiz olmamanın” neşesine, hayata sundukları becerilerinin onları nasıl güçlendirdiğine tanık oldum, Soma’nın ölümden ibaret olmadığına… Zira soludukları kömür tozuna rağmen hayatın ucundan tutan kadınlar var.

ZOGULDAK’LI KADINLAR KAHVALTI’DA BİR ARAYA GELDİ

fft256_mf13722936TMMOB Maden Mühendisleri Odası ZonguldakŞubesi İl Koordinasyon Kurulu Kadın Komisyonu ve Zonguldak Kadın Platformu tarafından “8 Mart Dünya Kadınlar” günü nedeniyle kahvaltı düzenlendi.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Şube Lokali’nde düzenlenen kahvaltıya çok sayıda kadın katıldı. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Şubesi Başkanı Erdoğan Kaymakçı tüm kadınların kadınlar gününü kutladı.

Zonguldak Kadın Platformu dönem sözcüsü Meral Küçükyılmaz, “Emeğimize, bedenimize, kimliğimize ve çalışma koşullarımıza yönelik algıların hız kazandığı bu süreçte biz kadınlar 8 Mart mücadelesinin haklılığında aldığımız cesaret ve güçle birlikte kapitalizmin ve erkek egemenliği zihniyetinin yarattığı sosyal kuşatılmışlığa karşı çıkmak için yine alanlarda olacağız. Bu 8 Mart alanlarda olacağız ve mücadelemiz devam edeceğiz. Bütün emekçi kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutluyoruz” dedi.

Antalya’daki mermer ocakları uzayı bile ‘kirletti

45515Antalya Bakırtepe’de dünyada uzay gözlemlerinin en iyi yapılabildiği ender alanlardan biri olarak kabul edilen TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin (TUG), etrafındaki 4 mermer ocağının oluşturduğu toz kirliliği ve teleskoplara verdiği zarar, astronomların gözlemleri sırasında ‘time-lapse: zaman sapmalı’ görüntülerle kanıtlandı.

TUG’un en büyük teleskopu 1.5 metre çaplı RTT150’de (Russian Turkish Telescope) yapılan analiz sonuçlarında, teleskop kubbesindeki tozların yüzde 99’unun, mermer ocaklarının oluşturduğu tozlar olduğu belirlenmişti. Bilimsel çalışmaların yürütüldüğü TUG’un etrafındaki mermer ocaklarından yayılan toz bulutları, Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Aziz Kayıhan’ın 18’inci Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği sırasında çektiği ‘time-lapse’ görüntülerle belgelendi. Saklıkent’te astronomların gözlem yaparken, kuzey ufkunun 01.41- 02.41 saatleri aralığındaki görüntülerinde gece boyu mermer ocağından açığa çıkan tozlar ve çevreye yayılan ışık kirliliği görülebiliyor.

TÜRK ASTRONOM DERNEĞİ KAMPANYA BAŞLATTI

Mermer ocaklarından yayılan toz bulutlarının teleskopların aynasına verdiği zarar ve gökyüzünde oluşturduğu kirlilik nedeniyle Türk Astronom Derneği tarafından change.org.tr internet sitesinde başlatılan kampanyada, bölgede yeni mermer ocaklarına izin verilmemesi ve koruma altına alınması isteniyor. Kampanyada imzalanan dilekçeler Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Antalya Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne gönderiliyor. TUG’un, etrafındaki mermer ocakları nedeniyle ciddi tehdit altında olduğuna dikkat çekilen kampanyada, “Lütfen ülkemizin uzaya açılan en büyük gözünün mermer tozu ile körleşmesine sessiz kalmayın” çağrısında bulunuluyor. (DHA)

Yerli kömürde batılı ülkelerin oyunu bozuluyor

080320160013469482316_2(2)Türkiye’de 1984-2004 yılları arasında 30 yılda tek bir kömür sondajı yapılmazken, son 10 yılda 200 milyar dolarlık yeni kömür yatağı bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da önümüzdeki dönemde yerli kaynakların sisteme kazandırılmasında kararlı olduklarını vurguladığı kömürle ilgili Batı’nın geçmişi 168 yıl öncesine dayanan oyunu bozuluyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi (ODTÜ) Prof. Dr. Osman Sevaioğlu, ‘iki yüzlü’ dediği Batı’nın Türkiye’deki enerji oyununu anlattı. Kömürün Türkiye için bir nimet olduğunu belirten ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Sevaioğlu “Türkiye’de birimi 3.5 kuruştan kömürden elektrik üretilebilir. Bu ülkemiz için inanılmaz bir fiyat. Halkın ve sanayinin ihtiyacı ucuz elektrik. Kömürü kullandırmamak, bu halka bir ihanet” dedi. Türkiye’nin şu anda doğalgazın artından Avrupa’ya ‘yenilenebilir enerji bağımlısı’ yapılmak üzere olduğuna dikkat çeken Prof. Sevaioğlu “Cumhurbaşkanımız doğru söylüyor, Batı iki yüzlü” dedi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi (ODTÜ) Prof. Dr. Osman Sevaioğlu, Türkiye’nin toprağındaki bir numaralı enerji kaynağı olan kömürü kullanamamasına oldukça tepkili. Bu nedenle hem işsizlik hem ithalat hem de bütçe açığı sorunu yaşandığını belirten Prof. Sevaioğlu “Kömür, akarsularıyla birlikte yegane doğal enerji kaynağı. Akarsuların tamamına santral kurduk, geriye kömür kaldı. Kömürden üretilen elektriğin fiyatı yerli kömürden 4.5 kuruş, daha çok üretimle bu fiyat 3.5 kuruşa iner ve bu ülkemiz için inanılmaz bir fiyat. Türk halkının ihtiyacı ucuz elektrik. Bu insanlara yüksek fiyatta, pahalı elektrik satmak ihanet” diye konuştu.

HER TÜRLÜ ZİBİDİ KÖMÜRE KARŞI

Prof. Dr. Osman Sevaioğlu, temiz elektrik adı altında kömür gibi yerli kaynakların kullanılmamasının bütçede açık ve işsizlik sorunu yarattığına dikkat çekerek, “Sanayici, elektriği pahalı olunca elindeki malı satamıyor ve iş yerini kapatıyor. İşsiz insanda her şeyi yapıyor, siyasi istikrar bozuluyor. Türkiye’deki işsizliğin yapısal kaynağı, elektrik üretimi. Kömür, Allah’ın verdiği bir nimet. Ama Allah’ın verdiği nimetine kaşığı ters batırarak yemeye çalışıyoruz. Çünkü, her türlü zibidi kömüre karşı. Dünyanın temiz tutulma görevi, sadece Türkiye’de. Batı iki yüzlü. Bu ülkenin ekmeğini yiyen insanların, bu ülkenin fakir insanlarına ve toprağına iyi davranması lazım. AB bize yenilenebilir enerjiyi zorunlu kıldı ve bu teknolojiyi bize yüksek teknolojiden satıyor. Rüzgar enerjisinde de AB’ye teknoloji bağımlısı oluyoruz. Türkiye’nin kömürleri kalite açısından çok iyi değil. Ama bizim nimetimiz bu. Her ülke, toprağın altından ne çıkarsa onu yakar. Kömürü de ithal ediyoruz” diye konuştu.

CUMHURBAŞKANIMIZ DOĞRU SÖYLÜYOR

Türkiye’nin, kömür rezervini kullanamamasının önündeki engellere dikkat çeken Prof. Sevaioğlu, ‘halkla barışık’ üretim yapmak gerektiğine vurgu yaptı. Sevaioğlu “Daha Erzincan’da yeni bir fabrika gezdim, sahibi ‘Elektrik fiyatı nedeniyle işçilerimin yarısını işten çıkaracağım’ dedi. Cumhurbaşkanımız doğru söylüyor. Batı iki yüzlü” dedi.

BAKAN ALBAYRAK: KÖMÜR YILDA 7.8 MİLYAR DOLAR DOĞALGAZ TASARRUFU SAĞLAYACAK

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, yaptığı son açıklamalarla Batılı ülkelerde olduğu gibi kömüre özel bir kanun ve finansman modeli ile bu madenin elektrik enerjisi üretmedeki kullanım oranını artıracaklarına dikkat çekti. Bakan Albayrak, Türkiye’nin kömür potansiyelini kullanması durumunda 25 bin megavat enerji üretebileceğini ve böylece yılda 7.2 milyar dolarlık doğalgaz ithalatına gerek kalmayacağına dikkat çekti.

ALMANYA’NIN ENERJİSİ’NİN YÜZDE 47’Sİ KÖMÜRDEN

Türkiye’nin kömürden elektrik enerjisi üretmesinin önündeki en büyük engel, oluşacak hava kirliliği. Dünyayı kirletenlerin başında ABD, Çin, Hindistan ve Almanya gibi ülkeler geliyor ve bunlar yoğun olarak kömürden elektrik üretiyor. Yenilenebilir enerjiyi savunan Almanya, bugün halen enerjisinin yüzde 47’sini kömürden sağlıyor ve dünyada kömürü en çok kullanan beş ülkeden biri. Türkiye’nin tüm karbon kirliliği dünyadaki oranının sadece yüzde 0.5 olduğuna dikkat çeken Prof. Sevaioğlu, şunları söyledi: “Türkiye, AB zorlamasıyla yenilebilir enerji ve elektrik işine girdi. Türkiye’deki güneş ve rüzgardan elde edilen yenilenebilir enerji, topluma yeni enerji verecek düzeyde değil. Her ikisine de piyasanın üzeride fiyat veriliyor. Bu fiyatları vermek, piyasa fiyatını yükseltmek ve halka pahalı elektrik vermek demek. Bu halka ihanet. Aslında halkta, sanayicide aklını başına toplayıp ‘Biz ucuz elektrik istiyoruz’ demeli.”

UZUN MEHMED’DEN BUGÜNE 168 YILDIR BİTMEYEN OYUN

Kömür, 1848 yılına kadar tamamen İngilizler’den ithal ediliyordu. II. Mahmut’un fermanıyla tüm şehirlerdeki askerlere, komutanları tarafından gösterilen siyah kömür numunesinin bir benzeri bulunması istendi. Uzun Mehmed, terhisten sonra Kestâneci köyüne dönünce de kömür aradı. Ereğli-Zonguldak Kösedağı mevkiindeki Neyren (Niren) Deresi boyunca kömürü hatta ana damarını da buldu. Örnekleri İstanbul’a getirince, II. Mahmut tarafından 50 kese altın ve 600 kuruş maaş ile ödüllendirildi. Bir heyetle yola çıkıp, kömürü bulduğu yeri göstermesi istendi. Ama daha madene ulaşamadan yolda zehirlenerek öldü. Cinayetin arkasında, kömür arama fermanı alan Ereğli müteselliminin (vergi tahsildarı) tuttuğu iki kişinin yaptığı belirlendi.

KARADENİZ HES’LERİ RUS DOĞALGAZINI YÜZDE 11 AZALTTI

Rakamlar, Türkiye’deki enerji tartışması ve Türkiye’nin kendi kaynakları ile enerjisini üretmesinin önüne çıkarılan engelleri daha iyi anlatıyor. Türkiye’de, 2014 ve 2015 yılları arasında, bir yılda doğalgaza bağlı elektrik üretimi yüzde 11 azaldı. Çok karşı çıkılan HES’lerin etkisiyle, hidrolik yüzde 10 arttı. Yeni bulunan ve kurulacak kömür, petrol, doğalgaz, RES ve GES’lerle Türkiye’nin enerji ihtiyacının tamamını Türkiye’de üretmek mümkün.

Artvin’de maden aramak için ÇED’e gerek yok

fft107_mf7270897Akdeniz Resources Madencilik firması, Yusufeli ilçesinin Çevreli ve Tekkale köyünde dört ayrı ruhsat alanında bakır, çinko, gümüş ve altın madeni aramak için başvuruda bulundu. Sondaj yöntemiyle yapılacak olan maden arama projeleri için şubat ayında Çevresel Etki Değerlendirmesi  (ÇED) süreci başlatıldı. Akdeniz Resources Madencilik firması tarafından hazırlanan proje tanıtım dosyası Artvin Valiliği’ne sunuldu. Proje tanıtım dosyalarını inceleyen valilik dört ayrı noktasında yapılması planlanan maden arama projeleri için ‘ÇED gerekli değildir’ kararını verdi.

Valilik tarafından yapılan duyuruda Tekkale köyü mevkiinde yapılacak olan madencilik faaliyetiyle ilgili şu ifadeler kullanıldı: “İlimiz, Yusufeli ilçesi, Tekkale Köyü mevkiinde Akdeniz Resources Madencilik A.Ş. tarafından işletilmesi planlanan ‘16016(EN.2074429) Ruhsat Nolu 4. Grup Maden Arama’ projesi ile ilgili olarak Valiliğimize(İl müdürlüğü) sunulan Proje Tanıtım Dosyası incelenmiş ve değerlendirilmiştir olup 25.11.2014 tarih ve 29186 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin 17. Maddesi gereğince söz konusu proje için Valiliğimizce(il müdürlüğü) ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir’ kararı verilmiştir.”

‘MADEN ARAMALARI DOĞU KARADENİZ’İ ÇÖPLÜĞE DÖNÜŞTÜRÜR’

Maden arama projeleri için ‘ÇED gerekli değildir’ kararının verilmesinin yanlış olduğunu söyleyen Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Bedrettin Kalın konuyla ilgili, “birkaç gün önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak  Doğu Karadeniz’de 303 şirkete bin 12 ayrı noktada maden arama ruhsatı verileceğini açıkladı. Artvin için farklı firmalara 325 tane Maden arama ruhsatı zaten daha önce verilmişti. Yeni maden arama ruhsatlarının verilmesi ve maden aramalarına başlanması Doğu Karadeniz yok eder. Çünkü maden arama faaliyetleri yaşam alanlarımızı giriyor. Maden arama projelerinin tümünün gerçekleşmesi durumunda Doğu Karadeniz maden çöplüğüne dönüşecek. Öte yandan valiliklerin maden arama projeleri için ‘ÇED gerekli değildir’ kararını vermesi daha büyük suçtur. Çünkü madencilik faaliyetleri çevreye verdiği zararlarla çok riskli sonuçlar doğurur. Madencilik faaliyetinde çevre kirliliğine neden olacak faaliyetlerin önüne geçirilmesi gerekirken, ‘ÇED gerekli değildir’ kararlarıyla maden arama ruhsatı verilmesini yanlış buluyoruz. Dolayısıyla Artvin Valiliği’nin bu tarz kararlarına katılmıyoruz” dedi.

Radikal

Dev kaya madende çalışanların üzerine düştü!

fft31_mf7629362Adıyaman’ın Gerger ilçesi Yeşulyurt köyündeki bor madeninde gerçekleştirilen kontrollü patlatma sonucu dev bir kaya iki çalışanın üzerine düştü. Olayda 1 kişi ölürken 1 kişi de yaralandı.

Adıyaman’ın Gerger ilçesine bağlı Yeşulyurt köyünde bulunan bor madeninde kontrollü patlatma yapıldı.

Kontrollü patlatma öncesinde güvenlik görevlileri, sağlık görevlileri, itfaiye ekipleri hazır bulundu.

Maden çalışmaları kapsamında yerleştirilen dinamitler kontrollü olarak patlatıldı.

İŞÇİNİN DURUMU AĞIR

Patlamanın etkisiyle büyük bir kaya parçası bulunduğu yerden koparak, madende çalışan güvenlik görevlisi Hacı Demirel ve maden işçisi Kadir Aslan’ın üzerine düştü.

Güvenlik görevlisi Hacı Demirel olay yerinde hayatını kaybetti. Maden işçisi Kadir Aslan ise ağır yaralandı.

Kazada hayatını kaybeden Hacı Demirel’in hem teyzesi hem de kayınvalidesi olan yaşlı kadın kara haberi alır almaz olay yerine koştu. Ancak tedbir alan jandarma, kimseyi maden bölgesine yaklaştırmadı.

Kontrollü patlatma için olay yeri yakınlarında bulunan bazı araçlar da zarar gördü.

Kaza sonrasında olay yerinde hayatını kaybeden güvenlik görevlisinin cenazesi Cumhuriyet Savcısının incelemesinin ardından morga kaldırıldı.

İHA